Tövbe Etseydi Gözü Açılırdı
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi yine sözü çok uzatmadan 23. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:
FİLOZOFUN GÖZÜ NİYE KÖR OLDU?
Bir filozofun; "Suyu kaynağından keserse.." âyetini inkâr etmesi
® Kur'ân okuyan biri kitabın yüzünden, yâni mushaftan; "Suyu kaynağından keserse.." âyetini okuyordu.462
Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:
462 Bu beyit Mülk Sûresi'nin 30. âyetidir. Şu mealdedir: "Eğer suyunuz derine gider de akmaz olursa, size tatlı suyu kim getirir?"
® Cenâb-ı Hakk buyuruyordu ki: "Suyu yerin derinliklerinde gizlerim, kaynaklarını kuruturum, orayı çorak yerlere döndürürüm.
® Benim gibi eşsiz lütuf ve kahr sahibi Allah'tan başka, suyu tekrar kaynağa döndürecek kim vardır?"
® Basit bir mantıkçı filozof o sırada mektebin yanından geçiyordu.
® Bu âyeti işitince beğenmedi de; "Biz de" dedi "suyu kazma ile kazar çıkarırız.
® Biz bel ile yarar, kazma ile kazar, suyu yerin altından üstüne çıkarırız."
® Gece uyudu, rüyasında arslan gibi bir yiğit gördü. O yiğit, filozofa bir tokat attı. İki gözünü kör etti.
® O filozofa dedi ki: "Ey düşüncesiz adam! Eğer sözünde duruyorsan, gözünün kaynağından kazma ile bir ışık, bir nûr çıkar."
® Sabah olmuştu. Sıçradı kalktı. Onun iki gözü de kör olmuştu. Görüş nuru, o iki gözden de uzaklaşmıştı.
EĞER HEMEN TÖVBE ETSEYDİ GÖZÜ GERİ GELİRMİŞ
® Eğer ağlayıp sızlasaydı, tövbe etseydi, kaybolup giden gözlerinin nuru Allah'ın lûtfu ile geri gelirdi.
(Evet geri gelirdi. Şefik Can dedemizin babasının yaşadığı olayda olduğu gibi:
[url]https://celal1973.blogspot.com.tr/20...is-yapmaz.html[/URL] )
® Fakat tövbe etmek de elde değildir. Tövbe zevki her sarhoşa meze olamaz.
® Yaptığı işlerin uğursuzluğu ve inkârının şomluğu, gönüle giden tövbe yolunu kapatmıştı.
® Onun gönlü katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe, oraya ekin ekmek için o taşı nasıl yarabilirdi?463
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
463 İnsan günâha girebilir. Günâh işlemeyen kimse bulunabilir mi? Elbette kimse günâh işlemek istemez. Ama elde olmadan nefsin tuzağına düşer de, Hakk'm arzu etmediği bir günahı, bir suçu işlerse, hemen tövbe ve istiğfar etmelidir. Fakat Mevlâna'nın buyurduğu gibi:
"Tövbe; isyan sarhoşlarının ağzına meze olamaz ki." Her günahkâra tövbe etme duygusu verilmemiştir ki. Nasıl ki bazı varlıklı kişilere, zenginlere şükretme duygusu verilmediği gibi. Bir arif, insanın ne kadar âciz olduğunu anlatmak için; "Gönlümde günâh işlemeye istek var / Dildeyse gezer tövbe ile . istiğfar." diye yazmıştır. Bir hadîslerinde yüce Peygamberimiz;
"Sizin dertleriniz, günâhlarınız; devanız da tövbe ve istiğfârınızdır." diye buyurmuşlardır. Fadîl b. lyaz hazretleri; "Günahları terk etmeden af ve mağfiret istemek, yalancıların tövbesidir." dediği gibi, Yahya b. Muâz hazretleri de; "Ben tövbeden sonra işlenmiş bir günâhı tövbeden evvel işlenmiş, bitmiş bir günahtan daha çirkin görürüm." diye buyurmuştur.
