Kalp inciten Allah’ı üzer
“Sakın incitme bir cânı
Yıkarsın arş-ı Rahman'ı”
Alvarlı M. Lutfî
Yazıyı yazmadan önce, internetten konuyla ilgili Hadisi Şerifleri araştırırken bu yazı karşıma çıktı. Büyük bir islam alimine ait bu yazının sadece giriş kısmını kopyaladım. Zira, ben de böyle bir giriş yazmayı planlamıştım. Daha iyisini yazamam.
İnsan, yaratılmışlar arasında, Cenab-ı Hakk'ın halifesi olmaya, O'nun güzel isimlerini ve ulvî sıfatlarını tastamam yansıtma potansiyeline sahip, kainatın fihristi mahiyetinde, başka canlılardan pek çok farklı derinliklerle serfiraz kılınmış biricik varlık; kalb de insanın manevî donanımında müstesna bir konum ve husûsî bir misyona sahip çok önemli bir rûhânî latîfedir.
Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vesselâm), “Allah sizin kalblerinize bakar, sûretlerinize değil” buyurarak, onun bir ‘nazargâh-ı ilahî' olduğunu işaret buyurur. Bu Hadis-i Şerif'ten anlaşılmaktadır ki, Cenab-ı Allah'ın insanla muamelesi kalbine göre cereyan etmektedir.
Allah-ü zü'l-Cemâl, kullarına her zaman sabrı şiar edinmelerini, dillerine hâkim olmalarını ve gayzlarını yutmalarını emretmenin yanında, “ Ben kalbi kırık olanların yanındayım ” buyurmak suretiyle, kullarının gönüllerini incitenlerin -bilmeyerek bile olsa- Zât-ı Ulûhiyeti karşılarına alacaklarına işaret buyurmuştur ki, gayet manidardır.
Geçen sohbet ederken konu açıldı. Birisine kalbi incinen bir arkadaşımın bizzat yaşadığı olayı anlatmak istiyorum. Aslında tam Sır Kapısı gibi...
Şu an evli olan bayan arkadaşım bu olayı yaşadığı doksanlı yıllarda bekardır ve Konya’nın küçük bir ilçesinde öğretmenlik yapmaktadır. İlçenin iki tane kuyumcusundan birisinin evinde kirada oturmaktadır.
Mart ayının kirası olan beş milyonu vermek için değişik günlerde üç defa kuyumcunun dükkanına gider. Her defasında dükkan kapalıdır.
Bir gün arkadaşım okuldan çıkmış eve gitmektedir. Yanında da okuldaki bir görevli memur ile aynı mahallede oturdukları için beraber yürümektedirler.
Tam bu sırada ev sahibi olan kuyumcu ile karşılaşırlar. Kuyumcu hemen kaç gündür neden kirayı ödemediğini sorup, ayıplar. Arkadaşım hemen, kaç kez geldiğini fakat dükkanın kapalı olduğunu söylese de, kuyumcu oralı olmaz.
Arkadaşım çok üzülmüştür. Zira okuldan arkadaşının yanında rencide olmuştur. Arkadaşım kıldığı namazlarda falan hiç beddua etmez ama günlerce üzüntüsü devam eder. Çünkü haketmemiştir.
Birkaç ay sonra okuldaki öğretmenler ve öğrencilerle birlikte 19 Mayıs gösterilerini izlemek için ilçenin stadyumuna gitmiştir.
O sırada bir öğrencisi yanına gelerek çekiliş bileti satmak ister. Ne için olduğunu sorunca öğrenci, ilçedeki esnaftan toplanan malzemeler çekilişle hediye veriliyor ve bilet paraları okula gelir oluyor, diye açıklamış.
Arkadaşım sadece okula yardım olsun diye bir bilet alır.
Evet bildiniz, çekilişte ona da ödül çıkmıştır. Hediye paketini öğrencisi getirir. Paketi açınca üzerindeki etiketi görür ve donakalır.
Durmuş Kuyumculuk yazıyordur ve kutunun içinde bir küçük altın vardır. Ev sahibi olan kuyumcudur. İşin şaşırtıcı yanı şu ki: o zamanlar küçük altın tam beş milyondur. Yorumu size bırakıyorum...
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hiçbir insanın kalbini incitmemelidir! Kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
Hadis-i şerif de Peygamberimiz SAV buyuruyor ki:
(Bir müslümanı incitmek, kalbini kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) [R.Nasıhin]
Hiç kimsenin kalbini incitmeyin.
Yunus Emre’miz diyor ki:
Tevazu ile gelsin, kimde erlik var ise.
Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise.
Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice
Boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise.
Gönül Çalab'ın tahtı, Çalab gönüle baktı
İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise.
Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil.
Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre,
Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil.
Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa,
Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil.
Yunus sözleri çatar, balını yağa katar,
Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil
....
