1Aşk Bir Ateştir
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi yine sözü çok uzatmadan 22. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:
AŞK ATEŞİ
Hakk âşıkının gönlü, içinde aşk ateşi yanan bir ocak gibidir.
® Ey beni kınayan, âşık olduğum için ayıplayan kişi! Sağ ol, var ol. Ey sağlık, esenlik arayan! Beni kendi hâlime bırak.
® Benim canım ocaktır. Ateşle arası hoştur. Ateşle mutludur. Zaten bir ocak için ateş yurdu olmak kadar şerefli bir şey yoktur.
® Böyle olduğu içindir ki; Hakk âşıkının ocak gibi gönlünde aşk ateşi yanması gerekir. Bu yanıştaki mutluluğu göremeyen, ilâhî ateşle yanmanın zevkine varamayan kimsenin gönlü aşk ocağı olamaz.420
Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:
420- Aşk bir ateştir. Gönül ise o ateşin ocağıdır. Aşk ateşi, maddî unsurları, bizi hakikatten alıkoyan arzulan yakar, yandınr; bizi manen temizler. Zâten gönlünde aşk ateşi olmayan kişi bir ölü gibidir.
Nitekim mevlevî şâirlerinden Fasih Dede'nin şu beyti bu hakikati ifade etmektedir:
"Bir sînede kim nâr-ı muhabbet eseri yok
Zulmettedir ol nûr-ı Huda'dan haberi yok."
HAKK AŞIĞININ GIDASI AÇLIKTIR
® Azıksızlık azığı, yâni açlık sana manevî azık olunca ebedî olan canı bulursun da, ölümden kurtulursun.421
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
421- İnsan yaşamak için gıdaya muhtaçtır. Fakat itidal için de yemek gerekir. Hatta gıda ne kadar az alınırsa, rûh o kadar kuvvetlenir. Hatta gıdasızlık, yâni az yemek, çok oruç tutmak manevî bir gıda halini alır.
Nice Hakk âşıkları vardır ki gıdasızlıkla gıdalanmışlardır. Mevlâna Mesnevî'nin V. cildinin 2831 numaralı beyitinde şöyle buyurur:
"Açlık zahmeti bütün illetlerden daha iyidir. Hele açlıkta yüzlerce fayda, yüzlerce hüner olursa... Kendine gel, açlık ilaçların pâdişâhıdır. Açlığı canla başla kabul et. Onu sakın hor görme."
® Gam ve keder sana fazlaca neşe vermeye başlayınca, can bahçeni güller, sûzanlar kaplar.422
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
422- Arif insan başa gelen belâları, gam ve kederi Hakk'ın. bir cilvesi olarak kabul ederde, şikâyet şöyle dursun ondan memnun olur. Neşe duyarsa, ruhunda bir huzur peyda olur. Çünkü bir hadiste: "En çok ızdırap çekenler, gam ve kedere mübtelâ olanlar, Hakk'ın sevgili kullandır" buyrulmuştur.
Bu yüzdendir ki; Fuzûlî bir beytinde Allah'a yalvaran Mecnûn ağzından şöyle münâcâtta bulunur:
"Az eyleme inayetini ehl-i dertten,
Yâni ki çok belâlara kıl mübtelâ beni."
İLAHİ AŞK ZİNCİRİNİN HALKALARI NE DEMEKTİR?
® Başkalarının korktukları şeyler sana emînlik, huzur verir; su kuşu denizde kuvvet bulur. Tavuk ise âciz ve zayıftır.
@ Ey hekîm! Ben yine aşk delisi oldum. Ey sevgili! Ben tekrar kara sevdalara daldım.423
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
423- Bu beytin aslında "tabib" ve "habib" kelimeleri geçmektedir. "Tabib" hekîm; "habib" sevgili mânâlarına gelir. Her ikisi ile Cenâb-ı Hakk'ı kastetmektedir. Bu beyitten sonra gelen, zincir ile halkalarından maksat; Hakk'ın çeşitli ve birbirine zıt olan sıfatlarıdır.
