Ev alma komşu al
1993’te hastalığımın teşhisini koyan bayan doktor babama, ‘götür bu çocuğu evine yatsın, asla çalışamaz, ilerde yatalak olacak’, demiş. Tabii ağzımızdan çıkan her söz kaydediliyor...
Kanaatimce Allah, öylemi, görelim bakalım, demiş gibime geliyor. Hastaneden çıktıktan beş ay sonra tesadüf zannettiğim sebeplerle, Allah engelli kadrosuyla bir işe girmemi nasip etti.
Allah’ın izni ve inayeti babamda tecelli etti, işe götürüp getirmesiyle 16 yıl çalıştım. Ve 2010’da emekli oldum, hamdolsun. Allah 2011’de de memleketimiz Konya Ereğli’den bir ev nasip etti.
Allah dualarımı kabul etti ve Ereğli’de de Ankara’daki gibi çok iyi komşular nasip etti hamdolsun. Ankara’daki çok sevdiğim dostum ve komşum Efkan Vural hocamı artık biliyorsunuz.
Efkan hocam ve eşi öğretmendir. Üçüncü kattaki komşumuzdur. Asansör olmadığı için çıkamıyorum, fakat eşi Hatice hanım sık sık yemekleri yapıp bize indiriyor ve beraber yiyoruz.
İkinci kat komşumuz Hüseyin ve Melahat Yorgun çifti de öğretmendir. Malesef, Allah ömür verir, eylülde Ankara’ya dönersek, bu komşularımızın ikisi de, yeni aldıkları evlerine taşınmış olacaklar. Pazar kahvaltılarında Melahat hanımın gönderdiği hamur kızartmalarını özleyeceğim.
Atalarımız “Ev alma komşu al” demiş. Hamdolsun Allah, Ereğli’de de çok iyi komşular nasip etti. İnşallah onlar da bizim için, ne iyi komşu, diyorlardır.
Evet yapılan bir istatistikte sorulan “Engelli komşu ister miydiniz” sorusuna % 70 Hayır, denmiş. Tahminime göre o Hayır diyenler, imanı ve ahiret inançları zayıf, dünyaya çok bağlı insanlardır.
Oysaki, engelli birini gören insan, haline şükreder, ölümü ve ahireti hatırlar; Ona yardımcı olur, selam verir, sohbet eder, sevap kazanır. ATM para çekme makinesidir, Engelli ise sevap çekme makinesi...
Ereğli’de üç komşu ile samimi olduk. Karşı komşumuz Yaşar ve Hatice Keleş çifti öğretmendir. Alttaki dördüncü kat komşumuz İbrahim ve Birgül Gökbudak çifti de öğretmendir.
Yan komşumuz Gürsel beyin dört kızı, bir oğlu vardır. Kızların hepsi terbiyeli, ahlaklı ve çalışkandır maşallah. Yazları Gamze, Habibe ve Fadimana kardeşler, tarla veya bahçelerde meyve toplamak gibi gündelik işlerle para kazanıyorlar.
Babalarına yük olmadan alın terleriyle helalinden para kazanıp, Okul masraflarını biriktiyorlar. İşte hayırlı evlatlar... Helal olsun. Namazlarımda onlara ve komşularımıza ismen dua ediyorum.
Ankara’dan Ereğli’ye gelirken arabada börek, salatalık gibi şeyler yedik. Annem zaten dışarının etlerine falan güvenmediği için yemek yemedik, Ereğli’ye varınca makarna yaparım, dedi.
Akşam 20 gibi Ereğli’ye vardık. Araba eşya doluydu. Komşularımız İbrahim ve Birgül hocam, Gamze, Habibe, Fadimana -Allah ebeden razı olsun- hemen yardıma geldi.
Eğer gelmeselerdi, benim yüzümden bel ve boyun fıtığı olan anne ve babacım epey zorlanabilirdi. Eşyalar taşınınca da karşı komşumuz Hatice hanım, anneme eşya yerleştirmekte yardım etti.
Tam o sırada kapı çaldı. Alt kat komşumuz Birgül hanım elinde dumanı tüten bir tepsi börek ve bir tencere sıcak tarhana çorbası ile çıkageldi. Nasıl makbule geçti anlatamam. Allah razı olsun. Zaten bizde komşularımız ile sık sık yemeklerimizi paylaşırız...
Aslında bu yazıda anlatmak istediğim şey, iyi komşu aramayın, siz iyi komşu olun. Zaten o zaman komşularınızda sizin iyi komşuluğunuza aynen karşılık verirler ve aranızdaki muhabbet artar.
Misafirliğe gittiğim bazı apartmanlarda gözlemlediğim şey, birbirimize selam bile vermiyoruz. Oysa biliyorsunuz bir hadiste Peygamberimiz SAV selamlaşmayı tavsiye etmişti.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!" (Müslim, Tirmizî, İbni Mace)
Geçen Cuma, bana selam vermeyen birine selam verdim ve sohbete başladım. Nasılsın, nerelisin, ne iş yapıyorsun derken muhabbet koyulaştı. Nerdeyse adam beni evine yemeğe çağıracak Anladım ki, aslında milletimiz muhabbet istiyor.
