Açıklamalı Hastalar Risalesi Sayfam
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Yazılarımı takip edenler hatırlarlar. Geçtiğimiz yıllarda büyük islam alimi Bediüzzaman Said Nursi’nin eseri Hastalar Risalesindeki Devaları tek tek açıklıyorduk. Sonra Altıncı Deva’yı bitirince tüm Devaları yazıp kitaplaştırmak için yazı serisini sonlandırdık.
Ve Şubat 2018’de Sağolsun Egemen Yayınları sahibi Fahrettin Yüksel beyin maddi manevi desteğiyle “Tüm Hastalara Deva Kitabı” isimli kitabımız yayınlandı.
Bu kitabı şimdi internette yayınladık, fakat kitabı kitap olarak sipariş etmek isteyenler olabilir:
[url]https://www.hepsiburada.com/tum-hast...m-HB00000B0FMZ[/URL]
Ben ve Fahrettin beyin niyeti hizmet içindir. Maddiyat değil. Şu an karar verdik, bu yüzden kitabı (25 Deva) hasta, engelli herkesin kolayca okuması için şu blog sayfasında yayınladık.
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.com/[/URL]
Birinci Deva:
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...inci-deva.html[/URL]
Şimdi sanırım akıllı telefonu olmayan yoktur. Telefondan çok rahat okursunuz. Telefonda okurken yazının sonunda üç tane buton vardır. “<” , “Ana Sayfa” ve “<” .
Bir sonraki yazıyı, İkinci Deva’yı okumak için; “<” butonuna basın.
Bilgisayarda sayfayı açarsanız yazının sonunda “Sonraki kayıt” a tıklayın.
Şimdi kitabın önsözünden bir bölüm kopyalamak istiyorum. FA hastalığımın ilerlediğini yazmamın çok yavaşlamasından anlıyorum. Çünkü hep yatıyorum. Fazla yazınca çok yoruluyorum, beynim uyuşuyor. Yazılarımda o yüzden alıntılar çoğunluktadır.
BAŞLARKEN – RISALE ILE TANIŞMAM
Ben Celal Çelik, 1973 Konya Ereğli doğumlu bir anadolu çocuğuyum.
Lise çağlarımda ben de her insan gibi gençliğimin en verimli yıllarını geçiriyordum. Fakat bir süre sonra sebebini henüz bilmediğim bir durum yaşıyor, yürürken zaman zaman dengemi kaybediyordum. 1993’te dengesiz yürümeme sebep olan ismini bile yeni duyduğum bir hastalık olan Friedreich Ataksisi (FA) teşhisi konmuştu. Neye uğradığımı anlayamamış ve çok şaşırmıştım.
Kendinizi bir anlık benim yerime koyun, yani empati yapın. Normal bir gençsiniz, herkes gibi istediğiniz her şeyi yapıyor, gezip dolaşıyorsunuz. Aniden sebebini bilmediğiniz ve sürekli ilerleyen bir hastalığınız var. Kabullenmek çok zor değil mi? Hele hastalığım ilerleyince 1998’de tekerlekli sandalyeyi kabullenmek çok daha zor olmuştu benim için.
Etrafımdaki insanların dikkatli bakışları zoruma gider, uzaydan gelmişim hissini verirdi bana. Hastaneye gittiğimizde tekerlekli sandalyedeyim diye öncelik verilmesine de üzülürdüm o zamanlar.
Oysaki her engelli gibi benim de tek istediğim sıradan, normal biri olmaktı. Allah bana hidayet bahşedene kadar günlerim hep sıkıntılı geçti. Kitapta ibretlerle dolu kısa öykümü bulabilirsiniz.
Yıl 2004, Rabbim Kuran meali okumaya başlamamla hidayet nasibetmiş, adeta günlerce çölde kalmış, susuzluktan yanmış, kavrulmuş insan misali internetten dinimi araştırmaya koyuldum. Araştırırken büyük islam âlimi Rahmetli Bediüzzaman Said Nursi’nin (1878-1960) Hastalar Risalesi’ni keşfettim. İsmi bile beni çok cezbetmişti.
