Televizyon Esareti
Çoğumuz özellikle biz orta yaş kuşağı geçmişe büyük özlem duyarız. Eskiden komşuluklar, dostluklar, aşklar bir başkaydı, deriz.
Neden mi, çünkü şimdi kültürümüz değişti. Eskiden bir komşu geldiğinde televizyon kapatılır, sohbet edilirdi.
Şimdi komşunun kapısını çalan yok. En entellektüelimiz bile haftada birkaç dizi seyrediyor. Gençler desen, internetti, tabletti... ayrı dünyalarda.
Televizyon insanımızı öyle esir almış ki, babamın anlattığı bu iki olay bile bu esareti anlamamıza kafidir.
Babamın anlattığına göre köyün birinde bir aile, cümbür cemaat ailecek oğullarına kız istemeye yakın bir köye dünür gidiyorlar.
O gün televizyonda -sanırım 1983 sezon finali- Dallas dizisi varmış. Fakat o akşam dizi olduğunu unutmuşlar.
Eve girince açık televizyonda Dallas dizisinin başladığını görünce herkes diziyi seyre dalmış, niye geldiklerini unutup dizi bitene kadar sessizce seyretmişler.
Babamın anlattığı bir başka olay, 2000’li yıllarda. Yine birisi evleniyor. Düğünden sonra damat ve gelini evlerine götürüyorlar.
Damat bu gece çok önemli dizim var, diyor ve gece bire kadar diziyi seyrediyor ve gerdeği erteliyor.
Yazının başında dediğim gibi şimdiki aşklar da değişti. Kuşkusuz bunda en büyük pay televizyonun...
Köylerdeki genç kızlar bile evlenecekleri gençlerde dizilerde hayran olduğu kahramanların özelliklerini arıyor. Allah gençlerimize hidayet versin.
Yıllar önce bir öğretmenimiz sormuştu: Bütün bu teknoloji, icatlar ne içindir? Cevabını yine kendisi vermişti, insanın daha rahat yaşaması için...
Yıllar sonra Allah hidayet verdi. Radyoda değerli bir hocamızı dinlerken, bütün bu gelişmeler aslında insana daha çok vakit kazandırmak içindir, demişti.
Mesela annemgil çocukken bahçede kazan kaynatır, bakır leğende elle çitileyerek çamaşır yıkarlarmış. Sıkması, asması falan tüm günlerini alırmış.
İslam alimlerinden birisinin , şimdi otomatik çamaşır makineleri sayesinde kazanılan vakitler mesela ilim öğrenerek, ibadet ederek, Kuran okuyarak değerlendirilmeli, dediğini okumuştum.
Ama bizler bırakın faydalı şeyler izlemeyi, saçmasapan diziler, evlilik programları, magazin, eğlence programları izleyerek altından kıymetli vakitlerimizi öldürüyoruz.
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuruyor:
“İki nimet vardır ki insanların çoğu bunlar hususunda aldanmıştır, kıymetini takdir edip onları değerlendirmekten mahrumdur. Bu iki önemli nimet; sağlık ve boş vakittir.” (Buhari, Rikak, 1, 60; Tirmizi, Zühd, 1; İbn Mâce, Zühd, 15; Müsned, 1/344)
Ben odamda olmasına rağmen genelde televizyon izlemiyorum. Cep telefonumun kulaklık jakına taktığım laptopun hoparlörü ile yattığım yerde radyo dinliyorum.
Bazen ilahi, bazen Kuran, bazen müzikle ruhumu dinlendiriyorum. Bazen sohbet, bazen haber ... vs. dinleyerek yeni şeyler öğreniyorum.
Nerde o eski komşuluklar diyenler Efkan Vural hocamgille bizi görmeliler. Efkan hocamgil bu Pazar (06 Ekim 2013) yine bize geldiler ve hep beraber sohbet ettik, çayımızı içtik.
Hocam geldiğinde pek televizyon açmıyoruz. Sadece arada laptop’ı açıyorum. Hocamdan yazılarıma ve yaptığım çalışmalarıma yorum alıyorum.
Sadece televizyon değil, facebookta insanı esir ediyor. Yazın Ereğli’de facebook’u açınca öyle bir daldım, meşgul etti ki, bir türlü bırakıp kapatamadım.
Tam iki hafta yazıya konsantre olamadım. En sonunda internet sayfası açmadan direk Word’ü açarak yazıya başladım.
Allah, Efendimizin SAV yukarıdaki hadisinde işaret buyurduğu, cümlemizin sıhhat ve boş vakitlerimizin kıymetini bilmemizi ve ona göre hayırlı işlerle değerlendirmemizi nasip etsin.
