1Nefsime Tavsiyeler
Günaydın sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…
Bu haftaki yazıda kendimle bir söyleşi yapacağım; size değil kendime nasihat edeceğim.
Dileyen nefsimle beraber dinlesin !
DİNLE EY NEFSİM !
Bu dünya çalışma sahası, dinlenme yeri değil. Tamam az uyuyorsun, her sabah seni tatlı uykundan uyandırıp teheccüd, sabah ve işrak namazları kıldırıyorum. Ama inanki bu sana işkence değil. Ahirete gidince mükafatını fazlasıyla alacaksın inşallah.
Ölüme hergün daha da yaklaşıyorsun ve Celal herkes gibi kesinlikle sende öleceksin. Hani günler öncesinden pazartesi için yazı hazırlıyorsun ve yayın saati hızla geliveriyor ya. İşte aynen öyle ölümde hızla geliverecek.
İşte o an keşke çok uyumasaydım, boş durmasaydım da daha çok sevap biriktirseydim, diyeceksin. Unutma Celal, İMANLI KULLAR için burası çalışma dünyası; kabir, uyku ve dinlenme yeri; ahiret ise, dünyada yaptığın iyilik ve ibadetlerinin karşılığını göreceğin mükafat diyarı.
Peygamber Efendimiz SAV buyurmuşki: “Dünya ahiretin tarlasıdır.”
HEP ÜZÜLDÜN AMA
Celal, sen gelecekten sakın endişelenme. Geçmişte olduğu gibi yine kadere teslim ol. Rabbin seni hiç bıraktı mı, en umutsuz anlarında hep bir kapı açmadı mı, düşün Celal.
Hani sen ilkokuldan sonra yanlış tercihle koleji kazanmıştın ve baban, yüksek enflasyondan okul taksitleri zor yatırmış, kolejin orta kısmını bitirince, zorla meslek lisesi sınavına sokmuştu.
Sen üzülüyordun Celal, ingilizce öğrenmem boşamı gidecek, iyi üniversiteyi meslek lisesinde kazanmam çok zor, diye. Babana söz verdin sınavda sallamıycam diye…
Sonuçta 1988’de meslek lisesi elektronik bölümüne girdin. Hastalığın belli olmaya başladı, dengesiz yürüyordun, çabuk yoruluyordun. Okul çok uzaktı. Annen sabah yorgun olduğun için zorla kaldırıyordu, iki vasıta değiştirip uzun yürüyüşle okula varıyordun.
N’olacak bu yürümemdeki dengesizlik, babama söylesem mi, belki çok basit tedavisi vardır, diyerek düşünmekten geceleri uyuyamazdın.
Ha o sırada bir de, Allah bir kızın aşkını kalbine yazdı. Yazdı çünkü kalpler Allah’ın elinde…
Geceleri uykusuzluğunun bir sebebi de, sürekli o kızı düşünmendi artık.
İşte o haldeyken üniversite sınavına girdin. Bir soruyu yanlış cevapladığın için ingilizce öğretmenliğini kaçırdın, son tercihin Selçuk Üniv MYO Elektronik bölümünü kazandın. Üzülmüştün.
Üniversitede evlilik planları yaparken sevdiğin kız terketti, hastalığın ilerledi ve okulu zor bitirdin. Yine çok üzülüyordun. Hastaneye yattın. Acaba tedavi olacak mıyım derken doktor hanım umutlarını yıktı.
“Bu hastalık dengesiz yürümeyle başlar, sürekli ilerler ve tekerlekli sandalyeyle devam eder. Sonunda yatalak duruma gelir” dedi.
Nefes almadan dinliyordum ve göz pınarlarım dolmaya başlamıştı. Henüz yirmi yaşında bir gençtim. Hayatın baharındaydım.
Yıllarca hayalini kurduğum düz yürüyebilmek gerçekten hayale dönüşüyordu. Sonra devam etti:
“Celȃl, sen şimdi hastalığının henüz başlangıç dönemindesin. Bu hastalığın sebebi bilinmiyor ve maalesef tıbben tedavisi yok.”
Dişlerimi sıkıyor ve ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
“Bugünler senin iyi günlerin. Sen asla çalışamazsın. Yakında tekerlekli sandalyeye düşeceksin ve ilerde yaşarsan yatalak olabilirsin. Özetle durumun böyle.” Dedi.
Artık daha fazla kendimi tutamadım ve çocuk gibi hıçkırarak ağlamaya başladım.
Çok üzüldün. Hastalık, aşk acısı derken gelecek korkusu oldu ama çabuk toparladın.
GÖRDÜNMÜ HEPSİ HAYIRMIŞ
Sen o zamanlar belki çok üzülüyordun ama Allah senin kaderini öyle güzel çizmişti ki...
Yani paralı okulu kazanman ve yarım bırakarak Meslek lisesine girmeni sağlaması, üniversite sınavında senin bir soru daha çözmeni nasip etmemesi…
Evet, geriye dönüp baktığında bunlar senin için hep hayırlısıydı.
