Televizyonda bir dizi, başrolünde de bir bayan var: şüphe. Bu ara hiçbir diziyi takip edemediğim gibi onu da takip edemiyorum. Arada bir rastladıkça izliyorum. Fakat izlerken daha önce de hissettiğim bir duygu beni rahatsız ediyor. Peşi sıra maceralara dalamıyorum. İçimden bir şeyler onun karakterinin içine girmeyi, onunla özdeşleşmeyi red ediyor. En olmadı kıza, özdeşleşebileceğim karizmatik bir âşık bulup rahatlamaya çalışıyorum ama o da olmuyor… Görünürde üç erkek var, birincisi üvey oğul gibi bir şey, ışıltısı yok, fazla iyiliksever, bu da onu sıkıcı yapıyor. İkinci fazla kötü, entrika falan yapıyor, sevmedim. Üçüncüsü zeki ama fazla pasif… Zihnim son ikisinin kızın kardeşi olduğunu bildiği halde, çaresizlikten olsa gerek, iki de bir onları da katarak değerlendirme yapıyor…
Muhtemelen bayan izleyiciler benim gibi hissetmiyordur, kolayca başroldeki kadınla özdeşleşmişlerdir, belki saydığım erkekleri çekici bile buluyorlardır. Garip… Empati konusunda fena olmadığımı sanıyordum. Eğer her yerde kendini görmek isteyen bir megaloman değilsem(içinizde öyle olduğumu düşünenler olduğuna şüphem yok) belki de bu durumda olan sadece ben değilimdir. Belki erkek eğemem kültür, dizilerde de peşimizi bırakmıyordur. Kadınlar kolayca bir erkeği merkeze oturtabilirken, erkeklerin bunu becerememesinin sebebi, bunu yeterince deneyimleyememekten başka ne olabilir ki?
Edebiyat ve sinemadan da beklenen fayda bunu sağlamak değil mi? Ötekini anlamamızı, empatiyi, en ilerde de özdeşleşmeyi mümkün kılmak… Bu durumda bu olanakların hakkını verememiş olmam, benim için iyi bir sonuç olmadı.
Muhtemelen bayan izleyiciler benim gibi hissetmiyordur, kolayca başroldeki kadınla özdeşleşmişlerdir, belki saydığım erkekleri çekici bile buluyorlardır. Garip… Empati konusunda fena olmadığımı sanıyordum. Eğer her yerde kendini görmek isteyen bir megaloman değilsem(içinizde öyle olduğumu düşünenler olduğuna şüphem yok) belki de bu durumda olan sadece ben değilimdir. Belki erkek eğemem kültür, dizilerde de peşimizi bırakmıyordur. Kadınlar kolayca bir erkeği merkeze oturtabilirken, erkeklerin bunu becerememesinin sebebi, bunu yeterince deneyimleyememekten başka ne olabilir ki?
Edebiyat ve sinemadan da beklenen fayda bunu sağlamak değil mi? Ötekini anlamamızı, empatiyi, en ilerde de özdeşleşmeyi mümkün kılmak… Bu durumda bu olanakların hakkını verememiş olmam, benim için iyi bir sonuç olmadı.