Mesnevi Okumaları – 45 – Aşk Bir Davaya Benzer
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi yine sözü çok uzatmadan 45. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:
ABDAL KİMDİR?
Mademki arslan değilsin, ileri doğru adım atma.
® Mademki arslan değilsin, aklını başına al, ayağını ileri atma, çünkü ecel kurttur. Senin canın ise dişi bir koyun gibidir.
® Eğer sen, ilâhî vasıfları kazanmış abdal bir kişi isen ve senin koyunun arslan oldu ise, yâni nefsânî arzularını yenerek ruhunu arındırdı isen, emin olarak gel; ölümün başını eğmiş, sana yenilmiş, alt olmuştur.
® Abdal kimdir? Varlığı değişmiş, Allah'ın lûtfu ile onun şarabı sirke olmuş kişidir.432
Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:
432 Abdal denilen ermişler Allah'ın çok sevdiği velîlerdir. Kötü ahlâkları, iyi ahlâkla değiştirdikleri için onlara "abdal" denilmiştir.
© Fakat sen dünya sarhoşusun, kendini arslan olacak bir yiğit sanıyorsun. Hattâ "arslanım" zannına düşmüşsün; aklını başına al da ileri atılma.
® Ben cefâya uğrayıp, kemâle ereceği ve safa bulacağı zaman kaçan, sonra da manevî safa, huzur dileyen kişiye şaşarım.433
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
433 Çünkü sevgilinin cefâsı, kalpteki günah pasını siler, temizler. Cefâdan, belâdan şikâyet etmek ise, o pasın kalmasını, belki artmasını istemektir.
"Yârin cefâsı, cümle safadır, cefâ değil. Yâri 'cefâ kılar' diyen, ehl-i vefa değil."
AŞK BİR DAVAYA BENZER
® Aşk bir. dâvaya benzer, cefâ çekmek da tanıktır. Tanığı olmayan, dâva kaybedilir.
® Kadı senden tanık isterse, sakın ona incinme; cefâyı, kederi, ızdırabı güler yüzle karşıla. Onları bağrına bas da, hakikat definesini elde et.434
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
434 Define tılsımlı bir yılan tarafından korunduğu için, Mevlâna; "Yılan gibi olan cevr ve cefâya katlanın ki, yâra kavuşasınız." demek istiyor.
® Ey oğul, senin başına gelen cefâlar, belâlar sana değildir; sende bulunan kötü huylaradır. Sende bulunan kötülük sıfatının gidebilmesi içindir.
® Anan sana kızınca; "Allah canını alsın." der. Fakat onun istediği, senin değil de, sendeki kötü huyun ölümüdür.
® Edep ve terbiyeden kaçan kimseler, mertliğin de, mertlerin de, şereflerini, onurlarını çiğnemişlerdir.
© Güzelce dövülmüş, ve elenmiş az miktardaki tatlı badem; acı badem içine giren, acı bademlerin içine karışan çok miktardaki bademden daha hoştur.
® Bademin acısı ve tatlısı görünüşte bîrdir, ayırdedilemez. Kusur şunda ki, onların şekilleri, görünüşleri bir ama, gönülleri bir değil; birisi acı, birisi tatlı.
ALLAH’A İNANMAYANLARLA YOLDAŞLIK ETME !
® Allah'a inanmayan kişinin gönlünde korku vardır. Çünkü O, öbür dünyanın, yâni âhiretin hâlinden şüphe eder, zanla, şüphe ile yaşar durur.
® Onun da bir yolu vardır. Orada koşar durur. Fakat o yol bir hakîkat menzile varamaz. Gönlü kör olan kişi adımı korka korka atar.
® Yolcu gideceği yolu bilmezse, nasıl yol alabilir? Korku ile, dertlerle ve gönül almalarla dolu olarak gider.
® Birisi; "Hey yolcu! Dikkat et, bu tarafa yol yoktur." derse, korkusundan hemen orada durur.
® Fakat gönlü ile hakikati duyan ve yolu bilen kişinin kulağına hiç böyle hay huylar girer mi?
