Gömlek iliklemenin zorluğunu hiç yaşadınız mı? Ya da kaşığınızdakileri dökmeden ağzınıza götürmeyi? Tuvalete gitmenin, konuşabilmenin, dik oturabilmenin, ayakkabı giyebilmenin ne kadar zor olduğunu yaşayanlar bilir. Evden çıkabilmek için birilerinin arabanızı itmesini beklersiniz. Sizin için hayat eviniz değil evin bir odasından ibarettir.
Doğarken hayata sadece bakabilmek imkanınız verilmiştir. Yürümeyi, koşmayı, canınız sıkıldığında başınızı alıp gitmeyi bilemezsiniz. Eliniz, ayağınız, felçlidir. Ne yürüyebilir, ne koşabilirsiniz. Hayal kuramazsınız, çünkü hayale giden yollarda heyelan vardır ve hayat sizin için bir çığın altında kalmak gibidir. Sakat insan oksijen gibi moral solumak ister. Onun oturabilmesi için ümide, morale ihtiyacı vardır. Dönüp çevrenize baktığınızda özürlü insanların maddi ve manevi yönden kötü bir durumda olduklarını görürsünüz. Siz bunların içinde ümidi de morali de unutup gitmek durumunda kalırsınız. Bir özürlü için ne olduğuna karar vermek gerçekten zordur. Nasıl yaşayacağına karar vermeli? Uslu bir sakat gibi mi? Sağlamların tüm dediklerini yapıp, sen çok akıllı ve mantıklısın övgülerine sahip olmak mı?
Yoksa her geçen gün bittiğini bilerek gözyaşlarını içine akıtarak orada boğulmak mı? Bir üçüncü şık var ki sakatlığını yok farz edip asi biri olarak yaşamak mı? Kurduğunuz hayallerin hiçbirisinin olma ihtimali yok! Çünkü siz olmakla olmamak arasındasınız. Birçok özürlünün bu girdapta yitip gittiğini, hayata sırf zevk olsun diye bağlanıp ölüme adım attığını görmeli artık. Ölmek isteğinin gelip gittiği, Neden?, Neden? sorularının zihninizde kafanızı yumrukladığı gecenin bir yarısında ne yapabilirsiniz? Eğer böyle düşünmeye devam edeceksem bu yolun beni ölüme götüreceği muhakkak.
Bir özürlü hayata nasıl bakmalı? Kafasındaki soruları çözmek için hangi formülleri uygulamalı? Dahası her an özürlü olmaya namzet sağlam insanlar bir gün bizim gibi olabilme ihtimalleri varsa bu durumdan ne ders çıkarmalı? Hayata gözlerimi açtığımda Ben niye geldim bu diyara? diye sorma hakkını kendimde bulamıyorum. Bana el, ayak vermişsin; ama çalışmıyor? Neden? diye sebebini de sorma cüretine sahip değilim. Ama muhtacım, ilgiye, alakaya, yaşamak için her şeye... Allah ın (cc) yaratmasına hesap sorulamayacağını bilmek bu işin ilk basamağı olmalı.
İnanıyorum ki Allah (cc) beni böyle aciz yaratarak beni de çevremi de imtihan ediyor. Maraton koşan bir koşucunun imtihanı 30-40 kilometreyse benim imtihanım da bir metre ileri gidebilmektir herhalde. İlk basamak asi olmamaksa ikinci basamak üzerimize düşen kulluk vazifesini bir özürlü gibi yapabilmektir. Evet, ben okullara gidip okuyamadım. Evlenip çoluk-çocuk sahibi de olamadım. Bir eşim, bir işim olmadı. Hayatım bir odada, televiyon ve akvaryumdan ibaret. Galatasaray, bir de yeni insanlarla görüşebileceğim ümidiyle gittiğim kahve ve sakatlar derneği. Herşeyin bir gün bugünkü gibi olmayacağını biliyorum.
Ama şunu da biliyorum ki, sağlam insanların imtihanı benim imtihanımın on katı daha zor. Allah ın (cc) verdiği nimetlere şükretmek için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmalıyım. Görüyorum, demek ki kör de olabilirdim. Düşünüyorum, demek ki zihinsel özürlü de olabilirdim. Yürümesem de, hayat benim için sadece ise de ben o bitirmekle sorumlu olduğum bir metre için çabalayıp duracağım. Sağlam insanlara son bir sözüm; bedeninizin kıymetini bilin. Bu nimetlerin şükrünü de sakın ihmal etmeyin.
