Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Tamam mıyız? - Türk Sineması'nda Sakatlık Temsilleri 2 | Dikmen Bezmez

bezmez

Üye
Üyelik
24 Kas 2008
Konular
11
Mesajlar
56
Reaksiyonlar
0
Bu seride ikinci olarak ele almak istediğim film 2013 yapımı, yönetmenliğini Çağan Irmak’ın üstlendiği “Tamam mıyız?”. “Sadece Sen” filmini izledikten sonra Irmak’'ın filmi bir nebze daha üzerinde düşünülmüş hissi veriyor. Irmak sanırım bu filmin yapımından önce az da olsa sakatlık meselesi üzerine küçük çaplı bir araştırma yapmış olmalı. Ancak bununla birlikte film büyük oranda sakatlık ile ilgili genel geçer klişelerden kendini kurtaramamış bana kalırsa. Yine filmin kısa bir özeti ile başlayabiliriz:

Film en genel anlamda iki ana karakterin (Temmuz ve İhsan) arkadaşlığı üzerine kurulu. Temmuz genç bir adam ve hayatını çizim ve heykel yaparak kazanan bir sanatçıdır. Film boyunca açıklıkla ortaya konmasa da, Temmuz gey bir karakter aynı zamanda (Çağan Irmak'’ın film boyunca “ ‘açık’ gey olan karakterine ‘gey’ dememeye ant içmiş” gibi olduğunu yazan Gizem Yılmazer'’in, “Tamam mıyız?” filmini eşcinsellik ile kurduğu ilişki üzerinden eleştirdiği yazısına şu linkten ulaşabilirsiniz: Kaos GL Haber Portalı).
Temmuz yakın zamanda sevgilisi tarafından terk edilmiştir ve zaten depresyona eğilimli olan bu karakter, söz konusu sıkıntılı dönemin de etkisiyle zor günler geçirmektedir. İhsan ise kolları ve bacakları olmayan, İstanbul’'un yoksul semtlerinden birinde anne ve babası ile yaşayan bir başka genç adamdır. İkilinin yollarının kesişmesi bir dostluğu başlatır. Ancak bu çetrefilli bir yolculuktur; çünkü İhsan aslında ölmeyi istemektedir ve Temmuz’'dan isteği, bunu kendisi için gerçekleştirmesidir. Bu talep karşısında ne yapacağını bilemeyen Temmuz, bir şartla bunu kabul eder: Birlikte okudukları kitabın bitmesini bekleyeceklerdir. Kitap oldukça kalındır ve kitabın okunduğu süre boyunca izleyici olarak İhsan ve Temmuz'’un birlikte geçirdikleri zamana eşlik ederiz. Bu zaman içerisinde hikâyeye Temmuz ve İhsan'’ın ailelerindeki diğer bireyler ve onların ördükleri kurgular girer; yan ve alt hikâyeler eklemlenir; hâsılı Temmuz ve İhsan birbirlerinin hayatlarındaki boşlukları doldurdukları için “tamam” olurlar ve ölüm fikri uzaklarda kalır.
Bir dip not olarak ekleyelim: Bu “tamam” olma hali hiçbir zaman bir âşık olma durumuna, sevgili olma haline dönüşmez. Gizem Yılmazer de filmi tam bu nedenle eleştirmektedir. Yılmazer’e göre Çağan Irmak eşcinsellik meselesine yalnızca dokundurmakta, ama bunu açıkça ortaya koymaya cesaret edememektedir. Biz buradaki meselemiz olan sakatlığa geri dönelim.

Filmin bir yerde kıymetli bir katkısı olduğunu düşünüyorum. “Tamam olmak” kurgusu, şimdiye kadar alışkın olduğumuz “muhtaç sakat” ve ona “acıyan, yardım eden, bakıcılığını yapan kişi” ilişkisini ortadan kaldırma potansiyeli taşıyor. Öyle sanıyorum ki Irmak filmde, hepimizin birbirimize ihtiyacımızın olduğu ve aslında birbirimize iyi gelebileceğimiz, birbirimizi “tamamlayabileceğimiz” düşüncesi ile yola çıkıyor. Bu ana çatı “yardıma muhtaç sakat” algısının yerine daha eşitlikçi bir ilişki şeklini oturtma potansiyeli taşıyor. İhsan Temmuz'’a iyi geliyor, Temmuz da İhsan’'a.… Ancak sorun şu ki, filmin genel akışı, vaat ettiği bu sözü yerine getiremiyor. Şöyle ki:

İlk olarak, film boyunca İhsan'’ın Temmuz'’a neden iyi geldiğini anlamak mümkün değil. Evet, Temmuz zor bir dönemden geçmektedir; yalnızdır vs., ancak ona iyi gelen kişi neden İhsan’'dır? Bu belli değil. İhsan Temmuz’'a anlattıklarıyla, paylaştıklarıyla yeni bir dünya görüşü mü sunmuştur? Ona şimdiye kadar bulamadığı türde bir arkadaşlık mı vermiştir? Ona aşk mı vermiştir? Soruların yanıtı hep boşlukta kalıyor. Temmuz’'a bu ilişkide neyin iyi geldiğinin açık bir yanıtı yok filmde (Belki bu boşluk Yılmazer'’in eleştirisi çerçevesinde açıklanabilir. Irmak filmde iki erkek arasındaki aşk temasına açıkça dokunamadığı için, film izleyicide bu boşluk hissini bırakıyor olabilir). Dolayısıyla, insanın aklında geriye tek bir seçenek kalıyor. Temmuz acaba İhsan’'a yardım etme fikrini mi seviyor? Hayatının anlamını burada mı buluyor? Irmak'’ın filmde bu mesajı özellikle vermek istediğini sanmıyorum. Tam tersi, buna karşı durmak için yola çıktığını düşünüyorum. “Tamam mıyız?” ifadesi bence bu tercihe işaret ediyor. Ancak filmin genel akışı ister istemez insanın ağzında böyle bir tat bırakıyor. Bu güzel bir tat değil elbette. Çünkü tam da en başta sözünü ettiğim o eşitlikçi ilişki potansiyeli bu şekilde kırılmış oluyor. Oysa filmde Temmuz'’un İhsan'’a neden iyi geldiği çok daha net şekilde ortaya konmuş. İhsan'’ın annesinin Temmuz'’a dönüp “onun yüzünü ilk sen güldürdün” demesi, İhsan'’ın kendisini öldürmek için dahi Temmuz'’a ihtiyaç duyduğunu ifade etmesi bu yöndeki örneklerden birkaçı olarak sıralanabilir. Peki, Temmuz neden bu denli etkilenmiştir İhsan ile zaman geçirmekten? Bunu anlayamıyoruz.

Sakat karakteri eşit bir arkadaş, bir sevgili vs. olarak görmemizi filmde engelleyen bir başka önemli nokta daha var. Filmin akışı boyunca sakatlık deneyimine dair hem İhsan'’ın ağzından, hem de filmin farklı sahnelerindeki görseller üzerinden çeşitli mesajlar veriliyor. Ancak bu mesajların sakatlık deneyiminde toplumsal yapının belirleyiciliğine dair neredeyse hiçbir şey söylemediğini, sakatlığı daha çok bireysel bir sorun olarak tanımladığını söylemek mümkün. Şunu demek istiyorum: İhsan bir sahnede otobüse biniyor, otobüsten iniyor. İstanbul gibi kalabalık bir şehirde gerçekleşen bu yolculuk esnasında İhsan hiçbir zorlukla karşılaşmıyor. Temmuz’'un küçük bir yardımı bu otobüs yolculuğu için kâfi oluyor. Toplumsal olarak sakatlık deneyiminin ne denli zorlaştırıldığına dair bir mesaj almıyoruz filmden. Haksızlık etmeyeyim, bir iki sahnede sokaktaki insanların dik bakışlarına yer vermiş Irmak. Dikkatli bir izleyici görebilir. Oysa sakatlığın bireysel bir sorun olduğuna dair onlarca sahne var filmde. Bunları önce İhsan’'ın ağzından dinliyoruz. İhsan bir kızın beline bile sarılamamaktadır; annesinin hayatı azap içinde geçmektedir; etrafındaki herkese yük olmaktadır. İhsan anlatmasa da filmin çeşitli sahneleri de aynı mesajı veriyor. İhsan yemek yerken, telefonla konuşurken, bir şeyler içerken hep başka insanlardan yardım almak zorundadır. Yardım almanın kendisi sorunlu olduğundan değil, ancak filmde İhsan, aslında kendi başına yapabileceği işleri bile -bir pipet, bir kulaklık bunun için yeterdi-, başkasının desteği olmadan yapamaz halde görünmektedir. Dolayısıyla bu haliyle, toplumsal bir sorun değildir sakatlık, bireysel bir yapamama edememe halidir. Dolayısıyla film İhsan'’ın kendini öldürme isteğini de izleyici için meşru ve anlaşılır kılmış oluyor.

