Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Fizyoterapistler sakatları hasta ediyor! | Bülent Küçükaslan

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
57,985
Reaksiyonlar
342
[SIZE=3]Mahkûmların görevi hapishaneden kaçmaya çalışmaktır (Michel Foucault)[/SIZE]


Bundan 15 yıl kadar önce omurilik yaralanması sonucu felç olduktan kısa bir süre sonra bir fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesine yatırılmıştım. Herkes gibi biz de sağlık durumumuz hakkında olumlu yorum yapacak, iyileşme umudumuzu destekleyecek insanlar arıyorduk; ailecek sersem tavuk gibi ortalıkta dolandığımızı çok iyi hatırlıyorum. Ama yine de o şaşkınlığa rağmen hastaneye yattığımızda iki şeyden emindik. Birincisi, alanında Türkiye’nin en iyi hastanelerinden birisindeydik; ikincisi, bu kadar önerildiğine göre oradaki doktorlar, fizyoterapistler, hemşireler ve psikologlar işlerini iyi yapıyor olmalıydılar.

Yanılmıştık! Ne 7 ay kaldığımız hastane iyiydi, ne de çalışanlar işlerini iyi yapıyorlardı. Ama daha da üzücü olanı, bir terslik olduğunu anlamamız tam 2 yılımıza mâl oldu! Evet, hayata geri dönmek ve kaldığımız yerden devam edebilmek için maddi manevi her şeyimizi verdiğimiz, umudu diri tutmak için söylenen her şeyi harfiyen yapmaya çalıştığımız ve kendimizi özellikle fizyoterapistlerin ellerine bıraktığımız koskoca iki yıl.
Sonuç: hasta olarak girdiğim hastaneden HASTA olarak çıktım ve hasta olmadığımı anlayabilmem için de neredeyse bir on sene daha geçmesi gerekti!

***

Yazıya devam etmek için üç şeyin altını çizmeliyim: Her şeyden önce bu yazıyı salt kişisel deneyimlerimden yola çıkarak yazmıyorum; binlerce kişinin benzer bir sürece maruz kaldığını biliyorum. İkinci olarak, burada esas eleştireceğim şey fizyoterapistlerin yanlış tedaviler uygulaması değil; insan bedenine ve yaşama dair zihinlerinde oluşturulan yanlış kurgu. Ve üçüncüsü, tabii ki istisnalar kaideyi bozmaz.

***

Sakat-Hasta
Bence fizyoterapistlerin temel sorunu sakatları hasta olarak görmek! Oysa sakatlık ile hastalık -aralarında geçişler olsa da- özünde apayrı iki durumdur. Hastalık için bir tedavi-iyileşme süreci gerekirken, sakatlık kalıcı bir beden halidir. Hasta çoğu zaman bir şifaya/şifacıya ihtiyaç duyarken, sakat kişi olsa olsa bir cihaza veya geçici bir rehbere ihtiyaç duyar o kadar. Hasta iyileşmenin, sakat ise kendi kendine yeterli olabilecek becerileri maksimum düzeyde kazanmanın ve bunları elinde tutmanın peşindedir.

Peki, hastalık nerede biter, sakatlık nerede başlar; kimin hasta kimin sakat olduğuna kim karar verir? Cevap: tıpla uğraşan insanlar! (Evet, sorunun asıl kaynağının burada olduğunu biliyorum tabii, ama şimdilik bunu bir tarafa bırakalım ve daha hızlı ilerlemek için bu durumu kabullenip tıpçıları konuşalım) Doktorlar, zaten malum, elinde çekiç olanın her yerde çivi görmesi misali, etraflarında her daim tamir edilmesi gereken bedenler/zihinler görüyorlar; peki ya fizyoterapistler, onlar da her şeyi çivi olarak mı görüyor? Deneyimlerimize bakarsak, evet, maalesef.