Hastalar Risalesi, 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatının içinde küçük bir kitapçıktır. Aslında, Risale-i Nur Külliyatındaki Lemalar isimli eserin, ‘Yirmibeşinci Lema’ isimli bölümüdür.
Hastalar Risalesi, yirmi altı adet Deva isimli kısa yazılardan oluşur. Bediüzzaman Hazretleri eserin önsözünde, hastalara bir geçmiş olsun ve manevi şifa olsun diye yazdığını ifade eder.
Aslında Bediüzzaman Hazretleri Hastalar Risalesi adlı eserinde, hastalığın nimet tarafı olan manevi meyvelerinden bahseder ve insanların keşke hasta olsam diyeceği bir eser olduğunu belirtir.
Evet Fakiriniz de yıllar içinde defalarca okudum. Gerçekten de hastalığın büyük bir nimet olduğunu, Rabbimin bir iltifatı olduğunu anladım ve hasta olduğuma çok şükrettim.
İlk okumam da Risale dili biraz ağır olduğundan sıkılmıştım ve yarısına gelmeden bırakmıştım. Aslında bu kitap gibi hem Osmanlı kelimelerinin anlamını veren, hem de açıklayıcı bilgiler olan bir kitap olsaydı, elimden bırakamazdım ve tam bir teselli olurdu.
Bu sebeple böyle faydalı bir eserin lüzumunu hissettik ve Allah’ın izniyle yazdık elhamdülillah.
İnşallah mahsun hastalara teselli olacaktır. Evet bu hastalık bana Allah’ın hediyesidir. Çünkü Hz. Mevlana, Allah sevdiği kuluna dert verir, Firavun’un bir kez bile başı ağrımadı, der.
İlerleyen sayfalarda çok kısa olarak Bediüzzaman Hazretlerinin hayat öyküsü vardır.
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...1/son-soz.html[/URL] (Bediüzzaman’ın hayatı)
Yıllar önce bu eseri insanlara faydalı olmak için, bir blog sayfası açarak yayınlamıştık.
Şimdi ise Allah’ın izniyle, pek çok yakinen tanıdığımız hasta insanlara ve kanser gibi zor hastalıklarla mücadele eden kalbi kırık hastalara bir moral ve bir teselli olsun diye kitap olarak yazdık inşallah.
İnşallah Allah’a ve ahiret gününe inanan imanlı hastalara moral olacaktır. Cenab-ı Allah tüm hastalarımıza acil şifa ihsan eylesin inşallah.
***
Önsöz yazısının tümü=
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...inci-lema.html[/URL]
Şimdi kitabı okumaya örnek olur diye Yirmi Birinci Deva’yı kopyalayarak yazımızı bitiriyoruz:
YİRMİ BİRİNCİ DEVÂ
Ey hasta kardeş! Senin hastalığında maddî elem (acı, üzüntü) var. Fakat o maddî elemin tesirini izale edecek (yok edecek) ehemmiyetli bir mânevî lezzet seni ihata ediyor (kuşatıyor) .
Bu devada Bediüzzaman Hazretleri hastalıktan acı çekmekte olan hastalara seslenip teselli veriyor. Sizin bedeninizde acı var fakat KALBİNİZİ MANEVİ BİR LEZZET kuşatıyor, diyor. Bunun nedenini aşağıda açıklıyor.
Çünkü, peder ve validen (baba ve annen) ve akraban varsa, çoktan beri unuttuğun gayet lezzetli o şefkatleri senin etrafında yeniden uyanıp, çocukluk zamanında gördüğün o şirin nazarları yine görmekle beraber; çok gizli, perdeli kalan etrafındaki dostluklar, hastalığın cazibesiyle yine sana karşı muhabbettarane (sevgiyle) baktıklarından, elbette onlara karşı senin bu maddî elemin pek ucuz düşer.