Bu yazıyı samimi şu NAMAZ tavsiyesi ile bitirmek istiyorum.
Biliyorsunuz yarın, 12 Haziran 2014 perşembe GECESİ Berat kandilidir. Bu gece hayatımızı bir gözden geçirelim. Türkiye’de 2014’te kimler, kimler öldü, hangi tanıdıklarımız öldü. Soma’da 301 madenci mesela...
Acizane öğrendiğim müthiş bir bilgiyle bir yorum yaptım; Aslında her insan, hiçbir şey yapmadan da ibadet etmiş gibi sevap kazanıyor. Fakat... Evet fakatını anlatıyorum.
İbadetin tanımında şu var; Allah’ın yap dediğini yapmak, yapma dediğini ise yapmamak... Yani insan, içki içmeyerek, yalan söylemeyerek, harama bakmayarak, vs... aslında durduğu yerde sevap kazanıyor.
Bendenizin penceresinden bakarsak, her insanın bir boş bidonu var. Allah’ın yapma emrine peki deyip, Yapmadığımız günahlar ile bidonumuzu sevaplarla doldururken, yap emrini dinlemeyerek, uymadıklarımız ile de, bidonun dibinde delik açılıp, boşalıyor.
Demek istediğim şu ki, çevremde pekçok insan yapma emrine uyup oturduğu yerde sevap kazanıp bidonunu dolduruyor. Fakat ezanı duyup namaz kılmayınca, yap emrini dinlemediği için bidonu boşalıyor.
Dünyaya dalmayalım. Her nefis ölümü tadacaktır, hakikatini unutmayalım. Lokantaya oturunca kalkarken hesabı ödüyoruz. Bu dünya sofrasında sayısız nimet hesapsız olur mu?
Kabirde imandan sonra ilk sorgu NAMAZdan olacakmış. Daha ölmedik, gelin bu kandil gecesi namaza başlama kararı alalım.
Eğer namaza ilk defa başlayacaksanız, şeytan bıraktırmak için çok vesvese verir.
O yüzden, Bir müddet, 40 gün sadece NAMAZLARIN FARZINI kılın.
Zaten bir süre sonra alışacak ve daha huşuyla kılacaksınız.
Ve daha fazla kılmak isteyeceksiniz.
İşte o zaman sünnetleriyle birlikte kılmaya başlayın.
Ve NAMAZI hiç bırakmayın inşallah.
Celalcelik@gmail.com Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
1993’te hastalığımın teşhisini koyan bayan doktor babama, ‘götür bu çocuğu evine yatsın, asla çalışamaz, ilerde yatalak olacak’, demiş. Tabii ağzımızdan çıkan her söz kaydediliyor...
Kanaatimce Allah, öylemi, görelim bakalım, demiş gibime geliyor. Hastaneden çıktıktan beş ay sonra tesadüf zannettiğim sebeplerle, Allah engelli kadrosuyla bir işe girmemi nasip etti.
Allah’ın izni ve inayeti babamda tecelli etti, işe götürüp getirmesiyle 16 yıl çalıştım. Ve 2010’da emekli oldum, hamdolsun. Allah 2011’de de memleketimiz Konya Ereğli’den bir ev nasip etti.
Allah dualarımı kabul etti ve Ereğli’de de Ankara’daki gibi çok iyi komşular nasip etti hamdolsun. Ankara’daki çok sevdiğim dostum ve komşum Efkan Vural hocamı artık biliyorsunuz.
Efkan hocam ve eşi öğretmendir. Üçüncü kattaki komşumuzdur. Asansör olmadığı için çıkamıyorum, fakat eşi Hatice hanım sık sık yemekleri yapıp bize indiriyor ve beraber yiyoruz.
İkinci kat komşumuz Hüseyin ve Melahat Yorgun çifti de öğretmendir. Malesef, Allah ömür verir, eylülde Ankara’ya dönersek, bu komşularımızın ikisi de, yeni aldıkları evlerine taşınmış olacaklar. Pazar kahvaltılarında Melahat hanımın gönderdiği hamur kızartmalarını özleyeceğim.
Atalarımız “Ev alma komşu al” demiş. Hamdolsun Allah, Ereğli’de de çok iyi komşular nasip etti. İnşallah onlar da bizim için, ne iyi komşu, diyorlardır.
Evet yapılan bir istatistikte sorulan “Engelli komşu ister miydiniz” sorusuna % 70 Hayır, denmiş. Tahminime göre o Hayır diyenler, imanı ve ahiret inançları zayıf, dünyaya çok bağlı insanlardır.
Oysaki, engelli birini gören insan, haline şükreder, ölümü ve ahireti hatırlar; Ona yardımcı olur, selam verir, sohbet eder, sevap kazanır. ATM para çekme makinesidir, Engelli ise sevap çekme makinesi...
Ereğli’de üç komşu ile samimi olduk. Karşı komşumuz Yaşar ve Hatice Keleş çifti öğretmendir. Alttaki dördüncü kat komşumuz İbrahim ve Birgül Gökbudak çifti de öğretmendir.
