Yeni bir makale kaleme aldım. İlginç bir tatışma konusu olacapını düşünüyorum.
Selamlar, Hakan Özgül
www.kasder.org.tr
Selamlar, Hakan Özgül
www.kasder.org.tr
21.yy Belası Ayrımcılık Meclis’te
Herkes için hukuk (kanun) önünde eşitlik ve ayrımcı muameleye maruz kalmama, hem ulusal hem de uluslararası düzlemde kabul görmüş, güvence altına alınmış temel ve evrensel bir insan hakkıdır. Türk Hukuk Sistemi’nde Anayasa’nın 10. maddesi, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 3.[1] ve 122.[2] maddeleri eşitlik ve ayrımcılıkla ilgilidir. Buna göre: Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırımcılık yapılamaz.
Ayrımcılık yasağı Türkiye için yeni bir kavramdır. Örneğin ulusal mevzuatta ayrımcılığın bir tanımı bulunmamakta, ayrımcılığın farklı türleri açıkça anılarak yasaklanmamakta ve makul uyumlaştırma yapmamanın ayrımcılığın bir türü olarak düzenlenmediğini söylemeliyiz. Öte yandan tüm beynelmilel hukukta ayrımcılık suçu ile ilgili ispat yükümlülüğü ayrımcılığa maruz kalan kişide değildir.[3] Ancak Türkiye’de ayrımcılık konusunda da ispat yükümlülüğü her zaman iddia edene aittir.
5378 Sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, TCK’nın 122. maddesine “özürlülük” lafzını eklemiştir. Buna göre özürlülüğe dayalı da ayrımcılık yapılamaz.
Ayrımcılık yapmama sadece devletin değil bireylerin de bir yükümlülüğüdür. Dolayısıyla herkesi bağlıyıcıdır.
Dünyanın her yerinde ayrımcı muameleye maruz kalan bireylerin olduğu bir hakikattir. Hiç şüphesiz Türkiye’de de benzer durumdadır. Hem devletin kurum ve kuruşları hem de bireylerin başka bireyleri ötekileştirdiği örneklere; basında, adli makamlara intikal etmiş davalarda, bildiri ve duyurularda rastlıyoruz. En manidar örneklerden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yani yasama faaliyetlerinin yapıldığı çatıda yaşanmaktadır.
Lokman Ayva 22., 23. Dönem İstanbul Milletvekili’dir ve halen görevini sürdürmektedir. 11 yaşında geçirdiği menenjit hastalığı sonucu görme yeteneğini kaybetmiştir. Her milletvekili gibi Lokman Ayva da medeni ve siyasi haklarını kullanmış Meclis’e Vekil olarak seçilmiştir. Mecliste bulunan 550 milletvekili içinden tek görme engelli kişidir. Yasama faaliyetlerine de hiç şüphesiz diğer milletvekilleri gibi katılmak, yönetmek ve var olmak en temel hakkıdır. Peki Lokman Ayva yasama faaliyetlerinde diğer vekillerle aynı şart ve koşullarda çalışabilmekte midir? Bu sorunun cevabını evet olarak vermek isterdik ne yazık ki sorunun cevabı evet değil. Örneğin Genel Kurul çalışmaları sırasında kişisel söz talepleri yazılı olarak iletilmektedir. Kâğıda, görme engeli sebebiyle yazı yazamayan Lokman Avya, şimdiye kadar bir kez dahi söz isteyemediğini bildiriyor.[4] En vahimi ise Meclis’te yapılan gizli oylamalarda Lokman Ayva’nın temsil hakkı ve iradesinin yok edilmesidir.
