Forumu ve siteyi bırakmak istemiştim bir takım özel nedenlerden dolayı.. Gerçi aramızda özel yok burada hepimiz benzer dertleri paylaşan bir aile gibi olduk.. Arkadaşlarımın bazılarını kırmaya başlamıştım son zamanlarda, belki de kişisel sorunlarımı aksettiriyordum her yerde olduğu gibi burada da. Neyse artık buradayım ve siz dostlarımdan kopmak istemediğimi fark ettim. Blogumda yine hayatımdan bazı kesitleri yansıtacağım. Zaman tünelinden tecrübeye dönüşüp bana karışmış, beni biraz daha büyütmüş olayları paylaşacağım sizlerle.
Bugün yine kendi düşünsel dünyamda kıvranırken şunu fark ettim. Bizi mutsuz eden aslında sorunlarımız değil. Çünkü sorunlar hayatın içinde vazgeçilmez olan doğal unsurlar. Onlar hep orada olmak zorunda. Onlar bağımsız değişken bilimsel ifadeyle; değişebilir ancak yok olmaz. Ölüm gibi. Ölüm bir sorun mudur? Değildir. Fizyolojiktir, kimileri az yaşar kimi çok yaşar ama..
Esas problem yada sorun bizim sorun olarak nitelendirdiğimiz soyut/somut kavramlarla mücadele etmede yaşadığımız beceriksizlik yada metodolojik yaklaşım hataları. Sorun olarak adlandırdığımız, başarısızlıklarımıza bahane olarak öne sürdüğümüz şeyleri düşünelim.. Birçoğunu çözmeye bile yeltenmemişizdir; belki tembelliğimizden, belki kendimize inanmamamızdan, belki nasıl yapılacağını bilmememizden, belki bunu gerçekten istemememizden, belki de sorunumuzu yok sayıp durumu kurtarmaya yönelik geçici çözümlerle yetindiğimizden..
E peki ne olacak yani ne yapalım böyleyse? Cevabı aradım ve buldum! Öncelikle durumun bu olduğunu idrak etmek gerekiyor ve sonra sorun her ne ise detaylıca ortaya koymak.. Bundan sonra herşey çorap söküğü gibi gelecektir zaten. Kişi kendisini alıkoyan şeyin ne olduğunu bilirse ne yapacağını da bilir. Ben kendi sorunlarımı saptadım. Şimdi kendime nasıl sorusunu soruyorum. Nasıl çözeceğim? Kafamda fikirler oradan oraya uçuşuyor şimdi. En uygun çözümü saptadıktan sonra ise en kolay aşamaya gelecek sıra. Uygulama. Son durumla ilgili geri bildirimi de sizlerle ileride başarıya ulaşmış şekilde paylaşacağımı biliyorum...
Bugün yine kendi düşünsel dünyamda kıvranırken şunu fark ettim. Bizi mutsuz eden aslında sorunlarımız değil. Çünkü sorunlar hayatın içinde vazgeçilmez olan doğal unsurlar. Onlar hep orada olmak zorunda. Onlar bağımsız değişken bilimsel ifadeyle; değişebilir ancak yok olmaz. Ölüm gibi. Ölüm bir sorun mudur? Değildir. Fizyolojiktir, kimileri az yaşar kimi çok yaşar ama..
Esas problem yada sorun bizim sorun olarak nitelendirdiğimiz soyut/somut kavramlarla mücadele etmede yaşadığımız beceriksizlik yada metodolojik yaklaşım hataları. Sorun olarak adlandırdığımız, başarısızlıklarımıza bahane olarak öne sürdüğümüz şeyleri düşünelim.. Birçoğunu çözmeye bile yeltenmemişizdir; belki tembelliğimizden, belki kendimize inanmamamızdan, belki nasıl yapılacağını bilmememizden, belki bunu gerçekten istemememizden, belki de sorunumuzu yok sayıp durumu kurtarmaya yönelik geçici çözümlerle yetindiğimizden..
E peki ne olacak yani ne yapalım böyleyse? Cevabı aradım ve buldum! Öncelikle durumun bu olduğunu idrak etmek gerekiyor ve sonra sorun her ne ise detaylıca ortaya koymak.. Bundan sonra herşey çorap söküğü gibi gelecektir zaten. Kişi kendisini alıkoyan şeyin ne olduğunu bilirse ne yapacağını da bilir. Ben kendi sorunlarımı saptadım. Şimdi kendime nasıl sorusunu soruyorum. Nasıl çözeceğim? Kafamda fikirler oradan oraya uçuşuyor şimdi. En uygun çözümü saptadıktan sonra ise en kolay aşamaya gelecek sıra. Uygulama. Son durumla ilgili geri bildirimi de sizlerle ileride başarıya ulaşmış şekilde paylaşacağımı biliyorum...