Bukowski'ye göre dört duvar varsa umut vardır yarın için, haklı mı ? diye uzun uzun düşündüğüm zamanlar oldu.Ne ifade ediyordu benim için korunaklı tuğla parçaları kimi zaman istediğim şeydi içerde kalmak,duvarlar,karanlık belki kaliteli bir müzik kimi zamansa ruhumu yediklerini hissediyordum görünmez cinlerin gönüllü hapishanemde.Özellikle geceleri ve gündüzle gece arasında tek farkın sokaktan gelen ses yoğunluğu olduğu zamanlarda,duramadığım anlarda saate bakmaksızın attım kendimi sokaklara,tehlikeli mi ? belki ama asıl can sıkan genelde şeklinizden haz etmeyen polisin gece gece kimlik sorması,potansiyel bir suçlu gözüyle bakması ve insanları isimleriyle değil numarayla tanıyan sisteme karşı olunduğu için taşınmayan kimliğin yarattığı sorunlar...
Zaten kendi kendine kalmak istediğin bir zamanda dış kaynaklı bu tesirler ister istemez insanı,dört duvarın kapısı olan balkonda ikamet etmeye zorluyor ,hem daha sakin hemde az da olsa bir gökyüzüne sahip AN' ı yaşamak için - evet an ı yaşıyorum -Balkonun diğer avantajı çevreden gelen herhangi bir etkileşim olmadığı için insanın daha iyi bir konsantrasyona sahip olması,daha rafine bir düşünceyle,gerçi ne düşünür insan yanlız kaldığında ya gelecek ya geçmiş,yarın bile çok uzak bir zamanı belirtirken gelecek hakkında düşüneceğime geçmişe konsantre olmaya karar verdim.Ama keşkelerle örülü bir kapıdan girmedim,anlamsızdı çünkü.
5 sene önce olmak istediğim yerdemiyim diye düşündüm.Bir kaçkilo fazlası dışında hemen hemen evetti zaten kim yeteri kadar fit,10 15 derken ki - seneden bahsedince yaşlanıyor muyum ? ne diye soruyor insan kendine kendine- 20 sene ye gelince ufak farkla belirmeye başladı.20 yıl önce pilot olmak istiyordum TOP GUN ı seyretmiştim -vhs kasedini almıştım hafta bir kere izlemesem karnım ağrıyordu-,eskişehirde büyümüştüm ,bilen bilir ninni gibi gelir uçak sesi eskişehirli çocuklar için,en sevdiğim kuzenim hava harpteydi yeterliydi bunlar pilotluğu istemek için,bu isteklede baya gittim zaten ortaokul hatta lise,ee arada yeni meslekler gözde oluyordu tabi,hatırlayabildiklerim cerrah,fizik mühendisi,makina mühendisi,tankçı,deniz subayı,matematik profesörü,sanat tarihçisi,teknik direktör,bassist,arkeolog.Lisede disiplin denen olgunun kişiliğimle zeytinyağı ve su ilişkisinde olduğuna karar verince listeden ordu içindekileri sildim.Diğerleri içinse şunu düşündüm ne için olacaktım,neden bu işi yapacaktım.Toplum öyle istediği için mi,zengin olmak veya şöhret için mi ? Sayıları seviyordum ama onları dibine kadar inceleme isteği duymuyordum.Resimleri seviyordum ama ne düşündüğünü bilemediğim bir adamın yaptığı resmi kendi bilgimle neden eleştircektim,bu haksızlık dğeilmiydi ,makinaları seviyordum ama kendi kendimeyken seviyordum,söküp takmasını bir şirkette çalışamazdım.Bunların çoğunu seviyordum ama sevdiğim için istiyordum para kazanmak aşağılık bir düşünce gibi geliyordu.Üniversiteye inanmıyordum fabrikada işçi olmak yeterliydi.Ama zamanla onunda istediğim gibi olmadığı çıktı ortaya ve bende en büyük hayalimin peşine düştüm.O da çok sürmedi kafamda çatışıyordum.Aşk nerdeydi ve para onu karşılar mıydı ?
