Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakat Bebek Doğurmak: Sakatlık, Kürtaj ve Gen Teknolojileri Üzerine | Dikmen Bezmez

Rekursion
Annelik gururum,üstüme aldığım veya almadığım yük,paylaşılmışlık veya paylaşılmamışlıklar bunları size ne kadar anlatsam inanıyorumki boşu boşuna sarfedilen efor olacak.ayrıca bunları tartışmaya gerek yok.
Asıl konuya gelmek istiyorum,
14 yıldır yaşanan bir hayat var ve yaşamasına değmeyen bir hayatı var kızımın dediğimi nereden çıkarıyorsunuz.Ben HAYATTAKİ BİR ÇOCUĞUN YAŞAMASINI SONLANDIRMAKTANMI BAHSEDİYORUM.
Çok merak ettiğiniz sorunuza gelince tekrar yazayım bir daha okuyun ve birdaha sormayın,Hamileliğim esnasında çocuğumun engelli olduğu belli olsa idi bütün şartlar sizin yazdığınız gibide olsa evet dünyaya getirmezdim.devletin,hastanenin ve toplumun baskısıyla değil kendi kararımla umarım anlatabildim.
Size özel eğitimde bizim için ne uygundur ne değildir bunları yazamıycam.madem benim ve kızımın durumu çok ilginizi çekti REET SENDROMU araştırın okuyun.ben çok araştırdım ve gerekli yerlerdede ailelerle birlikte yardımlaşıyoruz kızlarımızın yaşadığı evrelerle ilgili.benim siz araştırdıktan sonra bana bu konu ile bilgi vermenizi istemiyorum onu yazmak istedim.ben sendromumuzu anlatırım ama uzun sürer en güzeli kendin okursan daha bi inandırıcı gelir.beni sorgulamazsın artık.
Bu konu beni oldukça sıktı sizin sorularınıza cvp vermek.ben hariç diğer konulara yorum yazmanız dileklerimle.
İYİ GECELER................
 
14 yıldır yaşanan bir hayat var ve yaşamasına değmeyen bir hayatı var kızımın dediğimi nereden çıkarıyorsunuz.Ben HAYATTAKİ BİR ÇOCUĞUN YAŞAMASINI SONLANDIRMAKTANMI BAHSEDİYORUM

örnegin shurda sarfettigine benzer sözlerinden cikartior olabilir miyim?...
sesimde yazımda bile heyecan yok.hayatın gerçeklerini yaşıyoruz kızımda bende.Bu hayata engelli gelmektense gelmemek çok daha faydalı.
hatta kizinin hayatiyla da sinirlamadigini ve sevgili sirinemizin fashizanca bir tutum sergileyen mesajlarina teshekkür edip, onlari "hayata gercekci bakmak" olarak degerlendirdiginden olabilir mi?...
Sayın Sırıne,ben de sizin yazılarınızdan dolayı tşk ediyorum.hayata gerçekçi bakmak düşüncesini savunuyorum.

hadi onlar bir yana, "bilseydim sonlandirirdim gebeligimi" demek, "bu öndört yildir yashanan hayat hic yashanmamasi gerekiordu cünkü yashanilasi degil" anlamina gelmior mu?... ki seni yargilamak icin yazmamishtim onu... insanlarin bu tür düshünceleri olmasinin nedenlerini anlamya calishirken gözümden bisheyleri kacirmamakti amacim... yoksa seni sorgulamak, veya "kürtaji nasil onaylarsin" gibi bir dayatma yapmak degildi... gercekten kötü bir niyetim yoktu... samimi olarak söylüorum ki, neden bu kadar kizdigini anlayamadim...

herhangi bi sikintini hafife almak falan da istememishtim... hatta sikintilari, acilari vs.leri bir yana birakalim, "sakat bir cocuga bakmak, hayattaki falanca güzelliklerden vazgecmek oldugunu düshündügüm icin sakat bir cocugu dourmak istemiorum" dierek kürtaj karari alsan bile yargilamazdim... haddime düshtügünü düshünmüorum... ama "hayata engelli gelmektense hic gelmemek daha faydili" gibi ifadelerle karshilashinca ister istemez ilgimi cekior kendini bildi bileli sakat olan biri olarak... böyle sheyler söyleyenlerin kafasindan neler gectigini, nicin söylediklerini anlamak istiorum... hayat shartlari midir böyle sheyleri söyleten diye merak ediorum... konushmadan, sormadan nasil anlicaz?... önyargilarla yaklashmaktan korktugum icin ince ince sormush olamaz miyim mesela?...


