Bilmiyorum oldum olası biraz hüznün yaşama tat kattığı görüşündeyim. Hüznü severim ben hüzünlü bakışlar, hüzünlü oda, hüzün kokan çiçekler..."Çiçeklerde hüzün kokar mı?" demeyin hüznünüzü ona vermişseniz öyle bir kokar ki hem de nasıl... Hüzünlü bakışlar da öyle yaşanmışlıklar saklıdır ki bir yanıyla gizlenen bir yanıyla aleni. Yağmur damlalarının gülün üzerinde yansıması gibi bir tarafı hüzünlü bir tarafı ahenkli. Hep lay lay lom çekilir mi bu dünya hüznü tatmadan hüznü yaşamadan? Hani hep küçük ağlayan bir çocuk vardır ya hatıralarımızda yeşil gözlü sevimli şirin mi şirin küçük çocuk... Fotoğrafa yaklaşıp gözlerinden akan yaşları silmek isteriz bir taraftan bir taraftan da bırakın ağlasın, ağlamak bir insana bu kadar yakışır dokunmayın ağlasın hatta içli içli ağlasın gözyaşları öyle billur gibi safça dökülüyor ki yanaklarından bırakın bırakın ağlasın...Ama güzellikler adına ağlasın, sevgi adına ağlasın, barış adına ağlasın, kaybettiğimiz ve yakalamakta güçlük çektiğimiz değerler adına ağlasın, yaşanmamışlıklar adına ağlasın, hatalarımız adına ağlasın bırakın ağlasın ağlasın işte..