Yaşamak için çalışmak mı ,çalışmak için yaşamak mı bunu düşünmek kimilerine göre kafası karışık biri olduğumu düşündürebilir.,çok da umrumda değil açıkcası ne istediğimi bildikten sonra. çalışıyorum çünkü,kendi küçük bahçemde kendi yetiştirdiğim domateslerimi yemek için,hayatın daha başka bir anlamı olabilir mi ?...
Zaten kendi kendine kalmak istediğin bir zamanda dış kaynaklı bu tesirler ister istemez insanı,dört duvarın kapısı olan balkonda ikamet etmeye zorluyor ,hem daha sakin hemde az da olsa bir gökyüzüne sahip AN' ı yaşamak için - evet an ı yaşıyorum -Balkonun diğer avantajı çevreden gelen herhangi bir etkileşim olmadığı için insanın daha iyi bir konsantrasyona sahip olması,daha rafine bir düşünceyle,gerçi ne düşünür insan yanlız kaldığında ya gelecek ya geçmiş,yarın bile çok uzak bir zamanı belirtirken gelecek hakkında düşüneceğime geçmişe konsantre olmaya karar verdim.Ama keşkelerle örülü bir kapıdan girmedim,anlamsızdı çünkü.
5 sene önce olmak istediğim yerdemiyim diye düşündüm.Bir kaçkilo fazlası dışında hemen hemen evetti zaten kim yeteri kadar fit,10 15 derken ki - seneden bahsedince yaşlanıyor muyum ? ne diye soruyor insan kendine kendine- 20 sene ye gelince ufak farkla belirmeye başladı.20 yıl önce pilot olmak istiyordum TOP GUN ı seyretmiştim -vhs kasedini almıştım hafta bir kere izlemesem karnım ağrıyordu-,eskişehirde büyümüştüm ,bilen bilir ninni gibi gelir uçak sesi eskişehirli çocuklar için,en sevdiğim kuzenim hava harpteydi yeterliydi bunlar pilotluğu istemek için,bu isteklede baya gittim zaten ortaokul hatta lise,ee arada yeni meslekler gözde oluyordu tabi,hatırlayabildiklerim cerrah,fizik mühendisi,makina mühendisi,tankçı,deniz subayı,matematik profesörü,sanat tarihçisi,teknik direktör,bassist,arkeolog.Lisede disiplin denen olgunun kişiliğimle zeytinyağı ve su ilişkisinde olduğuna karar verince listeden ordu içindekileri sildim.Diğerleri içinse şunu düşündüm ne için olacaktım,neden bu işi yapacaktım.Toplum öyle istediği için mi,zengin olmak veya şöhret için mi ? Sayıları seviyordum ama onları dibine kadar inceleme isteği duymuyordum.Resimleri seviyordum ama ne düşündüğünü bilemediğim bir adamın yaptığı resmi kendi bilgimle neden eleştircektim,bu haksızlık dğeilmiydi ,makinaları seviyordum ama kendi kendimeyken seviyordum,söküp takmasını bir şirkette çalışamazdım.Bunların çoğunu seviyordum ama sevdiğim için istiyordum para kazanmak aşağılık bir düşünce gibi geliyordu.Üniversiteye inanmıyordum fabrikada işçi olmak yeterliydi.Ama zamanla onunda istediğim gibi olmadığı çıktı ortaya ve bende en büyük hayalimin peşine düştüm.O da çok sürmedi kafamda çatışıyordum.Aşk nerdeydi ve para onu karşılar mıydı ?
Yaşamak için çalışmak mı ,çalışmak için yaşamak mı bunu düşünmek kimilerine göre kafası karışık biri olduğumu düşündürebilir.,çok da umrumda değil açıkcası ne istediğimi bildikten sonra. çalışıyorum çünkü,kendi küçük bahçemde kendi yetiştirdiğim domateslerimi yemek için,hayatın daha başka bir anlamı olabilir mi ?...