Hayatta bazen ciddi kararlar al[FONT=Arial TUR][SIZE=2][FONT=Arial TUR][SIZE=2]ırız, bazen korkarak bazen de olumsuzlukları gözümüzde büyüterek kararlarımızdan vazgeçeriz. Kendi iç dünyamızda hasbıhal ederken derizki son aldığım karar ilkinden daha iyiydi, şu şu olumsuzluklar vardı, ya daha kötü olsaydı vs ve kendimizi teselli edip aldığımız kararın doğruluğuna ilk başta kendimizi inandırırız. Böylelikle başkalarının ne dediğini umursamaksızın kendimizi mutlu ve huzurlu kılarız. Kararlarımızın arkasındayızdır ve aldığımız karar en doğru karardır bize göre...[/SIZE][/FONT][/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial TUR][SIZE=2][FONT=Arial TUR][SIZE=2]
Peki hayatı akışına bıraktığımızı düşündüğümüz zamanlarda bile neden onu akışına bırakmayız?
Sorumuzun cevabını yine kendi kendimize soralım. Akışına bıraktım dediğimiz şey bir hayattır, başıboş bırakmaya gelmeyen. Gönlümüzdür belkide bırakamadığımız haline. Yani adını akışına bırakmak koysak bile hayat veya gönül sandalını kimseye hissettirmeden bir tarafa hemencecik bağlıyoruz. Demekki dilimiz akışına bıraktım derken kalbimiz ve aklımız bırakmıyor yahut biz akışına bırakmayı bilmiyoruz.
Gelin hayatı yahut gönlümüzü akışına bırakmayı öğrenelim...
Hayatı akışına bırakmak sahildeki bir sandalın ipini açıp onu okyanusa sürmeye benzer. Asla içinde kayıklar varmı yokmu diye bakılmadan haline bırakılır minik sandal. O sandalı bıraktığımız anda dalga kendisini hangi tarafa yönlendirirse o tarafa doğru nazlı nazlı süzülerek akar gider. Minik sandal asla halinen ve durumundan şikayet etmez, hangi tarafa giderse gitsin o hayatına ve akışına bakar. Bizlerde eğer akışına bıraktık diyorsak olan ve bitenden asla şikayetçi olmayacağız. Olana bitene ağlayıp sızlayıp ardından akışına bıraktım demek akışına bırakmak değil, aksine güç yettiremeyip ardından ağlamaktır. En mantıklı ve en güzel hareket akışına bıaktığımız sandalın ardınan bakmamak ve onun sahile döneceği zamanı sabırla beklemektir. Çünkü ağlasakta sızlasakta sandalımız suyun akışına ve rüzgara bağlı olarak dönüp gelecektir, gözyaşarlarımız ve ahlarımız asla durumu değiştirmeyecektir.
Madem durum bu, o zaman bize düşen hayatı akışına ama gerçekten akışına bırakmak ve sandalımızı akıp giderken bazen sabırla, bazen şükürle seyretmektir.
Varmısınız, haydi hayatımızı ve gönlümüzü gerçekten akışına bırakıp zamanı gelince sabredip, zamanı gelince şükredelim. Haydi bakalım hayatı akışına bırakmaya...
[/SIZE][/FONT][/SIZE][/FONT]