Doğarken hayata sadece bakabilmek imkanınız verilmiştir. Yürümeyi, koşmayı, canınız sıkıldığında başınızı alıp gitmeyi bilemezsiniz. Eliniz, ayağınız, felçlidir. Ne yürüyebilir, ne koşabilirsiniz. Hayal kuramazsınız, çünkü hayale giden yollarda heyelan vardır ve hayat sizin için bir çığın altında kalmak gibidir. Sakat insan oksijen gibi moral solumak ister. Onun oturabilmesi için ümide, morale ihtiyacı vardır. Dönüp çevrenize baktığınızda özürlü insanların maddi ve manevi yönden kötü bir durumda olduklarını görürsünüz. Siz bunların içinde ümidi de morali de unutup gitmek durumunda kalırsınız. Bir özürlü için ne olduğuna karar vermek gerçekten zordur. Nasıl yaşayacağına karar vermeli? Uslu bir sakat gibi mi? Sağlamların tüm dediklerini yapıp, sen çok akıllı ve mantıklısın övgülerine sahip olmak mı?
Yoksa her geçen gün bittiğini bilerek gözyaşlarını içine akıtarak orada boğulmak mı? Bir üçüncü şık var ki sakatlığını yok farz edip asi biri olarak yaşamak mı? Kurduğunuz hayallerin hiçbirisinin olma ihtimali yok! Çünkü siz olmakla olmamak arasındasınız. Birçok özürlünün bu girdapta yitip gittiğini, hayata sırf zevk olsun diye bağlanıp ölüme adım attığını görmeli artık. Ölmek isteğinin gelip gittiği, Neden?, Neden? sorularının zihninizde kafanızı yumrukladığı gecenin bir yarısında ne yapabilirsiniz? Eğer böyle düşünmeye devam edeceksem bu yolun beni ölüme götüreceği muhakkak.
Bir özürlü hayata nasıl bakmalı? Kafasındaki soruları çözmek için hangi formülleri uygulamalı? Dahası her an özürlü olmaya namzet sağlam insanlar bir gün bizim gibi olabilme ihtimalleri varsa bu durumdan ne ders çıkarmalı? Hayata gözlerimi açtığımda Ben niye geldim bu diyara? diye sorma hakkını kendimde bulamıyorum. Bana el, ayak vermişsin; ama çalışmıyor? Neden? diye sebebini de sorma cüretine sahip değilim. Ama muhtacım, ilgiye, alakaya, yaşamak için her şeye... Allah ın (cc) yaratmasına hesap sorulamayacağını bilmek bu işin ilk basamağı olmalı.
İnanıyorum ki Allah (cc) beni böyle aciz yaratarak beni de çevremi de imtihan ediyor. Maraton koşan bir koşucunun imtihanı 30-40 kilometreyse benim imtihanım da bir metre ileri gidebilmektir herhalde. İlk basamak asi olmamaksa ikinci basamak üzerimize düşen kulluk vazifesini bir özürlü gibi yapabilmektir. Evet, ben okullara gidip okuyamadım. Evlenip çoluk-çocuk sahibi de olamadım. Bir eşim, bir işim olmadı. Hayatım bir odada, televiyon ve akvaryumdan ibaret. Galatasaray, bir de yeni insanlarla görüşebileceğim ümidiyle gittiğim kahve ve sakatlar derneği. Herşeyin bir gün bugünkü gibi olmayacağını biliyorum.
Ama şunu da biliyorum ki, sağlam insanların imtihanı benim imtihanımın on katı daha zor. Allah ın (cc) verdiği nimetlere şükretmek için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmalıyım. Görüyorum, demek ki kör de olabilirdim. Düşünüyorum, demek ki zihinsel özürlü de olabilirdim. Yürümesem de, hayat benim için sadece ise de ben o bitirmekle sorumlu olduğum bir metre için çabalayıp duracağım. Sağlam insanlara son bir sözüm; bedeninizin kıymetini bilin. Bu nimetlerin şükrünü de sakın ihmal etmeyin.