Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Haftanın TSM (Türk Sanat Müziği) şarkısı - 7

celal1973

Yeni Üye
Üyelik
18 Eyl 2008
Konular
462
Mesajlar
13
Reaksiyonlar
0
HaftanınTSM (Türk Sanat Müziği)şarkısı- 7
Acıyla söylenmiş sözler ya da bestelenmiş ezgiler, bir deöyküsünü biliyorsak daha bir derinden etkiler insanı…

Türk Sanat Müziği şarkılarından hikayelerini bildiğimizbazılarını sizler için araştırdık.

Ve inşallahbundan sonra her Salı “Haftanın (Türk Sanat Müziği) TSMşarkısı” diye bir şarkının mp3 dosyasını, youtube adresini ve o şarkınınsözlerini paylaşacağım.

*** Bu haftanın (Türk Sanat Müziği)şarkısı:Kimseyeetmem şikâyet
Haftanınşarkısını dinlerken aşağıdaki yazıyı da okuyabilirsiniz :

https://www.youtube.com/watch?v=GAi8DqkioYo (FundaArar)


YOUTUBE KAPALI OLDUĞUİÇİN ŞİMDİLİK BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ:

http://www.izlesene.com/video/funda-arar-kimseye-etmem-sikayet/904850



***
Evet 2003’te hayatımda yaptığım değişikliklerdenbiri de dinlediğim müzikti. Ağırlıkla dinlediğimstresimi artıran arabesk müziğini tamamen bıraktım.

On yıldır sanat müziği dinliyorum hamdolsun. (2014)TSM dinleyerek ruhumun dinlendiğini ve kalbimin yumuşadığını hissediyorum.

Aslında benim TSM sevgim nereden geliyor biliyormusunuz? Biz seksenlerde haziranda okul kapanınca memleketimiz Konya -Ereğli’ye giderdik. Orada yaz akşamları bağ evinde terasta dedem,radyosundan hep TSM açar, beraberce dinlerdik. O nağmeler hem ruhuma, hemgönlüme işlendi. Lise ve üniversite yıllarında yabancı pop dinlerdim ama 2003te aslıma döndüm hamdolsun...

TSM insanı duygulandırıp ağlatıyor. Dünyanın hiç birülkesi böyle bir müziğe sahip değildir. Osmanlı’da TSM’nin hastaları tedaviamaçlı kullanıldığını biliyor muydunuz? Her makamayrı bir hastalığa iyi geliyormuş.

TSM dinleyicileri geneldenazik, mülayim, ince ruhlu insanlardır. TSM dinleyenlerin adi suçlara karıştığıhiç görülmemiştir.

İnşallah çocuklarımıza, yeğenlerimize bolbol TSM dinletelim. Onlar belki şimdi dinlemezler, amaarabaya binince TRT Nağme’den veya CD’den bir TSM müziği açalım. Kulakları bunağmelere aşina olsun. Büyüyünce asıllarınarücu ederler inşallah.

****** Bu haftanın şarkısı:Kimseyeetmem şikâyet
“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime,
Titrerim mücrim (suçlu) gibi,baktıkça istikbalime,
Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş,korkarım ikbalime,
Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime.”

Beste:Kemanî Serkis Efendi
Güfte: İhsanRaif Hanım
Makam: Nihavend

Bu şarkıyı TRT sanatçısı Melihat Gülses ne güzelsöylüyor:

https://www.youtube.com/watch?v=UPbctEtYQhg


AhmetHaşim’in “Benim anladığım hece vezni ile milli şiiri iki kişi yazmıştır: RızaTevfik ve İhsan Raif Hanım” diyerek hakkını teslim ettiği, Beş Hececiler’inöncüsüdür İhsan Raif Hanım.
Bestesi(nihavend) Kemani Serkis Efendi’ye ait ve Müzeyyen Senarı’ın sesinden dinlemeyedoyamadığımız “Kimseye etmem şikâyet” adlı o muhteşem şarkının söz yazarıdırkendileri.