ayrica asil sen nerden cikartiorsun "hayattaki bir cocugun yashamasini sonlandirmaktan" bahsettigimi, ya da bahsettigini düshündügümü?!... alintilayarak gösterir misin lütfen?... ötenazi'yi konushmaya bashlamadim ki henüz :confused:...


neyse, cok rahatsizlik verdiysem özür dilerim - mutluluklar!...






**********

[FONT=Verdana]gectigimiz carshamba sabahi nasil olduysa calar saatin o iirenc sesinden önce uyandim - ki öyle bir tane degil, üc besh tane saat kurarim genelde uyanabilmek icin :)... geri yatasim gelmedi, icimde bi neshe vardi, gectim sandalyeme, hele bir de jaluzileri actigimda odaya bi günesh doldu ki - oh, degmesin dedim hic kimse bugün keyfime - icim kipir kipirdi... hazir bol bol vaktim varken ishe gitmeden önce shöyle keyifli bi kahvalti yapayim dedim; demledim cayimi, hazirladim bi güzelce masayi... bir yandan yerken bi yandan da sitemizi karishtirayim dedim... bu bashliktaki mesajlari okudugumda - inanin arkadashlar, abartmiorum - kusasim geldi... ögürdüm ama kusamadim, hersheyi oldugu gibi birakip, kendimi dishariya attim...[/FONT]

[FONT=Verdana]olmaz böyle dedim, mutlaka yazmalisin oraya bishiler dedim - öyle fashizan düshünceler ve tutumlar sergileniorken sen susamassin dedim, tavir almalisin dedim kendime ama bütün gün öyle firtinalar koptu ki icimde, öyle cok sheyler yazmak istedim ki nereden bashlicami, nasil anlaticami bilemedim... ve hala da bilmiorum ama birtürlü biryerlerden bashlamak lazim...[/FONT]


ben bunları düşünürken kızım bana dönmeden televizyondakilerle konuşurcasına ''AMA BİZ DE HAYATTAN ,YAŞAMAKTAN ZEVK ALIYORUZ'' dedi.o kadar.evet İŞTE BU KADAR.

:) o kadar!!!...

hassas bi konu...
doushtan engelli deilim ama "kiziniz bi yashinda felc geciricek sakat olucak, isterseniz kürtaj olabilirsiniz" diebilen bi teknoloji olsaydi ve annemler dünyaya gelmemi engelleseydi shimdi benim gibi süper bi evlatlari olmiicakti ;)
(uyuz yazilarimla forumda sisleri raatsis edemiicektim :p)
oooh, iiki de varim!!!
bunu sade ben diil, annemler de dio: "iiki varsin"

ilerde kimin "iiki varim" kimin "keshke olmasaydim" dieceeni bilemeis... diom ya, hassas bi konu... devletin "dourmaya mecbursun" demeye hakki olmadiini düshünüom ama öte yandan da birilerinin "iiki varim" diebilme shansi daha doomadan -özellikle sakat olucak diye- elinden alinmasi cokta kolay olmamali bence... en azindan hic bi kadin kürtaji secmek zorunda birakilmamali... bu konuda mümkün olduu kadar ne din_gözlüünden nede bilimsellik_gözlüünden bakmamaya calishiom olaya (sevgili dilemma ;))... sonucta bilim, din, devlet, hershey insanlarin mutluluu icin olmali die düshünüom, tersine diil...

yeditepenin de dedii gibi bilim teshhis koyar, saalikli, hasta veya sakat bi bebek dünyaya getiriceksinis der, ama bu insan hayatinda asla mutlu olmiicak diebilir mi? hayati hic sevmiicek, "keshke hic doomasaydim" diicek diebilir mi??

