1Hastalar Risalesi – Beşinci Deva 5/25
Efendim büyük islam alimi Rahmetli Bediüzzaman Said Nursi’nin (1876-1960) eşsiz eseri Risale-i Nur Külliyatında yer alan Hastalar Risalesi yazılarının beşincisi ile devam ediyoruz. Önce buyrun orjinal yazıyı okuyunuz, sonrasında kısa açıklamamızı okuyalım:
BEŞİNCİ DEVÂ
Ey maraza (hastalığa) müptelâ (tutulmuş) hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. (Allah’ın hediyesidir)
Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde (kendini yeterli görmüyor, ki aslında bu çok mütevazi bir alim olduğunu gösteriyor.) , bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm; sair (diğer) gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor.
Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî hevesattan (isteklerden) bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî (Cömert Allah’ın bir bağışı) olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki:
"Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm (çok merhametli olan Yaratıcı) inşaallah sana şifa verir."
Hem derdim: "Senin bir kısım emsalin (yaşıtın gençler) sıhhat belâsıyla gaflete düşüp (sağlıklı olmak gaflete düşüren bir beladır aslında.) , namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah'ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin (fani dünya hayatının) zâhirî (dış görüntüsü) keyfiyle hadsiz bir hayat-ı ebediyesini (sonsuz bir cennet hayatını) sarsar, zedeler, belki de harap eder.
Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin (yolun) olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri (ahiret duraklarını, haşir, mahşer, sırat gibi) görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır."
KISA BİR YORUM
Efendim acizane bendeniz bir ilim aktarıcısıyım. Aşağıdaki yorumları yıllardır dinlediğimiz sohbetlerden süzdük inşallah. Yani fakirin hissesi yoktur.
Aslında gayet rahat anlaşılıyor ama yinede biraz daha açmak istiyoruz, bu Devada büyük islam alimi Bediüzzaman Said Nursi (1876-1960) hazretleri diyor ki:
Ey maraza müptela hasta, diye başlıyor. Maraz hastalık demek. Birşeyi sık tutulup alışmaya müptela, denir. İçkiye müptela, uyuşturucuya müptela, kahveye müptela gibi…
Hastalığa Müptela denince, şeker hastalığımız gibi hergün insülin iğnesi olan veya böbrekleri çalışmayıp sürekli diyalize giren sürekli hastaları anlıyoruz acizane.
Bediüzzaman pekçok hastalıklı genç tanımıştır ve kanaat edip gözlemlediğine göre hastalık onlara, Allah’ın bir bağışı ve hediyesidir, ve bunun nedenini şöyle açıklıyor:
Sağlıklı gençlerle hasta gençleri kıyaslıyor. Diğer gençler sağlıklarına güvenip gaflete kolay düşüyorlar ve nefsin isteklerine kapılıyorlar, adeta sarhoş gibi ne yaptıklarının farkında değiller, diyor.
Ama diyor, hasta gençlerde gençlik sarhoşluğu yok, ölüm gerçeğini daha yakından hissettiklerinden, onlar dünyayı kalben terkedip, ahiretlerini düşünmeye başlıyorlar.
Ondan dua etmesini isteyen hasta gençlere Bediüzzaman hazretleri:
Sana acımıyorumki sana dua edeyim, bu hastalık seni uyandıracak, Merhametlilerin en merhametlisi Rabbimiz hikmetsiz iş yapmaz, sen ibadetle aktif sabret, diyor.
Devamında da, Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm (çok merhametli olan Yaratıcı) inşaallah sana şifa verir, diyor.
Çoğu sağlıklı genç namazı terkediyor. Adeta, Allah’ın heran ilahi kameralarla izlediğinden habersiz Allah yok gibi, hiç ölmeyecek gibi bir hayat yaşıyorlar, diye ekliyor.
Tabi bu risaleler 1930’lu, 1940’lı yıllarda yazılmış, ki o günün gençleri, biz kırklı yaşlardakilerin dedeleri oluyor. O zamanların gençleri öyleyse, …
Şu an ahir zamandayız, şimdi günahlar sel gibi akıyor. Allah gençlerimizi korusun.
Bediüzzaman hazretleri son cümlede hasta gençleri SEVİNİN diye teselli ediyor:
“Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır."
***
Bu yorumla birlikte Hastalar Risalesi Beşinci Deva’yı bu linkten istediğiniz zaman okuyabilir ve bu linki çevrenizdeki engelli veya hasta dostlara iletebilirsiniz:
[url]http://hastalar-risalesi.blogspot.co...inci-deva.html[/URL]
Evet bunun için, Bu hastalık bana Allah’ın hediyesidir. Çünkü Hz. Mevlana, Allah sevdiği kuluna dert verir, Firavun’un birkez bile başı ağrımadı, der.