Hastalığım ilerledikçe bunu daha yakından hissediyorum. Annem babam kardeşlerim bana hastalığımı unutturuyorlar. Annem yattığım yerde çorba içiriyor. Babam tuvalete götürüyor. Kardeşim her hafta gelip banyo yaptırıyor. Yeğenlerim etrafımda koşturuyorlar. Dostlarım sık sık hediyelerle ziyaret ediyorlar. Bu güzel sevgiyi sağlayan şey hastalıktır. BU SEVGİ VE İLGİNİN YANINDA, HASTALIĞIN VERDİĞİ SIKINTI ÇOK HAFİF KALIYOR.
Hem sen müftehirâne (övünerek) hizmet ettiğin ve iltifatlarını kazanmasına çalıştığın zatlar, hastalığın hükmüyle sana merhametkârâne (merhametli bir şekilde) hizmetkârlık ettiklerinden, efendilerine efendi oldun. Hem insanlardaki rikkat-i cinsiyeyi (kendi gibisine acıması) ve şefkat-i nev'iyeyi (kendi gibisine şefkat göstermesi) kendine celb ettiğinden (çektiğinden), hiçten, çok yardımcı ahbap ve şefkatli dost buldun.
Evet Allah Kuran’da ana babaya hizmet etmeyi emrediyor, onlara öf bile deme, diyor. Yani Onlar bizim efendimizdir. Bediüzzaman Hazretleri, sen bu hastalık vesilesiyle efendilerine efendi oldun, diyor. Çünkü merhametli şekilde hizmet ederek iltifatlarını kazanman gereken annen ve baban, şimdi sana o şekilde hizmet ediyorlar. Ayrıca insanın kendi gibisine şefkat göstermesi sırrınca pekçok dost bulursun, diyor. Gerçekten de Facebook hesabımda güzel kalpli, samimi yüzlerce engelli dostum var. Hani Hz. Mevlana anlatır ya:
Bir gün, bir alim, yol kenarında kendi türleriyle uçmayı reddeden İKİ AYRI CİNS kuşa rastlar. Hayli merak eder, bu iki farklı türün nasıl olup da kendi hemcinsleri, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir yabancıyı kendi kardeşlerine yeğlediklerini.
Biri karga, biri leylek... O kadar farklıdır ki kuşlar, ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle.
Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Taa ki HER İKİSİNİN DE TOPAL olduğunu keşfedinceye kadar.
O zaman anlar ki; birlikte kaçar, birlikte uçar, beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar... O zaman anlar ki; sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan.
Topal kuşlar birbirlerinin “arızalarını ve eksikliklerini ” bilir ve menfaatlenmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine. EN SAHİCİ DOSTLUKLAR ORTAK VARLIKLAR ÜZERİNE DEĞİL, ORTAK YOKSUNLUKLAR ÜZERİNE KURULANLARDIR. Ortak acı, ortak hüzün, ortak pürüzdür esas yakınlaştıran, yaklaştıran…
Hem çok meşakkatli (zorlukla yapılan) hizmetlerden paydos emrini yine hastalıktan aldın, istirahat ediyorsun. (dinleniyorsun) Ebette senin cüz'î (azıcık) elemin, bu mânevî lezzetlere karşı seni şekvâya (şikayete) değil, teşekküre sevk etmelidir.
Bütün bunlarla beraber yorucu işlerden zorunlu izin aldın ve dinleniyorsun. Elbette azıcık acı olur, ama sen yine de hastalık verdiği için Allah’a şikayet yerine şükretmelisin, diyerek bitiriyor. Nitekim tekerlekli sandalyede çalışırken çok yoruluyor, izin alamıyordum. Hastalığım sebebiyle 1999’da yirmi gün babamla hastanede yatmıştık ve böylece dinlenmiş oldum ve bu açıdan hastalanmama sevinmiştim.