Bilindiği gibi Hakk'ın bir zâtı vardır. Ve çok sayıda ve birbirine zıt anlamda bîr çok sıfatları vardır. Tâhirü'l-Mevlevî merhum bukonuyu açıkça anlaşılması için şöyle bir misâlle izah ediyor:
"Ahmed Efendi isminde âlim, şâir, kâtip ve fen adamı bir zât düşünelim. Ahmed Efendi'nin kendisi onun zâtıdır.. Âlimliği, şairliği, kâtipliği fen adamı oluşu onun çeşitli sıfatlarıdır. Görünüyor ki; Ahmed Efendi bir zât olduğu halde, âlim, şâir, kâtip fen adamı olması dolayısıyla çeşitli sıfat sahibidir.
Cenâb-ı Hakk da böyledir. "De ki Allah birdir." ile işaret edilen, Hakk'ın kutsal zâtının birliğidir: (Esmaül Hüsna) diye sayılan Hakk'ın güzel isimleri çeşitlidir. Kur'ân'da ve hadislerde Cenâb-ı Allah'ın güzel isimleri, yâni "esmâ-i hüsnâ"sı 99 kadardır. Bunlar Allah'ın sıfatlarıdır.
Halbuki Allah'ın sıfatlan sonsuzdur. Yâni 99'dan ibaret değildir. Hz. Mevlâna burada "tabib" ve "habib" diye; "esmâ-i hüsnâ"da bulunmayan iki sıfatla hitap ediyor. Ve "Senin zincirinin, sıfatlannın her halkası, ayrı ayrı fen ve marifet sahibidir." Diyor
® Senin gibi hünerli hekîmin aşk delisine vurduğu zincirin her halkası bir başka çeşit delilik verir.
® Her halkanın etkisi başka türlüdür..Başka hünerleri vardır. Bu yüzdendirki, benim için her an bir başka çeşit delilik vardır.
® Demek ki; "Delilikler hünerlermiş, fenlermiş." atasözü doğru imiş. Hele insan, sânı kudreti pek büyük Allah'ın zincirine bağlandıktan sonra, sayılmayacak kadar çeşit delilikler yapar.
® Hakk'ın çeşitli tecellîlerini müşahede etmek bendeki akıl bağlarını öyle kopardı ki, akıllı geçinen deliler bana öğüt vermeye başladı.
******
BİR AYET YORUMU
Konuyla alakalı değil ama Şefik Can dedemiz başka beyiti açıklarken şu dipnotu yazmış, bizim gibi bu ayetin yorumunu ilk defa duyacaklar için paylaşmak istiyoruz:
419- "Cenâb-ı Hakk biri tatlı, öbürü acı iki denizi akıttı. O iki deniz birbirine ulaştı. Aralarında bir mâni var, engel var. Birbirine karışmazlar." (Rahman Sûresi 55/19-20). Sûfîlere göre bu iki deniz misâli ile; nûr ehli ve nâr ehli murâd edilmiştir.
Mevlâna bu beytinde beden denizi ile gönül denizinin aynı tende bulundukları halde birbirlerine karışmadıklarını ifâde buyuruyor. Daha doğrusu; dünya zevkleri için çırpınan, beden denizi ile ilâhî duygularla, manevî heyecanlarla dalgalanan gönül denizinin bir tende yaşadıkları halde, birbirlerine karışmadıklarını anlatmak istiyor.
DÜŞÜNCELER
Hz. Mevlana, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde bizi ilahi aşkın bahçesinde gezdirdi. Allah razı olsun. Rabbim bir an olsun aşk ateşinden beni mahrum bırakmasın.
Yazımızı Hz. Mevlananın bir sözüyle bitirmek istiyoruz:
“Aşkın sesi gelince ölmüş ruhlar kanat çırpmaya, ölüler beden kabrinden baş kaldırmaya başladılar. Ey gönüllerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın âşık olun!”
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.
Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.