TÖVBENİN KABULU İÇİN PİŞMANLIK VE GÖZYAŞI GEREK
® Şuayb Peygamber gibi biri nerede ki, duâ etsin de dağı ekin ekilecek hâle getirsin? .......
® Her gönüle secde için izin yok. Çünkü rahmet ücreti her çalışanın nasibi değildir.
® Aklını başına al da; "Tövbe ederim, Allah'ın lütuf ve keremine sığınırım." düşüncesine kapılarak nefsin isteklerine uyma, günâh işleme.
® Tövbe için bir parlaklık, yâni bir iç yanışı, bir pişmanlık gerek. Tövbe ye bir şimşek, bir bulut yâni âh etmek, nedamet, göz yaşlan dökmek şart.464
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
464 Bir hadîs-i şerifte; "Tövbe nedametten, yâni pişmanlıktan ibarettir." diye buyrul- muştur. Yaptığı kötü bir işten pişman olan kişi; "Keşke yapmasaydım." diye piş manlık duyar. İçinden âh eder. Nefsine karşı küçük düşmüş olur. İçinde bir eziklik duyar. İçi yanarak gözünden yaşlar döker. İşte o yanış, tövbenin şimşeği; ağlayan göz de bulut mesabesindedir.
® Bir meyvenin yetişmesi için hararet ve su gerekir. Tövbenin kabulü için de bulut ve şimşek yâni göz yaşı, iç yanışı ister.
® Gönül şimşeği çakmaz, göz bulutu yağmur yagdırmazsa, öfke ateşi, günâh ateşi nasıl söner?
HERŞEY ALLAH’I TESBİH EDER
® Kavuşma şimşeğinin yeşilliği, yâni ilâhî tecellî nurunun parlaklığı gönülde nasıl belirir? Mânâ kaynakları nasıl coşup akar?
® Yağmurlar yağmasa gül bahçesi, yeşilliğe nasıl sır söyleyecek? Menekşe yaseminle nasıl ahidleşecek? 465
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
465 Kur'ân-ı Kerîm'de bir çok âyetlerde; "Yerlerde ve göklerde ne varsa hepsi de Allah'ı teşbih etmektedir." diye buyruluyor. İlim de bu gün bizim cansız sandığımız varlık ların, toprağın, taşların, kayaların, etrafımızda bulundurduğumuz eşyanın hepsinin atomlarının bir çekirdek etrafında baş döndürücü hızla döndüklerini haber vermektedir.
Çıplak gözle göremediğimiz bu hareketleri, maddeleri binlerce defa büyüten mikroskoplarla bilginler gözlemektedir. Atomların dönmesi, varlıkların cansız olmadıklarının, canlı bir belgesidir. Muhyiddîn-i Arabî hazretleri; Futuhât-ı Mekkiyye'sinde; "Ben bütün varlıkların, cansız sandığımız kayaların, kumların, suların, toprakların, bitkilerin, hayvanların, Allah'ı teşbih ettiklerini duymaktayım." diye yazmıştır.
Peygamber efendimiz de bir hadislerinde; "Lüzumsuz yere eşyayı rahatsız etmeyiniz. Çünkü eşya tesbihdedir." diye buyurmuştur. Hz. Mevlâna çiçekleri, ağaçları, konuşturur gibi edebî bir sanat olan "teşhîs" ve "intak" yapmıyor. Onların gizli hareketlerini, konuşmalarını, teşbihlerini gönül kulağı ile duyuyor ve bize duyuruyor.
® Çınar ağacı duâ için nasıl el açacak? Selvi havada nasıl baş sallayacak?
® Çiçekler ilk bahar günlerinde renklerle, kokularla dolu yenlerini nasıl sallamaya başlayacaklar?
® Nasıl olur da lâlenin yanağı kan gibi kızaracak? Nasıl olur da gül, gonca kesesini açıp içindeki altınları saçacak?
® Bülbül nereden.gelecek de gülü koklayacak? Üveyk kuşu "Ku-ku" (=nerede-nerede) diye sevgilisini arayacak?
