Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

24 Mayıs 2024 tarihli bir günlük Edirne gezim | Bölüm 3

alifatih1958

Aktif Üye
Üyelik
3 Ocak 2007
Konular
80
Mesajlar
1,878
Reaksiyonlar
215
Daha Önce 10 Ekim 2023 tarihli YARIM GÜNLÜK KISA BİR EDİRNE GEZİM başlıklı yazımda Bosna köyü, Sağlık müzesi, Edirne müzesi, Selimiye Camisi hakkında bir şeyler karalamıştım. Yanılmıyorsun o yazı benim Edirne ile ilgili ikinci yazım idi ancak ilk yazıyı ne zaman yazmışım ve nerelerden bahsetmişim bulamadım. Neticede bu yazım benim Edirne ile ilgili üçüncü bir yazım oluyor.

Edirne’nin evimize mesafesi 200 km., yakın sayılır aslında. Zira ben geçen Ramazan Bayramında evimden kabristana kadar olan 30 km.lik şehir içi mesafesini üç saatten fazla bir zamanda almıştım. Evden Edirne ise otobandan iki saat, Çorlu Lüleburgaz, Babaeski üzerinden giderseniz iki saat yirmi dakika. Mesafede bir değişiklik yok zira iki güzergâh birbirlerine paralel durumdalar.

Perşembe günü hanıma ertesi gün Edirne’ye gidip Cuma namazımızı Edirne Selimiye Camisinde eda etmeyi teklif ettim. Gezmek söz konusu olunca hanım zaten her zaman hazır kıtadır. Güya sabah erkenden namazdan sonra yola çıkacaktık ancak namaz sonrası şekerlemeye dalınca evden 09,45 sularında çıktık. Çorlu-Lüleburgaz güzergâhından etrafa bakına bakına gidelim dedik ama trafik sıkışıklığı, trafik ışıkları, polis kontrolü ve en önemlisi radarlar bizi oldukça oyaladı. Anladık ki o güzergâhtan gidersek namaza yetişemeyeceğiz. Ergene’den otobana yönelip namaza yirmi dakika kala Selimiye’nin önüne vardık hamdolsun. Park yeri bulmak dert Edirne merkezinde, otoparklar da pahalı ama İstanbul’a nazaran yine de ucuz sayılır, 100 lira. Yol kenarındaki bedava olan park alanları ise dolu ancak Allah işimizi rast getirdi de tam da cami karşısında boş bir yer bulup arabayı hemen park ettik.

SELİMİYE CAMİSİ

Selimiye hâlâ restorasyonda. Cami restorasyonları uzun sürer, üç yıl, dört yıl gibi. Selimiye’de daha çok iş var. İstanbul Beyazıt camisi de yıllarca restorasyonda kalmıştı. Selimiye içerisinde ufak bir alanda, az bir cemaat ile namaz kılınabiliyor şimdilik.

