Keşke tüm gençlerimiz böyle aşık olsa
Önceki yazılarda hergün Radyo7’de dinlediğimiz Talha Bora Öge nam-ı diğer Gölge’nin programından birkaç yazıda bahsetmiştik hatırlarsanız:
http://celal1973.blogspot.com/2013/11/hayatmn-donum-noktas.html
http://celal1973.blogspot.com/2014/02/hristiyan-arkadasm-beni-musluman-yapt.html
Bugün Radyo7’de dinlediğimiz, Talha Bora Öge’nin programınına telefonla bağlanan genç kız, hayatının dönüm noktasını anlattı, bu yazıda bundan bahsetmek istiyoruz.
Bu anlatılanı dinleyince keşke dedik, keşke böyle erkekler ve böyle kızlar çoğalsa, keşke tüm gençlerimiz böyle aşık olsa ...
Programa Giresun’dan bağlanan yirmidört yaşındaki genç kız şöyle dedi:
“Benim dönüm noktam on yıl önce 2004’teydi. Okulda bir oğlana fena aşık oldum. ...
Bu öyle aşk ki, ona hiç açılmadım, fakat ona benzemeye çalıştım. Seven, sevdiğinin sevdiklerini sever misali, o namaz kılıyor diye beş vakit namaza başladım.
Önceleri öylesine kılıyordum, sonra kıldıkça, Kuran okudukça imanım arttı, ki Kuran’ı da o okuyor diye öğrendim, sonra huşu ile namaz kılmaya başladım.
Talha abi duyduğuma göre o şimdi başka biriyle nişanlanmış. Önceden hep onunla evlenme hayalleri kuruyordum ama şimdi inanın hiç üzülmüyorum, o beni Rabbimle buluşturdu.”
Talha bey ona moral verdi: Sen hem ruhen, hem bedenen kendini muhafaza et. Allah seni sevmiş kardeşim. Allah’a, hep hayırlısı için dua et. Allah gönlüne göre, daha hayırlı ve salih bir eş nasip etsin kardeşim, diye dua etti.
Bunu dinleyince internette okuduğumuz eski bir hikayeyi hatırladık. Belki yüzyıllar önce yaşanmış bu hikayenin günümüzde de yaşanabileceğine şahit olduk. Hikaye şu:
Eski zamanlarda bir melikin oğlu bir gün çarşıda gezerken peçesi düşen bir kızın yüzünü görmüş..
Kız o kadar güzelmiş ki, aşık olmuş ve kızla evlenmek istemiş, o kızın babası da bir camide imamlık eden bir şeyh imiş. Şeyhin yanına gidip kızını istemiş.
Şeyh melikin oğluna, kızımı veririm ama 40 gün arkamda namaz kılarsan, Şartını koşmuş.
Melikin oğlu 40 gün kızın babasının arkasında namaz kılmış, ibadet etmiş her duasında kızı istemiş.
Kızın adı Visal'miş. Bana ViSaLi ((Allah-a Kavuşmak, Allah aşkı)) nasip et, beni ONA KAVUŞTUR diye dua edermiş, ama ViSaL'in anlamının Allah-a kavuşma olduğunu bilmezmiş.
41 gün geçmiş, Melikin oğlu kızı almaya gelmemiş. Artık kız dayanamayarak camiye oğlanın yanına gitmiş.
Sen benim için bu Kadar zaman burada kaldın.. Şimdi 40 gün geçti beni almaya gelmedin. O kadar da çok beni istemiştin. Şimdi ne oldu. diyor.
Melikin oğlu da bunun üzerine şu cevabı veriyor:
Ya ViSaL, enti sebebil ViSaL La tekuni, vela tekuni sebebi infisal.
( önceleri seni istiyordum, ama daha sonra sen sebep oldun, ben daha büyük aşka kavuştum)
Aşk en üstün duygudur. Aşk, bir sihirdir. Etrafında dolaşan renkli yıldızlardan oluşmuş, gözle değil ancak gönülle görülebilen bir sihirdir. Aşık olduğunda değişirsin. Asla yapmayacaklarını yapabilir, her zaman yaptıklarından vazgeçebilirsin.
Daha önce birçok kez anlatmıştık. Acizane bendenizin yaşadığı o mecazi aşk da, ilahi aşka dönüşmüştü. Hayatımı Anlattığım Kitabım’da şunları anlatmıştık:
Onu ilk gördüğüm o an, hedefe kilitlenen bombalar gibi gözlerimi ondan ayıramadım. O bana baktığı anda ise elektriği gözlerimi çarptı ve başımı öne eğdim. O güzel gözler beni attı bu derin sevdaya. Onunla türk filmlerindeki gibi bir bahaneyle konuştum ve tanıştık. İlahi aşkın filizi gönlüme ekildi ve artık bundan sonra kiminle konuşsam hep ondan bahsederdim. Her an onu düşünürdüm.