Sen de mi Brütüs!
Sakatlıkla karşı karşıya geldiğimizde üstesinden gelmemiz gereken ilk iş halimize alışmak, geleceğe dair korkularımızı gidermek, hareket yetilerimizi maksimuma çıkartmak ve kullanacağımız tekerlekli sandalye, baston, protez vb. cihazları belirleyip onlara hakim olmaktır. İşte bu aşamada sırtımızı yasladığımız öncelikli kişiler fizyoterapistlerdir. Kendisini hasta olarak gören şaşkın bizleri ustaca ele alıp yoğurmak ve saygın bir birey olarak sokağa salmak onlardan beklenendir. Örneklerle detaylandırayım:

Omurilik zedelenmesi
Tüm his ve hareket yetilerimiz omuriliğimizden geçerek karşılık bulur. Omuriliğin bir nedenle zarar görmesi halinde yaralanmanın seviyesine bağlı olarak bacaklarda ve kollarda kısıtlılıklar oluşur. Bu tür durumlarda kişiler % 90 oranında tekerlekli sandalye veya değnek kullanmak durumunda kalırlar. 20 yaşında omurilik zedelenmesi geçiren bir genci düşünün. Genelde ilk tıbbi müdahalenin ardından kısa sürede hastaneden kapı dışarı edilirler ve çıkarken kulaklarına buz gibi bir sesle sufle verilir: “ömür boyu TEKERLEKLİ SANDALYEYE MAHKUM yaşayacaksınız, kendinizi buna alıştırın”. “Aman doktor, ne yapmamız lazım” diye korkuyla sorduklarında da yarım ağızla “fizik tedavi yapın” cevabını alırlar. Penisinde sonda ve poposunda bezle yarı ölü vaziyette evine postalanan aile nerede, nasıl fizik tedavi alırız diye başlar araştırmaya. Şu-bu derken kendilerini bir fizik tedavi hastanesine atarlar. Geçen sürede sorular birikmiştir. Umud edilir ki bu hastanede bu sorulara cevaplar bulunur ve yeniden yürümeye başlanır. Bu bezden ve sondadan ne zaman kurtulacağım? Sürekli yatmaktan dolayı kalçamda-topuğumda oluşan kızarıklıklar ne olacak? Sürekli ateşim var, ne yapacağım? Cinsel yaşamım ne olacak, çocuğum olacak mı? Eskisi gibi olabilecek miyim, yürüyebilecek miyim, yürüyebilecek miyim, yürüyebilecek miyim?..

Evet, bunlar makul, kaçınılmaz, ama aynı zamanda eksik sorular! Aynı yollardan geçmiş kişiler olarak biliriz ki o anlarda insanların aklına ilk bu sorular gelse de aslında o günler aynı zamanda geleceğe dair yaşamsal önemdeki adımların atılması gerektiği günlerdir de. Hareket yetilerinin farkına varmak, bu yetileri maksimuma çıkartarak özellikle bel kontrolü konusunda yoğun çalışmalar yapmak, kol kaslarını mükemmel hale getirmek, nasıl bir tekerlekli sandalye kullanmak/kullanmamak gerektiği konusunda bilgi edinmek, sandalyeden yatağa, koltuğa, arabaya, yere transfer olma becerileri kazanmak, sandalye ile eşik-merdiven aşma deneyimleri kazanmak, her yönüyle sandalye kullanmayı öğrenmek, sandalyenin özgürleştirici felsefesini zihne kazımak, duruş bozukluğundan kaynaklı omurga eğriliği olmaması için yapılması gerekenleri öğrenmek, mesane, barsak düzeni ve bası yarası açısından gereken bilgileri edinmek; parmak/el hareketi az olan kişiler için bilgisayar kullanmak, yemek, içmek, kişisel bakım ve diğer ihtiyaçlar için gerekli olan küçük aparatları/teknikleri öğrenmek ve bu sayede maksimum bağımsızlığa kavuşmak, evde-işte-okulda ne tür düzenlemeler yapılması gerektiğini öğrenmek, refakatçinin yaşamını ve sağlığını kolaylaştıracak detaylar ve ürünler hakkında bilgi edinmek vs. lazım.

Yani, bir yandan bu yeni hale alışmak için gerekli olan zamanı kendin gibi olan kişilerle birlikte akıtmak, bir yandan da profesyonellerden geleceğe dair deneyimler edinmek lazım ki, bir rehabilitasyon sürecinden bahsetmek mümkün olsun. Peki adında “fizik tedavi ve rehabilitasyon” olan hastanelerde yapılan bu mudur? Hayır! Yukarıda saydığım şeylerden neredeyse hiçbiri fizyoterapistler tarafından görev edinilmiş değil. Onlar eklemleri açıp kapamaya, uzun bacak ortezi ve Lokomat denen saçma sapan aletlerle yürüme fetişizmini azdırmaya ve gelecekte hiçbir faydası olmayacağını bildikleri bir sürü angaryayla insanların zamanını öldürmeye “fizik tedavi ve rehabilitasyon” diyorlar. Diyorlar ve hem bizlere hem de kendilerine ayıp ediyorlar.