[FONT=Verdana]hey gidi, neredeyse sekiz yil olucak bu sözlerimi yazali... bu sekiz yilda sakatligim epey bi ilerledi ama yine ayni sheyleri söylüorum ve eskisinden daha da ictenlikle "IIYI KI VARIM!" diorum...[/FONT]
[FONT=Verdana]
[/FONT]
[FONT=Verdana]ve kanun koyucularin belli bir ashamaya gelmish saglam fetuslere bazi haklar taniyip onlari koruma altina alirken ayni ashamaya gelmish sakat fetusleri o korumanin dishinda birakmasini bu varligima bir saldiri olarak algiliorum... sakat bebekle sonuclanicak gebeliklerin sonlandirilmasini bu kadar "kolaylashtirip" meshru kilan söylemler ve uygulamalar, "senin gibiler aslinda olmamasi gerekiordu ama ya bazi aptalliklar yüzünden ya da teknoloijinin henüz yeteri kadar gelishmemish olmasi yüzünden oldun bi kere" anlamina geldi hep benim icin... shu an bir yetishkin olarak sadece üzerinde uzun uzun düshünülüp, uzun uzun konushup sorgulanmasi gerektigini düshünüorum ama gencligimde özellikle de teenager yashlarimda cok yaraladi beni bu söylemler...[/FONT]
[FONT=Verdana]
[/FONT]
[FONT=Verdana]hayatimin hic bir döneminde "keshke olmasaydim" demedim... cevremdeki bircok saglam insandan daha cok zevk aldigimi iddia edebilirim hayattan... ama sakatligi sabah aksham hayata lanet okumak ve saglamlarin hayatina imrenmekten bashka bir cercevede göremeyen insanlar buna inanmicaktir, polyannacilik oynayarak kendimi kandirdigimi düshünecektir büyük ihtimalle... ne halleri varsa görsünler diesim gelior... ama ishte olmuyor... hersheyin kendi pencerelerinden göründügü gibi olmayabiliceni vurguluma arzum baskin cikior...[/FONT]
[FONT=Verdana]
[/FONT]
[FONT=Verdana]pencere demishken; "mutlu olabilmek icin ishte shöyle shöyle bir bedene sahip olmaniz gerekior" die telkin edilip durulan o atletik bedene sahip bir adami taniorum... cogu kadinlarin ona bakarken agzinin salyalarini akittirmasi ve cogu erkeklerin onu kiskanmasi gerektigi söylenen o bedene sahip bu adam öyle acilar icinde kivranior ki... "eger mümkün olsaydi ve benimle degishmek isteseydin hic düshünmeden kabul ederdim ama sana da kiyilmaz ki" dedi bana birgün... beni tek eliyle havaya kaldirabilecek bir güce sahip o adam, durumu müsait oldugunda hic durmadan kilometrelerce koshabilen o adam bazen öyle bir hale gelior ki günlerce yataktan cikamior, kalkip yemegini alamior, tuvalete büyük zorluklarla gidior...
[/FONT]
artik sonradan mi oldu, genetik bir durum mudur, kromozom bozuklugu mudur, günün birinde prenatal diagnostik gibi yöntemlerle o tür acilar da tetkik edilip yashanmadan yok edilebilir mi bilmiorum ama bu bashliktaki bir cok insanin saglam olarak tanimladigi o bedene sahip omak da mutlulugun garantisi degildir, acilar cekmeye engel olmayadabilior diye hatirlatmak istiorum...
[FONT=Verdana]
[/FONT]
[FONT=Verdana]bu yüzden midir bilmem ama "sakat bebegi dünyaya getirmenin bir canilik" oldugunu iddia eden arkadashlarin sundugu gerekcelerin büyük bir kismi cok sig gelior bana...[/FONT]
[FONT=Verdana]



[/FONT]
 
Bende Rekursion hep iyiki varım iyiki yaşıyorum iyi dolu dolu nefes alabiliyorum diyorum..Yürüyemiyorum ayağa hiç kalkamıyorum birilerine ihtyaç duyduğum zamanlar oluyor olurda, ama hiç bir zaman umutsuzluğa kapılmadım yapamadığıklarım oldu bazen erişimlilikten bazen önüme çıkan fırsatları değerlendirememekten ama bunun için sadece sistem suçlu değil birazcık da olsa bizlerde suçluyuz. Neleri yapabiliriz yapabileceklerimiz üzerine kararlı ve azimli olursak başarılıda oluruz diye düşünüyorum. Bende kendimce yapabileceklerim üzerine yoğunlaştım..sakat olmak benim için yürüyememek mutlu olmama engel olmuyor.. Mutluluk bazen annemin yüzünde bazen çamımdaki menekşede bazen uğraşılarımda bazen yalnızlığımda bir çok sebep var hangisini sayayım ama yeğenlerimin hala iyiki varsın diye sarılışı varki o mutluğu anlatmaya birşey yetmez...
 
