Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Ezelde Tanışanlar Dünyada da Birbirlerini Severler

celal1973

Yeni Üye
Üyelik
18 Eyl 2008
Konular
462
Mesajlar
13
Reaksiyonlar
0
1Ezelde Tanışanlar Dünyada da Birbirlerini Severler

Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.

Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.

Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.

Şimdi sözü çok uzatmadan 19. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:


EZELDE TANIŞANLAR DÜNYADA DA BİRBİRLERİNİ SEVERLER

Padişahın has bir kölesine saraya mensup adamların haset etmeleri

• Pâdişâhın biri, bir kölesini, lûtfundan ötürü sarayın bütün adamları arasından seçmiş idi. Onu hepsinden üstün tutuyordu.

• O kölenin elbise parası, yüz emîrin maaşı kadardı. Onun gördüğü itibârı yüz vezir göremiyordu.

® Bahtının, tali'inin üstünlüğünden o bir "Ayaz" kesilmişti. Onu seven pâdişâh da, vaktinin "Mahmud"u olmuştu.

Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:

Yûsuf gibi hem bedeni hem ahlâkı güzel olan Türkmen kölesi, Ayaz b. Oymak, Hindistan'ı zabt eden ve oralara müslümanlığı götüren büyük hükümdar Gazneli Mahmud (969-1030)'un kölesi idi. Gazneli Mahmud, kendisine pek sâdık olan kölesini çok seviyordu. Bu bağlılık dillere destan olmuştur. Mesnevi de bu konuda hikâyeler vardır.


® O kölenin ruhu, pâdişâhın ruhu ile ezelde şu bedenler yaratılmadan önce tanışmışlar, dost olmuşlardı.

Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:

"Ruhlar hazırlanmış ordular halinde idi. Orada tanışanlar burada uyuşurlar. Orada tanışmamış olanlar da burada bozuşurlar." hadis-i şerîfi gereğince, ruhlar âleminde bir sevgi ve nefret görülür. Orada birbirlerini tanımış olanlar, burada birbirleri ile sevişirler iyi geçinirler. Bu tanışmaya, bu yakınlığa "ülfet-i ezeliye" (=ezeldeki anlaşma) denir.


® Zaten iş de, bedenden önceki iştir. Sen şu sonradan peydahlanan dünya hayatını hayat sayma, geç.

Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:

Bizim asıl hayatımız ezelde takdir buyrulmuştur. Biz orada yazılanları, takdir edilenleri, burada, bu dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden bazı arifler; "Hatimeden değil, Fâtiha'dan korkmalı; buradaki fânî hayatımızın sonundan değil, ezeldeki alın yazımızdan, levh-i mahfuzdan korkmalı." demişlerdir.


İLK EKİNİMİZİ EZELDE ALLAH EKTİ

( Ezel: Başı ve sonu olmayan demektir. Zaman ise, başı ve sonu olan demektir. Zaman ezel içinde bir nokta gibidir. Ezel, bir zamansızlık alemidir. )

® İş arifin işidir. Çünkü arif şaşı değildir. Gözü ilk ekilen şeyleri görür. • Oraya buğday mı ekilir, arpa mı? Gözü gece gündüz oradadır.

® Gece, neye gebe kalmışsa onu doğurur. Yapılan hileler, baş vurulan tedbirler, çâreler takdire karşı hevâdan ibarettir, hevâdan ibaret.

® Başına gelecek ilâhî takdiri, alın yazısını gören kişinin gönlü, güzel tedbirlerle o takdiri değiştirmeye kalkışmaktan nasıl hoşlanır?

® Kendi aklına, kendi tedbirine aldanansa, tuzak içindedir. Ama, yine de tuzak kurar. Fakat, ne bu tuzak kurtulur, ne de tuzak kuran.

• Yüzlerce çayır, çimen bitse, yahut kuruyup dökülse, sonunda yine Allah'ın ekmiş olduğu tohum biter.

® İlk ekilen ekinin üstüne ekin ekerler ama, bu ikincisi yok olur gider, ilk ekin kalır. • Olgun olan, sağlam olan, seçkin olan ekin ilk tohumdur. İkinci tohum bozulur, çürür gider.

