Savaşın ortasında kalmak gibiydi annesiz olmak. Ve küçük bir çocuğun elinde oyuncaklarını almak gibiydi sevdiklerimizi kaybetmek. Biz büyüyorduk ve içimizde bir şeyler doğru orantıda küçülüyordu. Küçüktük, büyüme isteğimiz ağır geliyordu çünkü bilmiyorduk. Artık küçük şeyler mutlu etmiyordu bizi, dedim ya büyüyorduk ama bilmiyorduk!
Kimse ayrı yürekte tek beden olacağımız bir insanın karşımıza çıkacağını da öğretmedi; şaşkına döndük, afalladık ve şaşırdık, az mutlu olduk ama yine öğretmediler; çok ağlayıp, mutsuz olacağımızı!
Zaman geçtikçe yalnızlığın artığını gördük, kimsenin bizi anlamadığı için yalnızlığımızın artığına inanmıştık.
İlkokul da sıra arkadaşın mı seni anlamadı? ya da çok sevdiğin sınıf öğretmenin? ya da hiç ayrılmayacağız dediğimiz lise deki kardeşlerin mi? İşte öğretmediler, zaman geçtikçe sevdiklerimizi kaybettiğimiz için yalnız kaldığımızı.
Biz de üzerine düşmedik küçüklüğün, biz hep elimizde olmayan şeylerin peşinden koştuk, öyle ki takatsizlik başlayınca bize öğretilmeyen şeyleri istemeden olsa da öğretmeye başladı hayat ve zaman öğretmenleri!
Ama geç, oldu çoğumuzda bu eğitim zorunluluğu. Kaybetmiş yüreğimizde ki heyecanı ve fikrimiz zikrimize ters düşmeye başlamıştı. Her şeye aşk denmeye, herkesi kötü görmeye başlamıştı gözler. Ama aynada ki sütten aktı sanki!
Farkettiniz mi bunu okurken bazı yerlerde ne anlatmak istiyor bu dediniz ? Bazı yerlerde çok haklı ? bazı yerde duygulandınız!
Sahi farkettiniz mi? bir bir ölüyoruz...!
Kimse ayrı yürekte tek beden olacağımız bir insanın karşımıza çıkacağını da öğretmedi; şaşkına döndük, afalladık ve şaşırdık, az mutlu olduk ama yine öğretmediler; çok ağlayıp, mutsuz olacağımızı!
Zaman geçtikçe yalnızlığın artığını gördük, kimsenin bizi anlamadığı için yalnızlığımızın artığına inanmıştık.
İlkokul da sıra arkadaşın mı seni anlamadı? ya da çok sevdiğin sınıf öğretmenin? ya da hiç ayrılmayacağız dediğimiz lise deki kardeşlerin mi? İşte öğretmediler, zaman geçtikçe sevdiklerimizi kaybettiğimiz için yalnız kaldığımızı.
Biz de üzerine düşmedik küçüklüğün, biz hep elimizde olmayan şeylerin peşinden koştuk, öyle ki takatsizlik başlayınca bize öğretilmeyen şeyleri istemeden olsa da öğretmeye başladı hayat ve zaman öğretmenleri!
Ama geç, oldu çoğumuzda bu eğitim zorunluluğu. Kaybetmiş yüreğimizde ki heyecanı ve fikrimiz zikrimize ters düşmeye başlamıştı. Her şeye aşk denmeye, herkesi kötü görmeye başlamıştı gözler. Ama aynada ki sütten aktı sanki!
Farkettiniz mi bunu okurken bazı yerlerde ne anlatmak istiyor bu dediniz ? Bazı yerlerde çok haklı ? bazı yerde duygulandınız!
Sahi farkettiniz mi? bir bir ölüyoruz...!