[FONT=Verdana]27 yıldır özürlüymüşüm, yeni fark ediyorum. 27 yaşındayım, nasıl farkına vardığımı anlatmaya çalışayım. [/FONT]
[FONT=Verdana]Hayatım boyunca hiç bir özürlü vakıf ve derneğine üye olmadım. Normal bir kişi gibi yaşadım. (Normal nasıl olunuyorsa!) İlkokula annem götürüyordu. İnsanların, bana bakışlarını, çok yakışıklı ve de çok çalışkan olduğum için sanıyordum. Yaşım ilerledikçe anladım ki benim yürüyüşümde bir gariplik var. Ben bunu hissetmiyordum. Evet, özürlüydüm belki, ama hangimiz özürlü değiliz ki. Ya insanların hepsi benim yürüdüğüm gibi yaratılmış olsaydı ve de tek tük şuan sağlam diye nitelendirdiğimiz insanlar olsaydı. Bu sefer de biz onlara özürlü gözüyle bakacaktık. Kendimi hiçbir zaman özürlü hissetmedim. [/FONT]
[FONT=Verdana]11 yaşında bisiklet kullanmayı istedim. Sen yapamazsın dediler. Azim, hırs, bilmiyorum ne denir... Bir ay sonunda başardım bisiklet kullanmayı. Org aldırdım zorla, o zamanın meşhur parçası olan "Lambada'yı" çalabiliyordum ve de sadece 5 parmakla. Bazen düşünüyorum da iki el fazla geliyor bana. Son zamanlarda insanları incelemeye başladım. Aynı anda, iki el ile farklı işlemleri nasıl yapıyorlar diye düşünüyorum. Bazen de insanları bir yaratık olarak düşünüyorum. Hani üçüncü gözümüz olsa ne olurdu? 15 yaşında tutturdum ben araba kullanacağım. Sol ayak bileğimi oynatamadığımı o an anladım. (Arabada debriyaj diye bir pedal varmış ve sol ayak ile basılması gerekiyormuş.) Babamdan, anahtarları alıp arabada müzik dinleyeceğim bahanesiyle, garajda araba çalışmıyor iken, ben bu arabayı nasıl kullanabilirim diye uğraşırken 2 ay sonunda sol ayağım ile debriyaja basmayı başarabildim. 18 yaşında üniversite ikinci sınıfta, “H” sınıfı ehliyetimi aldım. 20 yaşında, çoğu kişinin yerimde olmayı isteyeceği Türkiye'nin en iyi özel şirketlerinden birinde bilgisayar teknikeri olarak işe başladım. Ben sadece işimi yapıyordum. Şirketim, bana bir süre sonra “Gel satın alma sorumlumuz ol.” dedi. [/FONT]
[FONT=Verdana]Bu esnada insanız ya, özel hayatımız da devam etmekte. Özel hayat ya, fazla girmeyeyim. Birçok kız arkadaşım oldu. Hepsi de sağlam diye nitelendirdiğimiz kişilerdendi. Bu arada özürlü olanları vardı ise de ben fark etmedim, görmedim. Beni, kız arkadaşımla beraber yürürken görenler, her halde birçok kişi beşik kertmesiyiz diye de düşünmüştür. [/FONT]
[FONT=Verdana]Gerçekleşmemiş her olayın olma ihtimali %50’dir. Sonuçta ya olacak ya da olmayacak. Ben özürlüymüşüm, travmalar geçirmişim, kemik erimesi olmuşum, takmıyorum. Bunlar önemli değil. Şunu yapmasaydım bunu yapmasaydım da diyemem. Çünkü hayatın, anın alternatifi yok. Bunun olayları kabullenmemizle de bir alakası yok. Aslında öyle bir lüksümüz de yok. Ben özürlü olarak dünyaya gelmeyi istemedim. Şuan bana sorulsa, yine aynı şekilde dünyada var olmak isterdim.[/FONT]
[FONT=Verdana]Tek başlangıç ve tek son vardır. Doğarsınız ve ölürsünüz. Bu iki nokta arasındaki çizgi de karşılaştığımız her sorun illa ki bir şekilde (İyi ya da kötü.) çözümlenecek. Önemli olan bu olaylardan kendimize pozitif yönde mutluluklar çıkarmaktır.[/FONT]