Ancak daha önce belirttiğim gibi, film “tamam olma” kurgusu üzerinden aslında bu sakatlık klişelerini aşmak üzere yola çıkmış ve fakat bunlardan kurtulamamış gibi görünüyor. Dolayısıyla film boyunca insan bazı sahneleri beğenmek ve diğerlerine sinirlenmek arasında gidip geliyor.
Bunun ötesinde filmde Yeşilçam filmlerini andırır şekilde iyilerin çok iyi (İhsan’ın annesi), kötülerin çok kötü (İhsan’ın babası) olması gibi başka klişeler de var, ancak bunlara direk sakatlık meselesine dokunmadıkları için burada yer vermek istemedim. Filmin bir de meşhur bir “tuvalet” sahnesi var ki, izleyenler ile burada onu da ayrıca tartışmak anlamlı olabilir.
 
salam

kadin kibi kadin dogulur,erkek erkek kibi dogulur,escinsellik sacmaligini savunmayi birakin artik! savundukca artiyorlar anlamiyormusunuz?
 
Nafe, neden savunulmamasi gerektiğini savunmanı anlamıyorum? Bu durumun patalojik endokrin yani hormonlar ile ilgili olduğunu ve hormonları bozan pek çok ajana daha anne karnında maruz kaldığımızı yeyip içtiğim iz besinlerin GDO lu olduğunu kimyasal olduğunu göz önünde bulundurdugumuzda yaşamımız bile mucize. Kaldı ki toplumda medya yoluyla insanların kafasına kadınlık sürekli empoze edilip çocuklara öğretmenleri tecavüz ederken bu ahlaksız tutumların
Çocukların psikolojik gelişimi üzerindeki etkisini hiç düşündünüz mü? Millet olarak en iyi yaptigimiz şey eleştirmek. Eleştiri yapabilmeniz için o kunuda detaylı bilgi sahibi olmak ve daha iyisini yapa bilecek potansiyel e sahip olmak gerekir diye düşünüyorum BEN
 
bence film çok güzeldi bizim ülkemizde engellilere nasıl bakıldığını, nasıl davranıldığını ve bir engellinin neden kendini öldürmek istediği çok iyi anlatılıyor bide aşktan falan bahsetmemiş demişsiniz tam olmak aşık olmaklamı alakalı illaki filmde temmuzun sevgilisinden ayrılması nedeniyle psikolojik olarak dağılmış durumda ve ihsanı tanıyınca aslında kendi derdinden daha önemli dertleri olan insanları görüp de bu insanla arkadaşlık kurması olamaz mı bence çok anlamlıydı film
 
Şems ve Mevlana içinde benzer yakistirmalar 1200 ' lu yıllardan beri yapılmakta. İllaki dost iki insan arasında cinsel yakınlaşma aşk olmak zorunda mı? Arada aşk olduğu için engelliye yaklaşımları diye bir Çıkarım da bulundum okuduğum yazıdan ... engellilerin toplumda yaşadığı sorunları anlatan birebir bir film yapılması mümkün değil ki zaten. Bizler bile yasadiklarimizi anlatamiyoruz kimseye, anlamları mümkün de degil yaşamadan. ...
 
Filmi izledim. Çağan Irmak bu coğrafyadaki insanların ruhuna değebilen bir yönetmen. Dolayısıyla onun sakatlık mevzuuna bakışı ve bunu filme dönüştürme hikayesi daha bir önemli sayılabilir.

Çağan Irmak aslında sakatlık mevzuuna dair klişe bir film yapmamak için çabalamış gibi. Bazı şeylerden kaçmaya çalıştığını seziyorsunuz filmi izlerken. Ama ne yazık ki kaçmaya çalıştıkça batmış. Özensiz bir film olmuş. Sakatlık mevzuunda deneyimli birkaç kişiden danışmanlık alsaymış keşke...

