Uyandıktan sonra doğruldu ve günlerce yürüdü hodbin. Tek bir insana dahi denk gelmemişti ki, uzaktan bir kalabalık gördü. Yaklaştı, aralarına girdi, onunla ilgilenen olmadı. “Durun, size söyleyeceklerim var, defterimden yapraklar göstereceğim size” diye bağırdı. Aralarından biri: “Neden bir şey söylemek isteyesin bize” diye sordu.
Çünkü diye başladı ve ilk sözünü söyledi:
“İçimde kurtlar besliyorum, geceleri uluyan. Istıraplarım var. Her sukutum bir çığlık. Ve kelimelerim var binlerce, gün ışığı görmemiş… Kimi boğazıma sarılıyor, kimi bir cümbüş başlatıyor… Kol kola giriyorlar, şiir gibi bazen, bazen nesir gibi geçiyorlar önümden. Tutup defterin yapraklarına kaydediyorum onları.
Cemil Meriç in tabiriyle suya atılmış mesajlar onlar, bir gün biri ya da birileri bulacak onları ve “durun bu yazılar benim için yazılmış” diyecek.”
Hiçbir şey duymamış gibi devam ettiler işlerine. Burası bir Pazar olmalı diye düşündü hodbin, "herkes ya bir şey alıyor ya da satıyor… ama ne garip benden bir şey almak veya bana bir şey satmak isteyen kimse yok…
o zaman kendi pazarımı bulmalıyım ben de…”
(devamı yarın)
Çünkü diye başladı ve ilk sözünü söyledi:
“İçimde kurtlar besliyorum, geceleri uluyan. Istıraplarım var. Her sukutum bir çığlık. Ve kelimelerim var binlerce, gün ışığı görmemiş… Kimi boğazıma sarılıyor, kimi bir cümbüş başlatıyor… Kol kola giriyorlar, şiir gibi bazen, bazen nesir gibi geçiyorlar önümden. Tutup defterin yapraklarına kaydediyorum onları.
Cemil Meriç in tabiriyle suya atılmış mesajlar onlar, bir gün biri ya da birileri bulacak onları ve “durun bu yazılar benim için yazılmış” diyecek.”
Hiçbir şey duymamış gibi devam ettiler işlerine. Burası bir Pazar olmalı diye düşündü hodbin, "herkes ya bir şey alıyor ya da satıyor… ama ne garip benden bir şey almak veya bana bir şey satmak isteyen kimse yok…
o zaman kendi pazarımı bulmalıyım ben de…”
(devamı yarın)