® O hâlde, ey sâlik, sen böyle deve yürekli, yâni korkak insanlarla yoldaşlık etme! Çünkü darlık ve korku vaktinde onlar işe yaramazlar.
DÜŞÜNCELER
Çocukluğumuzdan beri duyarız; Burası imtihan dünyası. Dünyada imtihan oluyoruz. Peki neyin imtihanıdır bu?
Cenab-ı Allah kainatı yaratmadan önce ruhlar âlemini yaratmıştır. Ruhlar aleminde dünyadaki geçmiş, şu an yaşayan ve gelecek olan milyarlarca insanın ruhunu, velhasıl ruhların hepsini bir anda yaratmıştır.
İşte o zaman Cenab-ı Allah bütün ruhlara hitaben: ‘Elestü bi-Rabbiküm’ (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) buyurunca; Bütün ruhlar ‘Kâlû: Belâ’ (Evet, Sen bizim Rabbimizsin) dediler.
Ve hepsi de birbirine şahit tutuldu. (Araf suresi, 172. ayet)
Allahu Teala, bütün ruhlara beden elbisesi giydirip bu dünyaya imtihana gönderdi.
Cenab-ı Allah, Madem ki Rabbim sensin, dedin; görelim gerçekten seviyormusun; seni birtakım sıkıntı, bela, hastalıklarla imtihan edeceğim. Bakalım sabredip şükredecek misin? Şu bir gerçek ki; söz ile ifade edilen sevgiden, hâl ile ortaya koyulan sevgi, saygı elbet çok daha derin ve gerçektir.
Allah’a aşkla söylediğimiz o seni seviyorum sözünü ispat etmek için dünyadayız. La ilahe illallah sözünü yaşarsak ispat etmiş oluruz. Allah’tan başka ilah yok, sözünü…
Bu sözü yaşamak, Muhammeden Resulullah demekle yani La ilahe illallah’ı yaşayarak gösteren Peygamber Efendimizin SAV yaşamını hayatımıza rehber almakla gerçekleşir. Daha dünya kurulmadan bize dava açıldı. Allah'a olan aşkını ispat et diye. Mahşerdeki büyük mahkemede, Allah'a olan aşkımızın şahitleri, çektiğimiz hastalıklar, dertler, sıkıntılar, üzüntüler, ve sabrettiğimiz ibadetler, haramlar, günahlar olacaktır.
Rabbimiz bazı inatçı inanmayanlara hiç hastalık, dert, ızdırap, sıkıntı vermiyor. Ki, Allah’ı hatırlamasınlar. Firavunun ömrü boyunca başı bile ağrımamış.
Başımıza gelen her musibet Allah’tan bize gelen ilahi mesajlardır. Eğer ki bizler, dert ve sıkıntılarımızın sevgilimizden geldiğini anlayabilirsek, o zaman bu sıkıntı ve kederlerimizin içindeki rahmeti fark eder, dolayısıyla da sevinç duyar, lütfedilen bu nimete bol bol şükrederiz.
"Aşk bir davaya benzer, cefa çekmek de davanın tanığıdir. tanığı olmayan her dava mutlaka kaybedilir. Cefa, ızdırap, keder senin aşkının tanıklarıdır. "
Hz. Mevlânâ, Mesnevi, c.3, 4008
(Bu Freidreich Ataksisi ve şeker hastalığım, çektiğim sıkıntılar, mahşerde Allah'a olan aşkımın tanıkları olacaklar İnşallah.)
Fakat şunu da bilmek gerekir ki, Cenab-ı Allah’ın imtihan yoluyla bizleri denemesine, bilmesine hiç ihtiyaç yok. Yüce Yaratıcı yarattığı kulun ne olduğunu daha ruhlar alemindeyken bilir.
İmtihan, biz aciz kullar için gerekli. O, sadece hiç kimseye haksızlık yapılmadığını anlamamızı, görmemizi, bilmemizi ister.
[Yukarıdaki bilgileri, yaşayan son Mesnevihan (Hz. Mevlana’nın eseri Mesnevi’yi her yönüyle en iyi bilen kişi) sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendi’nin izniyle “Aşk Bir Davaya Benzer” kitabından özetledik.]
