Neyzen
söyleyip gideceğim buradan
kendimi nasıl bir candan silip gittiğimi
beni kendime sevdiren söz
beni dertten korusun
kavuşmasın üzerime hallacın elleri
ömrüme uzak olsun
hayat sen öne geç ölüm arkaya
bir başlangıç biriktir
kimsesizliktir uzatır ölümün ipliğini
ele geçirilmiş hayatta üç nefeste çalar sur
çalsın hem ne olacak dün neysen şimdi de osun
dedi yürüdü neyzen
yürüdüm ifadenin ortasında kalpten bir yara didem
yani dünün biçimlendiği bir el hep aynı nezakete uzamış
değil tam on iki parmağı var on iki günde on dört ay
bereketsiz toprakmış yılda dört kez kendine batıp çıkıyor
batsın! sanki doğmuşum gibi ondan
haydarabat'tan zordu güç okunurdu yüzün diyor
and olsun ki kendime gideceğim
kalmaya geleceğim kendime bıraktığım yerden
söz de yorulacak derdime kapanmaktan
bir cam kırığı ıssızlık olsa ne fark eder
ne zaman şehla olduğumu söylesem
kimsesizliktir doğumun eşiğinde
uzatır derinliğin sesini üfler içime neyzen
Betül Tarıman
----------
Güz ve O
o kentte hüzün bitti
dil konuşsun şimdi
rüzgar bulutun
dal gövdenin yerine
tutulduğum fırtınada
gözlerim gözlerinde yıkandı
taşındım eğildiğim aynasına yüreğinin
defneler suya erişti
ışıklar ırmağa
geldim işte
içindeki o sen olan ben
çıkardım üzerimden
kırk kat kumaşını eskinin
sağlam diksin diye terzi
yüreğimin söküğünü
ipliğimi ipekten
iğnemi gümüşten seçtim
geçtim korku tünellerinden
adacıklar fundalıklardan
şiirler yazdım aşk üzerine
şiirler sevdamı anlatan
aynalarda yüzümü
vedalarda kalbimi tanıdım
seni sevdim
güzde gül rengini
geceyi uğultuda
seni sevdim
dalgalar kıyıya erişti
kışlar bahara
Betül TARIMAN
söyleyip gideceğim buradan
kendimi nasıl bir candan silip gittiğimi
beni kendime sevdiren söz
beni dertten korusun
kavuşmasın üzerime hallacın elleri
ömrüme uzak olsun
hayat sen öne geç ölüm arkaya
bir başlangıç biriktir
kimsesizliktir uzatır ölümün ipliğini
ele geçirilmiş hayatta üç nefeste çalar sur
çalsın hem ne olacak dün neysen şimdi de osun
dedi yürüdü neyzen
yürüdüm ifadenin ortasında kalpten bir yara didem
yani dünün biçimlendiği bir el hep aynı nezakete uzamış
değil tam on iki parmağı var on iki günde on dört ay
bereketsiz toprakmış yılda dört kez kendine batıp çıkıyor
batsın! sanki doğmuşum gibi ondan
haydarabat'tan zordu güç okunurdu yüzün diyor
and olsun ki kendime gideceğim
kalmaya geleceğim kendime bıraktığım yerden
söz de yorulacak derdime kapanmaktan
bir cam kırığı ıssızlık olsa ne fark eder
ne zaman şehla olduğumu söylesem
kimsesizliktir doğumun eşiğinde
uzatır derinliğin sesini üfler içime neyzen
Betül Tarıman
----------
Güz ve O
o kentte hüzün bitti
dil konuşsun şimdi
rüzgar bulutun
dal gövdenin yerine
tutulduğum fırtınada
gözlerim gözlerinde yıkandı
taşındım eğildiğim aynasına yüreğinin
defneler suya erişti
ışıklar ırmağa
geldim işte
içindeki o sen olan ben
çıkardım üzerimden
kırk kat kumaşını eskinin
sağlam diksin diye terzi
yüreğimin söküğünü
ipliğimi ipekten
iğnemi gümüşten seçtim
geçtim korku tünellerinden
adacıklar fundalıklardan
şiirler yazdım aşk üzerine
şiirler sevdamı anlatan
aynalarda yüzümü
vedalarda kalbimi tanıdım
seni sevdim
güzde gül rengini
geceyi uğultuda
seni sevdim
dalgalar kıyıya erişti
kışlar bahara
Betül TARIMAN