Sakat olan İhsan mesela nasıl bir psikolojiye ve akla sahip anlayamadım. Bazı sahnelerde bakıyorsunuz sinik bir tip; en açık taciz ve yok sayılmalara ses çıkartmıyor. Sonra bir bakıyorsunuz cin gibi bir çocuk; mahalle ağzıyla konuşmalar, külyutmaz efelenmeler...

Temmuz da bir acayip. İhsan'ın nesi ona iyi geliyor anlamadım ben de. Sırf sakat diye iyi geliyorsa, bu durumda Çağan Irmak kaçınmak istediği klişelerin tam göbeğinde çırpınıyor demektir. Yok eğer İhsan'ın gerçek bir şeyleri Temmuz'a iyi geliyorsa, filmde buna dair sahneler neden yok?
İhsan'ın çok fazla çaresiz gösterilmesi de bence İhsan'ı sakatlığa, Temmuz'a iyi gelmesini de "senden beterine bak kendi durumuna şükret"e indirgiyor. Tuvalette duramadığı sahne, yatakta bir milim dahi kıpırdamıyor olması, bir şey içerken pipet ya da telefonla konuşurken kulaklık kullanmaması vs. hepsi sakatlığın ne boktan bir çaresizlik olduğunu göstermek için sahnelenmiş gibi. Irmak istese bu çaresizliklere çözümler yaratabilirdi filmde. Ama bunu yapmamış?

Konu kişisel trajediye indirgenmiş. Sakatlığa dair toplumsal hiçbir şey yok. Fedakar anne ile feleğin darbesini yemiş çocuğun ortalıkta gezmesi ve etrafındaki sakat olmayan insanlara vicdan malzemesi olması. Tam tersi olmaya çalışsa da, bence hepsi bu.

Filmin tek güzel yanı Temmuz’un eşcinsel olduğu için babası tarafından dışlanması ile İhsan’ın sakat olduğu için babası/toplum tarafından dışlanması arasındaki silik imaydı. Keşke film bu hikayeye odaklansaydı. Keşke film sakatlığın ve eşcinselliğin toplumda nasıl da benzer süreçlerle yaşandığını anlatsaydı.
 
sakatlar bu kadar aciz değil

Bence gayet güzel bir yazı olmuş. Ben de tamam mıyız'ı izlediğimde diğer engelli filmlerine nazaran daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.
Ancak yazıda belirtilen İhsan'ın çok çaresiz, zavallı ve kendini öldürmeyi düşünecek kadar umutsuzluk portresi toplumca çizilen engelli portrelerinden çok da farklı değil. Temmuz İhsam'da ne buluyor olabilir sorusu çok yerinde bana göre. benden daha kötüleri de var, demek ki yaşamak güzel gibi bir anlam mı çıkıyor acaba.
Durum buysa, sokaktaki adamın yanımızdan geçerken şükretmesinle filmin verdiği mesaj çok da farklı değil.
Bu yönüyle yeşilçam filmlerindeki aciz sakat imajından uzaklaşamıyor ne yazık ki.
 
PURHAPS said:
tamam,hormonlarla ilgili,ben onlari asalim keselim demiyorum zatan ama bu durumu normal olarak kabullenmeye karsiyim,escinsel olmak icin illede sokakta iki erkek kol kola dolasmak zorundami? neden sadece hayatlarini yasamak yerine,kendilerini insanlara zorla kabul etdirmeye calisiyorlar?? escinsellik bi hastalik,hastalikla savasilir,savunulmaz.

eşcinselligi sakatlikla ayni tutmayin,sakatlarin kimseye zarari yok ama eşcinsellik topluma,insanliga zararli,iki erkek "evleniyorsa"bunu nasil kabullenelim?!
 
