Güzeli Görmek İçin Güzel Düşünmek Gerek
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Önyargılı olmak bir hastalıktır. Bundan korunmak için hep olumlu düşünmeliyiz. Eskiler buna Hüsnüzan, iyiye güzele yormak, güzel zan, diyor, Yüce Peygamberimiz SAV şöyle buyurur:
“Hüsnüzan sahibi olması kişinin imanının kemalindendir.”
Bu yazıda Sevgili Mevlevi Yazar Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hocamızın tekrar tekrar tefekkür ederek okuduğum “Aşk Terk Etmez” isimli kitabından konuyla ilgili bir alıntı yapmak istiyoruz.
Kendisinden izin alarak yazıda kitaptan alıntılar yaptık. Çok teşekkür ediyoruz.
Fakiriniz size H. Nur Artıran’ın “Aşk Terk Etmez” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu kitabı fakir gibi cümleleri tekrar tekrar okuyacağınızdan eminim inşallah.
GÜZELİ GÖRMEK İÇİN GÜZEL DÜŞÜNMEK GEREK
“Allah güzeldir, güzelleri sever. Allah temizdir, temizlenenleri sever!” O hâlde hemen güzel ve temiz düşünceli olmak gerekmez mi?
Mademki bu âlemdeki yegâne amaç ve gayemiz temiz ve güzel olana yaklaşmak, onunla “BİR” olmak… Birliğine iman etmek... İslâm’ın temel kurallarından biri hüsn-ü zan sahibi olmaktır.
Yani temiz ve güzel düşünceli olmak. Rabbimiz, “Ben sizi düşüncelerinizden dolayı hesaba çekerim” buyuruyor. Yani kendi şahsi varsayımlarımızdan, önyargılarımızdan dolayı hesaba çekileceğiz.
Çünkü adına zan denilen bireysel düşüncelerimiz tüm duygularımızı etkileyip hepsini yönlendiriyor. İnsan kendi zannınca bakar olaylara ve insanlara zannı üzere görür, duyar, hisseder. Böylece önyargılı bir şekilde anlar karşısındakini.
Hz. Mevlânâ Mesnevî ’de bu hâli çok güzel anlatır: “Düşünceler koyun sürüsüne benzer. Bir tanesi bir yerden atladı mı, ötekiler de onun peşinden atlamaya başlar.”
Zan, sürüden atlayan ilk koyundur; arkasından düşünce, arkasından bilgi, arkasından duygu atlar.
Bir ayet-i şerifte Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyor: “Tam emin olmadığın bir şeyin ardına düşme!” Çünkü çoğunlukla görüntü başka, hakikat başka, söz başka, mânâ başka olabiliyor.
İnsanın gerçeği tam ve eksiksiz, olduğu gibi duyması, görmesi, bilmesi için nefs tezkiyesini tamamlamış olması gerekir. Ömründe ameliyat nedir bilmeyen, ameliyat görmemiş biri ameliyat için, “Adamlar adamı yatırmış, kesip parçalıyorlar” diyebilir.
Fakat bilen bu müdahaleyi başka türlü adlandırır. Çok bilen doktorlar ise başka türlü… Demek ki meselenin püf noktası bilmek, hakiki anlamda bilmek… İnsan zan ile değil, bilerek doğruyu kavramış olur...
Zandan uzak durmak onun için bu kadar önemli. Güzel ahlâk için güzel görmek, güzel düşünmek, güzel davranmak esastır. Güzel bir ahlâk için bu kaçınılmazdır...
Ancak hüsn-ü zan içinde olanlar güzel bakabilir, güzel görebilir, dolayısıyla güzel ahlâk üzere yaşarlar.
(H. Nur Artıran – Aşk Terk Etmez isimli kitabından alınmıştır. )
*****
Önyargı ile ilgili güzel bir hikaye ile yazımızı bitiriyoruz:
ÖNYARGI İLE ACELE KARAR VERMEYELİM
UZAKLARDA bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar.
Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır.
Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır...Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır.
Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı.
Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir...
Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
***
Einstein'ın söylediği rivayet edilen bir söz var.
