Sevgi ve acı ne çok düşünürüz üzerinde... Alfabenin birkaç harfi serilir önümüze. Okuduğum bir kitaptan ister istemez anlamlar düşer belleğime. Bir danışan, sevgi ve acıyı anlatma çabasının gülünçlüğünden dem vurar bir gün... İçimizden ayrılsalar velev ki bir an, onların ne olduğunu hissetmediğimiz o an, kendimizin ne olduğumuzdan habersiz oluruz der. İnsan bilinci ne diyecektir ? Bilinç o dakikada 'geçmişte kalmış' olarak bakabiliyorsa kavradığının gerçekliğinden şüpheye düşmek gerekir. İnsan cümlelerle ne kadar düşünebilir. Bir duygu hakkında düşünmeyi sağlayan asıl koşul onu duyumsamamak mıdır? Nefret tüm bunların neresindedir ve eğer acının yaşanmaması için bir yol ise belki acının yaşanması nefreti yok edebilir. Tüm bunları düşünürken bir yandan da kabullenmekten bahsederken buluruz kendimizi, unutmaya çalışmak bir tür kabulleniş midir? Her an birileri acıyla yüzleşme belirtisi gösterse, içimden bunları düşünürken yakalarım kendimi ve insanın var oluşu bir gözyaşında hayat bulur ve benim en iyimser olduğum anlardan biri budur.