MURADİYE CAMİSİ

Selimiye Camisi ve çevresi ile ilgili bilgileri daha önceki yazımda verdiğimden tekrar yapmayayım. Cami önünde Edirne Belediyesinin Beltur(İstanbul) emsali kafesinde bizimki ile birer kahve içtik ve programımda yer alan Muradiye Camisine gitmek için yola revan olmadan önce oradaki bir belediye görevlisine en kısa yoldan nasıl gidebileceğimi sormak gafletinde bulundum. Vatandaş “aha şurada üç yüz metre ileride ve çok hafif bir rampa bitiminde” deyince arabayı yerinden kımıldatmadan yürüyerek gidelim dedik. “Üç yüz metre ne ki, yavaş yavaş yürürüz” dedim. Kardeşim ne üç yüzü? Yaklaşık bir km imiş mesafe. Bir km de önemli değil, tın tın yürürüz kaplumbağa gibi ve yine gideriz ancak yokuş öyle dik ki İstanbul’daki Cerrahpaşa hastanesinin Yedikule tarafındaki dik yokuşundan daha dik. Adres sorduğum adama güzel temennilerimi habire gönderdim durdum tabii ki. Etraf mezbelelikten de berbat. Bir kutsal mekân çevresine hiç ama hiç yakışmıyor manzara. Caminin bulunduğu yer Roman mahallesi. Roman mahallesi olması önemli değil ama mahalle sakinleri cami çevresine, caminin kutsallığına hiç ama hiç önem göstermemişler. Rezalet. Her taraf ot içinde, otlar yanmış, içki şişeleri etrafta yayılmış. Yol, yol değil pislik içerisinde daracık bir patika. O patika bizi caminin giriş çıkış yapılmayan arka kapısına çıkarttı. Neyse sağ salim girdik avluya ve biraz oturup dinlendik gölgede zira hava da sıcak ve yokuş çok dik. Ama kendimi test ettim o yokuş sayesinde. 2023 sonunda stentler yenilenmişti, tıkalı üç stent yerine yenileri takıldı ve bir tane daha stent ilave edildi. Yokuşu tırmanırken elbette anam ağladı, ayaklarım yoruldu ancak hamdolsun nefes nefese kalmadım desem yalan söylememiş olurum. Tabii bunda sigarayı bırakmış olmamın da payı mutlaka vardır. Muradiye Camisi klasik bir Osmanlı Camisi, girişten hemen sonra birkaç basamaklı merdiven var, akabinde mihraba kadar düz. Sağ ve sol yanlarda yine odalar var. İmam/müezzin orada idi kendisine caminin cemaatinin olup olmadığını sorunca olduğunu söyledi. Caminin mihrabını bir başka yerdeki mihraba benzettim ama neresi olduğunu çıkartmak için mihraba dalmışken imam/müezzin yanımıza gelerek mihrabın, Bursa Yeşil camisinden sonraki en büyük ikinci çini mihrap olduğunu söyledi ve minber yanında bulunan Kâbe taşını gösterdi. Tabi ya, Yeşil Camisinin benzeri idi mihrap, nasıl da bulamadım, şaştım kendime. Minberin bitişiğinde duvarda, tıpkı Eski Camide olduğu gibi, koruma altına alınmış olan Kâbe taşı nedeniyle Muradiye Camisi Edirne’de en çok ziyaret edilen camilerden birisi imiş. Tahiyyetü-l Mescid namazımızı kılarak caminin bu kez ön taraftaki abidevi nitelikteki ana giriş/çıkış kapısından çıktık ve Selimiye önüne inen ana caddeye yürümeye başladık. O caddeye ulaşıp yokuşsuz ve nispeten hafif iniş olan söz konusu caddeden rahat bir şekilde arabamızın yanına inelim istedik zira camiye gelirken tırmandığımız o yokuş nedeniyle ayaklarımıza kara sular indi. Camiye gelmek isteyenler ön taraftaki ana kapıya araba ile gelebilirler, araba parkında pek problem çıkmaz. Ben bu camiye, yol tarifi sorduğum Roman aile ile sohbet ede ede geldim, hoş ve yardımsever insanlardı. Cami avlusunda da bir Roman vatandaş ile konuştum, o da ana yola çıkışı tarif ederken uzun uzadıya en ince teferruatı ile caddeye nasıl ulaşabileceğimizi tarif etti. Dediğim gibi camiyi ziyaret etmek isteyen camiye yürüyerek değil arabası ile gelmeli. Yürüyerek gelebilecek durumda olan sakat arkadaşlar yürüyerek geldikleri takdirde çok yorulurlar, geldiklerine pişman olurlar. Caddeden avluya girişte fazla yüksek olmayan bir set var, avlu dümdüz. Cami içine girişte de bir basamak var. Camiye girdikten birkaç metre sonra dört beş basamaklı bir merdivenin var olduğunu yukarıda belirtmiştim. Tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar yanlarında bir refakatçı ile camiyi ziyarette sıkıntı çekmeyebilirler. Camiden çıkmak için avluda yürürken minnacık bir yavru kedi, kapkara bir şey, yanımıza gelip miyavlamaya başladı. Elimiz alıp “sana ne verelim ki güzelim” diye sorduk hayvana ama o sadece “miyav da miyav” dedi. O sırada caminin güvenlik görevlisi gelerek anasını bir aracın ezdiğini, kendisinin bu yavruya baktığını söyleyerek yavruyu aldı. Görevliye “Valla kimse gelmeseydi bunu alıp dönecektim İstanbul’a” deyince güvenlik de “Al abi istersen” dedi. Ama “Madem sen bakıyor muşsun ha ben ha sen, Allah senden razı olsun” dedik ve kediyi biraz daha sevip camiden ayrıldık.

