Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Necip Fazıl Kısakürek

FEZA PILOTU

Yirminci yuzyilin ablak yuzlu pilotu
Buldun mu Ay yuzunde olume care otu ?
Bir odun parcasina at diye binen cocuk
Basinda celik kulaf, sirtinda plastik gocuk.
Uzaklari yenmis Fatih edasindasin|
Dibsizligin dibini bulmak sevdasindasin...
Allah'a dil cikarir gibi kustah bir yaris...
Farkinda degilsin ki, Ay Dunya'ya bir karis
Fezada milyarlarca isik, yol, mesafe;
Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe
Kavanozda, kendini deryada sanan balik;
Ne aci vahset, magrur ilimdeki kalabalik;
Fezada 'Allah diye bir sey yok' iddiasi
Gel gor, kac fuzeye denk, bir mu'minin duasi;
Rafa kaldirmak icin ruhlarini durduler;
Gunes diye kalpteki gunesi sondurduler.
Bilmediler; kalptedir, kalptedir asil feza;
Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.
Sayidan sonsuzluga sinif gecirtecek not;
Bizdedir ve bizdedir Ars'a giden astronot,
Ve mekandan arinmis ve zamandan ilerde,
Fezayi teslim alma sirri bizimkilerde.
Bizimkiler isiga gem vurarda binerler;
Yerden goge cikmazlar, gokten yere inerler......

1972
Necip Fazil KISAKUREK
 
Dönemeç

Bir gündü, hava ilik
Ve cadde kalabalik...
Bir kadin sapiverdi önümden dönemece;
Yalniz bir endam gördüm, arkasindan, ipince.
Ve görmeden sevdigim, iste bu kadin dedim,
Çarpildim sendeledim.

Bir gündü mevsim bayat
Ve esnemekte hayat....
Dönemeçten bir tabut çikti ve üç bes adam;
Yalniz bir âhenk sezdim, çerçevede bir endam.
Ve tabutta, incecik, o kadin var, anladim;
Bir kösede agladim

Necip Fazil Kisakürek
 
Necip Fazıl KISAKÜREK

DAĞLARDA ŞARKI SÖYLE

Al eline bir değnek,
Tırman dağlara, söyle!
Şehir farksız olsun tek,
Mukavvadan bir köyle.

Uzasan, göğe ersen,
Cücesin şehirde sen;
Bir dev olmak istersen,
Dağlarda şarkı söyle!

Necip Fazıl Kısakürek
 
SAÇLARIN

Saçların omuzlarından aksın
Mermer üzerinden geçen su gibi
İçinde ezgin bir his duyacaksın
Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi

Saç tel tel örtüler hep tül tül düşer
Gözünün değdiği yere gül düşer
Sonunda sana da bir gönül düşer
Gönlümün şimdiki duygusu gibi

Dillerde dökülüp sayılır saçın
Sıcak nefeslerle bayılır saçın
Bir tütsüdür kalbe yayılır saçın
Kararan gözlerin buğusu gibi

TAKVİMDEKİ DENİZ

Hasreti denizlerin,
Denizler kadar derin.
Ve o kadar bucaksız.
Ta karşımda yapraksız
Kullanılmış bir takvim.
Üzerinde bir resim;
Azgın, sonsuz birdeniz.
Kaygısız, düşüncesiz,
Çalkanıyor boşlukta
Resimdeyse bir nokta;
Yana yatmış bir gemi,
Kaybettiği alemi
Arıyor deryalarda.
Bu resim rüyalarda
Gibi aklımı çeldi,
Bana sahici geldi.
Geçtim kendi kendimden,
Yüzüme o resimden,
Köpükler vurdu sandım.
Duymuş gibi tıkandım,
Ciğerimde bir yosun.
Artık beni kim tutsun.
Denizler oldu tasam,
Yakar onu bulmazsam
Beni bu hasret dedim
Varırım elbet dedim.
Bir ömür geze geze
Takvimdeki denize.
Ne var bana ne oldu
Odama nasıl doldu
Birden bire bu meltem
Ve dalgalandı perdem
Havalandı kağıtlar.
Odamda kıyamet var.
Ah yolculuk yolculuk
Ne kadar baygın soluk
O gün bizde betbeniz
Ve ne titrek kalbimiz.
Ve eşyamız ne küskün.
Yola çıktığımız gün
Bir sıraya dizilmiş
Gözyaşlarını silmiş,
Bakarlar sinsi sinsi
Niçin o anda hepsi
Bir kuş gibi hafifler
Arkandan geleyim der
Niçin o güne kadar
Dilsiz duran ne kadar
Eşya varsa dirilir
Yolumuza serpilir
Ufak böcükler gibi
Gezer onların kalbi
Üstünde döşemenin
Gizli bir didişmenin
Saati çalar o an
Birden bakar ki insan
Herşey karmakarışık.
Ayırmak olmaz artık
Bir kalbi bir taraktan
Ve kalb ağlayaraktan
Çekilir geri geri
Terkeder bu mahşeri.
Bu mahşerin içinden
O gün ben de geçtim ben,
Nem varsa evim, anam,
Çocukluğum, hatııram,
Ve ne sevdalar serde
Bıraktım gerilerde
Kaçar gibi yangından.
Rüzgarların ardından
Baktım da süzgün süzgün
Kurşun yükünü gönlün
Tüy gibi hafiflettim.
Denize hicret ettim.