Yan komşumuz Gürsel beyin dört kızı, bir oğlu vardır. Kızların hepsi terbiyeli, ahlaklı ve çalışkandır maşallah. Yazları Gamze, Habibe ve Fadimana kardeşler, tarla veya bahçelerde meyve toplamak gibi gündelik işlerle para kazanıyorlar.
Babalarına yük olmadan alın terleriyle helalinden para kazanıp, Okul masraflarını biriktiyorlar. İşte hayırlı evlatlar... Helal olsun. Namazlarımda onlara ve komşularımıza ismen dua ediyorum.
Ankara’dan Ereğli’ye gelirken arabada börek, salatalık gibi şeyler yedik. Annem zaten dışarının etlerine falan güvenmediği için yemek yemedik, Ereğli’ye varınca makarna yaparım, dedi.
Akşam 20 gibi Ereğli’ye vardık. Araba eşya doluydu. Komşularımız İbrahim ve Birgül hocam, Gamze, Habibe, Fadimana -Allah ebeden razı olsun- hemen yardıma geldi.
Eğer gelmeselerdi, benim yüzümden bel ve boyun fıtığı olan anne ve babacım epey zorlanabilirdi. Eşyalar taşınınca da karşı komşumuz Hatice hanım, anneme eşya yerleştirmekte yardım etti.
Tam o sırada kapı çaldı. Alt kat komşumuz Birgül hanım elinde dumanı tüten bir tepsi börek ve bir tencere sıcak tarhana çorbası ile çıkageldi. Nasıl makbule geçti anlatamam. Allah razı olsun. Zaten bizde komşularımız ile sık sık yemeklerimizi paylaşırız...
Aslında bu yazıda anlatmak istediğim şey, iyi komşu aramayın, siz iyi komşu olun. Zaten o zaman komşularınızda sizin iyi komşuluğunuza aynen karşılık verirler ve aranızdaki muhabbet artar.
Misafirliğe gittiğim bazı apartmanlarda gözlemlediğim şey, birbirimize selam bile vermiyoruz. Oysa biliyorsunuz bir hadiste Peygamberimiz SAV selamlaşmayı tavsiye etmişti.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!" (Müslim, Tirmizî, İbni Mace)
Geçen Cuma, bana selam vermeyen birine selam verdim ve sohbete başladım. Nasılsın, nerelisin, ne iş yapıyorsun derken muhabbet koyulaştı. Nerdeyse adam beni evine yemeğe çağıracak Anladım ki, aslında milletimiz muhabbet istiyor.
Bu yazıyı samimi şu NAMAZ tavsiyesi ile bitirmek istiyorum.
Biliyorsunuz yarın, 12 Haziran 2014 perşembe GECESİ Berat kandilidir. Bu gece hayatımızı bir gözden geçirelim. Türkiye’de 2014’te kimler, kimler öldü, hangi tanıdıklarımız öldü. Soma’da 301 madenci mesela...
Acizane öğrendiğim müthiş bir bilgiyle bir yorum yaptım; Aslında her insan, hiçbir şey yapmadan da ibadet etmiş gibi sevap kazanıyor. Fakat... Evet fakatını anlatıyorum.
İbadetin tanımında şu var; Allah’ın yap dediğini yapmak, yapma dediğini ise yapmamak... Yani insan, içki içmeyerek, yalan söylemeyerek, harama bakmayarak, vs... aslında durduğu yerde sevap kazanıyor.
Bendenizin penceresinden bakarsak, her insanın bir boş bidonu var. Allah’ın yapma emrine peki deyip, Yapmadığımız günahlar ile bidonumuzu sevaplarla doldururken, yap emrini dinlemeyerek, uymadıklarımız ile de, bidonun dibinde delik açılıp, boşalıyor.
Demek istediğim şu ki, çevremde pekçok insan yapma emrine uyup oturduğu yerde sevap kazanıp bidonunu dolduruyor. Fakat ezanı duyup namaz kılmayınca, yap emrini dinlemediği için bidonu boşalıyor.
Dünyaya dalmayalım. Her nefis ölümü tadacaktır, hakikatini unutmayalım. Lokantaya oturunca kalkarken hesabı ödüyoruz. Bu dünya sofrasında sayısız nimet hesapsız olur mu?
Kabirde imandan sonra ilk sorgu NAMAZdan olacakmış. Daha ölmedik, gelin bu kandil gecesi namaza başlama kararı alalım.
Eğer namaza ilk defa başlayacaksanız, şeytan bıraktırmak için çok vesvese verir.
O yüzden, Bir müddet, 40 gün sadece NAMAZLARIN FARZINI kılın.
Zaten bir süre sonra alışacak ve daha huşuyla kılacaksınız.
Ve daha fazla kılmak isteyeceksiniz.
İşte o zaman sünnetleriyle birlikte kılmaya başlayın.
Ve NAMAZI hiç bırakmayın inşallah.
Celalcelik@gmail.com Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/