©Senin tedbirin, yine Hakk'ın tedbiridir. Yâni onun takdiri eseridir. Böyle olmakla beraber, kendi tedbirini, dostun huzurunda bırak.

• Hakk'ın yükseltmiş ve takdir etmiş olduğu iş, esas iştir. İşe yarayandır. Önce ne ekilmiş ise, sonunda o biter.

• Ey Allah'ın dostu! Mademki o büyük dostun kulusun, esirisin, onun emri altındasın. Ne ekersen onun için, onun rızâsı için ek.

® Hayırsız nefsin çevresinde dönüp dolaşma, onun işine bulaşıp da, çırpınma. Allah için, Allah rızâsı için yapılmayan bir iş, hiçtir hiç.

• Kıyamet günü gelip çatmadan, gece hırsızı gibi olan nefis, mal sahibine karşı rezil rusvây olur.

® Hilelerle, tedbirlerle çaldığı malların vebali, kıyamet ve adalet gününde onun boynuna yüklenir.

® Yüz binlerce akıl bir araya gelip de, Allah'ın takdirine karşı bir tedbir kurmak istese de...

• Yaptıklarını pek güçlü bulurlar ama, saman çöpü rüzgâra karşı nasıl dayanır? .


O HALDE VARLIK ALEMİNİN NE FAYDASI VAR?

Ey inatçı kişi! Eğer bu varlık âleminin, yâni, şu görünen varlığın ne faydası vardır dersen, senin bu sorunda bile fayda vardır.

(Bazı insanlara cevap verecek, onlar madem herşey ezelde yazılmış bu varlık alemi neden var diye soruyorlar-Celal)

• Bu sorunda bir fayda yoksa bu bize gerekmez. Boş soruyu ne diye dinleyelim.

• Sorunda bir çok faydalar varsa, ne diye dünya faydasız olsun?

® Dünya bir bakıma faydasız ise, başka bakımdan faydalarla doludur.

• Sana faydalı olan şey bana faydasız bile olsa, mademki sana faydalıdır, yapmaktan geri durma. .

• Hz. Yusuf un güzelliği kardeşleri için bir anlam taşımıyordu, değersizdi. Ama dünya halkı için faydalı idi.

• Hz. Davud'un sesi pek güzeldi ama, güzel sesten hoşlanmayanlara a-ğaç takırtısı gibi gelirdi.

• Nil nehrinin suyu âb-ı hayattan daha hoştu, daha feyizli idi. Fakat ondan nasîbi olmayanlara, mahrum kalanlara, inkarcılara kan olmuştu.

® Şehitlik mümin için diriliktir, hayattır. İki yüzlü kişiye ise ölümdür, çürüyüştür.

• Dünyada hangi bir nimet vardır ki; bir ümmet, bir bölük halk ondan mahrum değildir? Söyle bakalım.

® Öküze ve eşeğe şekerden ne fayda var? Her canlı olanın başka gıdası vardır.

® Bir kimsenin gıdası iğreti ise, ona öğüt vermek, onu doğru yola getirmek demektir.

® Birisi hastalık yüzünden toprak yemeyi sevse, o kişi toprağı kendisine gıda sanır. . .

• O asıl gıdasını unutmuştur da, hastalık yüzünden gıda sandığını yemeye başlamıştır.
• Şerbeti bırakmıştır da zehir içmektedir. Hasta olduğu için zehir ona tatlı gelmektedir.

***


DÜŞÜNCELER

Hz. Mevlana, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde ezelden tanışanların bu dünyada da birbirlerini sevdiklerini, ezelde alnımıza yazılan şeylerin tedbir alarak değişmeyeceğini güzel örneklerle açıklamış, Allah razı olsun.

Tedbir almamayı yanlış anlamayalım. Burda anlatılan şey ilahi takdirdir. Yoksa hasta olmamak için alınan tedbirler değildir. Benim FA hastası olarak yaşamam ezelde kaderime yazılmıştı.

Aslında Hz Mevlana, başına gelene üzülme, Allah’tan gelende bir hayır vardır, razı ol, ezelden takdir böyle idi, demek istedi sanırım. Kaderime razıyım. Bugünüme binlerce hamdolsun.

Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi yaşayan son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.
Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.


Celalin Penceresinden
 
Üst Alt