Not: Burada "sakatlık" derken kalıcı beden halini kastediyorum, geçici yaralanmaları değil.
 
Tespitin 12 den vurmuş abi .. Bu süreçte en büyük yardımcımız fizyoterapistler, tabiki işini doğru yapan ve dediğin gibi bizi doğru yönlendiren fizyoterapistler..
 
Bence fizyoterapistlerin temel sorunu sakatları hasta olarak görmek! (OturanBoğanın Tespiti) Ancak bu tespit malesef sadece fizyoterapistler için geçerli değil neredeyse Türk toplumunun tamamına yakını için geçerli malesef hastalıklı düşünceleri olan bir toplumuz belki fiziksel sağlık problemleri düzeltilebilir fakat problem bir toplumun fikrindeyse durum vahim o toplum iflah olmaz.
 
Bu konuda tamamen oturanboğa 'ya Katılıyorum,ama bu söylediklerinin hepsini Ankara tsk da yapıyorlar bütün eğitimler herşey veriliyor yalnız oraya da 1,5 yılda bir sıra geliyor (tabi dayın yoksa ) .hepiniz Sağlıcakla kalın
 
@OturanBoğa: 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle 5378 sayılı kanunda yer alan "özürlü" ifadesi bile, "engelli" olarak değiştirilmişken, sizin yazdığınız yazılarda inatla "sakat" kelimesini kullanmanızın nedeni nedir? Engelliler.biz adresinden yayın yapmakta olan sitenizin ismini sakatlar.biz olarak değiştirmeniz bu amacınıza veya vermeye çalışılan gizli bir sübliminal mesaj varsa bu mesajın bilinçaltına daha iyi gönderilmesi için uygun olmaz mı?

Saygılarımla.
Christian
 
Yazınızı okuyunca 1993-1994 yılları arasında ankara fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezinde 9 ay boyunca yattığım süreci hatırladım.ne kadar güzel ifade etmişsiniz.türkiyede bir türlü çözülemeyen toplumsal ve siyasal sorunların temel nedeni bencede politiktir.selam ve sevgiyle

 
Güzel tespitlerle dolu bir yazı...

Burada sorun "Fizik Tedavi" ve "Rehabilitasyon" un ayrı kavramlar olarak algılanmaması.

Felç geçiren (veya başka bir sorunu olan) bir kişi ilk etapta Fizik Tedavi'den yararlanır. Ancak çoğu kez fizik tedavi ile sınırlı bir yol alınır ve bu süreç sona erer. Asıl önemli olan Rehabilitasyon aşamasıdır.

Rehabilitasyon, çeşitli yoksunlukları olan kişinin bu yoksunluklara rağmen olabildiğince normale yakın bir yaşam idame ettirebilmesi için gerekli olan düzenlemelerin yapılmasıdır. Bu aşamada kişinin kullandığı ev, WC, banyo, araç vs. den gerek duyacağı yardımcı aparatlara kadar her şey dikkate alınmalı, TEDAVİ değil, EĞİTİM verilmelidir.

Ne yazık ki ülkemizde rehabilitasyon aşaması sıklıkla ihmal edilmekte, çok da iyi bilinmemektedir.
 
10 yaşımdan başlayıp 15 yaşıma kadar fiziktedavi gördüm.Fizyoterapistim bana sadece egzersizlerde değil güncel hayat konularında da yardımını esirgemiyordu.Şu an 21 yaşımdayım ve hala fizyoterapistimle görüşüyorum.Bahsettiğiniz konu ise her meslek te olduğu gibi o görevi yapan kişinin karekterine bağlıdırdiye düşünüyorum.Her işte olduğu gibi bu meslekte de İyiler vardır kötüler vardır... bu sorununuzu bütünleme yapıp bütün fizyoterapistlere gönderme yapmanız çok yanlış.
 
