Ruhsat kullanmaya devam ediyoruz:
Depresyon Günlüğü:
Depresyon gibi zayıflık çağrıştıran bir kavram hodbin’in imajına, kolay yakıştırılmayacaksa da onun depresyonla ilişkisi çok eskilere dayanır ve güçlü temelleri vardır. Bu yazıda size biraz ondan bahsedecek…
1. Gün
Evet, baharla depresyon arasında belirgin bir korelâsyon var, en azından benimki için… Birkaç bahardır dikkat ettiğim bu konuya bu bahar ikna oldum.
2. Gün
Kendi kendime kalmalarım olumsuz neticeler veriyor bunu depresyonumun geri döndüğünün en büyük delili sayabilirim.
3. Gün
Sabahları iştahım yok. Bu da önemli bir belirti. İçim çok kırılgan her an bir şeyler dengemi bozabilir ve çöküntü haline girebilirim… beni mutsuz eden bir düşünce zihnimi işgal etmeye hazır, kapıda bekliyor. Ufacık bir boşlukta onu düşünmeye başlıyorum, gece uyandığımda sanki zihnimde hazır… uçurumun kenarında dolaşıyor gibiyim… biliyorum, düşündükçe, kafamda büyüyecek, beni esir alacak… bu yüzden kendime telkin veriyorum, bakış açımda bir sorun olduğuna, aslında o kadar da önemli bir mesele olmadığına kendimi ikna etmeye çalışıyorum.
4. Gün
Banyo çok iyi geliyor… Yalnız madden değil sanki manen de bütün kirlerimden arınıyorum, her şeye yeniden başlıyorum. Ama bende takıntı denen illetten de var sanırım, belki banyoyu benim için bu kadar tesirli yapan odur. Aradaki ilişkiyi anlamak için takıntısı olmayan depresyonluların fikirlerini almak lazım…
Bunu geçen gün Tvde dinledim. “Takıntılı kişilerde, belirsizlik büyük bir strese neden olur… bu kişiler aynı zamanda mükemmeliyetçi olurlar” diyordu. Ben de “evet evet evet” diye tasdik ediyordum.
5. Gün
Hiç bir dostumdan görmediğim bir sadakatle bana bağlanan, beyin kimyamın en izbe köşelerinde saklanıp, en yalnız en güvensiz anlarımda boğazıma sarılan o illet...
Yazılarımın birçoğunu sırf onu anlamak için yazdım...
Hangi karakter özelliklerimin ona hizmet ettiğini bulmak, nasıl tetiklendiğini, o tetiklenmenin nasıl bir süreç izlediğini anlamaya çalışmak için.
[FONT="]
[/FONT][FONT="] [/FONT]
Depresyon Günlüğü:
Depresyon gibi zayıflık çağrıştıran bir kavram hodbin’in imajına, kolay yakıştırılmayacaksa da onun depresyonla ilişkisi çok eskilere dayanır ve güçlü temelleri vardır. Bu yazıda size biraz ondan bahsedecek…
1. Gün
Evet, baharla depresyon arasında belirgin bir korelâsyon var, en azından benimki için… Birkaç bahardır dikkat ettiğim bu konuya bu bahar ikna oldum.
2. Gün
Kendi kendime kalmalarım olumsuz neticeler veriyor bunu depresyonumun geri döndüğünün en büyük delili sayabilirim.
3. Gün
Sabahları iştahım yok. Bu da önemli bir belirti. İçim çok kırılgan her an bir şeyler dengemi bozabilir ve çöküntü haline girebilirim… beni mutsuz eden bir düşünce zihnimi işgal etmeye hazır, kapıda bekliyor. Ufacık bir boşlukta onu düşünmeye başlıyorum, gece uyandığımda sanki zihnimde hazır… uçurumun kenarında dolaşıyor gibiyim… biliyorum, düşündükçe, kafamda büyüyecek, beni esir alacak… bu yüzden kendime telkin veriyorum, bakış açımda bir sorun olduğuna, aslında o kadar da önemli bir mesele olmadığına kendimi ikna etmeye çalışıyorum.
4. Gün
Banyo çok iyi geliyor… Yalnız madden değil sanki manen de bütün kirlerimden arınıyorum, her şeye yeniden başlıyorum. Ama bende takıntı denen illetten de var sanırım, belki banyoyu benim için bu kadar tesirli yapan odur. Aradaki ilişkiyi anlamak için takıntısı olmayan depresyonluların fikirlerini almak lazım…
Bunu geçen gün Tvde dinledim. “Takıntılı kişilerde, belirsizlik büyük bir strese neden olur… bu kişiler aynı zamanda mükemmeliyetçi olurlar” diyordu. Ben de “evet evet evet” diye tasdik ediyordum.
5. Gün
Hiç bir dostumdan görmediğim bir sadakatle bana bağlanan, beyin kimyamın en izbe köşelerinde saklanıp, en yalnız en güvensiz anlarımda boğazıma sarılan o illet...
Yazılarımın birçoğunu sırf onu anlamak için yazdım...
Hangi karakter özelliklerimin ona hizmet ettiğini bulmak, nasıl tetiklendiğini, o tetiklenmenin nasıl bir süreç izlediğini anlamaya çalışmak için.
[FONT="]
[/FONT][FONT="] [/FONT]