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.
Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.
Celalin Penceresinden
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi yine sözü çok uzatmadan 45. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:
ABDAL KİMDİR?
Mademki arslan değilsin, ileri doğru adım atma.
® Mademki arslan değilsin, aklını başına al, ayağını ileri atma, çünkü ecel kurttur. Senin canın ise dişi bir koyun gibidir.
® Eğer sen, ilâhî vasıfları kazanmış abdal bir kişi isen ve senin koyunun arslan oldu ise, yâni nefsânî arzularını yenerek ruhunu arındırdı isen, emin olarak gel; ölümün başını eğmiş, sana yenilmiş, alt olmuştur.
® Abdal kimdir? Varlığı değişmiş, Allah'ın lûtfu ile onun şarabı sirke olmuş kişidir.432
Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:
432 Abdal denilen ermişler Allah'ın çok sevdiği velîlerdir. Kötü ahlâkları, iyi ahlâkla değiştirdikleri için onlara "abdal" denilmiştir.
© Fakat sen dünya sarhoşusun, kendini arslan olacak bir yiğit sanıyorsun. Hattâ "arslanım" zannına düşmüşsün; aklını başına al da ileri atılma.
® Ben cefâya uğrayıp, kemâle ereceği ve safa bulacağı zaman kaçan, sonra da manevî safa, huzur dileyen kişiye şaşarım.433
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
433 Çünkü sevgilinin cefâsı, kalpteki günah pasını siler, temizler. Cefâdan, belâdan şikâyet etmek ise, o pasın kalmasını, belki artmasını istemektir.
"Yârin cefâsı, cümle safadır, cefâ değil. Yâri 'cefâ kılar' diyen, ehl-i vefa değil."
AŞK BİR DAVAYA BENZER
® Aşk bir. dâvaya benzer, cefâ çekmek da tanıktır. Tanığı olmayan, dâva kaybedilir.
® Kadı senden tanık isterse, sakın ona incinme; cefâyı, kederi, ızdırabı güler yüzle karşıla. Onları bağrına bas da, hakikat definesini elde et.434
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
434 Define tılsımlı bir yılan tarafından korunduğu için, Mevlâna; "Yılan gibi olan cevr ve cefâya katlanın ki, yâra kavuşasınız." demek istiyor.
® Ey oğul, senin başına gelen cefâlar, belâlar sana değildir; sende bulunan kötü huylaradır. Sende bulunan kötülük sıfatının gidebilmesi içindir.
® Anan sana kızınca; "Allah canını alsın." der. Fakat onun istediği, senin değil de, sendeki kötü huyun ölümüdür.
® Edep ve terbiyeden kaçan kimseler, mertliğin de, mertlerin de, şereflerini, onurlarını çiğnemişlerdir.
© Güzelce dövülmüş, ve elenmiş az miktardaki tatlı badem; acı badem içine giren, acı bademlerin içine karışan çok miktardaki bademden daha hoştur.
® Bademin acısı ve tatlısı görünüşte bîrdir, ayırdedilemez. Kusur şunda ki, onların şekilleri, görünüşleri bir ama, gönülleri bir değil; birisi acı, birisi tatlı.
ALLAH’A İNANMAYANLARLA YOLDAŞLIK ETME !
® Allah'a inanmayan kişinin gönlünde korku vardır. Çünkü O, öbür dünyanın, yâni âhiretin hâlinden şüphe eder, zanla, şüphe ile yaşar durur.
® Onun da bir yolu vardır. Orada koşar durur. Fakat o yol bir hakîkat menzile varamaz. Gönlü kör olan kişi adımı korka korka atar.
® Yolcu gideceği yolu bilmezse, nasıl yol alabilir? Korku ile, dertlerle ve gönül almalarla dolu olarak gider.
® Birisi; "Hey yolcu! Dikkat et, bu tarafa yol yoktur." derse, korkusundan hemen orada durur.
® Fakat gönlü ile hakikati duyan ve yolu bilen kişinin kulağına hiç böyle hay huylar girer mi?
® O hâlde, ey sâlik, sen böyle deve yürekli, yâni korkak insanlarla yoldaşlık etme! Çünkü darlık ve korku vaktinde onlar işe yaramazlar.
