Sataşmayla başladık madem, polemikle devam edelim iç hesaplaşmamıza değil mi
Muarız=Rakip (aşağıda lazım olabilir)
Yazının bu türünde, kelimeleri kullanma becerim yüksek bir motivasyonla birleşip, lehime neticeler doğuruyor. En büyük yardımcım: Genelde haklı tarafta(en azından benim nazarımda) yer almam… Bu önemli… Çünkü iç inancımı, ancak bu sayede sağlayabiliyorum. Tersinin de olduğu vakidir, yani haksızlık ettiğimi düşündüğüm, pişman olduğum, haksız olduğumu hissettiğim… Beni her durumda salt hakikate ulaşma çabasının motive ettiğini söylemek isterdim fakat ne yazık ki çoğu durumda işin içine egom da dâhil oluyor ( yani artistlik olsun diye de burnumu bir yerlere sokuyorum)ancak bu durumda da sağ olsunlar, muarızlarım imdadıma yetişiyor. Başlar da benden daha haklı gibi dursalar da haklı kalmayı başaramıyor ve çok geçmeden belden aşağı vuruyorlar ve dahası açık vermeye başlıyorlar. İşte, içimdeki et oburun bütün benliğimi ele geçirme imkânı bulduğu nokta tam burasıdır. Ben de herkes gibi dürüst ve mütevazı bir muarız karşısındaysam içten içe ona saygı ve sevgi duymaktan kendimi alamam. Ona karşı harekete geçebilmem için meşruiyet ararım. Yaptığı her belden aşağı vuruş, gerçeği çarpıtma (illa bilerek olmasına gerek yok, cehaletten de kaynaklansa sonuç değişmez) bana bu meşruiyeti sağlıyor.
Polemik sırasında kullanacağım malzemeyi, genelde karşı taraftan alıyorum. Çelişkiler, bilgi yanlışlıkları, art niyetler vs… En iyi sonuç veren yöntem, onu kendi sözleriyle bağlamak, çelişkileriyle yüzleştirmek… Bu sırada çok şanslı olduğumu da itiraf etmem gerekir. Söyleyecek söz bulamadığım her durumda muarızım kucağıma bir hediye bırakıveriyor… Bu denli şanslı oluşumu dürüst olma çabama bağlıyorum. Sanki görünmez bir el bana yardım ediyor. Ama beni cehenneme götürecek malzemeyi tedarik de ediyor olabilirim, şimdilik bilemiyoruz...
Muarız=Rakip (aşağıda lazım olabilir)
Yazının bu türünde, kelimeleri kullanma becerim yüksek bir motivasyonla birleşip, lehime neticeler doğuruyor. En büyük yardımcım: Genelde haklı tarafta(en azından benim nazarımda) yer almam… Bu önemli… Çünkü iç inancımı, ancak bu sayede sağlayabiliyorum. Tersinin de olduğu vakidir, yani haksızlık ettiğimi düşündüğüm, pişman olduğum, haksız olduğumu hissettiğim… Beni her durumda salt hakikate ulaşma çabasının motive ettiğini söylemek isterdim fakat ne yazık ki çoğu durumda işin içine egom da dâhil oluyor ( yani artistlik olsun diye de burnumu bir yerlere sokuyorum)ancak bu durumda da sağ olsunlar, muarızlarım imdadıma yetişiyor. Başlar da benden daha haklı gibi dursalar da haklı kalmayı başaramıyor ve çok geçmeden belden aşağı vuruyorlar ve dahası açık vermeye başlıyorlar. İşte, içimdeki et oburun bütün benliğimi ele geçirme imkânı bulduğu nokta tam burasıdır. Ben de herkes gibi dürüst ve mütevazı bir muarız karşısındaysam içten içe ona saygı ve sevgi duymaktan kendimi alamam. Ona karşı harekete geçebilmem için meşruiyet ararım. Yaptığı her belden aşağı vuruş, gerçeği çarpıtma (illa bilerek olmasına gerek yok, cehaletten de kaynaklansa sonuç değişmez) bana bu meşruiyeti sağlıyor.
Polemik sırasında kullanacağım malzemeyi, genelde karşı taraftan alıyorum. Çelişkiler, bilgi yanlışlıkları, art niyetler vs… En iyi sonuç veren yöntem, onu kendi sözleriyle bağlamak, çelişkileriyle yüzleştirmek… Bu sırada çok şanslı olduğumu da itiraf etmem gerekir. Söyleyecek söz bulamadığım her durumda muarızım kucağıma bir hediye bırakıveriyor… Bu denli şanslı oluşumu dürüst olma çabama bağlıyorum. Sanki görünmez bir el bana yardım ediyor. Ama beni cehenneme götürecek malzemeyi tedarik de ediyor olabilirim, şimdilik bilemiyoruz...