Yine Ortaokul yıllarındayız .Sınıfımız 60 küsür kişilik bir sınıftı haliyle hemen hemen herkes 3 er kişi oturuyordu sıralarda, 2 kişi oturana ve önsıralarda oturana zaten vip muamelesi yapılıyordu kendi aramızda..Sınıf boy ortalamamız (her ne kadar öğretmenim tahtayı görmekte zorlanıyorum demiş olsamda sınıf öğretmenine yutturamamıştım ) en arkadan ikinci sıraya atıvermişti beni.. En arkalarda oturana potansiyel tembel öğrenci muamelesi yapılır ya! buydu beni sinir eden (böyle düşünyordum, herkesinde böyle düşündüğünü sanıyordum, öyleydi de; yoksa İngilizce öğretmenim neden kendine yazılan küfür içerikli mektup sonrasında sadece en arka sıralardaki öğrencilerin defterlerini toplasındı ki?) Einstein sayılmazdım ama yinede eğitim şart lık bi öğrencide değildim hani..
Şu eğitim sistemimizde neden var olduğuna birtürlü anlam veremediğim derslerden birtanesiydi Tarım dersi..Yoksa eğitim sistemimizin çaktırmadan kendi kendininin yetersizliğinin "Bizim eğitimimizden birşey olamazsınız bari börtüyü böceği, bitkiyi, tarlayı, nadası öğreninde olmazsa köyünüze dönersinizin" itirfımıydı bu?
Arka sıralarda oturmanın çokta başlardaki kadar sinir edecek bidurum olmadığını anlamam uzun sürmedi. En arka iki sırada 6 kişiydik ve diğer 5 kişi Cem Yılmazı koltuğundan edebilecek kadar yetenekli arkadaşlardı tabii Cem Yılmaz yokken koltukta..Bazen dersler kaynasa ders dinleyemesekte, cebren çıt çıkartmadan dinlettirilsekte bazı derslerde, eğlenceliydi arka sırada oturmak..6 'mızda gülme krizine girebilme potansiyeline sahiptik bizzat denemiştik
Tarım dersimize Pembe .... (soyadını yazmayayım) giriyordu.Kendisi gülümsese sevimli bile sayılabilirdi ama onun gülümsediğini okulumuzun tarihi yazmaz herhalde..Bizde tarihi yeniden yazmaya çalışsakta becerememiştik .Arka sırada oturan öğrencilerin tembel haylaz öğrenciler olduklarına Pembe hocamızda hemfikirdi , bakışlarından bizlerden pek hazzetmediğini anlıyorduk ama tüm okula karşı aynı surat ifadesiyle dolaşması bizi rahatlatıyordu..O zamanlar şimdiki gibi değildi öğrencilerde her nekadar sevmesede öğretmenlerine karşı bir saygı vardı saygısızlığa denk gelmiyorduk bizde yapmıyorduk, yapmamaya özen gösteriyorduk...
Birgün Pembe hoca sınıfa girdi, masasına yürüdü, sandalyesine oturdu, sınıf defterini imazaladı ve çantasını karıştırmaya başladı o an biz "işte şimdi bittik "dedik (bittik demedik tbii de dediğimiz şeyi yazıpta siz anılarımı okuyan arkadaşları bisüre blogumda belgesel izlemek zorunda bırakmayım)Korktuğumuz şey başımıza geldi, çantasında aradığı el aynasıyla tarağı değildi tabiiki bize karşı kullndığı silahını çıkartı açtı ve beni buldu..( benden önceki sayfalarda onlarca arkadşım olmasına rağmen şak diye beni nasıl tutturdu hayret etmiştim) "Kalk bakalım sözlüye" dedi çalışmıştım dersime ama takıldığım yerler vardı. Özel sorular yoktu o günki konu anlatılacak ve anlatıma görede not alınacaktı. " Canım oralarıda arada kitaba bakar atlatırız" diye düşünüyordum "Ağaçlar ve ağaçlara zarar veren canlıları anlat bakalım"dedi hocamız, bende anlatmaya başladım. Başlarda herşey çok iyi gidiyordu hoca da memnunduki not defterini masasına bırakmış sınıfta gezmeye başlamıştı.Keşke gezmeseydi masasında otursaydı belki benim için daha kolay olurdu. Tek talihsizliğim; anlattığım konudaki ağaca zarar veren kurtlardan birinin rengiyle tarım öğretmenimizin isminin aynı olmasıydı. Tam pembe hoca karşıma gelmişken ve ben kurtaları sayarken "pembe kurt" dedim ve o vakte kadar dikkat etmediğim, hocamızın adıyla kurtun rengi dikkatimi çekiverdi ve ben gülme krizine girdim.. susmaya çalışıyorum hocadan özür diliyorum ama yok "pembe"diyorum kurt diyemiyorum gülmekten, tabii bunda yanımdaki ve arka sıradaki arkadaşların kikirdemeleride karışınca beni susturabilene aşkolsun sonunda pembe hoca sinir oldu bana ve oturttu yerime tabii sözlüme de 1 verdi ama ben krize girmişim ne hocaya yapmış olduğum saygısızlık gözüme gözüküyor nede sözlüden aldığım 1 derken zil çaldı ve bana ve öğretmenimize ait işkence sona erdi..