Onu görmek için hayaller kurarak yaz tatilini beklerdim. Farklı şehirlerde olmamız bu aşkı daha da güçlendirdi. Aşk özlemektir. Televizyonda bir türk aşk filmi izlesem ağlardım. Onu düşünürken iki gün yemek yemesem açlık hissetmezdim. Hep arabesk aşk şarkıları dinlerdim. Dünyayı toz pembe ve güzel görürdüm. Onun sevdiği şeyleri ben de severdim.
Aşk fedakarlıkmış. O seviyor diye kırk derece sıcak bir yaz günü üç km yürüyüp kasabadan köye çikolata getirmiştim. Hatta erimesin diye çok uğraşmıştım. Ve kestirmeden tarlalardan hızlıca köye yürümüştüm. Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi: “Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk”
Ben aşık olduğum kızı hiç ölmeyecek, hastalanmayacak, güzelliği hiç solmayacak, beni hep sevip kollayacak sanmışım. Aslında ben o insanda bu özellikleri hayal etmişim. Zamanla anladım ki, ben Baki olan bütün güzelliklerin gerçek sahibi Rabbime aşık olmalıydım.
Bu hastalık beni kendime getirdi. Yaşadığım o beşeri aşk, zamanla şimdi ilahi aşka dönüştü. Hakiki aşk, ilahi aşkmış. Şimdi ise artık her konuştuğum kişiyle sözü İslam'a ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'e getiriyorum. Hep Allah'ı ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'i düşünüyorum.
Seven sevdiğine itaat eder. Allah sevmiyor diye haramlardan kaçıyorum. Yani sevdiğimi üzmemek için... Önceden de sevdiğim kız istemediği için bazı şeyleri yapmıyordum.
Allah’ı seviyorum diyen ispat etmelidir. Allah’a itaat, Allah’ı sevmenin neticesidir. Allah’ı razı etmek için namaz kılıyorum. Allah’ın mektubu Kur’an-ı Kerim’i okuyorum ve üzerinde düşüncelere dalıyorum...
Efendim sevmek duygusunu içimize Allah yerleştirmiştir. Sevmemek mümkün değildir. Mutlaka bir şeyleri seveceğiz. Sevmek duygusuyla Allah'ı seveceğiz. Allah'ın sevdiklerini ve Allah'ı sevenleri seveceğiz. Kadir, Leyla’nın aşkıyla çöllere düşmüştü. Bu aşkı onu gerçek aşka götürüp Mecnun etmişti. Mecnun çöllerde ağlayıp gezerken sonunda sevgilerin sahibi Mevla’yı bulmuştu.
Anlatılır: Yıllar sonra Leyla Mecnun’a gelir. Mecnun sorar : “Sen kimsin?“ ; “Tanımadın mı, Ben Leyla” der. Mecnun son sözü söyler : “Sen Leylaysan o zaman bendeki Leyla kim?”
Bir de şu mesele bana çok zor geliyor. Ferhat Şirin’e olan aşkından dağı delmiş olamaz. Ferhat yıllarca aşkla dağı delerek Yeşilırmak’ı Amasya’ya akıtmış. Evet bu iş aşkla yapılır ama ilahi aşkla. Ferhat bence halkını suya kavuşturmak için Rıza-yı ilahi için yaptı. Şirine olan aşkı işin bahanesiydi.
Benim yaşadığım mecazi aşk ise, hakiki aşk merdiveninin ilk basamağıymış. Bu çok uzun bir merdiven. Ben ilk basamağı geçmiş ve şu an ikinci basamaktayımdır inşallah...
Liseli, üniversiteli kız olsun, erkek olsun tüm gençlerimize acizane deriz ki:
Karşı cinsi görüp beğendiğinizde içinizde oluşan duygu aşk değildir. O, nefsani bir geçici istektir. Geçicidir çünkü daha güzel/yakışıklı birini görünce hemen unuturuz.
Bu alışverişteki çocuğun durumuna benzer. Önce dondurma alın der, birkaç dükkan geçince şekeri görür, onu ister...
ALLAH TÜM GENÇLERİMİZE, BEDENEN, RUHEN İFFETLİ KALMAYI NASİP ETSİN.
KENDİLERİNE SADECE KISACIK BU DÜNYADA DEĞİL, SONSUZA KADAR HAYAT ARKADAŞI OLACAK SALİH/A EŞLERLE KARŞILAŞTIRSIN.
