Engelli hakları hareketinin dünyadaki gelişimine bakıldığında kadınların, işçilerin ve ırkçılık karşıtlarının toplumsal mücadelelerini örnek alan bir perspektifin varlığı görülecektir. Bu perspektife göre engellilerin sorunları tekil ve toplumun diğer sorunlarından bağımsız değildir. Ülke yönetimlerinin ekonomi, eğitim, sağlık, kent hayatı, iç ve dış güvenlik gibi temel konulardaki tutumları, bireylere ve hak arayışlarına karşı genel tavırları engellik olgusunun toplumdaki varlığını ve yaşam alanını belirler. Bu bakış açısıyla örneğin 4+4+4 eğitim sistemi uygulamasının engelli sorunları ile ilgisi nedir diye sormak anlamsızlaşır. Çünkü iktidarın eğitimde yapmayı düşündüğü dönüşüm İstanbul da engellilerin tek başına hareket edebilmesi için uygun tek okulun imam hatip okuluna dönüştürülmesi sonucunu doğurabilmiştir. Benzer şekilde kamu yönetiminde yeniden yapılanma olarak adlandırılan ve devletin kamu hizmetlerini özel sektör mantığıyla vermesi esasına dayanan dönüşüm engellilere ilk duyduklarında çok şey ifade etmemesine rağmen “Evde hapis yasası” gibi somut sonuçları engellilerin günlük yaşamını derinden etkilemektedir.
Ayrıca küreselleşme ile birlikte yaygınlaşan savaşlar, terör, ekonomik krizler, çevre sorunları ve sosyal politikalardaki gerilemelerde engelliliği doğrudan ilgilendiren olgulardır. Yani net bir ifadeyle söylersek engellilik toplumsal ve dolayısıyla siyasidir. Bu bakımdan engellilerle ilgili politikaların başarısını belirleyen temel ölçü sistem içi etkileşimleri gözden kaçırmayan bütünsel bir bakış açısını yansıtabilmesidir. Ne var ki bütün siyasal partilerin engelli sorunlarını sosyal politika alanına hapseden öneriler sunduğunu gözlemlemekteyim. Sivil toplum örgütlerinin talepleri de ne yazık ki sosyal yardımlaşma ile sınırlı kalmakta ve bu şekilde soruna kalıcı çözümler üretilmesi imkanı yok edilmektedir. Dünyada ise çoğu engelli olan aktivist ve kuramcıların çabaları ile konu çoktan sosyoloji ve politik ekonomi bilimlerinin çalışma alanı içine dahil edilmiştir. Türkiye siyasi partileri ve sivil toplumu ile birlikte bu pespektifi benimsemedikçe bırakın çözümü doğru bir mücadele yolu dahi tutulmuş olmaz.
ÇAĞLAR PATIR
13.09.2012
Ayrıca küreselleşme ile birlikte yaygınlaşan savaşlar, terör, ekonomik krizler, çevre sorunları ve sosyal politikalardaki gerilemelerde engelliliği doğrudan ilgilendiren olgulardır. Yani net bir ifadeyle söylersek engellilik toplumsal ve dolayısıyla siyasidir. Bu bakımdan engellilerle ilgili politikaların başarısını belirleyen temel ölçü sistem içi etkileşimleri gözden kaçırmayan bütünsel bir bakış açısını yansıtabilmesidir. Ne var ki bütün siyasal partilerin engelli sorunlarını sosyal politika alanına hapseden öneriler sunduğunu gözlemlemekteyim. Sivil toplum örgütlerinin talepleri de ne yazık ki sosyal yardımlaşma ile sınırlı kalmakta ve bu şekilde soruna kalıcı çözümler üretilmesi imkanı yok edilmektedir. Dünyada ise çoğu engelli olan aktivist ve kuramcıların çabaları ile konu çoktan sosyoloji ve politik ekonomi bilimlerinin çalışma alanı içine dahil edilmiştir. Türkiye siyasi partileri ve sivil toplumu ile birlikte bu pespektifi benimsemedikçe bırakın çözümü doğru bir mücadele yolu dahi tutulmuş olmaz.
ÇAĞLAR PATIR
13.09.2012