İhsanRaif Hanım, babasının valilik görevi münasebetiyle bulunduğu Beyrut’ta dünyayageldi. Ergenlik çağına kadar Adana’da, Toros dağlarının eteklerinde yaşadı. 12yaşında yine babasının görevi dolayısıyla İstanbul’a taşındı. Ve, “O günlerbaşka bir semâ altında, tomurcuk güllerin açtığı, uçarı gönüllerin coştuğu hayalülkesiydi” diye hüzünle andığı; “şiirin, musikinin, sanatın beslendiği edebiyatmekânı” olarak tasvir ettiği Nişantaşı’ndaki Taş Konak günleri başladı (Aşk-ıMemnu’nun yazarı Halit Ziya Uşaklıgil eniştesidir).

İşteo Taş Konak’taki hayal dünyasında bir gün, kardeşi Belkıs’la beşinci kattakiçocuk odasında oynarlarken, odanın kapısı hışımla itiliverdi birden. Hayatındahiç görmediği ve tanımadığı bir adam girmişti içeriye. Belli ki niyeti kötüydü.İhsan’ı kaçırmak için gelmişti. Teşebbüs etti, ama çocukların korkuluçığlıklarıyla, geldiği gibi koşar adım indi merdivenlerden ve gözden kayboldu.

Kimdibu adam? Nereden çıkmıştı? Konağa nasıl girebilmişti? Ondan ne istiyordu?
Busorulara sonradan cevaplar buldu İhsan Raif Hanım.

Meğerse,reji memuru Mehmet Ali’ymiş davetsiz misafir. Mısırlı Arap bacıları kandırarakdalmış konağa. Ve, “karalar çalarak” küçük İhsan’ı evlenmeye mecburetmekmiş maksadı!

Bubasit gibi görünen hadise, küçük İhsan’ın hayatında beklenmedik değişikliklereve büyük ızdıraplara yol açtı. Baba Raif Paşa hadiseyi kafasında büyüttü.Kapıyı açmak dışında hiçbir teması olmadığı ve tamamen masum olduğu halde,hadiseden küçük İhsan'ı sorumlu tuttu.

Kendisindenhabersiz, karşılığı olan bir ilişkiden cesaret alınarak girişlen bu “haneyetecavüz” nedeniyle aile adına sürülen lekenin bir şekilde temizlenmesigerekirdi.

Sonrasınıİhsan Hanım'dan dinleyelim:

“Babamınterazisinin şaştığını hiç görmedim ben. Onu Hazret-i Ömer adaletinin timsalibilirdim. Benim istikbalimi tartarken adil olmadı o terazi. Mehmet Ali’ylenikâhlanmaktan başka çıkar yolum kalmadı. Günlerce gözyaşı döktüm, haftalarcayalvardım. Babacığım, masumum, bana kıyma, derslerimi tamamlayayım, yaşımküçük, beni yakma, dizlerine kapandım. Beni sevdiğim biriyle evlendir, telliduvaklı gelin et...”

13 yaşında evlilik, 14 yaşında annelik

Amaİhsan Hanım’ın yakarışları kabul görmez ve reji memuru Mehmet Ali’yle evlenmekzorunda kalır. İstanbul’da yaşamalarına da izin verilmez. Genç çift,beklenmeyen ve hayal edilmeyen bir izdivaç sonrası, 1890 yılında İzmir’etaşınır.

İhsanHanım henüz 13 yaşında, genç damat Mehmet Ali ise 24 yaşındadır. Gönülsüzgeldiği İzmir’den İstanbul’a dönüş yolunun kapalı olduğunu bilen İhsan Hanım,dişi kuş içgüdüsüyle yuvasını sahiplenir. Her kadın gibi o da evlenirken saadetsenfonisi bestelemeyi hayal eder, ama sonuç değişmez:

“Evliliğimizinüçüncü ayında gittiğimiz Doktor Levi , ‘Müjde, bebeğiniz geliyor.’ dediğindehem sevindim, hem üzüldüm. Bir ağladım, bir güldüm. Ne olurdu Rabbim bu müjdeyiTaş Konak’ta, ailemin arasında alsam, bu sevinci orada yaşasam, anneme babamatorun haberini ellerini öperek versem! Yetim gibi, öksüz gibi çaresizdimişte... Eşimden görmediğim sevgi ve destek ümitlerimi kırsa da hayata direnmegücümü artırıyordu diyebilirim. 1 Temmuz 1891 günü oğlum Ahmet Hikmet’ikucağıma aldım. On dört yaşında anne oldum.