[FONT=Verdana]Her duygu zamanında yaşanmalı, yeri gelecek güleceğiz, yeri gelecek ağlayacağız, mutlu olacağız, acı çekeceğiz (vs). Bu duygulardan her hangi birinin var olmadığını bir düşünür müsünüz? Hayat daha mı güzel olurdu sizce? Asla isyan etmeyeceğiz. Bunu özürlü olup olmamamızla da bağdaştırmayacağız. Sonuçta hepimiz insanız, insan gibi yaşayacağız ve sadece iyilik yapacağız. İnsanın en önemli işi iyilik yapmaktır, çünkü belki de insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur.[/FONT]
[FONT=Verdana]Sonuç olarak; ben, "Sokakta bağırarak gülmek, eğlenmek, sevgilinizle sarmaş dolaş yürümek ya da kızmak, küfretmek, sarhoş olmak, kavga etmek…" bunların hepsini ve daha da fazlasını yaptım. "Ama" kelimesini kullanmadım, "Ama ben özürlüyüm yapamam ki.” demedim. Asla “banchi jamping” yapamam, bu özürlü olduğum için değil yüksekten korktuğum için. Özürlü olduğum için yapamayacaklarım da vardır. Bunlar umurumda da değil. [/FONT]
[FONT=Verdana]Belki de kendi kendimizi özürlü kılıyoruz. Neden kendimizi diğerlerinden ayırıp dernekler kuruyoruz? Neden ben şuan engelliler sitesinde bunları yazıyorum? Neden sorusuna verilecek en iyi cevap “çünkü” ile başlar. [/FONT]
[FONT=Verdana]Çünkü biz kendimizi diğerlerinden ayırıyoruz, kendimizi özürlü hissediyoruz. Onlar varsınlar bize, farklılığımızdan dolayı baksınlar, bizde onlara bakarız. Eğer, ben özürlüysem bununla gurur duyuyorum ve hep gurur duyacağım. [/FONT]
[FONT=Verdana]"Keşke" yerine "İyi ki" yi kullanın. Hayatı bir film olarak görün. Bitti diye nitelendirdiğimiz olaylar aslında devamlardır. [/FONT]
[FONT=Verdana]İyi ki özürlüyüm, iyi ki yaşıyorum. [/FONT]
[FONT=Verdana]Hadi alın uçurtmanızı, koyun üstüne tüm acıları, geçmişi, kavgaları, başarısızlıkları, hataları, uçurun uçurtmayı gökyüzüne bırakın uçup gitsinler. Hayat tüm acılara zaman ayırıp ağlayacak kadar uzun değil…[/FONT]
[FONT=Verdana]Hayatım boyunca hiç bir özürlü vakıf ve derneğine üye olmadım. Normal bir kişi gibi yaşadım. (Normal nasıl olunuyorsa!) İlkokula annem götürüyordu. İnsanların, bana bakışlarını, çok yakışıklı ve de çok çalışkan olduğum için sanıyordum. Yaşım ilerledikçe anladım ki benim yürüyüşümde bir gariplik var. Ben bunu hissetmiyordum. Evet, özürlüydüm belki, ama hangimiz özürlü değiliz ki. Ya insanların hepsi benim yürüdüğüm gibi yaratılmış olsaydı ve de tek tük şuan sağlam diye nitelendirdiğimiz insanlar olsaydı. Bu sefer de biz onlara özürlü gözüyle bakacaktık. Kendimi hiçbir zaman özürlü hissetmedim. [/FONT]
[FONT=Verdana]11 yaşında bisiklet kullanmayı istedim. Sen yapamazsın dediler. Azim, hırs, bilmiyorum ne denir... Bir ay sonunda başardım bisiklet kullanmayı. Org aldırdım zorla, o zamanın meşhur parçası olan "Lambada'yı" çalabiliyordum ve de sadece 5 parmakla. Bazen düşünüyorum da iki el fazla geliyor bana. Son zamanlarda insanları incelemeye başladım. Aynı anda, iki el ile farklı işlemleri nasıl yapıyorlar diye düşünüyorum. Bazen de insanları bir yaratık olarak düşünüyorum. Hani üçüncü gözümüz olsa ne olurdu? 15 yaşında tutturdum ben araba kullanacağım. Sol ayak bileğimi oynatamadığımı o an anladım. (Arabada debriyaj diye bir pedal varmış ve sol ayak ile basılması gerekiyormuş.) Babamdan, anahtarları alıp arabada müzik dinleyeceğim bahanesiyle, garajda araba çalışmıyor iken, ben bu arabayı nasıl kullanabilirim diye uğraşırken 2 ay sonunda sol ayağım ile debriyaja basmayı başarabildim. 18 yaşında üniversite ikinci sınıfta, “H” sınıfı ehliyetimi aldım. 20 yaşında, çoğu kişinin yerimde olmayı isteyeceği Türkiye'nin en iyi özel şirketlerinden birinde bilgisayar teknikeri olarak işe başladım. Ben sadece işimi yapıyordum. Şirketim, bana bir süre sonra “Gel satın alma sorumlumuz ol.” dedi. [/FONT]