“Sakın incitme bir cânı
Yıkarsın arş-ı Rahman'ı”
Alvarlı M. Lutfî
Yazıyı yazmadan önce, internetten konuyla ilgili Hadisi Şerifleri araştırırken bu yazı karşıma çıktı. Büyük bir islam alimine ait bu yazının sadece giriş kısmını kopyaladım. Zira, ben de böyle bir giriş yazmayı planlamıştım. Daha iyisini yazamam.
İnsan, yaratılmışlar arasında, Cenab-ı Hakk'ın halifesi olmaya, O'nun güzel isimlerini ve ulvî sıfatlarını tastamam yansıtma potansiyeline sahip, kainatın fihristi mahiyetinde, başka canlılardan pek çok farklı derinliklerle serfiraz kılınmış biricik varlık; kalb de insanın manevî donanımında müstesna bir konum ve husûsî bir misyona sahip çok önemli bir rûhânî latîfedir.
Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vesselâm), “Allah sizin kalblerinize bakar, sûretlerinize değil” buyurarak, onun bir ‘nazargâh-ı ilahî' olduğunu işaret buyurur. Bu Hadis-i Şerif'ten anlaşılmaktadır ki, Cenab-ı Allah'ın insanla muamelesi kalbine göre cereyan etmektedir.
Allah-ü zü'l-Cemâl, kullarına her zaman sabrı şiar edinmelerini, dillerine hâkim olmalarını ve gayzlarını yutmalarını emretmenin yanında, “ Ben kalbi kırık olanların yanındayım ” buyurmak suretiyle, kullarının gönüllerini incitenlerin -bilmeyerek bile olsa- Zât-ı Ulûhiyeti karşılarına alacaklarına işaret buyurmuştur ki, gayet manidardır.
Geçen sohbet ederken konu açıldı. Birisine kalbi incinen bir arkadaşımın bizzat yaşadığı olayı anlatmak istiyorum. Aslında tam Sır Kapısı gibi...
Şu an evli olan bayan arkadaşım bu olayı yaşadığı doksanlı yıllarda bekardır ve Konya’nın küçük bir ilçesinde öğretmenlik yapmaktadır. İlçenin iki tane kuyumcusundan birisinin evinde kirada oturmaktadır.
Mart ayının kirası olan beş milyonu vermek için değişik günlerde üç defa kuyumcunun dükkanına gider. Her defasında dükkan kapalıdır.
Bir gün arkadaşım okuldan çıkmış eve gitmektedir. Yanında da okuldaki bir görevli memur ile aynı mahallede oturdukları için beraber yürümektedirler.
Tam bu sırada ev sahibi olan kuyumcu ile karşılaşırlar. Kuyumcu hemen kaç gündür neden kirayı ödemediğini sorup, ayıplar. Arkadaşım hemen, kaç kez geldiğini fakat dükkanın kapalı olduğunu söylese de, kuyumcu oralı olmaz.
Arkadaşım çok üzülmüştür. Zira okuldan arkadaşının yanında rencide olmuştur. Arkadaşım kıldığı namazlarda falan hiç beddua etmez ama günlerce üzüntüsü devam eder. Çünkü haketmemiştir.
Birkaç ay sonra okuldaki öğretmenler ve öğrencilerle birlikte 19 Mayıs gösterilerini izlemek için ilçenin stadyumuna gitmiştir.
O sırada bir öğrencisi yanına gelerek çekiliş bileti satmak ister. Ne için olduğunu sorunca öğrenci, ilçedeki esnaftan toplanan malzemeler çekilişle hediye veriliyor ve bilet paraları okula gelir oluyor, diye açıklamış.
Arkadaşım sadece okula yardım olsun diye bir bilet alır.
Evet bildiniz, çekilişte ona da ödül çıkmıştır. Hediye paketini öğrencisi getirir. Paketi açınca üzerindeki etiketi görür ve donakalır.
Durmuş Kuyumculuk yazıyordur ve kutunun içinde bir küçük altın vardır. Ev sahibi olan kuyumcudur. İşin şaşırtıcı yanı şu ki: o zamanlar küçük altın tam beş milyondur. Yorumu size bırakıyorum...
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hiçbir insanın kalbini incitmemelidir! Kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
Hadis-i şerif de Peygamberimiz SAV buyuruyor ki:
(Bir müslümanı incitmek, kalbini kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) [R.Nasıhin]
Hiç kimsenin kalbini incitmeyin.
Yunus Emre’miz diyor ki:
Tevazu ile gelsin, kimde erlik var ise.
Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise.
Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice
Boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise.
Gönül Çalab'ın tahtı, Çalab gönüle baktı
İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise.
Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil.
Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre,
Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil.
Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa,
Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil.
Yunus sözleri çatar, balını yağa katar,
Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil
....
Celal Çelik Ankara ( Konya-Ereğli )http://celal1973.blogspot.com.tr/2013/06/kalp-inciten-allah-uzer.html