Necip Fazıl Kısakürek
 
DAYAN KALBİM

Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, içi su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

Sensin gökten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef.
Çekme üç beş günlük dünyaya esef!
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!

NECİPFAZIL KISAKÜREK
 
Visal

Beni zaman kusatmis, mekan kelepcelemis;
Ne sanattir ki, her sey, her seyi pecelemis...
Perde perde veralar, i$ik baska, nur baska;
Bir anlik visal baska, kesiksiz huzur baska.
Renk, koku, ses ve sekil, otelerden haberci;
Hayat mi bu surdugun, kabugundan, ezberci?
Yoksa goz, goruyorum sanmanin oksesi mi?
Fezada dipsiz sukut, duyulmazin sesi mi?
Rabbim, Rabbim, Yuce Rab, alemlerin Rabbi, sen!
Sana yonelsin diye icad eden kalbi, sen!
Senden uzaklik ate$, sana yakinlik ate$!
Azap var mi alemde fikir cilesine e$?
Yasamak zor, olmek zor, erismekse zor mu zor?
Cilesiz suratlara tukuresim geliyor!
Evet, ben, bir kapali hududu asiyorum;
Olen oluyor, bense olumu yasiyorum!
Sonsuzu nasil bulsun, posteki sayan deli?
Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli?
Mahrem cizgilerine baktikca ortunen sir;
Belki de benliginden kacabilene hazir.
Hatira kupu, devril, sen de ey hayal, gomul!
Sonu gelmez visalin gayrindan vazgec, gonul!
O visal, can sendeyken canini etmek feda;
Elveda toprak, gunes, anne ve yar elveda!

Necip Fazil, Cile
 
Son Sığınak

Hayat perdenin arkasinda;
Hayatin ote yakasinda.

Su gaflet yuku insana bak;
Kendinden varlik cakasinda.

Ve asksiz yobaz... Isi gucu,
Namazla Cennet takasinda.

Tam dort asirdir Muslumanlik,
Cansiz etiket markasinda.

Ku'ran kalbi kor ezbercide,
Din, ufurukcu muskasinda.

Bati, Bati der cirpinirlar,
Bati tukuruk hokkasinda.

Makine dimdik demirden put,
Insanoglu ruh lackasinda.

Hurriyet nerde soyleyeyim:
Hakka esaret halkasinda.

Zamanda hersey kopuk, kesik;
Bickisi kader makasinda.

Ey insan, sana son siginak,
Son peygamberin hirkasinda!

Necip Fazil, Cile
 
UTANSIN

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

Necip Fazıl KISAKÜREK
 
Ayrılık Vakti

Elimde sükutun nabzını dinle
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin

Yürü gölgen beni uğurlamakta
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta
Köşeyi dönerken arkana bak da
Öylece bir lahza kalıver gitsin

Umudum yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgara salıver gitsin

Necip Fazıl Kısakürek
 
vefâtının sene-i devriyesine binâen Üstad Necip Fazıl

[SIZE=2]Günün anlam ve ehemmiyetine binaen uygun bir şiir oldu nur içinde yat üstad![/SIZE]
BOŞ DÜNYA

Gittiler... Bana dünyam
Birdenbire boş geldi.
Seçilmiş oldu eşyam.
Odalarım loş geldi.

