2003 yılına kadar depresyona karşı mücadelemi her kahraman Türk gencine yakışır şekilde tek başına verdim. O yıllara kadar sırlarımı, ne bir doktora ne de bir dostuma vermiştim. -Beni, sırlarım konusunda bir ifşaat makinasına, bir gevezeye döndüren bu defter dahi vazifeye o yılda başlamıştır- Hücrelerim o zamana kadar bir damla dahi Antidepresan tatmış değildi. Gerçi mücadeleyi kazanıyor muydum ondan emin değilim. Başardığım şey sanırım: Çok fazla belli etmemekti, “içimde bitmek bilmeyen bir duman tütüyor, boğuluyorum, tutun elimden”, diye bağırıp, kendimi yere bırakmamaktı, içim bir matem evi gibiyken güçlü görünmekti.
Bir çok açıdan o yılı hayatımda bir milat sayarım. Depresyonla ilgili farkındalığım için de öyle… Bu farkındalığı açayım: aslında depresyon ve onu tetikleyen şey birbirinden bağımsızdır. Yani mesela: Size ait, sizi seven bir karşı cins, bir gün basıp gider, hayatınızda geniş bir boşluk bırakır… küsersiniz, üzülürsünüz, kızarsınız, gene üzülürsünüz, sonra kendinize kızarsınız, sonra gene üzüntü ve sonra o gelir: depresyon! Ve acınız katlanır. Kendinizi bir damla ümit ışığı sızmayan bir zindanda gibi hissedersiniz.
Aslında o terk edilişi depresyonda olmadığınız bir vakit de yaşıyor olsaydınız bu kadar ızdırap verici olmayacaktı. Muhtemelen siz zaten depresyon üretmeye müsayit karakter özelliklerine sahipsinizdir ve kronik stres size yabancı değildir. Bu yüzden, daha önceden de biriktirdiğiniz stres, bu terk edilişle kemale ermiş ve kendizi bir ızdırap bulutunun içinde buluvermişsinizdir.
işte o zaman farkındalığınız size şöyle der: Evet, terk edildin… Evet, “nefesim kesilsin de şu içimdeki acı dursun”, diyorsun ama her şeyi bu kadar içinden çıkılmaz gibi gösteren şey: depresyon. Kara bir gözlük gibi her şeyi olduğundan daha karanlık gösteriyor… seni terk eden şey altı üstü bir kadın. Dünyada onlardan milyarlarca var. Geçmişi düşün… kaç kere kurtuluşu olmayan dertlerin var sanmıştın… şimdi birçoğu çok uzaklardalar… o zaman, zanlarına güvenme…bakış açın, ölçülerin normal değil… insanlara bak… yalnız değilsin… sen ağaçlarla dolu bir ormanda, bir ağacın arkasına eğilmiş ağlıyorsun, yalnızım, diyorsun… ama bilmiyorsun ki, her ağacın arkasında senin gibi bir yalnız var… sabret…
İşte o duygu durumlarından birinde, 4 Nisan 2006 tarihinde hodbin tarafından kaleme alınmış bir şiir:
ÇILDIRMAK
Tutun tutun elimden,
Zemin kayıyor yerinden.
Düştüm düşeceğim.
Sanki düşünce,
Kendimden geçeceğim.
Tutun tutun elimden,
Zemin kayıyor yerinden.
Ölçülerim yok oldu olacak.
Her şeyden geriye
Bozuk bir terazi kalacak
Bir çok açıdan o yılı hayatımda bir milat sayarım. Depresyonla ilgili farkındalığım için de öyle… Bu farkındalığı açayım: aslında depresyon ve onu tetikleyen şey birbirinden bağımsızdır. Yani mesela: Size ait, sizi seven bir karşı cins, bir gün basıp gider, hayatınızda geniş bir boşluk bırakır… küsersiniz, üzülürsünüz, kızarsınız, gene üzülürsünüz, sonra kendinize kızarsınız, sonra gene üzüntü ve sonra o gelir: depresyon! Ve acınız katlanır. Kendinizi bir damla ümit ışığı sızmayan bir zindanda gibi hissedersiniz.
Aslında o terk edilişi depresyonda olmadığınız bir vakit de yaşıyor olsaydınız bu kadar ızdırap verici olmayacaktı. Muhtemelen siz zaten depresyon üretmeye müsayit karakter özelliklerine sahipsinizdir ve kronik stres size yabancı değildir. Bu yüzden, daha önceden de biriktirdiğiniz stres, bu terk edilişle kemale ermiş ve kendizi bir ızdırap bulutunun içinde buluvermişsinizdir.
işte o zaman farkındalığınız size şöyle der: Evet, terk edildin… Evet, “nefesim kesilsin de şu içimdeki acı dursun”, diyorsun ama her şeyi bu kadar içinden çıkılmaz gibi gösteren şey: depresyon. Kara bir gözlük gibi her şeyi olduğundan daha karanlık gösteriyor… seni terk eden şey altı üstü bir kadın. Dünyada onlardan milyarlarca var. Geçmişi düşün… kaç kere kurtuluşu olmayan dertlerin var sanmıştın… şimdi birçoğu çok uzaklardalar… o zaman, zanlarına güvenme…bakış açın, ölçülerin normal değil… insanlara bak… yalnız değilsin… sen ağaçlarla dolu bir ormanda, bir ağacın arkasına eğilmiş ağlıyorsun, yalnızım, diyorsun… ama bilmiyorsun ki, her ağacın arkasında senin gibi bir yalnız var… sabret…
İşte o duygu durumlarından birinde, 4 Nisan 2006 tarihinde hodbin tarafından kaleme alınmış bir şiir:
ÇILDIRMAK
Tutun tutun elimden,
Zemin kayıyor yerinden.
Düştüm düşeceğim.
Sanki düşünce,
Kendimden geçeceğim.
Tutun tutun elimden,
Zemin kayıyor yerinden.
Ölçülerim yok oldu olacak.
Her şeyden geriye
Bozuk bir terazi kalacak