Celalcelik@gmail.com Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/
Önceki yazılarda hergün Radyo7’de dinlediğimiz Talha Bora Öge nam-ı diğer Gölge’nin programından birkaç yazıda bahsetmiştik hatırlarsanız:
http://celal1973.blogspot.com/2013/11/hayatmn-donum-noktas.html
http://celal1973.blogspot.com/2014/02/hristiyan-arkadasm-beni-musluman-yapt.html
Bugün Radyo7’de dinlediğimiz, Talha Bora Öge’nin programınına telefonla bağlanan genç kız, hayatının dönüm noktasını anlattı, bu yazıda bundan bahsetmek istiyoruz.
Bu anlatılanı dinleyince keşke dedik, keşke böyle erkekler ve böyle kızlar çoğalsa, keşke tüm gençlerimiz böyle aşık olsa ...
Programa Giresun’dan bağlanan yirmidört yaşındaki genç kız şöyle dedi:
“Benim dönüm noktam on yıl önce 2004’teydi. Okulda bir oğlana fena aşık oldum. ...
Bu öyle aşk ki, ona hiç açılmadım, fakat ona benzemeye çalıştım. Seven, sevdiğinin sevdiklerini sever misali, o namaz kılıyor diye beş vakit namaza başladım.
Önceleri öylesine kılıyordum, sonra kıldıkça, Kuran okudukça imanım arttı, ki Kuran’ı da o okuyor diye öğrendim, sonra huşu ile namaz kılmaya başladım.
Talha abi duyduğuma göre o şimdi başka biriyle nişanlanmış. Önceden hep onunla evlenme hayalleri kuruyordum ama şimdi inanın hiç üzülmüyorum, o beni Rabbimle buluşturdu.”
Talha bey ona moral verdi: Sen hem ruhen, hem bedenen kendini muhafaza et. Allah seni sevmiş kardeşim. Allah’a, hep hayırlısı için dua et. Allah gönlüne göre, daha hayırlı ve salih bir eş nasip etsin kardeşim, diye dua etti.
Bunu dinleyince internette okuduğumuz eski bir hikayeyi hatırladık. Belki yüzyıllar önce yaşanmış bu hikayenin günümüzde de yaşanabileceğine şahit olduk. Hikaye şu:
Eski zamanlarda bir melikin oğlu bir gün çarşıda gezerken peçesi düşen bir kızın yüzünü görmüş..
Kız o kadar güzelmiş ki, aşık olmuş ve kızla evlenmek istemiş, o kızın babası da bir camide imamlık eden bir şeyh imiş. Şeyhin yanına gidip kızını istemiş.
Şeyh melikin oğluna, kızımı veririm ama 40 gün arkamda namaz kılarsan, Şartını koşmuş.
Melikin oğlu 40 gün kızın babasının arkasında namaz kılmış, ibadet etmiş her duasında kızı istemiş.
Kızın adı Visal'miş. Bana ViSaLi ((Allah-a Kavuşmak, Allah aşkı)) nasip et, beni ONA KAVUŞTUR diye dua edermiş, ama ViSaL'in anlamının Allah-a kavuşma olduğunu bilmezmiş.
41 gün geçmiş, Melikin oğlu kızı almaya gelmemiş. Artık kız dayanamayarak camiye oğlanın yanına gitmiş.
Sen benim için bu Kadar zaman burada kaldın.. Şimdi 40 gün geçti beni almaya gelmedin. O kadar da çok beni istemiştin. Şimdi ne oldu. diyor.
Melikin oğlu da bunun üzerine şu cevabı veriyor:
Ya ViSaL, enti sebebil ViSaL La tekuni, vela tekuni sebebi infisal.
( önceleri seni istiyordum, ama daha sonra sen sebep oldun, ben daha büyük aşka kavuştum)
Aşk en üstün duygudur. Aşk, bir sihirdir. Etrafında dolaşan renkli yıldızlardan oluşmuş, gözle değil ancak gönülle görülebilen bir sihirdir. Aşık olduğunda değişirsin. Asla yapmayacaklarını yapabilir, her zaman yaptıklarından vazgeçebilirsin.
Daha önce birçok kez anlatmıştık. Acizane bendenizin yaşadığı o mecazi aşk da, ilahi aşka dönüşmüştü. Hayatımı Anlattığım Kitabım’da şunları anlatmıştık:
Onu ilk gördüğüm o an, hedefe kilitlenen bombalar gibi gözlerimi ondan ayıramadım. O bana baktığı anda ise elektriği gözlerimi çarptı ve başımı öne eğdim. O güzel gözler beni attı bu derin sevdaya. Onunla türk filmlerindeki gibi bir bahaneyle konuştum ve tanıştık. İlahi aşkın filizi gönlüme ekildi ve artık bundan sonra kiminle konuşsam hep ondan bahsederdim. Her an onu düşünürdüm.
