Kurban Bayramı
Bu dünyayı ve kainatı yaratan Yüce Allah, bazen kendisine yönelen samimi kullarını dost edinir ve bu dostlarının samimiyetini görmek için onları bela, musibetlerle sınar.
Hz İbrahim AS peygamberi, Allah kendine dost edinmiştir. O’nun AS lakabı Halilullah’tır. O devrin hükümdarı yani nemrut, Hz. İbrahim'i, halkı Allah'a ibadete çağırdığı için (çünkü nemrutun işine gelmiyordu), yakalattı.
O’nu şehrin meydanında odunlarla tutuşturulmuş dağlar gibi yükselen ateşin içine, diri diri mancınıkla fırlattırdı.
Hz. İbrahim AS. Allah'a güvendi. Dostum beni korur, dedi. Ve ateş onu yakmadı... Çünkü, Allah ateşe “Yakma” emrini vermişti.
“’Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol’ dedik“ (Enbiya suresi, 69. ayet)
İbrahim Peygamber’in çocuğu da olmuyordu. Allah'a günlerce, gecelerce dua edip yalvardı. Ve sonunda duası kabul olmuş ve İsmail doğmuştu.
***
Hz. İbrahim Mekke'deydi. Rüyasında bir ses: "Ey İbrahim! Allah, oğlun İsmail'i kurban etmeni emrediyor." diyordu. Bu rüya Allah'tan mı, yoksa şeytandan mı bilemedi. Zilhicce ayının sekizinci günüydü.
Ertesi gün, aynı vakitte aynı rüyayı görünce, rüyanın Allah'tan olduğunu anladı. Bu bir dostluk imtihanıydı. Allahu Teâlâ'nın dostluğuyla şereflenen Hz. İbrahim'den en sevgili varlığını kurban etmesi isteniyordu.
En sevgilinin adı İsmail olduğu için, kurban İsmail'in adıydı.
Zilhicce'nin onuncu günüydü. Hz. İbrahim o sabah İsmail'e, ip ve bıçak almasını, oduna gideceklerini söyledi. İsmail hiç şüphelenmedi.
Mina mevkiine gelince Hz. İbrahim rüyayı yavaş yavaş oğluna anlatmaya başladı. Hayatı veren ve alan Allah değil miydi? Allahu Teâlâ şimdi ondan emanet ettiği hayatı geri istiyordu.
Bu çok şerefli bir alışverişti. İsmail, babasına teslimiyet ve tevekkülle şu cevabı verdi:
"Ey babacığım! Ne ile emrolunduysan onu yap. Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin. "(Saffât suresi: 102. ayet)
Hz. İbrahim uzun yıllar sahip olamadığı ve yıllar yılı yaptığı duaların kabulü olarak kendisine verilen oğlunu Rabbine takdim ediyordu. İsmail'in son sözleri şu oldu:
"Babacığım ellerimi, ayaklarımı bağla ki fazla çırpınmayayım. Elbiseni topla ki, kan sıçrayıp kirletmesin. Annem görür ve üzülür.
Bıçağı şiddetle çal ki ölüm kolay olsun. Beni yüzümün üzerine yatır, yüzüme bakarsan bana acırsın. Ayrıca ben de bıçağı görmeyeyim, korkuveririm. Annemin yanına vardığında selâmımı söyle” (Kurtubi, 15-104)
Hz İbrahim oğlunu sağ tarafına yatırdı, gözlerini bağladı. Bıçağı oğlunun boynuna olanca gücüyle sürerken "Bismillah" dedi, fakat bıçak kesmedi.
Bıçağa baktı, keskindi. İkinci, üçüncü defa denedi, bıçak yine kesmedi. Hz İbrahim, yıllar evvel kendisini ateşin yakmadığını hatırladı.
Demek ki bu defa da Cenab-ı Hak, bıçağa "Kesme!" emrini vermişti, kesmiyordu.
Bir ses duydu. "Allahu Ekber! Allahu Ekber!" diyordu. Başını kaldırdı: Cibril-i Emin (Cebrail) yanında semiz bir koç olduğu halde inmekteydi.
Hamd ve şükür duyguları içinde "La ilahe illallahu vallahu ekber" dedi. Durumu fark eden Hz. İsmail, Cenab-ı Hakk'a minnet ve şükranlarını dile getirerek "Allahu Ekber ve lillahil hamd" dedi. " (Kaynak:internet)
***
Kurban, kelime manası olarak, yaklaşmak yani Allah'a yakınlaşmak demektir. Kurban sadece Allah'ın rızasını umarak kesilir.
Farkındasınız herhalde değil mi? Yüce Allah, bir kurban edilen koç karşılığında Hz. İsmail’in hayatını bağışlamıştır.
Kestiğimiz kurbanlar, bize, çocuklarımıza ve yakınlarımıza gelecek bela, kaza ve musibetleri de bir yıl boyunca önler.
Kurban bayramınızı şimdiden tebrik eder,
Sevdiklerinizle beraber, sağlık ve afiyet içinde, nice bayramlar geçirmenizi Cenab-ı Hakk'tan niyaz ederim...
