1Hastalar Risalesi – Birinci Deva 1/25
Lise çağlarımda ben de her insan gibi gençliğimin en verimli yıllarını geçiriyordum. Fakat bir süre sonra sebebini henüz bilmediğim bir durum yaşıyor, yürürken zaman zaman dengemi kaybediyordum. 1993’te dengesiz yürümeme sebep olan ismini bile yeni duyduğum bir hastalık olan Friedreich Atasisi (FA) teşhisi konmuştu. Neye uğradığımı anlayamamış ve çok şaşırmıştım.
Kendinizi biranlık benim yerime koyun, yani empati yapın. Normal bir gençsiniz, herkes gibi istediğiniz her şeyi yapıyor, gezip dolaşıyorsunuz. Aniden sebebini bilmediğiniz ve sürekli ilerleyen bir hastalığınız var. Kabullenmek çok zor değil mi? Hele 1998’de tekerlekli sandalyeyi kabullenmek çok daha zor olmuştu benim için.
Etrafımdaki insanların dikkatli bakışları zoruma gider, uzaydan gelmişim hissini verirdi bana. Hastaneye gittiğimizde tekerlekli sandalyedeyim diye öncelik verilmesine de üzülürdüm o zamanlar.
Oysaki her engelli gibi benim de tek istediğim sıradan, normal biri olmaktı. Allah bana hidayet bahşedene kadar günlerim hep sıkıntılı geçti.
Yıl 2004, Rabbim hidayet nasibetmiş, adeta günlerce çölde kalmış, susuzluktan yanmış, kavrulmuş insan misali internetten dinimi araştırmaya koyuldum. Araştırırken büyük islam âlimi Rahmetli Bediüzzaman Said Nursi’nin (1876-1960) … Hastalar Risalesi’ni keşfettim. İsmi bile beni çok cezbetmişti.
Bediüzzaman, inkarcılık akımı karşısında Allah’ın izniyle tahkiki imanı kazanmamız ve ahiretimizi kurtarmamız için, 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatının çoğunu hapiste hasta ve sıkıntı içinde yazmıştır.
İşte Hastalar Risalesi bu Külliyatın içinde küçük bir kitapçıktır. Aslında, Risale-i Nur Külliyatındandaki Lemalar isimli eserin, Yirmibeşinci Lema’sıdır.
Yirmi beş adet Deva isimli kısa bölümlerden oluşur. Bediüzzaman hazretleri eserin önsözünde, hastalara bir geçmiş olsun ve manevi şifa olsun diye yazdığını ifade eder.
Aslında Bediüzzaman Hastalar Risalesi adlı eserinde, hastalığın nimet tarafı olan manevi meyvelerinden bahsederek insanların keşke hasta olsam diyeceği bir eser olduğunu belirtir. Evet ben de yıllar içinde defalarca okudum. Gerçekten de hastalığın büyük bir nimet olduğunu, Rabbimin bir iltifatı olduğunu anladım ve hasta olduğuma çok şükrettim.
Yıllar önce bu eseri insanlara faydalı olmak için, bir blog sayfası açarak yayınlamıştık.
Şimdi aynı bloğun ilgili başlıklarına yazdığımız yorumları da ekleyeceğiz inşallah:
[url]http://hastalar-risalesi.blogspot.com.tr/[/URL]
Şimdi bu eşsiz eserin ilk devasını paylaşıyoruz ve sonrasında kısa bir yorum yazacağız:
BİRİNCİ DEVÂ
Birinci Deva : Ey biçare (çaresiz) hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nev’i (çeşit) dermandır (ilaçtır).
Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor.
Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar (meyveli, verimli) ediyor.
Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor, ta meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin.
İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darb-ı mesel (sık sık söylenen vecize) dillerde destandır ki,
“Musibet (belâ, sıkıntı) zamanı çok uzundur; safa (Mutluluk, huzur) zamanı pek kısa oluyor.”
KISA BİR YORUM
Efendim bendeniz bir ilim aktarıcısıyım. Bu yorumları yıllardır dinlediğimiz sohbetlerden süzdük inşallah. Yani bu Devada Bediüzzaman hazretleri diyor ki:
Ey çaresiz hasta sabret! diyor, bu hastalık sana dert değil aslında dermandır, diyor.
Allah insanları imtihan için dünyaya gönderirken eline verdiği tek sermaye ömür dakikalarıdır. İnsanın görevi bu dakikaları boşa geçirmeden, hayırlı işler yapmaktır ki, bunlar o kısa ömrün meyveleridir.
Allah, insanı unutmaya meyilli yaratmıştır. Bir derdi olmadığı zaman, sağlığı yerinde olduğunda Allah’ı unutur, gafletle dünyaya dalar çoğu zaman…
İnsan, en çok çaresiz olduğu hastalık zamanında Allah’ı hatırlar. Çaresiz hastalığı olanlar, bir ibadet olan ölümü ve ahireti düşünür ve ibadete başlarlar.