Sevgili Reku,

Seni her okuduğumda yenileniyorum. Ne zaman senden bir yazı geldiğini görsem, "yuppiiiiii" naralarıyla işi gücü bırakıp okuyorum. Oralarda dolanıp, arada sırada yazıların ile ortaya çıkıyor olduğunu bilmek bile iyi geliyor insana. Sanırım ufkumu açacak, sınırları zorlayacak, duvarları yıkacak insanlara, fikirlere olan ihtiyacım son zamanlarda iyice arttı. Susuzken su içmişim , havasızken nefes almışım gibi rahatlıyor bedenim. İyi ki varsın...
 
Evet Rekursion'un yazılarında yaşam sevincimi artıran mutluluklarıda buluyorumm bence de iyiki varsın Rekursion..:):):)
 
Siz yazmalısınızda Belgin Hanım. Duygularınızı ve yaşadıklarınızı da çok doğru ve güzel ifade etmişsiniz. Sadece paylaşmak istemişsiniz. iyi de yapmışsınız. Lütfen bu sitede yaşadıklarınızı yazınız. Herkimse bir cümleden yola çıkabilir , siz bambaşka şeye dönüşebilirsiniz. Bu anlatmaya çabaladığınızla ilgili değildir , karşıdakinin nasıl anladığyla ilgili bir durumdur. Sonuçta her hissettiğinizi ve yaşadığınızı cümle yapamazsınız. Eksik bırakır ve anlaşılacağınızı düşünürsünüz. Yazının ve yazmanın böyle bir acımasız tarafı var malesef. Ama zaman içinde paylaşımlar artıkça eksik parçalar tamamlanacaktır. Kimsenin yargıladığını ve yanlış anladığını düşünmüyorum. Ama herkes bir bütünden değilde bir cümleden ya da bir kelimeden yola çıkarak istemediğimiz bir anlaşılmayla karşı karşıya bırakabiliyor bizi.
Lütfen bir ondört yıl , bir gençlik ve yaşanmakta olan bir orta yaşı tekabül eder. Paylaşımlarınızdan istifade edecek kimse çokca olacaktır. Bence sizin değil ama çoğu kimsenin sizin tecrübelerinize ihtiyacı var.
Çok mutlu olduğunuza inanıyorum , Allah devamda ettirsin. Ama yazınız ve yapabildiğiniz kadar gözükünüz ortalıkta. Eksilmek , nefes almak istediğiniz zamanlarda yazınız. Burdan başka kimlerle daha iyi paylaşabilirsiniz ki. Çoğu kimse sadece okuyor ve yazmıyor onlarıda düşünün.
Düşünecek o kadar şey varken diyebilirsinizde belki de, ama bizler seviniriz.
iyi günler dileriz.
 
[FONT=lucida grande]Selam arkadaşlar ben ilker ortaç,[/FONT][FONT=Geneva]
Psikolog B.F.Skinner edimsel koşullanma kuramını ortaya koymuştur. Edimsel koşullanma durumundaki bir organizma bir takım davranışlar ortaya koyar: Dolaşır, koklar, nesnelere bakar, onları iter; fakat klasik koşullanmada olduğu gibi belirli bir uyandırılmış davranışg östermez. Sonunda yaptığı davranışlardan biri ödüle götürür ya da cezadan kaçınmasını sağlar. Edimsel koşullanma ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranışın yapılmasını öğretmektir.[/FONT]

[FONT=Geneva]Bu konuda şöyle bir deney yapılmıştır. Aç bir fare, bir deney kafesi içine bırakılır. Bu sırada raslantı sonucu kafesin içindeki mandala dokunur ve kafesin altındaki kaba yiyecek düşer. Fare yiyeceği yer ve böylece ödüllenmiş olur. Bundan sonra tekrar tekrar aynı yere bırakılan fare, daha kısa zamanda mandala dokunur. Başlangıçta gelişi güzel davranış gösteren fare bir sonraki deneyde mandala daha çabuk yaklaşmaya başlar ve en sonunda da doğrudan doğruya mandala basıp yiyeceği elde eder. Böylece öğrenilmiş bir "edim", yani davranış oluşur.