TBMM İçtüzüğü’ne göre üç çeşit oylama usulü[5] bulunmaktadır: 1. İşaretle oylama; 2. Açık oylama; ve 3. Gizli oylama şeklindedir. Gizli oylamada esas olan herhangi bir milletvekilinin oyu bir başkası tarafından bilinemez, görülemez ve ifşa edilemez olduğudur. Gizli oylamalarda; Milletvekilleri iradelerinin özgür ve vicdani olarak tecelli edebilmesi için Genel Kurul’da görüşülen maddeyi, kanunu ya da başka bir konuyu kabul, red eder ya da çekimser kalabilir. Gizli oylamada vekillere bir zarf ve üç adet değişik renklerde yuvarlak pul verilir.[6] Bunlardan beyaz yuvarlak olumlu, yeşil yuvarlak çekimser ve kırmızı yuvarlak ise olumsuz oy anlamına gelir. Lokman Ayva görme engelli olması nedeniyle pulların renklerini ayırt etmesi mümkün değildir. O halde mevcut durumda oylamaya katılması için birinden yardım alması gerekmektedir. Nitekim Lokman Ayva yaptığı açıklamada refakatçi olmadan oy kullanamadığını, dolayısıyla kendisinin yaptığı oylamanın gizli olmadığını ifade etmiştir.[7]
Gizli oylama, esasen milletvekillerinin herhangi bir baskı hissi yaşamaksızın ve etki altında kalmaksızın özgür ve vicdani iradeleriyle oylama yapmasına hizmet etmektedir. Parti gurup kararı, telkinler ya da başka bir baskı mekanizması olsa da milletvekili perdenin arkasında özgürce oyunu kullanabilmektedir. Gerçi basına yansıyan haberlerde özellikle kritik gizli oylamalarda parti yöneticilerinin milletvekillerinin attığı oyu takip ettiği bilinmektedir. Ancak Lokman Ayva’nın maruz kaldığı muamele, baskıdan öte kendisinin özel şartları gözetilmemesi ve makul uyumlaştırma yapılmaması nedeniyle engelliliğe dayalı ayrımcılıktır. Zira uluslararası belgelerde, makul uyumlaştırma yapmamanın ayrımcılığın bir türü olarak düzenlendiği görülmektedir.[8]
Pekala oylamada kullanılacak pulların şekilleri renklerine göre düzenlebilir. Örneğin kırmızı pul üçgen, yeşil pul kare ve beyaz pul yuvarlak olabilir. Üstelik bu düzenleme ölçülü ve aşırı yük getirmemektedir.
Lokman Ayva’nın attığı oy’un, gizli olmadığına herhangi bir şüphe yoktur. Lokman Ayva aleni bir şekilde açık oylama yapmak zorunda bırakılmakta ve oylamada usul hatası yapılmaktadır. Dolayısıyla Lokman Ayva’nın katıldığı tüm gizli oylamalarla yapılan oturumların iptali gerekmektedir.
Günümüz Türkiye’sinde engelliliğe toplumsal bakışın genellikle yardım ve merhamet ekseninde olduğu söylemek hata olmayacaktır. OZİDA tarafından 26.02.2009 tarihinde “Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor Projesi”[9] kapsamında yapılan araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, araştırmaya konu olan katılımcıların, Özürlü Denilince Aklınıza Ne Geliyor sorusuna en yüksek tercih seçeneği ile %24,2 oranında “yardıma muhtaç kişi” şeklinde cevaplandırılmıştır. Bu gerçeklikten yola çıktığımızda Lokman Ayva’nın ayrımcı bir muameleye maruz kaldığını topluma anlatmanın kolay olmayacağını düşünmekteyim. Hatta bu konuyu çeşitli meclislerde tartışmaya açtığımda: “Milletvekili olmuş daha ne olabilir, bir görme özürlü yüzünden sistem mi değişecek, yardım alsın öyle oy kullansın ne var ki bunda ya da daha önemli ayrımcı uygulamalar varken bir bu mu kaldı” şeklinde geri bildirimler almaktayım. Ancak iddia ediyorum ki Lokman Ayva’nın maruz kaldığı ayrımcı uygulamanın sonuçları ciddi bir hukuk devletinde dikkate alınır ve derhal müdahale edilir.
Doktrinin Lokman Ayva’nın maruz kaldığı uygulamanın bir ayrımcı uygulama olduğu konusunda hemfikir olacağını düşünmekteyim. Ancak bu ayrımcı uygulamadan sebep “Lokman Ayva’nın katıldığı gizli oylamalarla yapılan oylamaların iptal edilmesi gerekir” şeklindeki tezimizin daha çok tartışılmasına ihtiyaç vardır. Fakat kanaatimiz gizli oylamaların iptal edilmesi yönündedir.
Hakan Özgül
01.08.2010
[1] TCK, MADDE 3, (1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. (2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.