HIDIRLIK TABYASI

Arabamıza vardıktan sonra fazla sallanmadan Hıdırlık Tabyasına doğru yola çıktık. Hıdırlık Tabyası, Selimiye Camisinden Kapıkule istikametine doğru giderken solda kalan Mihal Gazi camisini geçer geçmez sağda, tepede. Tabyaya vardığımızda saat tam 17,00 idi. Giriş paralı ancak sakatlara ve bir refakatçısına ücretsiz. Görevli bizi almak istemedi çünkü 17,00 itibariyle giriş yasakmış ve tabya/müze 17,30 da kapanıyormuş. İstanbul’dan geldiğimizi söyleyince görevli sağ olsun bizi içeri aldı ama yarım saat sonra kapanacağını ısrarla tembih etti. İçeri girince şaştık kaldık. Ben Çanakkale Kilitbahir Tabyalarını, yine Edirne’deki Şükrü Paşa Tabyalarını da gezdim. Gezdiğim tabyalar içerisinde böyle büyük ve muhteşem olanını hiç görmedim. Belki Erzurum’daki Aziziye Tabyaları da böyle muhteşemdir. Hamas için “şehrin altına birkaç katlı tüneller yaptı, başka bir şehir kurdu” deniliyor biliyorsunuz. Bu tabyayı görünce Hamas’ın tünellerinin ne kadar muhteşem olabileceğini gözümde canlandırdım. Aslında vakit darlığından ötürü söz konusu tabyada hiçbir yeri gezemedik desem yalan olmaz zira sadece önümüze gelen bir koridorun bir kısmına kadar gittik ve sağ ve soldaki galerilerin birkaç tanesini gezebildik. Yatakhaneler, revirler ameliyathaneler, mutfaklar, haberleşme odaları, harekât haritaları, silahlar görebildiklerimizin bazıları idi. Yukarıdaki gözetleme kulelerine filan hiç çıkamadık. Görebildiğim kadarı ile tünellerde kimi zaman rampalar var ama tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar bunları tek başlarına da inip çıkabilirler, refakatçı ile gezmeleri kolaylık olur elbette. Lâkin dediğim gibi benim bu tabyada gezebildiğim kısım belki toplam gezinti alanının KIRKTA BİRİ-ELLİDE BİRİ kadar bile yoktur. Geri kalan kısımlar tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlara uygun mudur bilemem, yanlış bilgi vermeyeyim. Galerilerde gezinirken tepenizde patlayan bomba ve tüfek sesleri sizi resmen o yaşanan cehennemin içine alıyor. Dışarıda bir de şirin bir kafesi var yorulanların bir şeyler içip dinlenmeleri için. Benim her zaman söylediğim bir şey vardır: Bu ülkede yaşayan her vatandaş; ister Türk, ister Kürt, ister Çerkez, ister Sünni, ister Alevi olsun, herkes ama herkes, çocuğunun elinden tutup küçükken Çanakkale Şahitliklerine götürüp gezdirmeli, ona bu vatanın ne büyük zorluk ve kahramanlıklarla kazanıldığını, düşmanın nasıl tepelendiğini anlatmalı. Ancak Edirne’deki Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaş Müzesini gördükten sonra orasının da mutlaka çocuklara gezdirilmesi gereken bir yer olduğunu belirtmiştim. Şimdi Hıdırlık Tabyası da bir üçüncü tarihi ziyaret mekânı olarak eklendi listeye. Tekrar edeyim Şükrü Paşa Balkan Savaş Müzesini tekerlekli iskemle kullanan arkadaşların gezmesi imkânsız gibi bir şey zira tüm galeriler merdivenlerle dolu ve çok dar. Ama gördüğüm kadarıyla söylüyorum, burası öyle değil. Çocuklarınızı alın ve hem kendiniz gezin hem de onlara Edirne’nin çektiği çileyi gösterin, çekilen sıkıntılar beyinlerine işlesin. Hatırlatayım burasını gezmek için en az üç/dört saatinizi (belki de daha fazla) ayırmanız gerekecek sanırım.

Edirne tarihi bir şehir, çevrede başka tarihi tabyalar da var ancak onlar ziyarete açık mıdır, böyle bakımlı mıdır bilmiyorum. Buraya kadar gelmişken yakınlarda olduğunu düşündüğüm Asker Hastanesi Şehitliğini de ziyaret edin ve şehitlerimize birer Fatiha yollayın. Bu vatan uğruna can veren Rum ve Ermeni vatandaşların taşa kazınmış isimlerini görünce şaşırmayın ama. Demek o Rum ve Ermeniler, “Zulüm 1453 yılında başladı” diyen içimizdeki hainlerden değillermiş.