Celal Çelik Ankara ( Konya-Ereğli )
Çoğumuz özellikle biz orta yaş kuşağı geçmişe büyük özlem duyarız. Eskiden komşuluklar, dostluklar, aşklar bir başkaydı, deriz.
Neden mi, çünkü şimdi kültürümüz değişti. Eskiden bir komşu geldiğinde televizyon kapatılır, sohbet edilirdi.
Şimdi komşunun kapısını çalan yok. En entellektüelimiz bile haftada birkaç dizi seyrediyor. Gençler desen, internetti, tabletti... ayrı dünyalarda.
Televizyon insanımızı öyle esir almış ki, babamın anlattığı bu iki olay bile bu esareti anlamamıza kafidir.
Babamın anlattığına göre köyün birinde bir aile, cümbür cemaat ailecek oğullarına kız istemeye yakın bir köye dünür gidiyorlar.
O gün televizyonda -sanırım 1983 sezon finali- Dallas dizisi varmış. Fakat o akşam dizi olduğunu unutmuşlar.
Eve girince açık televizyonda Dallas dizisinin başladığını görünce herkes diziyi seyre dalmış, niye geldiklerini unutup dizi bitene kadar sessizce seyretmişler.
Babamın anlattığı bir başka olay, 2000’li yıllarda. Yine birisi evleniyor. Düğünden sonra damat ve gelini evlerine götürüyorlar.
Damat bu gece çok önemli dizim var, diyor ve gece bire kadar diziyi seyrediyor ve gerdeği erteliyor.
Yazının başında dediğim gibi şimdiki aşklar da değişti. Kuşkusuz bunda en büyük pay televizyonun...
Köylerdeki genç kızlar bile evlenecekleri gençlerde dizilerde hayran olduğu kahramanların özelliklerini arıyor. Allah gençlerimize hidayet versin.
Yıllar önce bir öğretmenimiz sormuştu: Bütün bu teknoloji, icatlar ne içindir? Cevabını yine kendisi vermişti, insanın daha rahat yaşaması için...
Yıllar sonra Allah hidayet verdi. Radyoda değerli bir hocamızı dinlerken, bütün bu gelişmeler aslında insana daha çok vakit kazandırmak içindir, demişti.
Mesela annemgil çocukken bahçede kazan kaynatır, bakır leğende elle çitileyerek çamaşır yıkarlarmış. Sıkması, asması falan tüm günlerini alırmış.
İslam alimlerinden birisinin , şimdi otomatik çamaşır makineleri sayesinde kazanılan vakitler mesela ilim öğrenerek, ibadet ederek, Kuran okuyarak değerlendirilmeli, dediğini okumuştum.
Ama bizler bırakın faydalı şeyler izlemeyi, saçmasapan diziler, evlilik programları, magazin, eğlence programları izleyerek altından kıymetli vakitlerimizi öldürüyoruz.
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuruyor:
“İki nimet vardır ki insanların çoğu bunlar hususunda aldanmıştır, kıymetini takdir edip onları değerlendirmekten mahrumdur. Bu iki önemli nimet; sağlık ve boş vakittir.” (Buhari, Rikak, 1, 60; Tirmizi, Zühd, 1; İbn Mâce, Zühd, 15; Müsned, 1/344)
Ben odamda olmasına rağmen genelde televizyon izlemiyorum. Cep telefonumun kulaklık jakına taktığım laptopun hoparlörü ile yattığım yerde radyo dinliyorum.
Bazen ilahi, bazen Kuran, bazen müzikle ruhumu dinlendiriyorum. Bazen sohbet, bazen haber ... vs. dinleyerek yeni şeyler öğreniyorum.
Nerde o eski komşuluklar diyenler Efkan Vural hocamgille bizi görmeliler. Efkan hocamgil bu Pazar (06 Ekim 2013) yine bize geldiler ve hep beraber sohbet ettik, çayımızı içtik.
Hocam geldiğinde pek televizyon açmıyoruz. Sadece arada laptop’ı açıyorum. Hocamdan yazılarıma ve yaptığım çalışmalarıma yorum alıyorum.
Sadece televizyon değil, facebookta insanı esir ediyor. Yazın Ereğli’de facebook’u açınca öyle bir daldım, meşgul etti ki, bir türlü bırakıp kapatamadım.
Tam iki hafta yazıya konsantre olamadım. En sonunda internet sayfası açmadan direk Word’ü açarak yazıya başladım.
Allah, Efendimizin SAV yukarıdaki hadisinde işaret buyurduğu, cümlemizin sıhhat ve boş vakitlerimizin kıymetini bilmemizi ve ona göre hayırlı işlerle değerlendirmemizi nasip etsin.
Celal Çelik Ankara ( Konya-Ereğli )