® Nasıl olur da leylek canla, gönülle; "Lek-lek" (=Senin, senin) diye ga ga vuracak. "Lek" ne demektir? Mülk de senin, mal da senin; her şey senin Allah'ım diyecek.
® Nasıl olur da toprak gönlünde gizlediklerini gösterecek? Nasıl olur da bahçe gökyüzü gibi parlayacak?
® Bahçelerin giymiş olduğu o süslü güzel elbiseleri nereden bulup ge tirmişler? Hepsi de kerem sahibi Allah'tan; hepsi de merhamet sahibi Allah'tan.
® Bütün bu güzellikler onun varlığına şahittir. Bunlar kendini tamamıyla Hakk'a vermiş bir velînin ayak izleri.
ELEST ALEMİ NEDİR?
® Bu güzelliklerin mânâsını anlayan, bu güzellikleri yaratan, ibda' eden o eşsiz pâdişâhtan bir belirti gören, sevinir, mutlu olur. Görmeyen gafil ise uyanılmaz bir uykudadır.466
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
466 Beyitte geçen pâdişâhtan maksat Allah'tır. Onu görmek, ondan bir belirti görmek şu anlama gelir: Cenâb-ı Hakk ezelde bütün ruhlara; "Elestü bi-Rabbiküm" (=Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) diye hitap ettiği zaman, gaflette olmayan, uyanık bulunan ruhlar, Hakk'ın o tatlı hitabına; "Evet sen bizim Rabbimizsin." demişlerdi.
Uyanık olmayan, gaflet içinde olan ruhlar da, bu hitaba, istemiyerek "evet" demiş veya dememiş olanlardır. İşte o hitâb esnasında uyanık ve candan "evet" diyen kişiler, Allah'ın dünyadaki eserlerini, baharın güzelliklerini görmekle de uyanık bulunmuş olurlar. Onlar bu âlemdeki güzelliklerde onun belirtilerini, onun san'atını, onun yaratma gücünü görürler.
Ezelde gafil olanlar, bu dünyada da gaflet içinde bulunurlar da, Hakk'ın yaratma gücünü göremezler. Onlar hâlâ gaflette, uyanılmaz bir uykudadırlar.
® Elest âleminde Rabbi'ni görüp mest olan kişinin ruhu, bugün de onun eserlerini, onun yarattığı güzellikleri görür de, Rabbi'ni görmüş gibi kendinden geçer.467
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
467 Elest âlemi (Ezel Âlemi): Cenâb-ı Hakk Hz. Âdem'den bulunduğumuz zamana kadar gelmiş, yaşamış, ölüp gitmiş bütün insanların ruhlarına ve kıyamet kopuncaya kadar dünyaya gelecek ruhlar da dâhil olmak üzere, hepsine "Elestü bi-Rabbiküm" (=Ben_ sizin Rabbiniz değil miyim?) diye hitap etmişti. İşte o âlem "Elest Âlemi, Ezel Âlemi"ydi
DÜŞÜNCELER
Hz. Mevlanamız, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde günah işlediğimizde hemen pişman olup tövbe etmenin önemini hatırlattı, Allah ondan razı olsun.
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Rabbim hepimizi gaflete düşmekten korusun inşallah.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.
Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.
Celalin Penceresinden
Merhaba sevgili gönül dostlarımız,
Yüce Allah’tan hayırlarla dolu güzel bir HAFTA geçirmenizi niyaz ederiz.
Allah'ın, Resulünün SAV ve de sevdiklerinin selam ve bereketi üzerinize olsun.
Efendim bu hafta yine Hz Mevlana’nın asırlardır Hak aşıklarının gönlüne ılık meltemler estiren Hikmet pınarı bir Kuran tefsiri olan eşsiz eseri Mesnevi’den alıntılara devam ediyoruz.
Şimdi yine sözü çok uzatmadan 23. Mesnevi yazısına başlamak istiyoruz:
FİLOZOFUN GÖZÜ NİYE KÖR OLDU?