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...inci-deva.html[/URL]
Celalin Penceresinden
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Yazılarımı takip edenler hatırlarlar. Geçtiğimiz yıllarda büyük islam alimi Bediüzzaman Said Nursi’nin eseri Hastalar Risalesindeki Devaları tek tek açıklıyorduk. Sonra Altıncı Deva’yı bitirince tüm Devaları yazıp kitaplaştırmak için yazı serisini sonlandırdık.
Ve Şubat 2018’de Sağolsun Egemen Yayınları sahibi Fahrettin Yüksel beyin maddi manevi desteğiyle “Tüm Hastalara Deva Kitabı” isimli kitabımız yayınlandı.
Bu kitabı şimdi internette yayınladık, fakat kitabı kitap olarak sipariş etmek isteyenler olabilir:
[url]https://www.hepsiburada.com/tum-hast...m-HB00000B0FMZ[/URL]
Ben ve Fahrettin beyin niyeti hizmet içindir. Maddiyat değil. Şu an karar verdik, bu yüzden kitabı (25 Deva) hasta, engelli herkesin kolayca okuması için şu blog sayfasında yayınladık.
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.com/[/URL]
Birinci Deva:
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...inci-deva.html[/URL]
Şimdi sanırım akıllı telefonu olmayan yoktur. Telefondan çok rahat okursunuz. Telefonda okurken yazının sonunda üç tane buton vardır. “<” , “Ana Sayfa” ve “<” .
Bir sonraki yazıyı, İkinci Deva’yı okumak için; “<” butonuna basın.
Bilgisayarda sayfayı açarsanız yazının sonunda “Sonraki kayıt” a tıklayın.
Şimdi kitabın önsözünden bir bölüm kopyalamak istiyorum. FA hastalığımın ilerlediğini yazmamın çok yavaşlamasından anlıyorum. Çünkü hep yatıyorum. Fazla yazınca çok yoruluyorum, beynim uyuşuyor. Yazılarımda o yüzden alıntılar çoğunluktadır.
BAŞLARKEN – RISALE ILE TANIŞMAM
Ben Celal Çelik, 1973 Konya Ereğli doğumlu bir anadolu çocuğuyum.
Lise çağlarımda ben de her insan gibi gençliğimin en verimli yıllarını geçiriyordum. Fakat bir süre sonra sebebini henüz bilmediğim bir durum yaşıyor, yürürken zaman zaman dengemi kaybediyordum. 1993’te dengesiz yürümeme sebep olan ismini bile yeni duyduğum bir hastalık olan Friedreich Ataksisi (FA) teşhisi konmuştu. Neye uğradığımı anlayamamış ve çok şaşırmıştım.
Kendinizi bir anlık benim yerime koyun, yani empati yapın. Normal bir gençsiniz, herkes gibi istediğiniz her şeyi yapıyor, gezip dolaşıyorsunuz. Aniden sebebini bilmediğiniz ve sürekli ilerleyen bir hastalığınız var. Kabullenmek çok zor değil mi? Hele hastalığım ilerleyince 1998’de tekerlekli sandalyeyi kabullenmek çok daha zor olmuştu benim için.
Etrafımdaki insanların dikkatli bakışları zoruma gider, uzaydan gelmişim hissini verirdi bana. Hastaneye gittiğimizde tekerlekli sandalyedeyim diye öncelik verilmesine de üzülürdüm o zamanlar.
Oysaki her engelli gibi benim de tek istediğim sıradan, normal biri olmaktı. Allah bana hidayet bahşedene kadar günlerim hep sıkıntılı geçti. Kitapta ibretlerle dolu kısa öykümü bulabilirsiniz.
Yıl 2004, Rabbim Kuran meali okumaya başlamamla hidayet nasibetmiş, adeta günlerce çölde kalmış, susuzluktan yanmış, kavrulmuş insan misali internetten dinimi araştırmaya koyuldum. Araştırırken büyük islam âlimi Rahmetli Bediüzzaman Said Nursi’nin (1878-1960) Hastalar Risalesi’ni keşfettim. İsmi bile beni çok cezbetmişti.