Sakat çocuk doğma olasılığı baz alınıp, olasılık diyorum, isteyen altını isteyen üstünü çizsin; kürtaj olması muhakkaktır, şarttır, ivedidir diyen, e
[/FONT]
[FONT=Geneva]dimsel koşullanma altında hakaret ediyor.

Sakat düşünceler bunlar ......[/FONT]


Koşullar hissettirildiği zaman sevgi olmaktan çıkan şey. koşullu sevmek (IF ELSE bunu yazılımcılar iyi bilir, döngü komutlarıdır ) Böyle böyle olursan seni severim, senin beni sevdiğin kadar seni severim, bana verdiğin kadar sana veririm, benimle ilgilendiğin kadar seninle ilgilenirim, benim istediğim gibi olursan seni severim vs. işin acı tarafı da, bunu yapanların yaptıklarının genelde pek farkında olmaması, çünkü koşulsuz sevmenin ne olduğunu hiç bilmemiş olmalarıdır.

Koşulsuz sevgi annelere özgü değildir- anne olmayanlar da koşulsuz sevebilir. sevgi bi insan öyle böyle olmadığı için bitmez, öyle böyle yapmadığı için bitmez, hata yaptığı için bitmez, arıza olduğu için bitmez.
[FONT=inherit]Bir insanı her şeye rağmen, her şeyine rağmen sevebilmektir koşulsuz sevgi.[/FONT]
Sakat çocuğum olmasın.
Eli kolu düzgün olsun da aman başka bir şey istemiyorum. bla bla blacılar, sakat doğmasın diyebilirler, koşullu sevebilirler, sakat doğacaksa doğmasın diyebilirler AMMMA sakat doğacaksa illa kürtaj olmalı diye bir zihniyet besin değeri yüksek kahkahalara boğuyor beni.

Bu garantici zihniyeti tebrik ediyorum. Muzaffer olacaklarına canı yürekten inanıyorum. Her birine sağlık poliçesi armağan ediyor. Kim ki Duk 'un son filmine VIP davetiye taktim ediyor, kabul buyurmalarını arz ediyorum.

Bunları da kelam kabul etmeyebilirsiniz. Kürtajla o çocuğun zorluk yaşamasını engellemenin şart olduğunu zikir etmektense 'ey sosyal devlet ' diyor size VERİ sunuyorum.

cidden ben nereden bileyim ....

Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlü nüfus içinde işgücüne katılım oranı % 21.71 iken işgücüne dahil olmayan özürlü nüfus oranı % 78 29'dur. Süreğen hastalığı olanlarda ise işgücüne katılım oranı %22.87 iken işgücüne dahil olmayanların oranı % 77.13'tür. Diğer bir ifade ile özürlü olan kişilerden her beş kişiden bin işgücüne katılmaktadır İşgücüne katılım oranı, ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerde kentte % 25.61, kırda % 17.76 ile önemli bir
farklılaşma gösterirken süreğen hastalığı olanlarda kent(%23.08) - kır(%22.48) arasında önemli bir farklılık görülmemektedir
 