Bugünüme binlerce elhamdülillah ! …
Celalin Penceresinden
Efendim büyük islam alimi Rahmetli Bediüzzaman Said Nursi’nin (1876-1960) eşsiz eseri Risale-i Nur Külliyatında yer alan Hastalar Risalesi yazılarının beşincisi ile devam ediyoruz. Önce buyrun orjinal yazıyı okuyunuz, sonrasında kısa açıklamamızı okuyalım:
BEŞİNCİ DEVÂ
Ey maraza (hastalığa) müptelâ (tutulmuş) hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. (Allah’ın hediyesidir)
Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde (kendini yeterli görmüyor, ki aslında bu çok mütevazi bir alim olduğunu gösteriyor.) , bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm; sair (diğer) gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor.
Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî hevesattan (isteklerden) bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî (Cömert Allah’ın bir bağışı) olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki:
"Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm (çok merhametli olan Yaratıcı) inşaallah sana şifa verir."
Hem derdim: "Senin bir kısım emsalin (yaşıtın gençler) sıhhat belâsıyla gaflete düşüp (sağlıklı olmak gaflete düşüren bir beladır aslında.) , namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah'ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin (fani dünya hayatının) zâhirî (dış görüntüsü) keyfiyle hadsiz bir hayat-ı ebediyesini (sonsuz bir cennet hayatını) sarsar, zedeler, belki de harap eder.
Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin (yolun) olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri (ahiret duraklarını, haşir, mahşer, sırat gibi) görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır."
KISA BİR YORUM
Efendim acizane bendeniz bir ilim aktarıcısıyım. Aşağıdaki yorumları yıllardır dinlediğimiz sohbetlerden süzdük inşallah. Yani fakirin hissesi yoktur.
Aslında gayet rahat anlaşılıyor ama yinede biraz daha açmak istiyoruz, bu Devada büyük islam alimi Bediüzzaman Said Nursi (1876-1960) hazretleri diyor ki:
Ey maraza müptela hasta, diye başlıyor. Maraz hastalık demek. Birşeyi sık tutulup alışmaya müptela, denir. İçkiye müptela, uyuşturucuya müptela, kahveye müptela gibi…
Hastalığa Müptela denince, şeker hastalığımız gibi hergün insülin iğnesi olan veya böbrekleri çalışmayıp sürekli diyalize giren sürekli hastaları anlıyoruz acizane.
Bediüzzaman pekçok hastalıklı genç tanımıştır ve kanaat edip gözlemlediğine göre hastalık onlara, Allah’ın bir bağışı ve hediyesidir, ve bunun nedenini şöyle açıklıyor:
Sağlıklı gençlerle hasta gençleri kıyaslıyor. Diğer gençler sağlıklarına güvenip gaflete kolay düşüyorlar ve nefsin isteklerine kapılıyorlar, adeta sarhoş gibi ne yaptıklarının farkında değiller, diyor.
Ama diyor, hasta gençlerde gençlik sarhoşluğu yok, ölüm gerçeğini daha yakından hissettiklerinden, onlar dünyayı kalben terkedip, ahiretlerini düşünmeye başlıyorlar.
Ondan dua etmesini isteyen hasta gençlere Bediüzzaman hazretleri:
Sana acımıyorumki sana dua edeyim, bu hastalık seni uyandıracak, Merhametlilerin en merhametlisi Rabbimiz hikmetsiz iş yapmaz, sen ibadetle aktif sabret, diyor.
Devamında da, Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm (çok merhametli olan Yaratıcı) inşaallah sana şifa verir, diyor.
Çoğu sağlıklı genç namazı terkediyor. Adeta, Allah’ın heran ilahi kameralarla izlediğinden habersiz Allah yok gibi, hiç ölmeyecek gibi bir hayat yaşıyorlar, diye ekliyor.
Tabi bu risaleler 1930’lu, 1940’lı yıllarda yazılmış, ki o günün gençleri, biz kırklı yaşlardakilerin dedeleri oluyor. O zamanların gençleri öyleyse, …
Şu an ahir zamandayız, şimdi günahlar sel gibi akıyor. Allah gençlerimizi korusun.
Bediüzzaman hazretleri son cümlede hasta gençleri SEVİNİN diye teselli ediyor:
“Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır."
***
Bu yorumla birlikte Hastalar Risalesi Beşinci Deva’yı bu linkten istediğiniz zaman okuyabilir ve bu linki çevrenizdeki engelli veya hasta dostlara iletebilirsiniz:
[url]http://hastalar-risalesi.blogspot.co...inci-deva.html[/URL]
Evet bunun için, Bu hastalık bana Allah’ın hediyesidir. Çünkü Hz. Mevlana, Allah sevdiği kuluna dert verir, Firavun’un birkez bile başı ağrımadı, der.
Bugünüme binlerce elhamdülillah ! …
Celalin Penceresinden