Eğer dört yıllık üniversite kazansaydın, bitiremezdin çünkü… Nedeni, bu hastalığının iki yıllık üniversiteyi bitirirken belirginleşmesi ve artık engelli sıfatı ile anılmandı.
Üniversiteyi zorla bitirsen bile iş bulamazdın, tekerlekli sandalyede öğretmen var mı?
Engelli oldun ve bu halde nasıl çalışırım derken, ingilizcen sayesinde Allah iş nasip etti. Okullara uzakta olup hergün yürüyüş yapmakla kasların güçlendi, normalde 18-20 yaşta tekerlekli sandalyeye düşülürken sen yirmibeşinde düştün.
Türlü streslerle depreyona girip hastanede yattın, hastalığın ilerledi. Nasıl çalışıp emekliliğe ulaşacağım derken, Rabbin sabır ve güç verdi, emekli oldun.
Yani sen dua etmedin ama kaderine razı oldun, O’da sana hep hayırlısını yaşattı.
YİNE KADERE TESLİM OL
Allah kader planında daha neler yaşatacak, sabret. Yine O’na güven. Teslim ol, Tevekkül et. Huzur bul.
Gelecekten asla endişe etme. Anneme babama bişey olursa deme. Rabbinin merhametine sığın. Annen babanın yaptığı herşey senin iyiliğin içindir.
Bunun gibi Rabbin de yaşattığı herşeyi senin iyiliğin için yaşatır.
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler, de.
ALLAH, Dilerse sana şifa verir, dilerse sana yeni aşk verir. Kalpler Allah’ın elinde…
Yaşayan Son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hocamız der ki:
Hz. Mevlana, “Aşk nasip işidir, hesap işi değil. Aşk adayıştır, arayış değil.” der.
“Cenab-ı Allah’ın bir kula en büyük lütfu, keremi ona Aşk’ı nasip etmesidir.“
Ve Yunus Emre Hazretleri (1238-1320) gibi şöyle de , huzur bul inşallah:
Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lutfun da hoş,
Ya derd gönder ya deva,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.
Hoştur bana senden gelen:
Ya hilat-ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken..
Kahrında hoş lutfun da hoş.
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lutfun da hoş.
Gerek ağlat, gerek güldür,
Gerek yaşat gerek öldür,
Aşık Yunus sana kuldur,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.
Şeker komasını saymadım, Bakalım bu hayatta daha başıma neler gelecek,
Görelim Mevla neyler, Neylerse güzel eyler.
Çok şükür bugünüme, Binlerce Elhamdülillah…
Celalin Penceresinden
Günaydın sevgili gönül dostlarımız, güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle…
Bu haftaki yazıda kendimle bir söyleşi yapacağım; size değil kendime nasihat edeceğim.
Dileyen nefsimle beraber dinlesin !
DİNLE EY NEFSİM !
Bu dünya çalışma sahası, dinlenme yeri değil. Tamam az uyuyorsun, her sabah seni tatlı uykundan uyandırıp teheccüd, sabah ve işrak namazları kıldırıyorum. Ama inanki bu sana işkence değil. Ahirete gidince mükafatını fazlasıyla alacaksın inşallah.
Ölüme hergün daha da yaklaşıyorsun ve Celal herkes gibi kesinlikle sende öleceksin. Hani günler öncesinden pazartesi için yazı hazırlıyorsun ve yayın saati hızla geliveriyor ya. İşte aynen öyle ölümde hızla geliverecek.
İşte o an keşke çok uyumasaydım, boş durmasaydım da daha çok sevap biriktirseydim, diyeceksin. Unutma Celal, İMANLI KULLAR için burası çalışma dünyası; kabir, uyku ve dinlenme yeri; ahiret ise, dünyada yaptığın iyilik ve ibadetlerinin karşılığını göreceğin mükafat diyarı.
Peygamber Efendimiz SAV buyurmuşki: “Dünya ahiretin tarlasıdır.”
HEP ÜZÜLDÜN AMA
Celal, sen gelecekten sakın endişelenme. Geçmişte olduğu gibi yine kadere teslim ol. Rabbin seni hiç bıraktı mı, en umutsuz anlarında hep bir kapı açmadı mı, düşün Celal.
Hani sen ilkokuldan sonra yanlış tercihle koleji kazanmıştın ve baban, yüksek enflasyondan okul taksitleri zor yatırmış, kolejin orta kısmını bitirince, zorla meslek lisesi sınavına sokmuştu.
Sen üzülüyordun Celal, ingilizce öğrenmem boşamı gidecek, iyi üniversiteyi meslek lisesinde kazanmam çok zor, diye. Babana söz verdin sınavda sallamıycam diye…
Sonuçta 1988’de meslek lisesi elektronik bölümüne girdin. Hastalığın belli olmaya başladı, dengesiz yürüyordun, çabuk yoruluyordun. Okul çok uzaktı. Annen sabah yorgun olduğun için zorla kaldırıyordu, iki vasıta değiştirip uzun yürüyüşle okula varıyordun.
N’olacak bu yürümemdeki dengesizlik, babama söylesem mi, belki çok basit tedavisi vardır, diyerek düşünmekten geceleri uyuyamazdın.
