Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Atatürk ile ilgili şiirler...

oya

Üye
Üyelik
11 Kas 2004
Konular
7
Mesajlar
158
Reaksiyonlar
0
ATATÜRK'ÜN BİR SAATI VARDI
Atatürk'ün bir sözü vardı
Yediveren bir gül gibi açardı

Atatürk'ün bir atı vardı
Etilerden beri yaşardı

Atatürk'ün bir resim vardı
Buğday tarlası gibi ağardı

Atatürk'ün bir saatı vardı
Durmadı

Melih Cevdet ANDAY

ATA’MA AĞIT
I
Sırma sarısı yay saçlarına
Gözüne rengini koy denizlerin
Düşün dudakların en incesini
Yüzüne tuncunu ver benizlerin

Onda yürüyüşün en yiğitçesi
Onda bükülmezi vardır dizlerin
Gezerdi ülkede bir hızır gibi
Em olup derdine çaresizlerin

II
Durgun bir denizi andırır dışı
İçi hiç sönmeyen bir yanardağı
Sesinde ıslığı eser kuvvetin
Sözünde şahlanır hakkın bayrağı

Gökle güneş gibi buluştu onda
Sezinin sağlamı duyunun sağı
Yıkarak kökünden Osmanlılığı
O gömdü tarihe bir ortaçağı

III
Ürperir ovalar avazesine
Dağlar dümdüz olur işaretiyle
Devrilir hıncına çarpan ordular
Kaleler dayanmaz yelpazesine

Fikrin güzelliğin aşkın her şeyin
Bağlıydı daima en tazesine
Yaşadı başı dik, dünyaya karşı
Getirdi dünyayı cenazesine

IV
Onsuz kaldığını bilse tabiat
Bağlar üzüm vermez bahçeler kurur
Okşar saçlarını ezelin eli
Yüzüne ebedin ışığı vurur

Övünür insanlık eserleriyle
Yurt onun sevgisi üstünde durur
Adıdır kurduğu devlete temel
Ünü kurtardığı millete gurur

V
Fani varlığını kaybetti ama
Damgası yurdumun burçlarındadır
Engin ufuklara uzanmış kolu
Hızı şimşeklerin uçlarındadır

Kadının erkeğin hafızasında
Gencin ihtiyarın düşlerindedir
Yayla yellerinde eser gölgesi
Sesi bahçemizin kuşlarındadır

VI
Ben mi yazacaktım göçüm gününü
Dökerek ardından böyle gözyaşı
Ben ki ona büyük gezilerinde
Oldum bir küçük yol arkadaşı

En son durağına varmadan ömrün
Kapadı yolunu bir mezar taşı
Büyük kurucusu Cumhuriyetin
Hürriyet aşıkı milletin başı

Kemalettin KAMU

RESİM
Her gün
Enginlerden engin
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi
Bu sınıfa girince.

Yanda, bir uçtan bir uca.
Mavi deniz
Odanın içinde güneşleri bulunca.
Isınırız.

Enginlerin engini deniz olsa
Deniz ufak!
Yücelerin yücesi güneş olsa
Güneş küçük!

İlk günü gördük, nerden geldi:
Duvardaydı
Denizleri, güneşleri
Küçülten büyüklük.

Kürsünün üstünde bir resim:
Gözleri denizlerden mavi
Bakışları güneşlerden sıcak.
Dört mevsim.

Kürsünün üstünde:
Atatürk'üm, arkasında al bayrak
Kolları kavuşturmuş göğsünde.

Bu resimle başlar bizim günümüz
Karşımızda Atatürk'ü gördükçe
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.

Öğretmenimizin kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte
Atatürk'ün resmi.

Çalışkanız, çünkü
Çalışınca
Bakarız, Atatürk güldü.

Bir yanlışlık yapsak
Bulutlanır gözleri
Anlarız Atatürk üzüldü.

Gelsek kürsünün dibine
Görür bizi
Eğilince.

Kalksak, gitsek gerilere
Otursak arkalarda;
Başımızı kaldırmadan duyarız:
Atatürk orada.

Öteki odalarda
Başka başka resimleri Ata'mın.
Atatürk'üm artık ömrüm oldukça
Bu resminle karşımdasın!

Yok hiç birinde
Bundaki tılsım
Değişen çizgilere
Canlı gibi bu resim.

Öyle canlı ki sanırım
Bende bir gün okulu bitirince
Uzanan ellerinle
Okşanacak sırtım.

Öyle canlı ki, sanırım
Karanlık bile olsa
Aydınlanır yollarım.

Tıpkı sınıftaki gibi
Yapacağım bir işte
Bu resmindir rehberim:
Kötülüğe uzanırsam
Çat kaşlarını
Tutulsun ellerim

Tıpkı sınıftaki gibi
Bütün ömrüm boyunca
Yaptığım her işte
İyi, doğru oldumsa
Sevincini belli et.
Gülümse!

Yaprak yaprak dökülürken önümde
Her yıl dört mevsim;
Sınıflar içinde yalnız bu sınıf
Resimler içinde yalnız bu resim!

Behçet Necatigil
 
Sonbahar Ağlayacaktı

Sonbahar ağlayacaktı
Atatürk bulvarında öksüz bir sonbahardı
Yoksul ağaçlar çıplak bedenleriyle üşüyordu
Yaprak döküyorlardı…
Burnumu İnciraltı’nda şaraba sokmuştum
Kazablanka’ya gidecektim
Sicilya’da bir İtalyan barında duraklayacaktım
Takvimlerde mevsim sonbahar diyecek
Ben senden kaçacaktım
Kesik birer kol gibi ayrı düşecektik birbirimizden
Ben; sonbahardan bir satır yazacaktım
Bir satır yalnızlıktan
İki satır gözlerinden
Bir satır adından yazacaktım
Seni bana anımsatanların
Çenesini kıracaktım
Beni tutup kavgayı ayıracaklardı
Ben kaçacaktım
Ardımda dilini bilmediğin
Bekçiler düdüklerini çalacaktı
Aranıyordum, yanına gelemeyecektim
Atatürk bulvarında bir sonbahar ağlayacaktı
Ben duramayacaktım
İhbar telefonlarına aldırmadan
Sonbaharını süpürmek için gelecektim
Beni vuracaklardı Atatürk bulvarında
Bornova’ya götüreceklerdi
Kimliğimi tespit edemeyeceklerdi
Seni kolundan tutup getireceklerdi
Beni görünce buz kesecektin
Benim gözlüklerimin camları çatlayacaktı buğundan…
Sen gözlerinde sonbahar olup ağlayacaktın
Beni vuracaklardı Atatürk bulvarında
Sonbahar ağlayacaktı…

Murat Gevrek

 
Üst Alt