Düşünüyorum yıllar nasılda hızla geçiyor. Bir zamanlar evinden dışarı çıkmayan, asla olmayacağını düşündüğü hayaller kuran mutsuz bir kızdım. Oysa hayaller kurulmalıymış, çünkü kurulmayan bir hayalin gerçekleşme şansı da yok. Şaşıyorum ama gerçekleşti tüm hayallerim... Gerçekleşeceğini umut etmeden kurulan hayallere farkında olmadan/olarak bir şekilde çaba da harcamışım. Benim çabam ve büyük özveriyle yanımda olan anneciğim! Her başarılı insanın arkasında biri vardır sözü bunun için denmiş demek ki! işte tüm başarılarımın asıl mimarı anneciğimdir.
Yapraklar eksilse de ağaçlar ölmüyor ve bizde eksikliklerimize rağmen yaşıyoruz. Etrafındaki karanlık ne kadar çoksa o kadar az görüyoruz. Belki de o karanlığı kendimiz etrafımızda tutuyoruz. Kapalı perdeleri açalım, güneşin tenimize değmesine ve gün ışığının aydınlığı ile aydınlanmaya bu şekilde dünyanızı aydınlatmaya çalışalım. İşte ilk adım bu!
Şu anda bana komik geliyor ama o eve kapandığım dönemlerde karanlık ile çok samimi dosttuk. Geceleri çok seviyordum. Sabaha kadar otururdum, televizyon izlerdim, kitap okurdum ve karanlığın içinde sıkıntımı, mutsuzluğumu gözyaşlarıyla akıtırdım. Sabahları geç saatte kalkardım. Annem çok üzülürdü bu duruma ama nasıl anlamsızdı hayatım bu yüzden sabah kalkmanın bile anlamı yoktu! Yataktan erken kalksam ne olacak? Hem erken kalkınca gün geçmekte bilmiyor! Birde sabahları aile fertlerine karşı oynanan mutluluk oyununu uzun saatler sürdürmek zor. İyisi mi geç saatte kalkmak günü olabildiğince kısa tutmak.
Böyle yapan birçok engelli arkadaşım olduğunu biliyorum. Fakat bunlarda yaşanmalıymış demek ki! Kelebeğin kozasından sıyrılması gibi hiç kolay olmadı o günlerden sıyrılıp bugünkü ben olmak. Madem başardım, sizde başarabilirsiniz. Yalnız bende saklı kalmasın başarı sırlarım gelin birlikte paylaşalım. Belki içinizden birkaç kişiyi kozasından dışarı çıkartmayı başarırım, işte bende bunun için buradayım.
İyi günler diliyorum, yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.
Sevgiler...
Yapraklar eksilse de ağaçlar ölmüyor ve bizde eksikliklerimize rağmen yaşıyoruz. Etrafındaki karanlık ne kadar çoksa o kadar az görüyoruz. Belki de o karanlığı kendimiz etrafımızda tutuyoruz. Kapalı perdeleri açalım, güneşin tenimize değmesine ve gün ışığının aydınlığı ile aydınlanmaya bu şekilde dünyanızı aydınlatmaya çalışalım. İşte ilk adım bu!
Şu anda bana komik geliyor ama o eve kapandığım dönemlerde karanlık ile çok samimi dosttuk. Geceleri çok seviyordum. Sabaha kadar otururdum, televizyon izlerdim, kitap okurdum ve karanlığın içinde sıkıntımı, mutsuzluğumu gözyaşlarıyla akıtırdım. Sabahları geç saatte kalkardım. Annem çok üzülürdü bu duruma ama nasıl anlamsızdı hayatım bu yüzden sabah kalkmanın bile anlamı yoktu! Yataktan erken kalksam ne olacak? Hem erken kalkınca gün geçmekte bilmiyor! Birde sabahları aile fertlerine karşı oynanan mutluluk oyununu uzun saatler sürdürmek zor. İyisi mi geç saatte kalkmak günü olabildiğince kısa tutmak.
Böyle yapan birçok engelli arkadaşım olduğunu biliyorum. Fakat bunlarda yaşanmalıymış demek ki! Kelebeğin kozasından sıyrılması gibi hiç kolay olmadı o günlerden sıyrılıp bugünkü ben olmak. Madem başardım, sizde başarabilirsiniz. Yalnız bende saklı kalmasın başarı sırlarım gelin birlikte paylaşalım. Belki içinizden birkaç kişiyi kozasından dışarı çıkartmayı başarırım, işte bende bunun için buradayım.
İyi günler diliyorum, yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.
Sevgiler...