Celalin Penceresinden
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi yine sözü çok uzatmadan 22. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:
AŞK ATEŞİ
Hakk âşıkının gönlü, içinde aşk ateşi yanan bir ocak gibidir.
® Ey beni kınayan, âşık olduğum için ayıplayan kişi! Sağ ol, var ol. Ey sağlık, esenlik arayan! Beni kendi hâlime bırak.
® Benim canım ocaktır. Ateşle arası hoştur. Ateşle mutludur. Zaten bir ocak için ateş yurdu olmak kadar şerefli bir şey yoktur.
® Böyle olduğu içindir ki; Hakk âşıkının ocak gibi gönlünde aşk ateşi yanması gerekir. Bu yanıştaki mutluluğu göremeyen, ilâhî ateşle yanmanın zevkine varamayan kimsenin gönlü aşk ocağı olamaz.420
Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:
420- Aşk bir ateştir. Gönül ise o ateşin ocağıdır. Aşk ateşi, maddî unsurları, bizi hakikatten alıkoyan arzulan yakar, yandınr; bizi manen temizler. Zâten gönlünde aşk ateşi olmayan kişi bir ölü gibidir.
Nitekim mevlevî şâirlerinden Fasih Dede'nin şu beyti bu hakikati ifade etmektedir:
"Bir sînede kim nâr-ı muhabbet eseri yok
Zulmettedir ol nûr-ı Huda'dan haberi yok."
HAKK AŞIĞININ GIDASI AÇLIKTIR
® Azıksızlık azığı, yâni açlık sana manevî azık olunca ebedî olan canı bulursun da, ölümden kurtulursun.421
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
421- İnsan yaşamak için gıdaya muhtaçtır. Fakat itidal için de yemek gerekir. Hatta gıda ne kadar az alınırsa, rûh o kadar kuvvetlenir. Hatta gıdasızlık, yâni az yemek, çok oruç tutmak manevî bir gıda halini alır.
Nice Hakk âşıkları vardır ki gıdasızlıkla gıdalanmışlardır. Mevlâna Mesnevî'nin V. cildinin 2831 numaralı beyitinde şöyle buyurur:
"Açlık zahmeti bütün illetlerden daha iyidir. Hele açlıkta yüzlerce fayda, yüzlerce hüner olursa... Kendine gel, açlık ilaçların pâdişâhıdır. Açlığı canla başla kabul et. Onu sakın hor görme."
® Gam ve keder sana fazlaca neşe vermeye başlayınca, can bahçeni güller, sûzanlar kaplar.422
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
422- Arif insan başa gelen belâları, gam ve kederi Hakk'ın. bir cilvesi olarak kabul ederde, şikâyet şöyle dursun ondan memnun olur. Neşe duyarsa, ruhunda bir huzur peyda olur. Çünkü bir hadiste: "En çok ızdırap çekenler, gam ve kedere mübtelâ olanlar, Hakk'ın sevgili kullandır" buyrulmuştur.
Bu yüzdendir ki; Fuzûlî bir beytinde Allah'a yalvaran Mecnûn ağzından şöyle münâcâtta bulunur:
"Az eyleme inayetini ehl-i dertten,
Yâni ki çok belâlara kıl mübtelâ beni."
İLAHİ AŞK ZİNCİRİNİN HALKALARI NE DEMEKTİR?
® Başkalarının korktukları şeyler sana emînlik, huzur verir; su kuşu denizde kuvvet bulur. Tavuk ise âciz ve zayıftır.
@ Ey hekîm! Ben yine aşk delisi oldum. Ey sevgili! Ben tekrar kara sevdalara daldım.423
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
423- Bu beytin aslında "tabib" ve "habib" kelimeleri geçmektedir. "Tabib" hekîm; "habib" sevgili mânâlarına gelir. Her ikisi ile Cenâb-ı Hakk'ı kastetmektedir. Bu beyitten sonra gelen, zincir ile halkalarından maksat; Hakk'ın çeşitli ve birbirine zıt olan sıfatlarıdır.