[2] TCK, MADDE 122,. Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapmak…
[3] Türk Hukuk Sistemi’nde sadece İş Kanunu’nda ispat yükümlülüğü paylaştırılmıştır.Bkz 4857 Sayılı İş Kanun’un 5. Maddesi
[4] Grme engelli milletvekilleri gizli oy kullanacak - Engelliler Sitesi
[5] TBMM İçtüzüğü Madde 139, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
[6] [6] TBMM İçtüzüğü Madde 148, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
[7] BKZ 4 Nolu Dipnot
[8] Birleşmiş Milletler Engellilerin Hakları Sözleşmesi, Madde 2, Tanımlar
[9] http://www.ozida.gov.tr/guncel/arastirma_sonuclari.pdf
Herkes için hukuk (kanun) önünde eşitlik ve ayrımcı muameleye maruz kalmama, hem ulusal hem de uluslararası düzlemde kabul görmüş, güvence altına alınmış temel ve evrensel bir insan hakkıdır. Türk Hukuk Sistemi’nde Anayasa’nın 10. maddesi, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 3.[1] ve 122.[2] maddeleri eşitlik ve ayrımcılıkla ilgilidir. Buna göre: Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırımcılık yapılamaz.
Ayrımcılık yasağı Türkiye için yeni bir kavramdır. Örneğin ulusal mevzuatta ayrımcılığın bir tanımı bulunmamakta, ayrımcılığın farklı türleri açıkça anılarak yasaklanmamakta ve makul uyumlaştırma yapmamanın ayrımcılığın bir türü olarak düzenlenmediğini söylemeliyiz. Öte yandan tüm beynelmilel hukukta ayrımcılık suçu ile ilgili ispat yükümlülüğü ayrımcılığa maruz kalan kişide değildir.[3] Ancak Türkiye’de ayrımcılık konusunda da ispat yükümlülüğü her zaman iddia edene aittir.
5378 Sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, TCK’nın 122. maddesine “özürlülük” lafzını eklemiştir. Buna göre özürlülüğe dayalı da ayrımcılık yapılamaz.
Ayrımcılık yapmama sadece devletin değil bireylerin de bir yükümlülüğüdür. Dolayısıyla herkesi bağlıyıcıdır.
Dünyanın her yerinde ayrımcı muameleye maruz kalan bireylerin olduğu bir hakikattir. Hiç şüphesiz Türkiye’de de benzer durumdadır. Hem devletin kurum ve kuruşları hem de bireylerin başka bireyleri ötekileştirdiği örneklere; basında, adli makamlara intikal etmiş davalarda, bildiri ve duyurularda rastlıyoruz. En manidar örneklerden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yani yasama faaliyetlerinin yapıldığı çatıda yaşanmaktadır.
Lokman Ayva 22., 23. Dönem İstanbul Milletvekili’dir ve halen görevini sürdürmektedir. 11 yaşında geçirdiği menenjit hastalığı sonucu görme yeteneğini kaybetmiştir. Her milletvekili gibi Lokman Ayva da medeni ve siyasi haklarını kullanmış Meclis’e Vekil olarak seçilmiştir. Mecliste bulunan 550 milletvekili içinden tek görme engelli kişidir. Yasama faaliyetlerine de hiç şüphesiz diğer milletvekilleri gibi katılmak, yönetmek ve var olmak en temel hakkıdır. Peki Lokman Ayva yasama faaliyetlerinde diğer vekillerle aynı şart ve koşullarda çalışabilmekte midir? Bu sorunun cevabını evet olarak vermek isterdik ne yazık ki sorunun cevabı evet değil. Örneğin Genel Kurul çalışmaları sırasında kişisel söz talepleri yazılı olarak iletilmektedir. Kâğıda, görme engeli sebebiyle yazı yazamayan Lokman Avya, şimdiye kadar bir kez dahi söz isteyemediğini bildiriyor.[4] En vahimi ise Meclis’te yapılan gizli oylamalarda Lokman Ayva’nın temsil hakkı ve iradesinin yok edilmesidir.
