Göz çukurlarımdan su taşması, ellerimin titremesi, başımda bütün bir dünya yükünün ağırlığını hissetmem; yılların o günümde kangren olması anlamına geliyordu. Bu kangren birkaç yılın kesilip atılmasıyla yayılmazdı. Tarihsel bir unutkanlık yaşayabilirdim kendi benliğimde. Bu mümkün müydü?
O günlerde sigara tutmayı bağımlılık haline getirmiş parmaklarımın sarısı insanların gözlerine leke gibi düşüyordu. İçimde bir tufan dedikodusuyla yüzüme çarpıyorlardı bu lekeyi. Benzerim yoktu ki benzerlerimden ayırt edebileydim kendimi. O gün de bir gece tembelliği çökmüştü sırtıma. Gözlerim yalnızlığın dinlendiği odamda karanlığa saplanıyordu. Odam dört yatak dört dolabın olduğu bir yurt odasıydı. Bu oda kalbimi daraltan dört duvara sahipti.
O gün ne mi oldu? Sabah herkes beyaz bir çığlıkla uyandı. Bu çığlık '' kar yağmış '' diye sesleniyordu düşlerimin kulaklarına. Yatağımdan kar merakıyla doğruldum, balkondan aşağıya fırlattım gözlerimi. Sanki bir hayal tüm gerçekçiliğiyle karşımdaydı. Yüzümde tropikal bir şaşkınlık vardı.
Soğuk anlamsız bir derinlikle içine alırken beni vakur adımlarla okula gidiyordum. Bıçak gibi keskindi hissettiğim gök parçası.
O gün ne mi oldu?
Ellerime yalnızlık düştü. Seni yazdım. Kalbimin aklıma yaptığı aşk çığırtkanlığı kağıtlarda haykırmaya başladı. Pavkıran bir dağ başı endişesi yayıldı tüm korkaklığıma. Seni yazdım. Sen yazıldın derdimin kaşanesi satırlara. Bir martının donuk heyecanını kışkırttı aklıma gelen tebessümlerin.
O gün ne mi oldu?
Seni tüm hassasiyetimle toz kaldıran bir kalabalığa gömdüm. Gece ki aklıma gelişin, gündüz kanımı ısıtan hüzünlü bir dalgınlığa bıraktı kendini. Seni dört duvardan dışarıya, dünyaya taşıran bir inançla sevmeye başladım. Oysa sen kardeş gözlerle kolladın yolumu. Yolum içimi karartan bir sessizliğe çıksa da neşe şaşası gözlerinde kıpırdadı yüreğim.
O gün şaşkınlığım hadden fazla bir taşkınlık gösterdi. Seni yazdım, yazdıkça anıları büktüm, attım. Seni yazdım, yazdıkça kelimeleri kalbimden söktüm, attım.
Ben o gün ilk defa seni yazdım. Kelimeler insan gölgeleri gibi çoğalıyordu. Sen, ben yazdıkça uzaklaşıyordun. Uzaklık ölüme yazılmış bir fermanın geleceği yollar kadardı. Taşralı gözlerim yaşarmıştı. Yıllar kangren olmuştu o günümde. Kesmeliydim. Bağırırdım belki ama beyaz çığlıklar sesimin duyulmasını engellerdi.
O gün sadece seni yazmadım...
O günlerde sigara tutmayı bağımlılık haline getirmiş parmaklarımın sarısı insanların gözlerine leke gibi düşüyordu. İçimde bir tufan dedikodusuyla yüzüme çarpıyorlardı bu lekeyi. Benzerim yoktu ki benzerlerimden ayırt edebileydim kendimi. O gün de bir gece tembelliği çökmüştü sırtıma. Gözlerim yalnızlığın dinlendiği odamda karanlığa saplanıyordu. Odam dört yatak dört dolabın olduğu bir yurt odasıydı. Bu oda kalbimi daraltan dört duvara sahipti.
O gün ne mi oldu? Sabah herkes beyaz bir çığlıkla uyandı. Bu çığlık '' kar yağmış '' diye sesleniyordu düşlerimin kulaklarına. Yatağımdan kar merakıyla doğruldum, balkondan aşağıya fırlattım gözlerimi. Sanki bir hayal tüm gerçekçiliğiyle karşımdaydı. Yüzümde tropikal bir şaşkınlık vardı.
Soğuk anlamsız bir derinlikle içine alırken beni vakur adımlarla okula gidiyordum. Bıçak gibi keskindi hissettiğim gök parçası.
O gün ne mi oldu?
Ellerime yalnızlık düştü. Seni yazdım. Kalbimin aklıma yaptığı aşk çığırtkanlığı kağıtlarda haykırmaya başladı. Pavkıran bir dağ başı endişesi yayıldı tüm korkaklığıma. Seni yazdım. Sen yazıldın derdimin kaşanesi satırlara. Bir martının donuk heyecanını kışkırttı aklıma gelen tebessümlerin.
O gün ne mi oldu?
Seni tüm hassasiyetimle toz kaldıran bir kalabalığa gömdüm. Gece ki aklıma gelişin, gündüz kanımı ısıtan hüzünlü bir dalgınlığa bıraktı kendini. Seni dört duvardan dışarıya, dünyaya taşıran bir inançla sevmeye başladım. Oysa sen kardeş gözlerle kolladın yolumu. Yolum içimi karartan bir sessizliğe çıksa da neşe şaşası gözlerinde kıpırdadı yüreğim.
O gün şaşkınlığım hadden fazla bir taşkınlık gösterdi. Seni yazdım, yazdıkça anıları büktüm, attım. Seni yazdım, yazdıkça kelimeleri kalbimden söktüm, attım.
Ben o gün ilk defa seni yazdım. Kelimeler insan gölgeleri gibi çoğalıyordu. Sen, ben yazdıkça uzaklaşıyordun. Uzaklık ölüme yazılmış bir fermanın geleceği yollar kadardı. Taşralı gözlerim yaşarmıştı. Yıllar kangren olmuştu o günümde. Kesmeliydim. Bağırırdım belki ama beyaz çığlıklar sesimin duyulmasını engellerdi.
O gün sadece seni yazmadım...