Onu görmek için hayaller kurarak yaz tatilini beklerdim. Farklı şehirlerde olmamız bu aşkı daha da güçlendirdi. Aşk özlemektir. Televizyonda bir türk aşk filmi izlesem ağlardım. Onu düşünürken iki gün yemek yemesem açlık hissetmezdim. Hep arabesk aşk şarkıları dinlerdim. Dünyayı toz pembe ve güzel görürdüm. Onun sevdiği şeyleri ben de severdim.
Aşk fedakarlıkmış. O seviyor diye kırk derece sıcak bir yaz günü üç km yürüyüp kasabadan köye çikolata getirmiştim. Hatta erimesin diye çok uğraşmıştım. Ve kestirmeden tarlalardan hızlıca köye yürümüştüm. Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi: “Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk”
Ben aşık olduğum kızı hiç ölmeyecek, hastalanmayacak, güzelliği hiç solmayacak, beni hep sevip kollayacak sanmışım. Aslında ben o insanda bu özellikleri hayal etmişim. Zamanla anladım ki, ben Baki olan bütün güzelliklerin gerçek sahibi Rabbime aşık olmalıydım.
Bu hastalık beni kendime getirdi. Yaşadığım o beşeri aşk, zamanla şimdi ilahi aşka dönüştü. Hakiki aşk, ilahi aşkmış. Şimdi ise artık her konuştuğum kişiyle sözü İslam'a ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'e getiriyorum. Hep Allah'ı ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'i düşünüyorum.
Seven sevdiğine itaat eder. Allah sevmiyor diye haramlardan kaçıyorum. Yani sevdiğimi üzmemek için... Önceden de sevdiğim kız istemediği için bazı şeyleri yapmıyordum.
Allah’ı seviyorum diyen ispat etmelidir. Allah’a itaat, Allah’ı sevmenin neticesidir. Allah’ı razı etmek için namaz kılıyorum. Allah’ın mektubu Kur’an-ı Kerim’i okuyorum ve üzerinde düşüncelere dalıyorum...
Efendim sevmek duygusunu içimize Allah yerleştirmiştir. Sevmemek mümkün değildir. Mutlaka bir şeyleri seveceğiz. Sevmek duygusuyla Allah'ı seveceğiz. Allah'ın sevdiklerini ve Allah'ı sevenleri seveceğiz. Kadir, Leyla’nın aşkıyla çöllere düşmüştü. Bu aşkı onu gerçek aşka götürüp Mecnun etmişti. Mecnun çöllerde ağlayıp gezerken sonunda sevgilerin sahibi Mevla’yı bulmuştu.
Anlatılır: Yıllar sonra Leyla Mecnun’a gelir. Mecnun sorar : “Sen kimsin?“ ; “Tanımadın mı, Ben Leyla” der. Mecnun son sözü söyler : “Sen Leylaysan o zaman bendeki Leyla kim?”
Bir de şu mesele bana çok zor geliyor. Ferhat Şirin’e olan aşkından dağı delmiş olamaz. Ferhat yıllarca aşkla dağı delerek Yeşilırmak’ı Amasya’ya akıtmış. Evet bu iş aşkla yapılır ama ilahi aşkla. Ferhat bence halkını suya kavuşturmak için Rıza-yı ilahi için yaptı. Şirine olan aşkı işin bahanesiydi.
Benim yaşadığım mecazi aşk ise, hakiki aşk merdiveninin ilk basamağıymış. Bu çok uzun bir merdiven. Ben ilk basamağı geçmiş ve şu an ikinci basamaktayımdır inşallah...
Liseli, üniversiteli kız olsun, erkek olsun tüm gençlerimize acizane deriz ki:
Karşı cinsi görüp beğendiğinizde içinizde oluşan duygu aşk değildir. O, nefsani bir geçici istektir. Geçicidir çünkü daha güzel/yakışıklı birini görünce hemen unuturuz.
Bu alışverişteki çocuğun durumuna benzer. Önce dondurma alın der, birkaç dükkan geçince şekeri görür, onu ister...
ALLAH TÜM GENÇLERİMİZE, BEDENEN, RUHEN İFFETLİ KALMAYI NASİP ETSİN.
KENDİLERİNE SADECE KISACIK BU DÜNYADA DEĞİL, SONSUZA KADAR HAYAT ARKADAŞI OLACAK SALİH/A EŞLERLE KARŞILAŞTIRSIN.
Celalcelik@gmail.com Ankara ( Konya-Ereğli )
http://celal1973.blogspot.com/