Forumun resmini nerden buldunuz korku filmi gibi :)
 
Sayın OturanBoğa abiciğim yazını sonuna kadar dikkatli bir şekilde okudum emeğine deneyimlerine sağlık ne demek istediğini anladım söylediklerine katılmakla beraber genelleme yapman yanlış bence burada demişsin : fizyoterapistlerin yanlış tedaviler uygulaması değil; insan bedenine ve yaşama dair zihinlerinde oluşturulan yanlış kurgu. Ve üçüncüsü, tabii ki istisnalar kaideyi bozmaz

Nasıl Genelleme yaptığına gelince bütün fizyoterapistlere giden hasta veya senin tabirinle "sakat" (engelli) bireyler T1, T2 ağır omirilik hastaları değildir daha hafif omirilik zedelenmeleri de vardır. L1, L2 vs..(Lumber kırıkları), veya illaki omirilik zedelenmesine indirgemekde genelleme yapmaktır örneğin sporcular hafif veya ağır sakatlıklarda fizik tedavi merkezlerine gidiyorlar fıtık için gidenler var daha değişik el, kol vs. için gidenler var onların hepsi mi memnun değil memnun değilse niye sürekli fizik tedavi merkezleri açılıyor gereksiz ise...

Senin demek istediğine gelince abisi gerçekten anlıyorum ne demek istediğini fizik tedavi uzmanları engellileri hasta olarak görmelerini onları adeta kobay fare olarak görüyor diyorsun genelleme yapalım mı burada örnek çok diyosun benim ve binlerce demişsin şöyle yapalım genellemeyi : Bütün ağır omirilik zedelenmesi engelli kardeşlerinizi fizyoterapistler aynı görüyor hasta olarak değerlendiriyor o zaman da onlara verilen eğitim sistemini hocaları sorgulamak gerekir herkesi bir değerlendirmen diye

Sonuç olarak toparlamak gerekirse yazında ne demek istediğini anladım ama anlatış biçimin ve genelleme yapman yanlış bence istisnalar kaideyi bozmaz demişsin de abiciğim zaten senin anlattığın durum istisnai durum yani hakikaten istisnalar kaideyi bozmaz :).... Ülkemiz de fizyoterapistler gelişmeli geliştirmeli eğitim konusunda fizik tedavi ve rehabilitasyon kurumları da daha da donanımlı iyi hizmet veren yerler haline gelmeli inş. diğer arkadaşların dediği gibi daha biz rehabilite etmeyi bilmiyoruz onun üstüne de çok düşmek gerek kafa yapısı değişmeli ilk önce de ne zaman nasıl ben görürmüyüm bilmiyorum...
 
Her ne kadar ben de kullanmak zorunda kalsam da, içinde engelli kelimesi geçen her cümle biraz engellidir bence. Büyük bir hastanenin ftr ünitesinde birkaç ay fizik tedavi görmüş ve yıllardır doktor-hemşirelerle sık sık görüşmüş biri olarak genelleme yapılmasını doğru bulmuyorum. Hastayı bilerek-isteyerek daha da hasta eden ya da etmeye çalışan bir fizyoterapist, doktor, hmşire görmedim. İstisnalar kaideyi bozmaz...
 
Aliş kardeşim, ben gene de genelleme yapılabilecek oranda eleştiriyi hak eden fizyoterapist olduğunda ısrarcıyım. Ve yazımda da not düşmüştüm ya "Not: Burada "sakatlık" derken kalıcı beden halini kastediyorum, geçici yaralanmaları değil."

Fizyoterapistler bana tekerlekli sandalyeme dair hiç bir şey öğretmezse, transferler konusunda teknik öğretmezlerse, neleri yapabileceğim konusunda ufkumu açmazsa; sadece yürüme fetişizmini besleyip beni maymuna çevirirlerse, ne yapayım ben öyle rehabilitasyonu?
 
Kesinlikle haklısınız. Sadece bu alanda değil ki herhangi bir hastaneye gidin doktor sakat iseniz size ''Sizde şunu kabullenmelisiniz XX bir MS (Multiple Skleroz) hastasi diyerek hastanın tüm umudunu yitirmesine neden oluyor. Allah böyle doktorları da böyle insanları da nasıl biliyorsa öyle yapsın.
 
rehabilitasyon kısmını biraz araştırma yapmayı seven herkes kendi kendine çözer.
Tekerlekli sandalye ile takla atanda var, tekerlekli sandalye de dik oturamayanda...
Özellikle omurilik yaralanması çok ilginç tekerlekli sandalye de dik oturamayan kalkıp yürüyor:)
Ben c5 seviyesi ofluyum ve hayatımı bağımsız idare edene kadar fizik tedavi yi bırakmam. Bırakmamak zorundayım. Yurtdışına göre bizim fizyoterapist lerin vizyonu çok dar. Bikere sırf akşam olsada gitsek Kafasında çoğu. Şaka gibi...
Yinede fizyoterapist lere küsüp tedaviyi sonlandırma olmaz. Hayata devam edip tedavi yi de onun parçası görmek lazım
 
Yok yok, ben bu yazıda az bile yazdım! Bir tek gün yok ki fizyoterapistlerin (veya diğer profesyonellerin) yanlış yönlendirmeleriyle geleceği mahvolan çocuk/yetişkin görmeyeyim! Duruş bozukluğu veya mobilizasyon eksikliği bizlere kader olarak dayatılıyor resmen!
 