[FONT=Verdana]Bu esnada insanız ya, özel hayatımız da devam etmekte. Özel hayat ya, fazla girmeyeyim. Birçok kız arkadaşım oldu. Hepsi de sağlam diye nitelendirdiğimiz kişilerdendi. Bu arada özürlü olanları vardı ise de ben fark etmedim, görmedim. Beni, kız arkadaşımla beraber yürürken görenler, her halde birçok kişi beşik kertmesiyiz diye de düşünmüştür. [/FONT]
[FONT=Verdana]Gerçekleşmemiş her olayın olma ihtimali %50’dir. Sonuçta ya olacak ya da olmayacak. Ben özürlüymüşüm, travmalar geçirmişim, kemik erimesi olmuşum, takmıyorum. Bunlar önemli değil. Şunu yapmasaydım bunu yapmasaydım da diyemem. Çünkü hayatın, anın alternatifi yok. Bunun olayları kabullenmemizle de bir alakası yok. Aslında öyle bir lüksümüz de yok. Ben özürlü olarak dünyaya gelmeyi istemedim. Şuan bana sorulsa, yine aynı şekilde dünyada var olmak isterdim.[/FONT]
[FONT=Verdana]Tek başlangıç ve tek son vardır. Doğarsınız ve ölürsünüz. Bu iki nokta arasındaki çizgi de karşılaştığımız her sorun illa ki bir şekilde (İyi ya da kötü.) çözümlenecek. Önemli olan bu olaylardan kendimize pozitif yönde mutluluklar çıkarmaktır.[/FONT]
[FONT=Verdana]Her duygu zamanında yaşanmalı, yeri gelecek güleceğiz, yeri gelecek ağlayacağız, mutlu olacağız, acı çekeceğiz (vs). Bu duygulardan her hangi birinin var olmadığını bir düşünür müsünüz? Hayat daha mı güzel olurdu sizce? Asla isyan etmeyeceğiz. Bunu özürlü olup olmamamızla da bağdaştırmayacağız. Sonuçta hepimiz insanız, insan gibi yaşayacağız ve sadece iyilik yapacağız. İnsanın en önemli işi iyilik yapmaktır, çünkü belki de insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur.[/FONT]
[FONT=Verdana]Sonuç olarak; ben, "Sokakta bağırarak gülmek, eğlenmek, sevgilinizle sarmaş dolaş yürümek ya da kızmak, küfretmek, sarhoş olmak, kavga etmek…" bunların hepsini ve daha da fazlasını yaptım. "Ama" kelimesini kullanmadım, "Ama ben özürlüyüm yapamam ki.” demedim. Asla “banchi jamping” yapamam, bu özürlü olduğum için değil yüksekten korktuğum için. Özürlü olduğum için yapamayacaklarım da vardır. Bunlar umurumda da değil. [/FONT]
[FONT=Verdana]Belki de kendi kendimizi özürlü kılıyoruz. Neden kendimizi diğerlerinden ayırıp dernekler kuruyoruz? Neden ben şuan engelliler sitesinde bunları yazıyorum? Neden sorusuna verilecek en iyi cevap “çünkü” ile başlar. [/FONT]
[FONT=Verdana]Çünkü biz kendimizi diğerlerinden ayırıyoruz, kendimizi özürlü hissediyoruz. Onlar varsınlar bize, farklılığımızdan dolayı baksınlar, bizde onlara bakarız. Eğer, ben özürlüysem bununla gurur duyuyorum ve hep gurur duyacağım. [/FONT]
[FONT=Verdana]"Keşke" yerine "İyi ki" yi kullanın. Hayatı bir film olarak görün. Bitti diye nitelendirdiğimiz olaylar aslında devamlardır. [/FONT]
[FONT=Verdana]İyi ki özürlüyüm, iyi ki yaşıyorum. [/FONT]
[FONT=Verdana]Hadi alın uçurtmanızı, koyun üstüne tüm acıları, geçmişi, kavgaları, başarısızlıkları, hataları, uçurun uçurtmayı gökyüzüne bırakın uçup gitsinler. Hayat tüm acılara zaman ayırıp ağlayacak kadar uzun değil…[/FONT]