Gözlerim müebbette,
Günü gelir elbette...
Gelir Melek nöbette,
Safa geldi, hoş geldi.
1982
 
Bu Yağmur

Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince
Aynalar yüzümü tanımaz olur

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Tenimde acısız yatan bir bıçak
Bu yağmur yerde taş ve bende kemik
Dayandıkça çisil çisil yağacak

Bu yağmur delilik vehminden üstün
Karanlık kovulmaz düşüncelerden
Cinlerin beynimde yaptığı düğün
Sulardan, seslerden ve gecelerden


Necip Fazıl Kısakürek​
 
KENDİMDEN KAÇABİLSEM

hep nefs çıkar karşıma,
ölüp ölüp dirilsem;
insandan kaçmak kolay;
kendimden kaçabilsem.

başım çığlıklı çocuk,
onu nasıl avutsam ?
ne yapsamda ölümü,
bir saatçik unutsam ?.

beni zaman bölüyor,
beni doğruyor adet,
medet ey birin bir'i,
ey birin bir'i medet !.


Necip Fazıl KISAKÜREK

bende bu şiirini çok severim.
 
BİZİM ŞARKIMIZ

Kırılır da bir gün tüm dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşların yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim

Kurtulur dil tarih ahlak ve iman
Görürler nasılmış neymiş kahraman
Yer ve gök su vermem dediği zaman
Her tarlayı sular arkımız bizim

Gideriz nur yolu izde gideriz
Taş bağırda sular dizde gideriz
Bir gün akşam olur bizde gideriz
Kalır dudaklarda şarkımız bizim ..

Necip Fazıl KISAKÜREK
 
AYDINLIK

Uyan yârim, uyan, söndü yıldızlar,
Gün, karşı tepeden doğmak üzredir.
Her sabah güneşi seyreden kızlar,
Mahmur gözlerini oğmak üzredir.

Uyan yârim, sesler geldi derinden,
Karanlık oynadı, koptu yerinden;
İlk ışık, kapının eşiklerinden,
Şimdi bir gölgeyi koğmak üzredir.

Sevgilim, kapımı çaldı aydınlık,
Baygın gözlerimi aldı aydınlık,
İçimde tıkandı, kaldı aydınlık,
Bu aydınlık beni boğmak üzredir

Necip Fazıl KISAKÜREK
 
AYNALAR

Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İste yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karsıma,
Başımın tokmağı indi başıma.

Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

Günah, gunah, hasad yerinde demet;
Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
Necip Fazıl Kısakürek

 
BENDEDİR

Ne azap,ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne,aşılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçer açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.

Yaram var,havanlar dövemez merhem;
YükÜm var,bulamaz pazarlar dirhem.
Ne çıkar,bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar,bendedir.

NECİP FAZIL KISAKÜREK
 
ÖLÜNÜN ODASI

Bir oda yerde bir mum perdeler indirilmiş
Yerde çıplak bir çömlek korkusundan dirilmiş
Süt beyaz duvarlarda çivilerin gölgesi
Artık ne bir çıtırtı ne de bir ayaksesi
Yatıyor yatağında dimdik upuzun ölü
üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü
Bezin üstünde ayak parmaklarının izi
Mum alevinden sarı baygın ve donuk benzi
Son nefesle göğsü boş eli boş uzanmış yana
Gözleri renkli bir cam mıhlı ahşap tavana
Sarkık dudaklarının ucunda bir iz var
Küçük bir çizgi küçük titreyen bir an kadar
Sarkık dudaklarında sılı titrek bir an
Belliki birden bire gitmiş çarpınamadan
Bu benim kendi ölüm bu benim kendi ölüm
Bana geldiği zaman böyle gelecek ölüm

NECİP FAZIL KISAKÜREK
 
Necip Fazıl Kısakürek - hayatı, şiirleri ...

7752d1468295092-necip-fazil-kisakurek-hayati-siirleri-9.jpg


KALDIRIMLAR

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...


Necip Fazıl Kısakürek
 
Ölüden haber gelmiş diri okur anlamaz sorsan herkes müslüman ne şükür var ne namaz
 
SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..


Necip Fazıl KISAKÜREK
 
Necip Fazıl KISAKÜREK'in en sevdiğim, ezbere bildiğim şiiri:

Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehminde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
 
Necip Fazıl Kürek dendiğinde ilk aklıma bu şiir geliyor. Beklenen
 
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
güzel olmasaydı hiç ölür müydü peygamber.
 
ANNECİĞİM


Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim! ...

Necip Fazıl Kısakürek..
 
[FONT=Arial]Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar!
Ne de şeytan bir günahı
Benim seni
Beklediğim kadar
[/FONT]

[FONT=Arial]Necip Fazıl Kısakürek[/FONT]
 
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
 
Üst Alt