Selam, biraz önce yazılmış bir yazı ancak yeni üye oldum ve yazıyı da yeni gördüm ve yorum yapmadan geçemedim açıkçası. Ben son sınıf ftr öğrencisiyim. 1 yıl sonra ben de bir "Fizyoterapist" olucam kısmetse. Engelliler konusunda da oldukça duyarlıyım ve bu konuda bir süredir çalışmalar yapmaya çalışmaktayım ve bu çalışmaları yapmaya çalışırken görüştüğüm derneklerle olsun araştırmalarıma ve etrafımda gözlemlediğim durumlar olsun şunu gördüm. Sizin yazınızda bahsettiğiniz fzt'lerin yanlış olan zihniyeti aslında bizim halkımızın temel sorunu!!! ve yapmaya çalıştığım projeler de bu zihniyeti değiştirmeye yönelikti aslında ancak bunu yapmaya çalışırken bile sürekli önüme engel çıkartan zihniyetlere sahibiz ve bir şekil yol alamıyoruz maalesef.

Şu konuda da çok ama çok hatalı olduğunuzu düşünüyorum!!! Biz fzt olarak o yazdığınız her şeyin eğitimini görüyoruz ve bize bu dersleri anlatan hocalarımızın hepsi o bahsettiğiniz her şeyi kendi baktıkları hastalarda uyguluyorlar ve bize de uygulamamız gerektiğini öğretiyorlar ve eminim ki çevremdeki arkadaşlarımın hepsi bu bilinçle mesleğini icra edicek. İşini sizin anlattığınız gibi eksik ve yanlış yapan fzt ler yok mu? tabi ki var her meslekte olduğu gibi. Ben staj yaptığım yerlerde de buna şahit oldum mu evet... Ama bu kesinlikle genelleme yaptırmayı gerektirmez. Sizin yanlış kişilere denk gelmeniz işini doğru yapanlara karşı yapılmış bir hakaretten ibaret olmayıp fizyoterapi ve rehabilitasyon alması gereken hastalarda fizyoterapiste karşı bilinç altında bir önyargı oluşturmasına neden olarak psikolojik zarar veriyor.
 
OturanBoğa,

Ne kadar dediklerinizin çoğuna katılsamda bu hastalıkta piskolojinin ön planda olduğunu düşünüyorum. Hastalara direkt olarak bu halde kalmalarının büyük bir olasalık olduğunu söylemektense, yürümeye veya hasara bağlı olarak hareket kazanmaya yönelik piskolojik ve fiziki destek sağlanmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Ayrıca fizyoterapistlerin eklemler ve kaslar üzerinde yoğunlaşma çabalarına şahsen karşı değilim. İleride olaki tedavi bulunursa sağlam kas ve kireçlenmemiş eklemlerle tedavi olmak daha umut verici olurdu :)
 
bencede bülent abi haklı yaşadıklarını neredeyse bende birebir yaşamışsam fizyoterapistlerin çoğunun tedavi sürecini iş olarak gördüğünün kanıtıdır doktorlar ve fizyoterapistler para kazanmak için bu işi yapmamalı bu işi severek iyi ve hakkıyla yaptıkları için para kazanmalılar bunun içinde kapsamlı bir denetim mekanizması şart torpilin geçmediği denetleyicilerin çıkar sağlamadıkları bir mekanizma ama bunu bir anda yapmakda pek mümkün görünmüyor bu eğitimle özelliklede toplum zihniyetini doğruyu yapmak konusunda eğitmekle uzun vadede belki 20-30 yılda olabilecek bir şey ama bir yerden başlamak lazım ki 30 yıl sonra gene aynı sorunları yaşamayalım...
 
yazınızı üzülerek okudum :( konu ile ilgili sağlık çalışanlarına biraz fazla yüklenmişsiniz gibi geldi bana
 
Üst Alt