Engel bizleri tutsak eden evlerimizse…
Engel bizleri esaret altına alan sokaklarımızsa…
Engel bizlere yalnızca dağ gibi bürokrasiyi sunan kurum ve kuruluşlarımızsa…
Engel okullarımızsa…
Engel hastanelerimizse…
Engel, sinemada, tiyatroda vs. çiş yapma haklarımızın dahi olmamasıysa…
Engel, gasp edilen hakkınızın teslim edilmesine, pozitif ayrımcılık denmesiyse…
Engel anayasal haklarınız için adliyelerde sürünmekse…
Engel; kapıların eşiklerinden, kaldırımdan tutun da trafiğe kadar ulaşılmazımızsa…
( Ulaşım bizim için özgürlüğe açılan ilahi kapı, ev hapsinden kurtuluş, ulaşım eğitim ve açılımları; daha nasıl anlatıla bilinir ki! Hayat ulaşımla devamlıdır.)
Engel sineması, tiyatrosu, tüm yerleşkeleriyle kent hayatının dışına itilmekse…
Engel acınmak, küçümsenmek, yok sayılmaksa ve umutlanmak acı çekmekle eşse…
Engel önce işsizliğimiz, sonra iş yerlerimizse…
Engel sevdiklerimizin bize kendi doğrularını giydirdiği,yanlış kalıplarımız, ön yargılarımızsa…
Engel engelli yaftasıyla bizleri ölmeden mezara koymalarıysa…
Engel, mahalle bakkalından, marketinden en temel ihtiyaçları bile karşılayamamaksa…
Engel toplum kararlarında etkisiz kalmaksa, kendi yaşamlarımızda söz hakkımız da yoksa…
Engel bize sunulan emeğin karşılığı özgürlüklerimizin ellerimizden alınmasıysa…
Engel bağımlı olmamıza göz yumularak, yapabileceklerimizin de
Önüne geçilerek, engellini engellinin yüzüne vurmaksa…
Engel korkudan değil, hani malum sebebten sevdiğini söyleyememekse…
Engel acıma duygusu ve merhameti birbirinden ayıramamaksa…
(hatta acımayı sevgi sanmaksa)
Engel ciddiye alınmamak, umursanmamaksa…
Engel barınaksız kalmak, önce birilerine muhtaç bırakılmak, sonra da toplum tarafından sunulan “acımak” denen iki yüzlü iyilikse…
Engel tarumar edilmiş “sosyal devlet” anlayışından arta kalan, dilenci kültürüne alet edilmekse…
Engel ekmeğini kazanmaya çalışırken, elindeki mallarınla birlikte görevlilerce derdest edilip kamyonlara fırlatılmaksa…
Engel hayatlarımızın boğazımıza düğümlenmesiyse…
Sonuçta engel/ li olmak, dünyanın en büyük azınlığına dahil olmaksa…
Yani engelli olmak zor zanaatsa,
Dostlar bilin ki;
* Bizler ‘engelli’ değil, fırsat eşitliğinin olmadığı yerde engellenenleriz.
NURTEN AKTAŞ
Engel bizleri esaret altına alan sokaklarımızsa…
Engel bizlere yalnızca dağ gibi bürokrasiyi sunan kurum ve kuruluşlarımızsa…
Engel okullarımızsa…
Engel hastanelerimizse…
Engel, sinemada, tiyatroda vs. çiş yapma haklarımızın dahi olmamasıysa…
Engel, gasp edilen hakkınızın teslim edilmesine, pozitif ayrımcılık denmesiyse…
Engel anayasal haklarınız için adliyelerde sürünmekse…
Engel; kapıların eşiklerinden, kaldırımdan tutun da trafiğe kadar ulaşılmazımızsa…
( Ulaşım bizim için özgürlüğe açılan ilahi kapı, ev hapsinden kurtuluş, ulaşım eğitim ve açılımları; daha nasıl anlatıla bilinir ki! Hayat ulaşımla devamlıdır.)
Engel sineması, tiyatrosu, tüm yerleşkeleriyle kent hayatının dışına itilmekse…
Engel acınmak, küçümsenmek, yok sayılmaksa ve umutlanmak acı çekmekle eşse…
Engel önce işsizliğimiz, sonra iş yerlerimizse…
Engel sevdiklerimizin bize kendi doğrularını giydirdiği,yanlış kalıplarımız, ön yargılarımızsa…
Engel engelli yaftasıyla bizleri ölmeden mezara koymalarıysa…
Engel, mahalle bakkalından, marketinden en temel ihtiyaçları bile karşılayamamaksa…
Engel toplum kararlarında etkisiz kalmaksa, kendi yaşamlarımızda söz hakkımız da yoksa…
Engel bize sunulan emeğin karşılığı özgürlüklerimizin ellerimizden alınmasıysa…
Engel bağımlı olmamıza göz yumularak, yapabileceklerimizin de
Önüne geçilerek, engellini engellinin yüzüne vurmaksa…
Engel korkudan değil, hani malum sebebten sevdiğini söyleyememekse…
Engel acıma duygusu ve merhameti birbirinden ayıramamaksa…
(hatta acımayı sevgi sanmaksa)
Engel ciddiye alınmamak, umursanmamaksa…
Engel barınaksız kalmak, önce birilerine muhtaç bırakılmak, sonra da toplum tarafından sunulan “acımak” denen iki yüzlü iyilikse…
Engel tarumar edilmiş “sosyal devlet” anlayışından arta kalan, dilenci kültürüne alet edilmekse…
Engel ekmeğini kazanmaya çalışırken, elindeki mallarınla birlikte görevlilerce derdest edilip kamyonlara fırlatılmaksa…
Engel hayatlarımızın boğazımıza düğümlenmesiyse…
Sonuçta engel/ li olmak, dünyanın en büyük azınlığına dahil olmaksa…
Yani engelli olmak zor zanaatsa,
Dostlar bilin ki;
* Bizler ‘engelli’ değil, fırsat eşitliğinin olmadığı yerde engellenenleriz.
NURTEN AKTAŞ