Bir filozofun; "Suyu kaynağından keserse.." âyetini inkâr etmesi
® Kur'ân okuyan biri kitabın yüzünden, yâni mushaftan; "Suyu kaynağından keserse.." âyetini okuyordu.462
Mesnevi’nin Farsçadan dilimize çevrilmiş en güzel tercümesi olan bu kitapta Sertarik Mesnevihan Hz. Şefik Can (1909-2005) dedemiz bu beyitle ilgili sayfanın altına şu dipnotu yazmış:
462 Bu beyit Mülk Sûresi'nin 30. âyetidir. Şu mealdedir: "Eğer suyunuz derine gider de akmaz olursa, size tatlı suyu kim getirir?"
® Cenâb-ı Hakk buyuruyordu ki: "Suyu yerin derinliklerinde gizlerim, kaynaklarını kuruturum, orayı çorak yerlere döndürürüm.
® Benim gibi eşsiz lütuf ve kahr sahibi Allah'tan başka, suyu tekrar kaynağa döndürecek kim vardır?"
® Basit bir mantıkçı filozof o sırada mektebin yanından geçiyordu.
® Bu âyeti işitince beğenmedi de; "Biz de" dedi "suyu kazma ile kazar çıkarırız.
® Biz bel ile yarar, kazma ile kazar, suyu yerin altından üstüne çıkarırız."
® Gece uyudu, rüyasında arslan gibi bir yiğit gördü. O yiğit, filozofa bir tokat attı. İki gözünü kör etti.
® O filozofa dedi ki: "Ey düşüncesiz adam! Eğer sözünde duruyorsan, gözünün kaynağından kazma ile bir ışık, bir nûr çıkar."
® Sabah olmuştu. Sıçradı kalktı. Onun iki gözü de kör olmuştu. Görüş nuru, o iki gözden de uzaklaşmıştı.
EĞER HEMEN TÖVBE ETSEYDİ GÖZÜ GERİ GELİRMİŞ
® Eğer ağlayıp sızlasaydı, tövbe etseydi, kaybolup giden gözlerinin nuru Allah'ın lûtfu ile geri gelirdi.
(Evet geri gelirdi. Şefik Can dedemizin babasının yaşadığı olayda olduğu gibi:
[url]https://celal1973.blogspot.com.tr/20...is-yapmaz.html[/URL] )
® Fakat tövbe etmek de elde değildir. Tövbe zevki her sarhoşa meze olamaz.
® Yaptığı işlerin uğursuzluğu ve inkârının şomluğu, gönüle giden tövbe yolunu kapatmıştı.
® Onun gönlü katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe, oraya ekin ekmek için o taşı nasıl yarabilirdi?463
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
463 İnsan günâha girebilir. Günâh işlemeyen kimse bulunabilir mi? Elbette kimse günâh işlemek istemez. Ama elde olmadan nefsin tuzağına düşer de, Hakk'm arzu etmediği bir günahı, bir suçu işlerse, hemen tövbe ve istiğfar etmelidir. Fakat Mevlâna'nın buyurduğu gibi:
"Tövbe; isyan sarhoşlarının ağzına meze olamaz ki." Her günahkâra tövbe etme duygusu verilmemiştir ki. Nasıl ki bazı varlıklı kişilere, zenginlere şükretme duygusu verilmediği gibi. Bir arif, insanın ne kadar âciz olduğunu anlatmak için; "Gönlümde günâh işlemeye istek var / Dildeyse gezer tövbe ile . istiğfar." diye yazmıştır. Bir hadîslerinde yüce Peygamberimiz;
"Sizin dertleriniz, günâhlarınız; devanız da tövbe ve istiğfârınızdır." diye buyurmuşlardır. Fadîl b. lyaz hazretleri; "Günahları terk etmeden af ve mağfiret istemek, yalancıların tövbesidir." dediği gibi, Yahya b. Muâz hazretleri de; "Ben tövbeden sonra işlenmiş bir günâhı tövbeden evvel işlenmiş, bitmiş bir günahtan daha çirkin görürüm." diye buyurmuştur.