DAR-ÜL HADİS CAMİSİ

Rivayete göre, rüyasında Efendimiz Hazretlerinin kendisine tavsiye etmesi üzerine bu camiyi Sultan II.Murat yaptırmış. Külliye imiş burası ama kala kala sadece cami günümüzde ayakta kalmış. Bulgar işgalinde minaresi yıkılmış Bulgar topçusu tarafından. Bu camide yapılan duaların son derece makbul olduğu ve kabul gördüğü şeklinde bir inanış vardır. Burada da Tahiyyetü-l Mescid namazımızı kıldıktan sonra, ailemiz, ölmüşlerimiz, akraba ve arkadaşlarımız ile ülkemiz ve başta Gazze olmak üzere İslam âlemi için bol bol dua ettim. Yüce Rabbimden, siz sevgili arkadaşlarım için de şifa ve iyilikler ile güzellikler dilemeyi unutmadım. İnşallah cümlemizin duaları kabul olunur. Cami ufak ama şirin bir cami. Ancak bahçesi o kadar güzel ki bir oturdunuz mu kalmak gelmiyor insanın içinden. Ağaçlar, güller, çiçekler muhteşem bir bahçe oluşturmuş. İstanbul Üsküdar’da, Zeynep Kamil taraflarında Atik Valide Camisi ve külliyesi bulunmaktadır. O caminin de bahçesi, güller çiçekler, ağaçlar çok güzel, avlusunda oturmak, çay ocağından bir bardak çay alıp kuş sesleri arasında içmek insana huzur veriyor. Dar-ül Hadis camisinin bahçesi de Atik Valide Camisi bahçesine benziyor ama ondan çok ufak. Kapalı ve açık türbe de var bahçesinde. Tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için caddeden cami avlusuna giriş için rampa mevcut. Cami içine girişte de sıkıntı çekilecek bir durum yok diyebilirim.

HASAN SEZAİ HAZRETLERİ TÜRBE VE DERGÂHI

Dar-ül Hadis camisine yakın sayılabilecek bir mesafede Ulus Pazarı var. Hani şu Bulgar ve Yunanların Edirne’ye gelip alış veriş yaptıkları çarşı. Çarşının az ilerisinde de bu muhteremin türbesi ve dergâhı mevcut. Evliyanın büyüklerinden olduğu belirtiliyor. Ne hikmetse bu büyük zatı ziyaret etmeyi çok istedim, Edirne’ye gelirken yolda aklımda hep bu mübarek vardı. Adeta beni çağırıyordu yanına. Türbeye girdiğimde de bir tuhaflık hissettim kendimde, içten içe ürperdim nedense, Allah hayırlara çıkartsın inşallah. Kendisini vesile kılarak uzun uzun dua ettim. Allah kabul buyursun inşallah. Bir geyik boynuzu meselesi vardır, internetten okuyabilirsiniz. İşte o boynuz türbede cam muhafaza içerisinde sergilenmekte idi. Biliyorsunuz birisini vesile kılarak dua etmek bizim inancımız ve mezhebimizde normaldir ancak deaşlı teröristler ile, neden hala ehli sünnet arasında sayıldığını anlayamadığım, Vehhabiler (Suudlar) bunu şirk olarak kabul ediyorlar. Türbe ziyaretinden sonra dergâha geçip orada da Tahiyyetü-l Mescid namazımızı kılarak duamızı ettik. Allah kabul buyursun inşallah.

RÜSTEM PAŞA KERVANSARAYI

Burasını hepimizin bildiği veya adını duyduğu Rüstam Paşa yaptırmış. Zamanında kervansaraymış. Altlarda hayvanlar dinlenir, üst katlarda da yolculuk yapanlar kalırlarmış. Eski zamanın oteli anlayacağınız. Şimdi otel olarak kullanılıyor. Biz bir gece burada kalmıştık da tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar burada kalamazlar zira asansör yok (en azından bundan 8-10 sene önce yoktu) ve üst kata odalara çıkış merdivenleri yangın merdiveni gibi çok dar ve biçimsiz. (en azından bundan 8-10 sene önce öyle idi) Dolayısıyla konaklamak için burayı düşünen tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar gelmeden önce telefonla bilgi almaları uygun olur. Biz konakladığımızda fiyatlar anormal değildi ancak şimdi fiyatlar uçuk kaçık. Dönüşe geçmeden önce yorgunluğumuzu birer soğuk meşrubat içerek atalım ve bu vesileyle de biraz dinlenelim diye geldik oturduk ve iki meşrubata 180 lira ödedik. Oha, çüş, höst. İleride cadde üzerinde askeri tugayın orada da bir çay bahçesi vardı ama oraya kadar yürüyecek hal bende de kalmadı hanımda da. Dolayısıyla kazık yiyeceğimizi bile bile yakın yere gidelim dedik. Tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar sokaktan bu kervansaraya rahatlıkla tekerlekli iskemleleri ile girebilirler hiçbir problem yok. Tuvalet işi sıkıntı olabilir zira fazla olmasa da yine de basamaklar mevcut. Bu arada yukarıda saydığım yerlerin hiç birinde tuvalete gitmediğim için buralarda tuvalet var mı, varsa bize uygun mu bilemiyorum. Ben hep işimi benzincilerde gördüm.