Sevgili İlker Selamlar,


Pozitif ayrımcılık konusunda bazı itirazlarım var, zira tanım iyi anlaşılmayabilir. Gerçi konu bu değil ama mutlaka söylemeyi düşündüm: Pozitif ayrımcılık; bir grup aidiyeti ya da herhangi bir özelliği sebebiyle diğer gruplara göre dezavantajlı bir konuma gelerek bir eşitsizlik oluşuyorsa; ayrımcılığı ortadan kaldırmak, fırsat eşitliğini sağlamak, toplumsal hayata tam katılım sağlayabilmek için söz konusu eşitsizlik giderilinceye kadar alınan bir takım geçici ve özel önlemler ve tedbirlerdir. Pozitif ayrımcılık, ayrımcılığın geçmişten gelen etkilerini ortadan kaldırarak eşitliği sağlamaya yöneliktir. Örneğin iş gücüne katılımda engelli bireyler dezavantajlı konumdadır. Kota sistemi ile eşitsizlik bozulmak istenmektedir. Kota sistemi pozitif ayrımcılıktır ama tuvalette düzenleme yapmak pozitif ayrımcılık değildir. Pozitif ayrımcılık ekstra bir hak da değildir, belki imtiyaz olarak açıklanabilir. Uzun yazmayacağım zira bu tartışmanın konusu değil. Sadece tashih gerektiğine inandığım için bir-kaç cümle ile açıklama yapma ihtiyacı hissettim.
 
Sevgili Ayşe hanım merhaba,
Nihayet anlaşıldım tarafınızdan.Tşk ederim.Kızımın ve benim yaşadıklarımızdan örnekler verip zorluklarımızdan bahsederken genelleme yapıyormuşum gibi algılandım.herneyse problem değil.
Yazınız için,verdiğiniz örnekler için tşk ederim.
Kızım için evet bende engelleri kıskandım dönem dönem keşke şu olsaydı bari dediğim günler oldu.Hepimizin canını acıtan yaşanırlıklar olduğunda şöyle olsa dahamı iyi olurdu dediğimiz günler oldu ve halen oluyor .
ALLAHIM inşallah bu özel dualarımızı kabul eder.
Sizede sabırlar ve dayanma gücü diliyorum.Bende sizin çektiğiniz sıkıntıları inanın çok iyi anlıyorum.
ALLAH hepimizin yardımcısı olsun.
Sizide,kızınızıda öpüyorum.....

basays;
Hüseyin bey merhabalar,
Tşk ederim,yazmam gerektiğinde yazarım tabiki haklısınız.ben ilk yıllarımızda araştırdığımda çok net olarak RETT SENDROMU ile ilgili bilgilere ulaşamıyordum.Ümit ediyorum kimsenin ihtiyacı olmasın bu yaşadığım tecrübelere.En azından burda okuyanlar bile merak edip RETT SENDROMU neymiş diye bile bakmaları bir adım olacaktır.
Bende sizlere iyi,mutlu ve sağlıklı günler diliyorum...
 
Belgin hanımcım merhabalar ,

Size öncelikle sevgilerimi yolluyorum. Tahmin ettiğinizden çok fazla kişiye ulaşıyor yazdıklarınız, takip eden annelerin (ve tabi babaların) varlığını biliyorum. Yıllar önce forumda bir kitap tanıtımı paylaştığımda kaç anneden özelden teşekkür mesajı almıştım. O yıllarda sitenin bir kitaplığı vardı! Şimdi sizin yazdığınızı okuyunca hemen kitabı aldım elime. 12/2004 diye not düşmüşüm ilk sayfasına. Adı “Sessiz Melek” , Rett Sendromlu kızı olan bir annenin kaleminden. Yaşanılarak elde edilmiş gerçek deneyimlerini paylaşmış kitabında Abide Özkal . Engelli çocukların özel bir algı, duygu ve düşünce dünyası vardır. Hangi davranışın nasıl anlaşılacağı ve yorumlanacağı konusunda tam bir kaynak bulmak mümkün değil. Bunların yanıtını ne tıp, ne eğitim, ne de psikoloji kitaplarında bulmak da mümkün olamıyor. Bu yüzden sizin ve diğer annelerin deneyimleri, duygu, düşünceleri elbette bir çok anneye ışık olacaktır.
 
Sema hanım merhaba,
Bende Abide Özkalın kitabını evet okudum o yıllarda.kitaplığımda olan ve zaman zaman baktığım bir kitaptır.İlgilendiğiniz için tşk ederim.çok naziksiniz.
Sizinde Abide Özkalın kitabını okumuş olmanız ayrıca mutlu etti beni... yaşadıklarımızı,halen yaşanan evrelerimizi tabiki birilerine yardımcı olursa memnuniyetle paylaşırım.çünkü benim sessiz meleğim RETT SENDROMUNUN bütün özelliklerini taşıyor.oldukça ağır ve zor evrelerimiz oldu.olmayada devam ediyor.

