Selamı ilkokul şarkılarında kaldı postacıların.
Artık postacı; asker oğlundan yazılmış ana hasreti dolu mektup getirmiyor analara.
Artık postacı; sıla hasretiyle yanan evlatlarına gönderilmiş, üzerine analarının iki damla gözyaşı döktüğü mektuplar da getirmiyor.
Artık postacı; eli kınalı geline, gurbetteki erinden alınteri kokulu mektup da getirmiyor.
Artık postacı; Çanakkaleden,Koreden,Kıbrıstan “eğer şehit olursam ağlama” diyen mektuplar da getirmiyor.
Artık postacı; bir öğrencinin babasından utana-sıkıla para istediği mektuplar da getirmiyor.
Artık postacı; -arşı arşı diyarlara verilen kızların- “ağabeyimi,anamı,hepinizi çok özledim” diye yazdığı mektupları da getirmiyor.
Artık postacı; tek varlığı yüreğindeki aşkı olan garip aşığın, köşesi yanmış mektubunu da getirmiyor.
Artık...
Artık postacı mektup getirmiyor...
Olsun,yine karatrene verilseydi,yine gecikseydi mektular,yeter ki beklediğimiz bir mektubumuz olsaydı.Yeter ki mektup gönderecek bir sılamız olsaydı.
Ama yok,yoklar.Ne postacı,ne selam,ne mektup,ne yürek ,ne aşk...
Yüreğimizin etrafını telefon kablolarıyla ördük.Bağladık yüreği,gözü,gözyaşını
Önce yüreği yitirdik,sonra aşkı,sonra hayatı..
Biz postaneye, postacı bize uğramaz oldu.
Varsa yoksa bina girişine iliştirilmiş posta kutusuna atılan birkaç fatura,ekstre,icra kağıdı.
Posta kutusu olan bu binaya taşındığımız o günden beri;
Yok,yoklar.
Ne postacı,ne selam,ne mektup,ne yürek,ne aşk.
Ve İlkokulda söylediğim şarkı geldi aklıma
“Bak postacı geliyor,selam veriyor.
Herkes ona bakıyor,merak ediyor...
Ömer GÜNGÖREN
Artık postacı; asker oğlundan yazılmış ana hasreti dolu mektup getirmiyor analara.
Artık postacı; sıla hasretiyle yanan evlatlarına gönderilmiş, üzerine analarının iki damla gözyaşı döktüğü mektuplar da getirmiyor.
Artık postacı; eli kınalı geline, gurbetteki erinden alınteri kokulu mektup da getirmiyor.
Artık postacı; Çanakkaleden,Koreden,Kıbrıstan “eğer şehit olursam ağlama” diyen mektuplar da getirmiyor.
Artık postacı; bir öğrencinin babasından utana-sıkıla para istediği mektuplar da getirmiyor.
Artık postacı; -arşı arşı diyarlara verilen kızların- “ağabeyimi,anamı,hepinizi çok özledim” diye yazdığı mektupları da getirmiyor.
Artık postacı; tek varlığı yüreğindeki aşkı olan garip aşığın, köşesi yanmış mektubunu da getirmiyor.
Artık...
Artık postacı mektup getirmiyor...
Olsun,yine karatrene verilseydi,yine gecikseydi mektular,yeter ki beklediğimiz bir mektubumuz olsaydı.Yeter ki mektup gönderecek bir sılamız olsaydı.
Ama yok,yoklar.Ne postacı,ne selam,ne mektup,ne yürek ,ne aşk...
Yüreğimizin etrafını telefon kablolarıyla ördük.Bağladık yüreği,gözü,gözyaşını
Önce yüreği yitirdik,sonra aşkı,sonra hayatı..
Biz postaneye, postacı bize uğramaz oldu.
Varsa yoksa bina girişine iliştirilmiş posta kutusuna atılan birkaç fatura,ekstre,icra kağıdı.
Posta kutusu olan bu binaya taşındığımız o günden beri;
Yok,yoklar.
Ne postacı,ne selam,ne mektup,ne yürek,ne aşk.
Ve İlkokulda söylediğim şarkı geldi aklıma
“Bak postacı geliyor,selam veriyor.
Herkes ona bakıyor,merak ediyor...
Ömer GÜNGÖREN