Mehmet Alioğlumuzun doğumuna çok sevindi. Hayatımızın meyvesine bakışı, sevinci, onuncevherindeki iyiliği gösteriyordu aslında. Fakat iyice anladım ki, Mehmet Alielinde olmadan içkinin, nefsinin esiriydi. Her ne olursa olsun içkidüşkünlüğünün ve kayıtsız yaşayışının, işe gidiyorum deyip birkaç gün eveuğramayışının, hayatımızın tadını, yuvamızın saadetini yok ettiği birhakikatti.

İzdivacınasude cenettini harlı cehannem gayyasına çeviriyordu. Genç kalbimin hevesleriniher zaman kırar, aşk beklentimi hüsrana boğar, sonra kendini sokağa atar,mutluluğu yuvasında aramaz, işkence ederdi. ‘Seni kevser suyuna götürür, biryudum içirmem’ dediğini nasıl unuturum! Kadehlerde içip dağıtacağına bana biryudum aşkını verse, dünyanın dönüşü, hayatın akışı değişirdi...”

Derkenİhsan Hanım, eşi Mehmet Ali’nin İstanbul’da da Aspasya adlı bir eşibulunduğunu, bu eşinden de bir çocuğunun olduğunu, çocuğun babasız büyümemesiiçin kadının tekrar onu İstanbul’a çağırdığını ve kaldıkları yerden hayatlarınadevam etmek istediğini öğrenir.

“Bireşin varken, neden benim günahıma girdin? Neden onüç yaşındaki talebe çocuğunhayallerini yıktın? Korkmaz mısın mazlumun inkisarından” diye yakınır, amayutkunur.

Evlilikleridevam eder. Cismen İzmir'de ruhen İstanbul'da bir hayat yaşar. Bir çocuklarıdaha olur.

Sonra,“Babam belki de, Mehmet Ali’nin ilk eşiyle olan münasebetini kesmek için, bizizaruri gurbete, İzmir’e göndermiştir” diyerek teselli bulur. Ama gerçeğin böyleolup olmadığını hiçbir zaman öğrenemez.

İhsanHanım:

“Birbabanın evladının kötülüğünü isteyeceğine asla inanmadım. Yüreğimi alev gibi yakmayabaşlayan Aspasya meselesini zihnimden uzaklaştırmaya çalışarak hayatımatutunmaya, sanatın vicdanında huzur bulmaya çalışıyordum. O sonbahar günü,İzmir’in kavakları yaprağını dökerken, benim de ümitlerim onlarla berabertopraklara eleniyordu.”

İştebu ruh halinin eseridir aşağıdaki muhteşem dizeler:

“Kimseyeetmem şikâyet, ağlarım ben halime,
Titrerimmücrim gibi, baktıkça istikbalime,
Perde-izulmet çekilmiş, korkarım ikbalime,
Titrerimmücrim gibi, baktıkça istikbalime.”

Evethikâye böyle.

Burada yazılanlar, yazının başında tahlili verilen şiir ve dahafazlası, Mehmet Öklü’nün, Doğan Kitap’tançıkan “Kimseye Etmem Şikayet; İhsan RaifHanım’ın Hayatı” adlı kitabında var.
Celalcelik@gmail.com Ankara (Konya-Ereğli )

http://celal1973.blogspot.com/
 
Bu günlerde benim dilimdeki şarkı da ''her mevsim içimden gelir geçersin.''
Bir gün de bu şarkıya yer verirmisiniz?
 
Üst Alt