TÖVBENİN KABULU İÇİN PİŞMANLIK VE GÖZYAŞI GEREK
® Şuayb Peygamber gibi biri nerede ki, duâ etsin de dağı ekin ekilecek hâle getirsin? .......
® Her gönüle secde için izin yok. Çünkü rahmet ücreti her çalışanın nasibi değildir.
® Aklını başına al da; "Tövbe ederim, Allah'ın lütuf ve keremine sığınırım." düşüncesine kapılarak nefsin isteklerine uyma, günâh işleme.
® Tövbe için bir parlaklık, yâni bir iç yanışı, bir pişmanlık gerek. Tövbe ye bir şimşek, bir bulut yâni âh etmek, nedamet, göz yaşlan dökmek şart.464
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
464 Bir hadîs-i şerifte; "Tövbe nedametten, yâni pişmanlıktan ibarettir." diye buyrul- muştur. Yaptığı kötü bir işten pişman olan kişi; "Keşke yapmasaydım." diye piş manlık duyar. İçinden âh eder. Nefsine karşı küçük düşmüş olur. İçinde bir eziklik duyar. İçi yanarak gözünden yaşlar döker. İşte o yanış, tövbenin şimşeği; ağlayan göz de bulut mesabesindedir.
® Bir meyvenin yetişmesi için hararet ve su gerekir. Tövbenin kabulü için de bulut ve şimşek yâni göz yaşı, iç yanışı ister.
® Gönül şimşeği çakmaz, göz bulutu yağmur yagdırmazsa, öfke ateşi, günâh ateşi nasıl söner?
HERŞEY ALLAH’I TESBİH EDER
® Kavuşma şimşeğinin yeşilliği, yâni ilâhî tecellî nurunun parlaklığı gönülde nasıl belirir? Mânâ kaynakları nasıl coşup akar?
® Yağmurlar yağmasa gül bahçesi, yeşilliğe nasıl sır söyleyecek? Menekşe yaseminle nasıl ahidleşecek? 465
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
465 Kur'ân-ı Kerîm'de bir çok âyetlerde; "Yerlerde ve göklerde ne varsa hepsi de Allah'ı teşbih etmektedir." diye buyruluyor. İlim de bu gün bizim cansız sandığımız varlık ların, toprağın, taşların, kayaların, etrafımızda bulundurduğumuz eşyanın hepsinin atomlarının bir çekirdek etrafında baş döndürücü hızla döndüklerini haber vermektedir.
Çıplak gözle göremediğimiz bu hareketleri, maddeleri binlerce defa büyüten mikroskoplarla bilginler gözlemektedir. Atomların dönmesi, varlıkların cansız olmadıklarının, canlı bir belgesidir. Muhyiddîn-i Arabî hazretleri; Futuhât-ı Mekkiyye'sinde; "Ben bütün varlıkların, cansız sandığımız kayaların, kumların, suların, toprakların, bitkilerin, hayvanların, Allah'ı teşbih ettiklerini duymaktayım." diye yazmıştır.
Peygamber efendimiz de bir hadislerinde; "Lüzumsuz yere eşyayı rahatsız etmeyiniz. Çünkü eşya tesbihdedir." diye buyurmuştur. Hz. Mevlâna çiçekleri, ağaçları, konuşturur gibi edebî bir sanat olan "teşhîs" ve "intak" yapmıyor. Onların gizli hareketlerini, konuşmalarını, teşbihlerini gönül kulağı ile duyuyor ve bize duyuruyor.
® Çınar ağacı duâ için nasıl el açacak? Selvi havada nasıl baş sallayacak?
® Çiçekler ilk bahar günlerinde renklerle, kokularla dolu yenlerini nasıl sallamaya başlayacaklar?
® Nasıl olur da lâlenin yanağı kan gibi kızaracak? Nasıl olur da gül, gonca kesesini açıp içindeki altınları saçacak?