Sevgiyle ve mutlulukla kalın.......
 
Neyse, bunu düşünüyordum hep konuya ilişkin, bunu da diyim de, Platon’un erotik hatırlama [anamnesis] olarak tarif ettiği hareket, nesneyi başka bir şeye veya başka bir yere değil, kendi vuku buluşuna, İdea’ya doğru taşıyan bir girdaptır.Bu girdap beni daha pozitif kılıyor.
 
Bu arada, 2006'da Balçiçek Pamir Sabah Gazetesi'nde Prof.Dr. Azmi Hamzaoğlu ile röportaj yapmış. Bakın doktor bey soykırımı nasıl savunuyor (dilerim bunca yıldan sonra görüşü değişmiştir):


Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu Web Sitesi: Azmi Hamzaoğlu – Bel Ağrısı – Skolyoz

"TÜRKİYE'DE sakatlıkların çoğu doğumdan. Üstelik artık ultrasonda bebeklerin sakat doğup doğmayacağı, omurgasının durumu çok iyi anlaşılabiliyor. Maalesef ülkemizin kanunları sakat doğabilecek bir çocuğa kürtaja izin vermiyor. Kanımca bu yasa acilen değişmelidir. Bir çocuk kesinlikle sakat doğacaksa, niye doğumuna izin veriyoruz? Sonra evlerde tecrit altında yaşıyorlar. Buna hakkımız var mı? Çocukların sırt bölgelerine çıplak gözle sık sık bakılmalı bir eğrilik var mı diye. Özellikle 9-16 yaş arası ergenlik döneminde omurga sorunlarını erken teşhisle ameliyatsız tedavi edebilmek mümkün. İşte bu yüzden okul taramaları çok önemli. Ama bizde hiç yapılmıyor. Çocukların ağır okul çantalarının bel ve sırt ağrılarına yol açtığı da bir gerçek."​
 
Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu Web Sitesi: Azmi Hamzaoğlu – Bel Ağrısı – Skolyoz

"(...) Bir çocuk kesinlikle sakat doğacaksa, niye doğumuna izin veriyoruz? Sonra evlerde tecrit altında yaşıyorlar. Buna hakkımız var mı? (...)"​
ne yüce gönüllü bi adammish, gözlerim yashardi adeta!... e, yani ama! sakatlarin evlerde tecrit altinda yashamasi dünyanin en normal sheyi, en degishtirilemez kanunu iken "sakat dogmak" gibi anormal, hatta dogaya aykiri bir sheye nasil izin verebiliriz ki... hangi cüretle böyle bir canilik yapmaya hakkimiz oldugunu düshünebiliriz...


(bu adam bazi sheyleri fecii bi shekilde birbirine mi karishtirior, yoksa bana mi öyle geldi, ben miyim karishtiran - kafam karishti shimdi :confused::rolleyes::confused:)
[FONT=verdana]


*****

[/FONT]

sevgili mine ve bezmez, ikinizin de güzel sözleri icin teshekkür ediorum; benim sacmalamalarimin birilerinin yashama sevincini artirdigini, yenilenmesine katkida bulundugunu, susuzken su icmish gibi hissettirdigini, "yuppiiii" naralari attirdigini okudugumda "wow!" dedim, shashirdim, utandim, ne diyecegimi bilemedim ama cok da sevindim, niye sakliym shimdi :)... iyi ki varsiniz! :)...


sevindim sevinmesine de, ayshe ceren'in bahsettigi "koca yürekli annelerden" birini kirmish, üzmüsh olmam bi haftadir icimi kemirior dogrusu... sakat cocuk annelerinin hishmini üzerime toplama konusunda üstüme kimseyi tanimam zaten :)... bir zamanlarin sakat cocugu olarak onlari kishkirtmayi sevdigimi inkar edemem ama kirmak, üzmek gibi bi amacim olmadi hic bir zaman... örnegin ayshe ceren'in, kiziyla ilgili yazdiklarinda bana tanidik gelen bazi sheyler var, kendi ailemle verdigim bazi savashlari hatirlattilar bana ve ayshe ceren'i kishkirtasim geldi ama onu da kirarim diye cekindim...
[FONT=verdana]