Edirne buram buram tarih kokan bir şehir. Osmanlı’nın başşehri. Her yerde Osmanlı izlerini görmek mümkün. Camisi ve türbesi bol, cami cemaati ise az olan bir şehir. Ancak pis ve bakımsız. Ben, Edirne’ye ilk kez, kalp krizi geçirdiğim 2008 yılında, bir kandil günü, arkadaşım ve ailelerimiz ile birlikte gelmiştim. Aradan 16 yıl geçmiş olmasına rağmen aynı bakımsızlık ve mezbelelik net bir şekilde görülmekte. Şehir merkezi nispeten temiz ancak merkezden biraz uzaklaştığınızda manzara hemen değişiyor. Cami cemaati az demiştim. Kandil gecesinde bile camide az sayıda cemaat vardı, kaldı ki cami de Eski Cami idi, öyle mahalle arası bir cami değil. Selimiye’nin hemen karşısında büyük bir cami, benim de çok hoşuma giden Kufi hat yazıları vardır duvarlarda. Askeri açıdan da zengindir Edirne. Şehitliklere hemen hemen her yerde rastlanır. Gavur işgali altında yıllarca inlemiş Edirne, şehit olmaz olur mu orada?

Edirne’de çok sayıda Roman vatandaş vardır. Her yerde gözünüze çarpar Romanlar. Belki de Türkiye’de en fazla Romanın bulunduğu şehirdir Edirne. Renkli giysiler içerisinde turistik yerlerde Edirne macunu satarlar. Hoş insanlardır, hor görülecek insanlar değillerdir. Bir diğer önemli özellikleri de vatan haini değildirler, hainleri de hiç sevmezler.

Edirne’nin keyif yeri Tunca ve Meriç kıyılarındaki lokanta ve çay bahçeleridir. Millet hep buraya akıyor yorgunluk atmak ve hoş vakit geçirmek için.



Antalya’da Rus ve Ukrayna dilinde tabelalar var. Edirne’deki tabelalar ise Yunan ve Bulgar dillerinde. Eczane, nalbur, dönerci, perdeci; aklınıza ne gelirse tüm esnaf Türkçe yanında mutlaka bu iki dilde de reklamlarını yapıyor. Arapça tabelaya rastlamadım. Arapça yasak ama Rumca ve Bulgarca yazılar serbest. Çok enteresandır Edirne turist alan bir şehir olmasına rağmen pek Arap turist görmedim. Herhalde bu nedenle Arapça tabela ve yazılar yok şehirde.





Evet bu bir günlük gezi ile ilgili yazacaklarım şimdilik bu kadar. Allah sağlık verirse Hıdırlık Tabyasını içimize sindire sindire gezebilmek maksadı ile en kısa zamanda Edirne’ye yine gideceğiz inşallah. Edirne’ye gidip de ciğer yemeden dönmek olmaz ama biçimsiz vakitte bir şeyler atıştırınca akşam yemeği yemek mideye gereksiz külfet olacağı için bu sefer ciğer yemeden döndük. Lakin Edirne’nin olmazsa olmazı bir tane değil, Kavala Kurabiyesi ile Badem Ezmesini sakın unutmayın. Peyniri de güzel derler ama biz almadık hiç, bilemiyorum.

Selametle..

Muradiye Camisi
o68x4lo.jpg


jq9c7sr.jpg


Hıdırlık Tabyası
o7sz0b3.jpg


6szdv3x.jpg


Dar-ül Hadis camisi

jnqpthj.jpg

mkwm4yz.jpg

Hasan Sezai Türbe ve dergâh
jb4j0wh.jpg

l97z67m.jpg


Kervansaray
pgcyadk.jpg
 
Bu arada belirtmeyi unutmuşum. Hasan Sezai Hazretleri türbe ve külliyesine giriş caddedeki ana kapıdan. Bu kapıdan içeri girmek tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için zor olacaktır. Yanılmıyorsam külliye ve türbeye giriş için sokak tarafından da bir giriş var ama tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için oradan giriş uygun mudur değil midir bilemiyorum.
Selametle.
 
Üst Alt