DÜŞÜNCELER
Çocukluğumuzdan beri duyarız; Burası imtihan dünyası. Dünyada imtihan oluyoruz. Peki neyin imtihanıdır bu?
Cenab-ı Allah kainatı yaratmadan önce ruhlar âlemini yaratmıştır. Ruhlar aleminde dünyadaki geçmiş, şu an yaşayan ve gelecek olan milyarlarca insanın ruhunu, velhasıl ruhların hepsini bir anda yaratmıştır.
İşte o zaman Cenab-ı Allah bütün ruhlara hitaben: ‘Elestü bi-Rabbiküm’ (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) buyurunca; Bütün ruhlar ‘Kâlû: Belâ’ (Evet, Sen bizim Rabbimizsin) dediler.
Ve hepsi de birbirine şahit tutuldu. (Araf suresi, 172. ayet)
Allahu Teala, bütün ruhlara beden elbisesi giydirip bu dünyaya imtihana gönderdi.
Cenab-ı Allah, Madem ki Rabbim sensin, dedin; görelim gerçekten seviyormusun; seni birtakım sıkıntı, bela, hastalıklarla imtihan edeceğim. Bakalım sabredip şükredecek misin? Şu bir gerçek ki; söz ile ifade edilen sevgiden, hâl ile ortaya koyulan sevgi, saygı elbet çok daha derin ve gerçektir.
Allah’a aşkla söylediğimiz o seni seviyorum sözünü ispat etmek için dünyadayız. La ilahe illallah sözünü yaşarsak ispat etmiş oluruz. Allah’tan başka ilah yok, sözünü…
Bu sözü yaşamak, Muhammeden Resulullah demekle yani La ilahe illallah’ı yaşayarak gösteren Peygamber Efendimizin SAV yaşamını hayatımıza rehber almakla gerçekleşir. Daha dünya kurulmadan bize dava açıldı. Allah'a olan aşkını ispat et diye. Mahşerdeki büyük mahkemede, Allah'a olan aşkımızın şahitleri, çektiğimiz hastalıklar, dertler, sıkıntılar, üzüntüler, ve sabrettiğimiz ibadetler, haramlar, günahlar olacaktır.
Rabbimiz bazı inatçı inanmayanlara hiç hastalık, dert, ızdırap, sıkıntı vermiyor. Ki, Allah’ı hatırlamasınlar. Firavunun ömrü boyunca başı bile ağrımamış.
Başımıza gelen her musibet Allah’tan bize gelen ilahi mesajlardır. Eğer ki bizler, dert ve sıkıntılarımızın sevgilimizden geldiğini anlayabilirsek, o zaman bu sıkıntı ve kederlerimizin içindeki rahmeti fark eder, dolayısıyla da sevinç duyar, lütfedilen bu nimete bol bol şükrederiz.
"Aşk bir davaya benzer, cefa çekmek de davanın tanığıdir. tanığı olmayan her dava mutlaka kaybedilir. Cefa, ızdırap, keder senin aşkının tanıklarıdır. "
Hz. Mevlânâ, Mesnevi, c.3, 4008
(Bu Freidreich Ataksisi ve şeker hastalığım, çektiğim sıkıntılar, mahşerde Allah'a olan aşkımın tanıkları olacaklar İnşallah.)
Fakat şunu da bilmek gerekir ki, Cenab-ı Allah’ın imtihan yoluyla bizleri denemesine, bilmesine hiç ihtiyaç yok. Yüce Yaratıcı yarattığı kulun ne olduğunu daha ruhlar alemindeyken bilir.
İmtihan, biz aciz kullar için gerekli. O, sadece hiç kimseye haksızlık yapılmadığını anlamamızı, görmemizi, bilmemizi ister.
[Yukarıdaki bilgileri, yaşayan son Mesnevihan (Hz. Mevlana’nın eseri Mesnevi’yi her yönüyle en iyi bilen kişi) sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendi’nin izniyle “Aşk Bir Davaya Benzer” kitabından özetledik.]
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.
Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.
Celalin Penceresinden