® Bülbül nereden.gelecek de gülü koklayacak? Üveyk kuşu "Ku-ku" (=nerede-nerede) diye sevgilisini arayacak?
® Nasıl olur da leylek canla, gönülle; "Lek-lek" (=Senin, senin) diye ga ga vuracak. "Lek" ne demektir? Mülk de senin, mal da senin; her şey senin Allah'ım diyecek.
® Nasıl olur da toprak gönlünde gizlediklerini gösterecek? Nasıl olur da bahçe gökyüzü gibi parlayacak?
® Bahçelerin giymiş olduğu o süslü güzel elbiseleri nereden bulup ge tirmişler? Hepsi de kerem sahibi Allah'tan; hepsi de merhamet sahibi Allah'tan.
® Bütün bu güzellikler onun varlığına şahittir. Bunlar kendini tamamıyla Hakk'a vermiş bir velînin ayak izleri.
ELEST ALEMİ NEDİR?
® Bu güzelliklerin mânâsını anlayan, bu güzellikleri yaratan, ibda' eden o eşsiz pâdişâhtan bir belirti gören, sevinir, mutlu olur. Görmeyen gafil ise uyanılmaz bir uykudadır.466
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
466 Beyitte geçen pâdişâhtan maksat Allah'tır. Onu görmek, ondan bir belirti görmek şu anlama gelir: Cenâb-ı Hakk ezelde bütün ruhlara; "Elestü bi-Rabbiküm" (=Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) diye hitap ettiği zaman, gaflette olmayan, uyanık bulunan ruhlar, Hakk'ın o tatlı hitabına; "Evet sen bizim Rabbimizsin." demişlerdi.
Uyanık olmayan, gaflet içinde olan ruhlar da, bu hitaba, istemiyerek "evet" demiş veya dememiş olanlardır. İşte o hitâb esnasında uyanık ve candan "evet" diyen kişiler, Allah'ın dünyadaki eserlerini, baharın güzelliklerini görmekle de uyanık bulunmuş olurlar. Onlar bu âlemdeki güzelliklerde onun belirtilerini, onun san'atını, onun yaratma gücünü görürler.
Ezelde gafil olanlar, bu dünyada da gaflet içinde bulunurlar da, Hakk'ın yaratma gücünü göremezler. Onlar hâlâ gaflette, uyanılmaz bir uykudadırlar.
® Elest âleminde Rabbi'ni görüp mest olan kişinin ruhu, bugün de onun eserlerini, onun yarattığı güzellikleri görür de, Rabbi'ni görmüş gibi kendinden geçer.467
Yine Şefik Can dedemiz sayfanın altına bu beyitle ilgili şu dipnotu yazmış:
467 Elest âlemi (Ezel Âlemi): Cenâb-ı Hakk Hz. Âdem'den bulunduğumuz zamana kadar gelmiş, yaşamış, ölüp gitmiş bütün insanların ruhlarına ve kıyamet kopuncaya kadar dünyaya gelecek ruhlar da dâhil olmak üzere, hepsine "Elestü bi-Rabbiküm" (=Ben_ sizin Rabbiniz değil miyim?) diye hitap etmişti. İşte o âlem "Elest Âlemi, Ezel Âlemi"ydi
DÜŞÜNCELER
Hz. Mevlanamız, Mesnevi’nin 2. Cildinin bu bölümünde günah işlediğimizde hemen pişman olup tövbe etmenin önemini hatırlattı, Allah ondan razı olsun.
Şefik Can dedemizin tercümesinden alıntılar yapmama izin veren, Rahmetli Şefik Can Hocamızın talebesi, yaşayan son Mesnevihan sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendiye çok teşekkür ederiz.
Rabbim hepimizi gaflete düşmekten korusun inşallah.
Bu yazıdan tek gayemiz Allah rızası için faydalı olmak inşallah.
Cenabı Allah Mesnevi’yi okuyup anlamayı ve uygulamayı cümlemize nasip etsin.
Celalin Penceresinden