*****


[/FONT]asil konuya dönücek olursam, "ben sakat bir cocukla yapamam, buna katlanamam" diyen anne babalarin elbette ki kürtaji secme hakki olmali - yargilanmadan, kinanmadan secimlerini yapabilmeliler... ama sakatligi olan insanlari asla mutlu olamicak birer aci yumagiymish gibi ele alan söylemlerle o secimi secim olmaktan cikartip, zorunluluk haline getirmeye calishan (ve görüldügü üzere bunda gayet basharili olan) "iyi niyetli" tutumlar fecii shekilde rahatsiz edior beni... igrenc kokular yayilior etrafa...


elbette ki biliorum, ortalik güllük gülistanlik degil; gerek sakatliginin kendisinden gerekse etrafin yarattigi ishkencelerden dolayi aci ceken, türlü zorluklara katlanan - ya da artik katlanamayip pes edicek hale geitirilen - bircok sakat ve/veya yakinlari var... gercekci olmak lazim, kabul!... ama hayattan aldigimiz hazlari, yashadigimiz ve yashattigimiz mutluluklari bi cirpida silivermeyi, mutlu sakatlar yokmush gibi davranmayi o gercekcilikle nasil bagdashtirabiliorsunuz!...


henüz var olmayan sakat cocuklarin mutlulugu ve psikolojisi düshünüldügü kadar, hazir var olan sakat cocuklarin mutlulugu ve psikolojisi düshünülseydi hepimiz daha güzel bir dünyada yashior olmaz miydik shimdi?... saglam cocuklarini yolladiklari okullarda / ana okulunda vs. sakat bir cocuk gördüklerinde shu meshur analik/babalik icgüdüsünün arkasina siginarak, "olmaz, istemeyük, saglam cocuklarimizin psikolojisi bozuluor!" diye nara atanlar eminim ki henüz dogmamish sakat bebelerin iyiligini ve psikolojisini düshünerek "bile bile sakat cocuk dogurmak bir caniliktir" diye nara atan "iyi nietlilerin" de en önde gidenleridir... nasil da olmasinlar ki, onlarda daha iyi kim bilebilir ki o bebeleri hangi caniliklerin bekledigini :rolleyes:...


kelebek'in shu mesajini okudugumda (tikla)
ne kadar öfkelendigimi anlatamam - kelebek'e degil tabii ki, onun bunlari yazmasina neden olanlaradir öfkem... ama kalemjimin de dedigi gibi (tikla), en ücra yerdeki insanlara kadar hepimizin az veya cok katkisi oldugunu düshünüorum bu sistemde... hepimiz de kendimize biraz ceki düzen versek, neyi neden düshündügümüzü, neyi neden yaptigimizi biraz daha sorgulasak bashtan kendimiz icin olmak üzere herkes icin de cok daha iyi olur...
 
Zenciler doğmasa belki ırkçılık diye bişey olmayacaktı yeryüzünde. Zenciler doğdu ve kirlendi bu dünya. Sonra sakatlar geldi korku filmine döndü büsbütün hayat...

Sakat bir bebek olarak dünyaya gelenlerdenim ben de. Keşke farkedilseydim en baştan da bir sorun çıkartmadan katledilseyim diyorum özellikle hamile annelere kız mı? erkek mi? istiyorsun sorusuna verdikleri o meşhur "eli ayağı düzgün olsunda kız erkek farketmez" cevabını duyduğumda. Bir an da lavabonun süzgecinden akası ve kirli sulara karışası gelmiyo değil insanın.

Sakat doğmak bir suç mu? ve o suç bizim suçumuz mu? diyorum. Hırsızın hiç mi kabahati yok? Sakıp Sabancının sakat çocuklarının sebebinin yakın akrabağ evliliğine bağlı olduğunu biliyoruz. Konuya biraz da sakatlığa sebebiyet veren faktörler açısından bakmak gerekir. Bile bile lades demeninde bir alemi yok gibi geliyor bana.

Heee şunu da hemen belirteyim sakat doğmuş biri olarak yaşamasam dünya daha çekilesi bir yer olurdu gibi bir düşüncem yok. Kendimi çok seviyor ve bu dünyaya bir renk kattığıma inanıyorum Azmicim kusura bakmasın :)
 
Üst Alt