"İnsanlardaki önyargıyı yoketmek bir atomu parçalamakdan çok daha zor"
Celalin Penceresinden
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Önyargılı olmak bir hastalıktır. Bundan korunmak için hep olumlu düşünmeliyiz. Eskiler buna Hüsnüzan, iyiye güzele yormak, güzel zan, diyor, Yüce Peygamberimiz SAV şöyle buyurur:
“Hüsnüzan sahibi olması kişinin imanının kemalindendir.”
Bu yazıda Sevgili Mevlevi Yazar Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hocamızın tekrar tekrar tefekkür ederek okuduğum “Aşk Terk Etmez” isimli kitabından konuyla ilgili bir alıntı yapmak istiyoruz.
Kendisinden izin alarak yazıda kitaptan alıntılar yaptık. Çok teşekkür ediyoruz.
Fakiriniz size H. Nur Artıran’ın “Aşk Terk Etmez” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu kitabı fakir gibi cümleleri tekrar tekrar okuyacağınızdan eminim inşallah.
GÜZELİ GÖRMEK İÇİN GÜZEL DÜŞÜNMEK GEREK
“Allah güzeldir, güzelleri sever. Allah temizdir, temizlenenleri sever!” O hâlde hemen güzel ve temiz düşünceli olmak gerekmez mi?
Mademki bu âlemdeki yegâne amaç ve gayemiz temiz ve güzel olana yaklaşmak, onunla “BİR” olmak… Birliğine iman etmek... İslâm’ın temel kurallarından biri hüsn-ü zan sahibi olmaktır.
Yani temiz ve güzel düşünceli olmak. Rabbimiz, “Ben sizi düşüncelerinizden dolayı hesaba çekerim” buyuruyor. Yani kendi şahsi varsayımlarımızdan, önyargılarımızdan dolayı hesaba çekileceğiz.
Çünkü adına zan denilen bireysel düşüncelerimiz tüm duygularımızı etkileyip hepsini yönlendiriyor. İnsan kendi zannınca bakar olaylara ve insanlara zannı üzere görür, duyar, hisseder. Böylece önyargılı bir şekilde anlar karşısındakini.
Hz. Mevlânâ Mesnevî ’de bu hâli çok güzel anlatır: “Düşünceler koyun sürüsüne benzer. Bir tanesi bir yerden atladı mı, ötekiler de onun peşinden atlamaya başlar.”
Zan, sürüden atlayan ilk koyundur; arkasından düşünce, arkasından bilgi, arkasından duygu atlar.
Bir ayet-i şerifte Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyor: “Tam emin olmadığın bir şeyin ardına düşme!” Çünkü çoğunlukla görüntü başka, hakikat başka, söz başka, mânâ başka olabiliyor.
İnsanın gerçeği tam ve eksiksiz, olduğu gibi duyması, görmesi, bilmesi için nefs tezkiyesini tamamlamış olması gerekir. Ömründe ameliyat nedir bilmeyen, ameliyat görmemiş biri ameliyat için, “Adamlar adamı yatırmış, kesip parçalıyorlar” diyebilir.
Fakat bilen bu müdahaleyi başka türlü adlandırır. Çok bilen doktorlar ise başka türlü… Demek ki meselenin püf noktası bilmek, hakiki anlamda bilmek… İnsan zan ile değil, bilerek doğruyu kavramış olur...
Zandan uzak durmak onun için bu kadar önemli. Güzel ahlâk için güzel görmek, güzel düşünmek, güzel davranmak esastır. Güzel bir ahlâk için bu kaçınılmazdır...
Ancak hüsn-ü zan içinde olanlar güzel bakabilir, güzel görebilir, dolayısıyla güzel ahlâk üzere yaşarlar.
(H. Nur Artıran – Aşk Terk Etmez isimli kitabından alınmıştır. )
*****
Önyargı ile ilgili güzel bir hikaye ile yazımızı bitiriyoruz:
ÖNYARGI İLE ACELE KARAR VERMEYELİM
UZAKLARDA bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar.
Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır.
Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır...Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır.
Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı.
Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir...
Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
***
Einstein'ın söylediği rivayet edilen bir söz var.
"İnsanlardaki önyargıyı yoketmek bir atomu parçalamakdan çok daha zor"
Celalin Penceresinden