@Nafe eşcinsellik bir hastalıktır diyorsun sonrada varlıkları zarar diyorsun tuhaf. Bazı insanlarda engellileri zarar görüyorlar belki bu yüzden iki grubun dertleri aynıdır.
 
bLaCkRaCe bugün gün içinde duyduğum bir cümleyi aktarmak istiyorum . '' A kişisi trafik kazası geçirip ölmüş dediler. Öbürü dedi ki iyi olmuş öldüğü sakat kalmasındansa Kurtulmuş. Toplumun çoğunun engellilige bakış açısı bu. Gebelikte yapılan 3 lü testler örneğin, bir anormallik olduğu saptaninca gebeliğe son verme gerekçesi sayılıyor. Eminim anne karnında eşcinsellik saptamak mümkün olsa gebeliğe son verilir. Akşam haberlerde gördüm kızı erkek olmak istiyor diye anne intihar etmeye kalkıyor. Sizin dusuncelerinize katılmamak mümkün değil. ..
 
bu filimi bende izledim Sakat olan İhsan mesela nasıl bir psikolojiye ve akla sahip anlayamadım. Bazı sahnelerde bakıyorsunuz sinik bir tip; en açık taciz ve yok sayılmalara ses çıkartmıyor. Sonra bir bakıyorsunuz cin gibi bir çocuk; mahalle ağzıyla konuşmalar, külyutmaz efelenmeler.
 
ben filmi izlemedim ama çağan ırmak ın daha evvel bikaç filmini izlemiştim.çok abartılı duygusal sahneler var filmlerinde.işlediği konu trajedi olsun,aşk olsun ya da başka bi konu olsun hep aşırı abartılı replikler ve sahneler var.engelllilik konusunuda abartmıştır büyük ihtimalle.
 
Filme ilk çıktığı zaman, kendiminde engelli olmasından dolayı beklenti içerisinde gittim. Çağan Irmak benimde filmlerini çok beğenerek izlediğim bir yönetmen aynı zamanda. Üstelik çocuklarımla gittim. Ancak filmden çıktığımda şoktaydım. Diyebilirimki Çağan Irmağın izlediğim en berbat filmiydi. Eşcinsellik temasını filmin neresinden çıkardığınızı zaten hiç anlamadım.
Engellinin hayatını, çaresiz olmadığını, engellilerinde mutlu insanlar olabileceğini, topum tarafından kabul edilmelerinde sıkıntı yaşamadıklarını hatta bazen normal insanlardan daha fazla sevildiklerini anlatan bizleri dile getiren bir film beklerken saçma sapan bir filmle karşılaştım. Kendim gittiğime pişman oldum hele çocuklarımı götürdüğüme daha çok pişman oldum.

NOT: Şu engelli ile cinsel sapıklık içerisinde olanları aynı kefeye koymaya çalışanları da anlamış değilim. Sapkınlığın neresine onay veriyorsunuz hakikatten anlamıyorum. Bu bir sapkınlıktır ve hiç bir toplumda hiçbir zaman kabul görmüyorlar net ve öz. Bunun tartışmasına dahi girmek istemiyorum.
 
ben öz güvenli biri olmayı insanlara koşulsuz yardım etmeyi bu filimden sonra öğrendim mutlu olmayı insanlar bize ne kadar engelli gözüyle baksalar da aslında bizde her zorluğun üssünden gelen bireyleriz onun için artık korkmuyorum sadece mutlu olmak için çabalıyorum :) ve her şeyin üstesinden gelen bireyler oluruz sonsuza kadar hep mutluluk bizimle olur :D:D
 
''Tamam mıyız?''ı eleştirililirken filmde parapsikolojik öğeler de bulunduğunu gözden kaçırmışsınız diye düşünüyorum.Her iki karakter de birbirlerini rüyalarında görüyorlar ve zaten bu sayede tanışıyorlar. Tanıştıktan sonra da bu durumda bir keramet var düşüncesiyle sanırım, birbirleriyle yakınlaşıyorlar.

Filmin eleştirisinde filmde eşcinselliğe vurgu yapıldığı anlatılmış ama ben filmi iki kere izlememe rağmen eşcinselliğe dair herhangi bir vurgu hissetmedim. Sanırım bir kere daha izlemem gerekecek. Bunun yanında eski türk filmlerivari iyi-kötü çatışması da dikkatimi çekti, ama bunun olması, sürekli gündeme gelen kadınlara yönelik suçları hatırlatması ve oradaki madur insanlara sahip çıkılması da içimi rahatlatmadı değil hani :)
Masalsı hoş bir filmdi diyebilirim...
 
Sakatlık üzerine filmleren en beğendiğim ABİMM FİLMİ dir.Ordaki karaktere baktıkça abimi hatırlıyorum ve her seferinde huzunleniyorrum ve o hâlâ yanımızda diye sukrediyorum
Engelli olmak zor Zihinsel Engelli olmaksa daha zor.
 
Üst Alt