Hastalar Risalesi, 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatının içinde küçük bir kitapçıktır. Aslında, Risale-i Nur Külliyatındaki Lemalar isimli eserin, ‘Yirmibeşinci Lema’ isimli bölümüdür.
Hastalar Risalesi, yirmi altı adet Deva isimli kısa yazılardan oluşur. Bediüzzaman Hazretleri eserin önsözünde, hastalara bir geçmiş olsun ve manevi şifa olsun diye yazdığını ifade eder.
Aslında Bediüzzaman Hazretleri Hastalar Risalesi adlı eserinde, hastalığın nimet tarafı olan manevi meyvelerinden bahseder ve insanların keşke hasta olsam diyeceği bir eser olduğunu belirtir.
Evet Fakiriniz de yıllar içinde defalarca okudum. Gerçekten de hastalığın büyük bir nimet olduğunu, Rabbimin bir iltifatı olduğunu anladım ve hasta olduğuma çok şükrettim.
İlk okumam da Risale dili biraz ağır olduğundan sıkılmıştım ve yarısına gelmeden bırakmıştım. Aslında bu kitap gibi hem Osmanlı kelimelerinin anlamını veren, hem de açıklayıcı bilgiler olan bir kitap olsaydı, elimden bırakamazdım ve tam bir teselli olurdu.
Bu sebeple böyle faydalı bir eserin lüzumunu hissettik ve Allah’ın izniyle yazdık elhamdülillah.
İnşallah mahsun hastalara teselli olacaktır. Evet bu hastalık bana Allah’ın hediyesidir. Çünkü Hz. Mevlana, Allah sevdiği kuluna dert verir, Firavun’un bir kez bile başı ağrımadı, der.
İlerleyen sayfalarda çok kısa olarak Bediüzzaman Hazretlerinin hayat öyküsü vardır.
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...1/son-soz.html[/URL] (Bediüzzaman’ın hayatı)
Yıllar önce bu eseri insanlara faydalı olmak için, bir blog sayfası açarak yayınlamıştık.
Şimdi ise Allah’ın izniyle, pek çok yakinen tanıdığımız hasta insanlara ve kanser gibi zor hastalıklarla mücadele eden kalbi kırık hastalara bir moral ve bir teselli olsun diye kitap olarak yazdık inşallah.
İnşallah Allah’a ve ahiret gününe inanan imanlı hastalara moral olacaktır. Cenab-ı Allah tüm hastalarımıza acil şifa ihsan eylesin inşallah.
***
Önsöz yazısının tümü=
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...inci-lema.html[/URL]
Şimdi kitabı okumaya örnek olur diye Yirmi Birinci Deva’yı kopyalayarak yazımızı bitiriyoruz:
YİRMİ BİRİNCİ DEVÂ
Ey hasta kardeş! Senin hastalığında maddî elem (acı, üzüntü) var. Fakat o maddî elemin tesirini izale edecek (yok edecek) ehemmiyetli bir mânevî lezzet seni ihata ediyor (kuşatıyor) .
Bu devada Bediüzzaman Hazretleri hastalıktan acı çekmekte olan hastalara seslenip teselli veriyor. Sizin bedeninizde acı var fakat KALBİNİZİ MANEVİ BİR LEZZET kuşatıyor, diyor. Bunun nedenini aşağıda açıklıyor.
Çünkü, peder ve validen (baba ve annen) ve akraban varsa, çoktan beri unuttuğun gayet lezzetli o şefkatleri senin etrafında yeniden uyanıp, çocukluk zamanında gördüğün o şirin nazarları yine görmekle beraber; çok gizli, perdeli kalan etrafındaki dostluklar, hastalığın cazibesiyle yine sana karşı muhabbettarane (sevgiyle) baktıklarından, elbette onlara karşı senin bu maddî elemin pek ucuz düşer.