Bilindiği gibi Hakk'ın bir zâtı vardır. Ve çok sayıda ve birbirine zıt anlamda bîr çok sıfatları vardır. Tâhirü'l-Mevlevî merhum bukonuyu açıkça anlaşılması için şöyle bir misâlle izah ediyor:
"Ahmed Efendi isminde âlim, şâir, kâtip ve fen adamı bir zât düşünelim. Ahmed Efendi'nin kendisi onun zâtıdır.. Âlimliği, şairliği, kâtipliği fen adamı oluşu onun çeşitli sıfatlarıdır. Görünüyor ki; Ahmed Efendi bir zât olduğu halde, âlim, şâir, kâtip fen adamı olması dolayısıyla çeşitli sıfat sahibidir.
Cenâb-ı Hakk da böyledir. "De ki Allah birdir." ile işaret edilen, Hakk'ın kutsal zâtının birliğidir: (Esmaül Hüsna) diye sayılan Hakk'ın güzel isimleri çeşitlidir. Kur'ân'da ve hadislerde Cenâb-ı Allah'ın güzel isimleri, yâni "esmâ-i hüsnâ"sı 99 kadardır. Bunlar Allah'ın sıfatlarıdır.
Halbuki Allah'ın sıfatlan sonsuzdur. Yâni 99'dan ibaret değildir. Hz. Mevlâna burada "tabib" ve "habib" diye; "esmâ-i hüsnâ"da bulunmayan iki sıfatla hitap ediyor. Ve "Senin zincirinin, sıfatlannın her halkası, ayrı ayrı fen ve marifet sahibidir." Diyor
® Senin gibi hünerli hekîmin aşk delisine vurduğu zincirin her halkası bir başka çeşit delilik verir.
® Her halkanın etkisi başka türlüdür..Başka hünerleri vardır. Bu yüzdendirki, benim için her an bir başka çeşit delilik vardır.
® Demek ki; "Delilikler hünerlermiş, fenlermiş." atasözü doğru imiş. Hele insan, sânı kudreti pek büyük Allah'ın zincirine bağlandıktan sonra, sayılmayacak kadar çeşit delilikler yapar.
® Hakk'ın çeşitli tecellîlerini müşahede etmek bendeki akıl bağlarını öyle kopardı ki, akıllı geçinen deliler bana öğüt vermeye başladı.
******
BİR AYET YORUMU
Konuyla alakalı değil ama Şefik Can dedemiz başka beyiti açıklarken şu dipnotu yazmış, bizim gibi bu ayetin yorumunu ilk defa duyacaklar için paylaşmak istiyoruz:
419- "Cenâb-ı Hakk biri tatlı, öbürü acı iki denizi akıttı. O iki deniz birbirine ulaştı. Aralarında bir mâni var, engel var. Birbirine karışmazlar." (Rahman Sûresi 55/19-20). Sûfîlere göre bu iki deniz misâli ile; nûr ehli ve nâr ehli murâd edilmiştir.
Mevlâna bu beytinde beden denizi ile gönül denizinin aynı tende bulundukları halde birbirlerine karışmadıklarını ifâde buyuruyor. Daha doğrusu; dünya zevkleri için çırpınan, beden denizi ile ilâhî duygularla, manevî heyecanlarla dalgalanan gönül denizinin bir tende yaşadıkları halde, birbirlerine karışmadıklarını anlatmak istiyor.
DÜŞÜNCELER
Hz. Mevlana, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde bizi ilahi aşkın bahçesinde gezdirdi. Allah razı olsun. Rabbim bir an olsun aşk ateşinden beni mahrum bırakmasın.
Yazımızı Hz. Mevlananın bir sözüyle bitirmek istiyoruz:
“Aşkın sesi gelince ölmüş ruhlar kanat çırpmaya, ölüler beden kabrinden baş kaldırmaya başladılar. Ey gönüllerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın âşık olun!”
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.
Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.
Celalin Penceresinden