Ha o sırada bir de, Allah bir kızın aşkını kalbine yazdı. Yazdı çünkü kalpler Allah’ın elinde…
Geceleri uykusuzluğunun bir sebebi de, sürekli o kızı düşünmendi artık.
İşte o haldeyken üniversite sınavına girdin. Bir soruyu yanlış cevapladığın için ingilizce öğretmenliğini kaçırdın, son tercihin Selçuk Üniv MYO Elektronik bölümünü kazandın. Üzülmüştün.
Üniversitede evlilik planları yaparken sevdiğin kız terketti, hastalığın ilerledi ve okulu zor bitirdin. Yine çok üzülüyordun. Hastaneye yattın. Acaba tedavi olacak mıyım derken doktor hanım umutlarını yıktı.
“Bu hastalık dengesiz yürümeyle başlar, sürekli ilerler ve tekerlekli sandalyeyle devam eder. Sonunda yatalak duruma gelir” dedi.
Nefes almadan dinliyordum ve göz pınarlarım dolmaya başlamıştı. Henüz yirmi yaşında bir gençtim. Hayatın baharındaydım.
Yıllarca hayalini kurduğum düz yürüyebilmek gerçekten hayale dönüşüyordu. Sonra devam etti:
“Celȃl, sen şimdi hastalığının henüz başlangıç dönemindesin. Bu hastalığın sebebi bilinmiyor ve maalesef tıbben tedavisi yok.”
Dişlerimi sıkıyor ve ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
“Bugünler senin iyi günlerin. Sen asla çalışamazsın. Yakında tekerlekli sandalyeye düşeceksin ve ilerde yaşarsan yatalak olabilirsin. Özetle durumun böyle.” Dedi.
Artık daha fazla kendimi tutamadım ve çocuk gibi hıçkırarak ağlamaya başladım.
Çok üzüldün. Hastalık, aşk acısı derken gelecek korkusu oldu ama çabuk toparladın.
GÖRDÜNMÜ HEPSİ HAYIRMIŞ
Sen o zamanlar belki çok üzülüyordun ama Allah senin kaderini öyle güzel çizmişti ki...
Yani paralı okulu kazanman ve yarım bırakarak Meslek lisesine girmeni sağlaması, üniversite sınavında senin bir soru daha çözmeni nasip etmemesi…
Evet, geriye dönüp baktığında bunlar senin için hep hayırlısıydı.
Eğer dört yıllık üniversite kazansaydın, bitiremezdin çünkü… Nedeni, bu hastalığının iki yıllık üniversiteyi bitirirken belirginleşmesi ve artık engelli sıfatı ile anılmandı.
Üniversiteyi zorla bitirsen bile iş bulamazdın, tekerlekli sandalyede öğretmen var mı?
Engelli oldun ve bu halde nasıl çalışırım derken, ingilizcen sayesinde Allah iş nasip etti. Okullara uzakta olup hergün yürüyüş yapmakla kasların güçlendi, normalde 18-20 yaşta tekerlekli sandalyeye düşülürken sen yirmibeşinde düştün.
Türlü streslerle depreyona girip hastanede yattın, hastalığın ilerledi. Nasıl çalışıp emekliliğe ulaşacağım derken, Rabbin sabır ve güç verdi, emekli oldun.
Yani sen dua etmedin ama kaderine razı oldun, O’da sana hep hayırlısını yaşattı.
YİNE KADERE TESLİM OL
Allah kader planında daha neler yaşatacak, sabret. Yine O’na güven. Teslim ol, Tevekkül et. Huzur bul.
Gelecekten asla endişe etme. Anneme babama bişey olursa deme. Rabbinin merhametine sığın. Annen babanın yaptığı herşey senin iyiliğin içindir.
Bunun gibi Rabbin de yaşattığı herşeyi senin iyiliğin için yaşatır.
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler, de.
ALLAH, Dilerse sana şifa verir, dilerse sana yeni aşk verir. Kalpler Allah’ın elinde…
Yaşayan Son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hocamız der ki:
Hz. Mevlana, “Aşk nasip işidir, hesap işi değil. Aşk adayıştır, arayış değil.” der.
“Cenab-ı Allah’ın bir kula en büyük lütfu, keremi ona Aşk’ı nasip etmesidir.“
Ve Yunus Emre Hazretleri (1238-1320) gibi şöyle de , huzur bul inşallah:
Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lutfun da hoş,
Ya derd gönder ya deva,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.
Hoştur bana senden gelen:
Ya hilat-ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken..
Kahrında hoş lutfun da hoş.
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lutfun da hoş.
Gerek ağlat, gerek güldür,
Gerek yaşat gerek öldür,
Aşık Yunus sana kuldur,
Kahrında hoş, lutfun da hoş.
Şeker komasını saymadım, Bakalım bu hayatta daha başıma neler gelecek,
Görelim Mevla neyler, Neylerse güzel eyler.
Çok şükür bugünüme, Binlerce Elhamdülillah…
Celalin Penceresinden