Ağaç dikmekteki maksat meyvedir, insanın meyvesi ise hayırlı işler, salih amellerdir. Fakir doyurmak, yetim giydirmek, namaz, oruç, zekat, sadaka, güleryüz gibi işlerdir.
Son cümlede safa, yani mutluluk zamanları çok kısa oluyor, diyor. “Yaşlılardan hayat nasıl geçti?” diye sorduğumuzda, ömrüm anlamadan hızla geçti bu yaşa geldim, diyor.
Hastalık zamanı pek uzun oluyor; Mesela on yıldır bu hastalığı çekiyorum diyor ve o on yıl, yüz yıl gibi uzun geliyor hasta olana, ve ömür dakikalarımızı boşa gafletle harcamak yerine, bu hastalığa sabreder şükredersek, o dakikaları ibadetle değerlendirmiş oluruz.
Zaten imanlı hastanın hastalığına sabretmesi çok sevaptır, bir de o sabrı ibadetle perçinler. Böylece o kısa dakikalar, ahirette milyon seneler cennet hayatına dönüşür, uzun ömür olur.
Evet işte o zaman Ömrümüz meyveli olur inşallah. Yani hastalığımız şifamız olur.
Çaresiz olsak da hiçbir zaman ümidimizi yitirmeyeceğiz. Bazen hastalık meyveleri verdirdikten sonra bırakıp gider, diyor. Yani Allah şifa verir inşallah, demek istiyor.
***
Bu yorumla birlikte Hastalar Risalesi Birinci Deva’yı bu linkten istediğiniz zaman okuyabilir ve bu linki çevrenizdeki engelli veya hasta dostlara iletebilirsiniz:
[url]http://hastalar-risalesi.blogspot.co...inci-deva.html[/URL]
Efendim bu haftadan itibaren iki haftada bir Hastalar Risalesinden bir Deva paylaşacağız. Gayemiz Allah rızası için faydalı olmak…
Kalan 24 Deva’yı, Allah ömür verirse 48 hafta yani bir yılda bitireceğiz inşallah.
Evet bunun için, Bu hastalık bana Allah’ın hediyesidir. Çünkü Hz. Mevlana, Allah sevdiği kuluna dert verir, Firavun’un birkez bile başı ağrımadı, der.
Bugünüme binlerce elhamdülillah ! …
Bu yazıya katkılarından dolayı değerli edebiyat öğretmeni, aynı zamanda Ankara Sincan İbni Sina Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Bülent Yolcu hocama çok teşekkür ederim.
Celalin Penceresinden
Lise çağlarımda ben de her insan gibi gençliğimin en verimli yıllarını geçiriyordum. Fakat bir süre sonra sebebini henüz bilmediğim bir durum yaşıyor, yürürken zaman zaman dengemi kaybediyordum. 1993’te dengesiz yürümeme sebep olan ismini bile yeni duyduğum bir hastalık olan Friedreich Atasisi (FA) teşhisi konmuştu. Neye uğradığımı anlayamamış ve çok şaşırmıştım.
Kendinizi biranlık benim yerime koyun, yani empati yapın. Normal bir gençsiniz, herkes gibi istediğiniz her şeyi yapıyor, gezip dolaşıyorsunuz. Aniden sebebini bilmediğiniz ve sürekli ilerleyen bir hastalığınız var. Kabullenmek çok zor değil mi? Hele 1998’de tekerlekli sandalyeyi kabullenmek çok daha zor olmuştu benim için.
Etrafımdaki insanların dikkatli bakışları zoruma gider, uzaydan gelmişim hissini verirdi bana. Hastaneye gittiğimizde tekerlekli sandalyedeyim diye öncelik verilmesine de üzülürdüm o zamanlar.
Oysaki her engelli gibi benim de tek istediğim sıradan, normal biri olmaktı. Allah bana hidayet bahşedene kadar günlerim hep sıkıntılı geçti.
Yıl 2004, Rabbim hidayet nasibetmiş, adeta günlerce çölde kalmış, susuzluktan yanmış, kavrulmuş insan misali internetten dinimi araştırmaya koyuldum. Araştırırken büyük islam âlimi Rahmetli Bediüzzaman Said Nursi’nin (1876-1960) … Hastalar Risalesi’ni keşfettim. İsmi bile beni çok cezbetmişti.
Bediüzzaman, inkarcılık akımı karşısında Allah’ın izniyle tahkiki imanı kazanmamız ve ahiretimizi kurtarmamız için, 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatının çoğunu hapiste hasta ve sıkıntı içinde yazmıştır.
İşte Hastalar Risalesi bu Külliyatın içinde küçük bir kitapçıktır. Aslında, Risale-i Nur Külliyatındandaki Lemalar isimli eserin, Yirmibeşinci Lema’sıdır.
Yirmi beş adet Deva isimli kısa bölümlerden oluşur. Bediüzzaman hazretleri eserin önsözünde, hastalara bir geçmiş olsun ve manevi şifa olsun diye yazdığını ifade eder.