Celal Çelik Ankara ( Konya-Ereğli )
Bu dünyayı ve kainatı yaratan Yüce Allah, bazen kendisine yönelen samimi kullarını dost edinir ve bu dostlarının samimiyetini görmek için onları bela, musibetlerle sınar.
Hz İbrahim AS peygamberi, Allah kendine dost edinmiştir. O’nun AS lakabı Halilullah’tır. O devrin hükümdarı yani nemrut, Hz. İbrahim'i, halkı Allah'a ibadete çağırdığı için (çünkü nemrutun işine gelmiyordu), yakalattı.
O’nu şehrin meydanında odunlarla tutuşturulmuş dağlar gibi yükselen ateşin içine, diri diri mancınıkla fırlattırdı.
Hz. İbrahim AS. Allah'a güvendi. Dostum beni korur, dedi. Ve ateş onu yakmadı... Çünkü, Allah ateşe “Yakma” emrini vermişti.
“’Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol’ dedik“ (Enbiya suresi, 69. ayet)
İbrahim Peygamber’in çocuğu da olmuyordu. Allah'a günlerce, gecelerce dua edip yalvardı. Ve sonunda duası kabul olmuş ve İsmail doğmuştu.
***
Hz. İbrahim Mekke'deydi. Rüyasında bir ses: "Ey İbrahim! Allah, oğlun İsmail'i kurban etmeni emrediyor." diyordu. Bu rüya Allah'tan mı, yoksa şeytandan mı bilemedi. Zilhicce ayının sekizinci günüydü.
Ertesi gün, aynı vakitte aynı rüyayı görünce, rüyanın Allah'tan olduğunu anladı. Bu bir dostluk imtihanıydı. Allahu Teâlâ'nın dostluğuyla şereflenen Hz. İbrahim'den en sevgili varlığını kurban etmesi isteniyordu.
En sevgilinin adı İsmail olduğu için, kurban İsmail'in adıydı.
Zilhicce'nin onuncu günüydü. Hz. İbrahim o sabah İsmail'e, ip ve bıçak almasını, oduna gideceklerini söyledi. İsmail hiç şüphelenmedi.
Mina mevkiine gelince Hz. İbrahim rüyayı yavaş yavaş oğluna anlatmaya başladı. Hayatı veren ve alan Allah değil miydi? Allahu Teâlâ şimdi ondan emanet ettiği hayatı geri istiyordu.
Bu çok şerefli bir alışverişti. İsmail, babasına teslimiyet ve tevekkülle şu cevabı verdi:
"Ey babacığım! Ne ile emrolunduysan onu yap. Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin. "(Saffât suresi: 102. ayet)
Hz. İbrahim uzun yıllar sahip olamadığı ve yıllar yılı yaptığı duaların kabulü olarak kendisine verilen oğlunu Rabbine takdim ediyordu. İsmail'in son sözleri şu oldu:
"Babacığım ellerimi, ayaklarımı bağla ki fazla çırpınmayayım. Elbiseni topla ki, kan sıçrayıp kirletmesin. Annem görür ve üzülür.
Bıçağı şiddetle çal ki ölüm kolay olsun. Beni yüzümün üzerine yatır, yüzüme bakarsan bana acırsın. Ayrıca ben de bıçağı görmeyeyim, korkuveririm. Annemin yanına vardığında selâmımı söyle” (Kurtubi, 15-104)
Hz İbrahim oğlunu sağ tarafına yatırdı, gözlerini bağladı. Bıçağı oğlunun boynuna olanca gücüyle sürerken "Bismillah" dedi, fakat bıçak kesmedi.
Bıçağa baktı, keskindi. İkinci, üçüncü defa denedi, bıçak yine kesmedi. Hz İbrahim, yıllar evvel kendisini ateşin yakmadığını hatırladı.
Demek ki bu defa da Cenab-ı Hak, bıçağa "Kesme!" emrini vermişti, kesmiyordu.
Bir ses duydu. "Allahu Ekber! Allahu Ekber!" diyordu. Başını kaldırdı: Cibril-i Emin (Cebrail) yanında semiz bir koç olduğu halde inmekteydi.
Hamd ve şükür duyguları içinde "La ilahe illallahu vallahu ekber" dedi. Durumu fark eden Hz. İsmail, Cenab-ı Hakk'a minnet ve şükranlarını dile getirerek "Allahu Ekber ve lillahil hamd" dedi. " (Kaynak:internet)
***
Kurban, kelime manası olarak, yaklaşmak yani Allah'a yakınlaşmak demektir. Kurban sadece Allah'ın rızasını umarak kesilir.
Farkındasınız herhalde değil mi? Yüce Allah, bir kurban edilen koç karşılığında Hz. İsmail’in hayatını bağışlamıştır.
Kestiğimiz kurbanlar, bize, çocuklarımıza ve yakınlarımıza gelecek bela, kaza ve musibetleri de bir yıl boyunca önler.
Kurban bayramınızı şimdiden tebrik eder,
Sevdiklerinizle beraber, sağlık ve afiyet içinde, nice bayramlar geçirmenizi Cenab-ı Hakk'tan niyaz ederim...
Celal Çelik Ankara ( Konya-Ereğli )