TBMM İçtüzüğü’ne göre üç çeşit oylama usulü[5] bulunmaktadır: 1. İşaretle oylama; 2. Açık oylama; ve 3. Gizli oylama şeklindedir. Gizli oylamada esas olan herhangi bir milletvekilinin oyu bir başkası tarafından bilinemez, görülemez ve ifşa edilemez olduğudur. Gizli oylamalarda; Milletvekilleri iradelerinin özgür ve vicdani olarak tecelli edebilmesi için Genel Kurul’da görüşülen maddeyi, kanunu ya da başka bir konuyu kabul, red eder ya da çekimser kalabilir. Gizli oylamada vekillere bir zarf ve üç adet değişik renklerde yuvarlak pul verilir.[6] Bunlardan beyaz yuvarlak olumlu, yeşil yuvarlak çekimser ve kırmızı yuvarlak ise olumsuz oy anlamına gelir. Lokman Ayva görme engelli olması nedeniyle pulların renklerini ayırt etmesi mümkün değildir. O halde mevcut durumda oylamaya katılması için birinden yardım alması gerekmektedir. Nitekim Lokman Ayva yaptığı açıklamada refakatçi olmadan oy kullanamadığını, dolayısıyla kendisinin yaptığı oylamanın gizli olmadığını ifade etmiştir.[7]
Gizli oylama, esasen milletvekillerinin herhangi bir baskı hissi yaşamaksızın ve etki altında kalmaksızın özgür ve vicdani iradeleriyle oylama yapmasına hizmet etmektedir. Parti gurup kararı, telkinler ya da başka bir baskı mekanizması olsa da milletvekili perdenin arkasında özgürce oyunu kullanabilmektedir. Gerçi basına yansıyan haberlerde özellikle kritik gizli oylamalarda parti yöneticilerinin milletvekillerinin attığı oyu takip ettiği bilinmektedir. Ancak Lokman Ayva’nın maruz kaldığı muamele, baskıdan öte kendisinin özel şartları gözetilmemesi ve makul uyumlaştırma yapılmaması nedeniyle engelliliğe dayalı ayrımcılıktır. Zira uluslararası belgelerde, makul uyumlaştırma yapmamanın ayrımcılığın bir türü olarak düzenlendiği görülmektedir.[8]
Pekala oylamada kullanılacak pulların şekilleri renklerine göre düzenlebilir. Örneğin kırmızı pul üçgen, yeşil pul kare ve beyaz pul yuvarlak olabilir. Üstelik bu düzenleme ölçülü ve aşırı yük getirmemektedir.
Lokman Ayva’nın attığı oy’un, gizli olmadığına herhangi bir şüphe yoktur. Lokman Ayva aleni bir şekilde açık oylama yapmak zorunda bırakılmakta ve oylamada usul hatası yapılmaktadır. Dolayısıyla Lokman Ayva’nın katıldığı tüm gizli oylamalarla yapılan oturumların iptali gerekmektedir.
Günümüz Türkiye’sinde engelliliğe toplumsal bakışın genellikle yardım ve merhamet ekseninde olduğu söylemek hata olmayacaktır. OZİDA tarafından 26.02.2009 tarihinde “Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor Projesi”[9] kapsamında yapılan araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, araştırmaya konu olan katılımcıların, Özürlü Denilince Aklınıza Ne Geliyor sorusuna en yüksek tercih seçeneği ile %24,2 oranında “yardıma muhtaç kişi” şeklinde cevaplandırılmıştır. Bu gerçeklikten yola çıktığımızda Lokman Ayva’nın ayrımcı bir muameleye maruz kaldığını topluma anlatmanın kolay olmayacağını düşünmekteyim. Hatta bu konuyu çeşitli meclislerde tartışmaya açtığımda: “Milletvekili olmuş daha ne olabilir, bir görme özürlü yüzünden sistem mi değişecek, yardım alsın öyle oy kullansın ne var ki bunda ya da daha önemli ayrımcı uygulamalar varken bir bu mu kaldı” şeklinde geri bildirimler almaktayım. Ancak iddia ediyorum ki Lokman Ayva’nın maruz kaldığı ayrımcı uygulamanın sonuçları ciddi bir hukuk devletinde dikkate alınır ve derhal müdahale edilir.
Doktrinin Lokman Ayva’nın maruz kaldığı uygulamanın bir ayrımcı uygulama olduğu konusunda hemfikir olacağını düşünmekteyim. Ancak bu ayrımcı uygulamadan sebep “Lokman Ayva’nın katıldığı gizli oylamalarla yapılan oylamaların iptal edilmesi gerekir” şeklindeki tezimizin daha çok tartışılmasına ihtiyaç vardır. Fakat kanaatimiz gizli oylamaların iptal edilmesi yönündedir.
Hakan Özgül
01.08.2010
[1] TCK, MADDE 3, (1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. (2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.
[2] TCK, MADDE 122,. Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapmak…
[3] Türk Hukuk Sistemi’nde sadece İş Kanunu’nda ispat yükümlülüğü paylaştırılmıştır.Bkz 4857 Sayılı İş Kanun’un 5. Maddesi
[4] Grme engelli milletvekilleri gizli oy kullanacak - Engelliler Sitesi
[5] TBMM İçtüzüğü Madde 139, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
[6] [6] TBMM İçtüzüğü Madde 148, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
[7] BKZ 4 Nolu Dipnot
[8] Birleşmiş Milletler Engellilerin Hakları Sözleşmesi, Madde 2, Tanımlar
[9] http://www.ozida.gov.tr/guncel/arastirma_sonuclari.pdf