Aslında Bediüzzaman Hastalar Risalesi adlı eserinde, hastalığın nimet tarafı olan manevi meyvelerinden bahsederek insanların keşke hasta olsam diyeceği bir eser olduğunu belirtir. Evet ben de yıllar içinde defalarca okudum. Gerçekten de hastalığın büyük bir nimet olduğunu, Rabbimin bir iltifatı olduğunu anladım ve hasta olduğuma çok şükrettim.
Yıllar önce bu eseri insanlara faydalı olmak için, bir blog sayfası açarak yayınlamıştık.
Şimdi aynı bloğun ilgili başlıklarına yazdığımız yorumları da ekleyeceğiz inşallah:
[url]http://hastalar-risalesi.blogspot.com.tr/[/URL]
Şimdi bu eşsiz eserin ilk devasını paylaşıyoruz ve sonrasında kısa bir yorum yazacağız:
BİRİNCİ DEVÂ
Birinci Deva : Ey biçare (çaresiz) hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nev’i (çeşit) dermandır (ilaçtır).
Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor.
Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar (meyveli, verimli) ediyor.
Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor, ta meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin.
İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darb-ı mesel (sık sık söylenen vecize) dillerde destandır ki,
“Musibet (belâ, sıkıntı) zamanı çok uzundur; safa (Mutluluk, huzur) zamanı pek kısa oluyor.”
KISA BİR YORUM
Efendim bendeniz bir ilim aktarıcısıyım. Bu yorumları yıllardır dinlediğimiz sohbetlerden süzdük inşallah. Yani bu Devada Bediüzzaman hazretleri diyor ki:
Ey çaresiz hasta sabret! diyor, bu hastalık sana dert değil aslında dermandır, diyor.
Allah insanları imtihan için dünyaya gönderirken eline verdiği tek sermaye ömür dakikalarıdır. İnsanın görevi bu dakikaları boşa geçirmeden, hayırlı işler yapmaktır ki, bunlar o kısa ömrün meyveleridir.
Allah, insanı unutmaya meyilli yaratmıştır. Bir derdi olmadığı zaman, sağlığı yerinde olduğunda Allah’ı unutur, gafletle dünyaya dalar çoğu zaman…
İnsan, en çok çaresiz olduğu hastalık zamanında Allah’ı hatırlar. Çaresiz hastalığı olanlar, bir ibadet olan ölümü ve ahireti düşünür ve ibadete başlarlar.
Ağaç dikmekteki maksat meyvedir, insanın meyvesi ise hayırlı işler, salih amellerdir. Fakir doyurmak, yetim giydirmek, namaz, oruç, zekat, sadaka, güleryüz gibi işlerdir.
Son cümlede safa, yani mutluluk zamanları çok kısa oluyor, diyor. “Yaşlılardan hayat nasıl geçti?” diye sorduğumuzda, ömrüm anlamadan hızla geçti bu yaşa geldim, diyor.
Hastalık zamanı pek uzun oluyor; Mesela on yıldır bu hastalığı çekiyorum diyor ve o on yıl, yüz yıl gibi uzun geliyor hasta olana, ve ömür dakikalarımızı boşa gafletle harcamak yerine, bu hastalığa sabreder şükredersek, o dakikaları ibadetle değerlendirmiş oluruz.
Zaten imanlı hastanın hastalığına sabretmesi çok sevaptır, bir de o sabrı ibadetle perçinler. Böylece o kısa dakikalar, ahirette milyon seneler cennet hayatına dönüşür, uzun ömür olur.
Evet işte o zaman Ömrümüz meyveli olur inşallah. Yani hastalığımız şifamız olur.
Çaresiz olsak da hiçbir zaman ümidimizi yitirmeyeceğiz. Bazen hastalık meyveleri verdirdikten sonra bırakıp gider, diyor. Yani Allah şifa verir inşallah, demek istiyor.
***
Bu yorumla birlikte Hastalar Risalesi Birinci Deva’yı bu linkten istediğiniz zaman okuyabilir ve bu linki çevrenizdeki engelli veya hasta dostlara iletebilirsiniz:
[url]http://hastalar-risalesi.blogspot.co...inci-deva.html[/URL]
Efendim bu haftadan itibaren iki haftada bir Hastalar Risalesinden bir Deva paylaşacağız. Gayemiz Allah rızası için faydalı olmak…
Kalan 24 Deva’yı, Allah ömür verirse 48 hafta yani bir yılda bitireceğiz inşallah.
Evet bunun için, Bu hastalık bana Allah’ın hediyesidir. Çünkü Hz. Mevlana, Allah sevdiği kuluna dert verir, Firavun’un birkez bile başı ağrımadı, der.
Bugünüme binlerce elhamdülillah ! …
Bu yazıya katkılarından dolayı değerli edebiyat öğretmeni, aynı zamanda Ankara Sincan İbni Sina Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Bülent Yolcu hocama çok teşekkür ederim.
Celalin Penceresinden