Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Mesnevi Okumaları - 10

celal1973

Yeni Üye
Üyelik
18 Eyl 2008
Konular
462
Mesajlar
13
Reaksiyonlar
0
1Mesnevi Okumaları - 10

Hz. Mevlana Mesnevi’de yüzlerce hikaye anlatır. Hikayeleri anlatırken konudan konuya geçerek etkili mesajlar verir. Ama sonunda hikayeye döner ve tamamlar.

BEDEVİ ADAM VE KARISI HİKAYESİNDEN

Çok yoksul çölde yaşayan bir Bedevi (çölde yaşayan Arap köylüsü) ile karısı vardır. Karısı sürekli yoksulluktan şikayet etmekte ve adeta kocasının başının etini yemektedir.

Uzun tartışmalar sonunda karısı kanaat etmeye razı olur ve eşi ile barışır. Hanımı adamı Bağdat’taki çok zengin ve cömert halifeye ihtiyaçlarını istemek için, bir testi yağmur suyu hediyesiyle gönderir.

Şefik Can dedemiz dipnotunda özetlemiş, diyor ki:

Mesnevî'nin I. cildinde 2252. beyt ile başlayıp, 2869. beyt ile sona eren bu uzun hikâyede, görüldüğü gibi, yeri geldikçe de Hz. Mevlâna çeşitli konulara değinmiştir.

Sarihler bu hikâyeyi kendi anlayışlarına, sezişlerine göre yorumlamışlardır. Dinleyenler, okuyanlar yanlış anlamasınlar diye Hz. Mevlâna da bu hikâyeyi, ve hikâyede geçen kişilerin neyi gösterdiğini açıklamıştır.

Şimdi o beyitlerin tercemelerini aynen arz ederek okuyucularımın hikâyeyi doğru anlamalarına yardımcı olmak istiyorum: Mevlâna Hazretleri buyuruyor ki:

"- Aslında, bedevî ile karısının hikâyesi, bir masaldan ibarettir. Bu hikâyedeki bedeviyi aklın, karısını da nefsin sembolü olarak bil.

- Gerçekten de nefis ile akıldan ibaret olan bu kadınla kocası, iyiyi kötüyü ayırd etmek için çok gereklidir.

- Bunlardan her ikisi de şu topraktan yaratılmış beden evinde otururlar, gece gündüz birbirleri ile savaşır dururlar.

- Kadın durmadan, beden evinin ihtiyaçlarını diler, durur. Yâni şeref ister, mevki ister, giyecek ister, ekmek ister, sofra ister.

- Nefis de kadın gibi, her ihtiyaca çare bulmak için, bazen tevazu gösterir, yüzünü toprağa sürer, bazen de büyüklük taslar, yücelik arar.

- Aklın ise bedene ait düşüncelerden haberi bile yoktur. Onun gönlünde ancak Allah sevgisi vardır, o sevgiyi kaybetmenin üzüntüsü, korkusu vardır."
Mesnevi, c. I, 26172622. "

- Bedevînin hikâyesinde geçen su testisi, bizim bilgilerimizdir. Halife ise, Allah bilgisinin Dicle nehridir.

- Biz testilerimizi boş olarak değil de, dolu olarak Dicle'ye götürüyoruz. Böyle yaptığımız için kendimizi eşek bilmezsek, gerçekten de eşeklik, ahmaklık etmiş oluruz.

- Dicle nehrine bir testi yağmur suyu götüren bedevî, bu işte ma'zurdu. Çünkü o Dicle'yi bilmiyordu. Çölde, Dicle'den çok uzaklarda yaşıyordu.

- Bizim gibi onun da Dicle'den haberi olsaydı, o testiyi çöllerde taşıyıp durur mu idi?

- Dicleyi bilseydi, belki de, o testiyi taşa çarpar kırardı." Mesnevi , c. I, 2848-2852

GÖZÜNÜ HARAMDAN KORU

Hz. Mevlana, Bedevi’nin götürdüğü küpün içindeki kirli yağmur suyu hediyesini, Halife’nin kabul ettiğini ve karşılıksız bırakmayarak o testiyi altınla doldurttuğunu anlatır.

Hz Mevlana, hikayenin devamında şu enfes beyitleri ile çarpıcı mesajını verir, defalarca okuduk:

“Ey hakkı arayan kişi, sen vakit geçirmeden duygu musluklarını kapa, ve testiyi aşk küpünün suyu ile doldur. Cenabı Hak; "Nefsin isteklerine karşı gözlerinizi kapayın." diye buyurdu.”

(Bu beyitte Nur Sûresinin şu mealdeki 30. âyetine işaret var: "Habibim, müminlere söyle ki, haram olan şeylere karşı gözlerini kapasınlar.)

“Çünkü insanların çoğu, his musluklarını kapamadıkları için, beden testileri acı ve tuzlu olan, günah suları ile dolmuştur da hastalanmışlar, yarı kör olmuşlar, gerçeği görememişlerdir.”

“Ey yeri, yurdu tuzlu su çeşmesinin başı olan kişi, sen Ceyhun'u, Şatt'ı, Fırat'ı ne bilirsin? Ey bu fânî dünyadan ve onun zevklerinden kurtulamayan zavallı, sen yokluğu, mânâ sarhoşluğunu, rûh neşesini ne bilirsin.”

Hayatımızı anlattığımızda naçiz kitabımızda bu konuda şöyle yazmıştık:

Kuran-ı Kerim'i yedi ayda bitirdim. Evet Türkçe mealini.. Akşamları işten gelince 10-15 ayet okuyordum ama defalarca okuyup, konu üzerinde düşüncelere dalıyordum.

Ve hayatımda tatbik etmeye başladım.

Mesela, “Mü’min erkekler ve kadınlar gözlerini haramdan korurlar” (Nur suresi 30. 31. ayetler)

Bu ayeti okuyunca sokakta veya televizyonda olsun, çıplaklık içeren hiç bir şeye bakmama, yönümü çevirme, televizyonda kanal çevirme kararı aldım.

O zamanlar aksiyon filmleri izlemeyi seviyordum. Genelde bütün filmlerde bir müstehcen sahne oluyordu. Mesela birileriyle birlikte aynı filme bakarken kanalı değiştirmiyordum.

Ama gözlerimi kapatıyordum. Ve o sahneye bakmadığım için filmin konusunda kaçırdığım bir nokta olmuyordu. Şimdilerde 2003 öncesi hayatım için “Cahiliye dönemim” diyorum.

Şimdi bilgisayardan arapça Kur’an okumayı da öğrendim. Ama o zamanlar manasını çok merak ediyordum acaba Allah Kur’an’da ne anlatmış diye…

Belki, siz de benim gibi merak ediyorsunuz, ama nefis ve şeytan türlü bahaneler fısıldıyor, bir türlü bu vesveseleri aşıp Kuran Meali kitabını açmadınız.

İnşallah benim dönüm noktam “Türkçe Kuran Meali” ni düşünerek ve uygulayarak okumanıza vesile olur.

Her büyük marketin kitap reyonunda Kuran Meali vardır.

Evet elhamdülillah Allah harama gözlerimi kapadığım için imanımızı ve aşkımızı artırdı.

Peygamber Efendimiz SAV buyumuşlarki:

“Harama bakış, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim ALLAH Teâlâ’dan korktuğu için onu terkederse, ALLAH Teâlâ, bu hareketine karşılık ona bir iman verir ki, o kimse, imanın tadını ta kalbinin derinlikliklerinde hisseder.”


***

Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak.
Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.


Celalin Penceresinden
 
Üst Alt