Tenefüse Çıkar çıkmaz Pembe hocanın arkasından yetiştim ve özür diledim yapmış olduğum şeyin saygızılık olduğunu ama gülmemeye çalışsamda elimde olmadan güldüğümü söyledim sağolsun sınıftaki gibi davranmadı sözlümü değiştirmedi ama beni affetti. Hocanın peşinden gidiş sebebimde zaten ksinlikle sözlümü değiştirsin kaygısıyla yapılmış bir davranış değildi..
Şu eğitim sistemimizde neden var olduğuna birtürlü anlam veremediğim derslerden birtanesiydi Tarım dersi..Yoksa eğitim sistemimizin çaktırmadan kendi kendininin yetersizliğinin "Bizim eğitimimizden birşey olamazsınız bari börtüyü böceği, bitkiyi, tarlayı, nadası öğreninde olmazsa köyünüze dönersinizin" itirfımıydı bu?
Arka sıralarda oturmanın çokta başlardaki kadar sinir edecek bidurum olmadığını anlamam uzun sürmedi. En arka iki sırada 6 kişiydik ve diğer 5 kişi Cem Yılmazı koltuğundan edebilecek kadar yetenekli arkadaşlardı tabii Cem Yılmaz yokken koltukta..Bazen dersler kaynasa ders dinleyemesekte, cebren çıt çıkartmadan dinlettirilsekte bazı derslerde, eğlenceliydi arka sırada oturmak..6 'mızda gülme krizine girebilme potansiyeline sahiptik bizzat denemiştik
Tarım dersimize Pembe .... (soyadını yazmayayım) giriyordu.Kendisi gülümsese sevimli bile sayılabilirdi ama onun gülümsediğini okulumuzun tarihi yazmaz herhalde..Bizde tarihi yeniden yazmaya çalışsakta becerememiştik .Arka sırada oturan öğrencilerin tembel haylaz öğrenciler olduklarına Pembe hocamızda hemfikirdi , bakışlarından bizlerden pek hazzetmediğini anlıyorduk ama tüm okula karşı aynı surat ifadesiyle dolaşması bizi rahatlatıyordu..O zamanlar şimdiki gibi değildi öğrencilerde her nekadar sevmesede öğretmenlerine karşı bir saygı vardı saygısızlığa denk gelmiyorduk bizde yapmıyorduk, yapmamaya özen gösteriyorduk...
Birgün Pembe hoca sınıfa girdi, masasına yürüdü, sandalyesine oturdu, sınıf defterini imazaladı ve çantasını karıştırmaya başladı o an biz "işte şimdi bittik "dedik (bittik demedik tbii de dediğimiz şeyi yazıpta siz anılarımı okuyan arkadaşları bisüre blogumda belgesel izlemek zorunda bırakmayım)Korktuğumuz şey başımıza geldi, çantasında aradığı el aynasıyla tarağı değildi tabiiki bize karşı kullndığı silahını çıkartı açtı ve beni buldu..( benden önceki sayfalarda onlarca arkadşım olmasına rağmen şak diye beni nasıl tutturdu hayret etmiştim) "Kalk bakalım sözlüye" dedi çalışmıştım dersime ama takıldığım yerler vardı. Özel sorular yoktu o günki konu anlatılacak ve anlatıma görede not alınacaktı. " Canım oralarıda arada kitaba bakar atlatırız" diye düşünüyordum "Ağaçlar ve ağaçlara zarar veren canlıları anlat bakalım"dedi hocamız, bende anlatmaya başladım. Başlarda herşey çok iyi gidiyordu hoca da memnunduki not defterini masasına bırakmış sınıfta gezmeye başlamıştı.Keşke gezmeseydi masasında otursaydı belki benim için daha kolay olurdu. Tek talihsizliğim; anlattığım konudaki ağaca zarar veren kurtlardan birinin rengiyle tarım öğretmenimizin isminin aynı olmasıydı. Tam pembe hoca karşıma gelmişken ve ben kurtaları sayarken "pembe kurt" dedim ve o vakte kadar dikkat etmediğim, hocamızın adıyla kurtun rengi dikkatimi çekiverdi ve ben gülme krizine girdim.. susmaya çalışıyorum hocadan özür diliyorum ama yok "pembe"diyorum kurt diyemiyorum gülmekten, tabii bunda yanımdaki ve arka sıradaki arkadaşların kikirdemeleride karışınca beni susturabilene aşkolsun sonunda pembe hoca sinir oldu bana ve oturttu yerime tabii sözlüme de 1 verdi ama ben krize girmişim ne hocaya yapmış olduğum saygısızlık gözüme gözüküyor nede sözlüden aldığım 1 derken zil çaldı ve bana ve öğretmenimize ait işkence sona erdi..
Tenefüse Çıkar çıkmaz Pembe hocanın arkasından yetiştim ve özür diledim yapmış olduğum şeyin saygızılık olduğunu ama gülmemeye çalışsamda elimde olmadan güldüğümü söyledim sağolsun sınıftaki gibi davranmadı sözlümü değiştirmedi ama beni affetti. Hocanın peşinden gidiş sebebimde zaten ksinlikle sözlümü değiştirsin kaygısıyla yapılmış bir davranış değildi..