Hastalığım ilerledikçe bunu daha yakından hissediyorum. Annem babam kardeşlerim bana hastalığımı unutturuyorlar. Annem yattığım yerde çorba içiriyor. Babam tuvalete götürüyor. Kardeşim her hafta gelip banyo yaptırıyor. Yeğenlerim etrafımda koşturuyorlar. Dostlarım sık sık hediyelerle ziyaret ediyorlar. Bu güzel sevgiyi sağlayan şey hastalıktır. BU SEVGİ VE İLGİNİN YANINDA, HASTALIĞIN VERDİĞİ SIKINTI ÇOK HAFİF KALIYOR.
Hem sen müftehirâne (övünerek) hizmet ettiğin ve iltifatlarını kazanmasına çalıştığın zatlar, hastalığın hükmüyle sana merhametkârâne (merhametli bir şekilde) hizmetkârlık ettiklerinden, efendilerine efendi oldun. Hem insanlardaki rikkat-i cinsiyeyi (kendi gibisine acıması) ve şefkat-i nev'iyeyi (kendi gibisine şefkat göstermesi) kendine celb ettiğinden (çektiğinden), hiçten, çok yardımcı ahbap ve şefkatli dost buldun.
Evet Allah Kuran’da ana babaya hizmet etmeyi emrediyor, onlara öf bile deme, diyor. Yani Onlar bizim efendimizdir. Bediüzzaman Hazretleri, sen bu hastalık vesilesiyle efendilerine efendi oldun, diyor. Çünkü merhametli şekilde hizmet ederek iltifatlarını kazanman gereken annen ve baban, şimdi sana o şekilde hizmet ediyorlar. Ayrıca insanın kendi gibisine şefkat göstermesi sırrınca pekçok dost bulursun, diyor. Gerçekten de Facebook hesabımda güzel kalpli, samimi yüzlerce engelli dostum var. Hani Hz. Mevlana anlatır ya:
Bir gün, bir alim, yol kenarında kendi türleriyle uçmayı reddeden İKİ AYRI CİNS kuşa rastlar. Hayli merak eder, bu iki farklı türün nasıl olup da kendi hemcinsleri, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir yabancıyı kendi kardeşlerine yeğlediklerini.
Biri karga, biri leylek... O kadar farklıdır ki kuşlar, ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle.
Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Taa ki HER İKİSİNİN DE TOPAL olduğunu keşfedinceye kadar.
O zaman anlar ki; birlikte kaçar, birlikte uçar, beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar... O zaman anlar ki; sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan.
Topal kuşlar birbirlerinin “arızalarını ve eksikliklerini ” bilir ve menfaatlenmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine. EN SAHİCİ DOSTLUKLAR ORTAK VARLIKLAR ÜZERİNE DEĞİL, ORTAK YOKSUNLUKLAR ÜZERİNE KURULANLARDIR. Ortak acı, ortak hüzün, ortak pürüzdür esas yakınlaştıran, yaklaştıran…
Hem çok meşakkatli (zorlukla yapılan) hizmetlerden paydos emrini yine hastalıktan aldın, istirahat ediyorsun. (dinleniyorsun) Ebette senin cüz'î (azıcık) elemin, bu mânevî lezzetlere karşı seni şekvâya (şikayete) değil, teşekküre sevk etmelidir.
Bütün bunlarla beraber yorucu işlerden zorunlu izin aldın ve dinleniyorsun. Elbette azıcık acı olur, ama sen yine de hastalık verdiği için Allah’a şikayet yerine şükretmelisin, diyerek bitiriyor. Nitekim tekerlekli sandalyede çalışırken çok yoruluyor, izin alamıyordum. Hastalığım sebebiyle 1999’da yirmi gün babamla hastanede yatmıştık ve böylece dinlenmiş oldum ve bu açıdan hastalanmama sevinmiştim.
[url]https://hastalar-risalesi.blogspot.c...inci-deva.html[/URL]
Celalin Penceresinden