Bu tercümeyi saklamıştım.
Lityumun bipolar hastalarına 3 faydası var
1 Maniyi önlemek,.
2. akut manik atakları yatıştırmak,
3. az da olsa depresyondan korumak
Lityum hücre ölümünü engelliyor ve yeni hücre üremesini sağlıyor.
Eksiler-
Düşük doz aralığı.
El titremesi yapabilir.
Böbreklere ve troid bezine zarar verebilir.
Bu etkiler uygun dozla engellenebilir.
Yüksek doz ölümcüldür.
İlaç şirketleri kar getirmediği için olası pek çok tedaviyi aramıyor.
Lithium—basit bir metal ve psikiyatrideki en eski ilaçtır ve beyninizi zihinsel hastalık, Alzahimer ve diğer rahatsızlıklara karşı koruyabilir. Tek sorun- kar getirmemesi.
Lithium güçlü olduğu kadar da etkili. Zihinsel hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilk ilaç oydu ve 50 küsur yıldan sonra lityum hala en yaygın olarak kullanılan psikiyatrik ilaç. Fakat bu ilacı yazan doktorlar ilacın neden ve nasıl işe yaradığını hala bilmiyorlar. Zihin sağlığı enstitüsünden biyolog De-Maw Chuang "Lityum psikiyatrideki en gizemli ilaç." diyor "Çok küçük ama etkili."
Diğer psychoactive kimyasallardan- geniş ve kompleks moleküllerden olan Prozac veya Abilifydan farklı olarak lityum aşırı derecede basit. Bu element, metallerin en hafifidir ve kimyasal özellikleri sofra tuzundaki sodyuma benzerlik gösterir. Buna rağmen, araştırmacılar lityumun psikiyatrinin mucize haplarından birisi olabileceğini buldular. Zihinsel hastalığı olanların beyinlerinde lityumun iki dikkat çeken etkisi var: Nöronları hasardan ve ölümden korumak/0} ve var olan hasarı yeni sinir hücrelerin büyümesini sağlayarak yatıştırmak. Günümüzdeki mod düzenleyici kullanımının yanında lityum Alzheimer hastalığının önlenme ve tedavisinde, şizofrenide, felçte, glokom hastalığında, Lous Gehrig's hastalığında ve Huntington hastalığında yardımcı olabilir ki bu uzunca liste ona Nature dergisinde "beynin aspirini" adını vermiştir.
Lityumun ruh hali(Mood) düzenleme etkisi Avusturalya'da çalışan yalnız psikiyatrist John F. Cade tarafından 1940 yılında tesadüf ile keşfedilmiştir. Cade manic hastaların idrarının içeriğini belirli şekilde zehirli olarak gördü ve üric asidi muhtemel zanlı olarak araştırdı. Ürik aside lityum ekledi böylece asid suda kolayca çözünmüştü, ardından bunu farelere enjekte etti. Görünüşe göre lityum üric aside karşı koruyucu bir etki göstermişti. Aynı zamanda Cade fark etmişti ki yapılan iğne hayvanları aşırı halsiz ve hareketsiz kılmıştı. Bu etki onu meraklandırmıştı: Lityum hastaların manisini etkisizleştirebilir miydi?
Zararsız olduğuna emin olmak için kendisine bir doz lityum veren Cade daha sonra bipolar hastası olan 10 kişiye bu iğneyi yaptı. Bu hastalık gel-git etkili (roller-coaster) bir hastalıktır ve hastalar umutsuz depresyon ile neşeli, aşırı mutluluk arasında gidip gelirler. Sonuçlar muhteşemdi: 10 hastada da gelişme vardı. 5 yıldan beri müzmin manik halinde olan huzursuz, pis, yıkıcı, sorun çıkaran, çatışmacı bir hasta 3 haftada iyileşmişti. Hasta hastaneden ayrıldı ve işine devam etti.
Lityum şu an ABD'de de Bipolar bozukluk için ilk sırada gelen tedavidir ki bu hastalık diğer zihinsel bozukluklar arasında en yüksek intihar oranına sahip olmasıyla tehlikelidir. Lithium carbonate veya lithium citrate olarak verilen Lityumun bipolar hastalrına 3 faydası vardır: Maniyi önlemek, akut manik atakları yatıştırmak, az da olsa depresyondan korumak.
On yıllar sonra Cade'in işini ilerleten, Chuang lityumun nöronları hasardan koruduğunu keşfetti.. Daha ilk deneylerinde, o ve meslektaşı sinir hücrelerini test tübünde glutamate vererek işlediler ve böylece nöronları bir elektrik sinyali ateşlemesi için uyardılar. Glutamate onsuz yaşayamadığımız beynin doğal kimyasalıdır. Fakat işin karanlık bir tarafı da var: Beyin bir travma ya da felç tarafından hasar aldığında hücreler ölüp aşırı miktarda glutamate yayınlıyor ve bu da diğer hücrelerin ölümüne sebep oluyor. Aşırı miktarda glutamate iyileştirilemez geriletici bir hastalık olan Huntington hastalığına sahip kişilerde de bulunuyor.
When Chuang labaratuar kültürü sinir hücrelerine glutamate ekledi ve hücreler tamamen öldü. Durumun değişmesi petri kabına glutamate eklemeden önce lityum eklemesiyle değişti. “Nöronlar tamamen korundu,” demişti bu zat. Hatta bu koruyucu etkiler düşük yoğunlukta bile oldu.. Chuang bu deneyi Prozac ve diğer anti-depresanları kullanarak yineledi ve koruyucu etkilerinin olup olmadığını görmek istedi. Hiçbiri işe yaramadı. Gizemli küçük lityum iyonu eşsizdi.
Daha sonra Chuang lityumun yaşayan beyindeki hücreleri koruyup korumadığını öğrenmek istedi. Bu yüzden bir kaç hafta farelere lityum verdi ve onların beyin atardamarlarını keserek yapay olarak felce yol açtı. Kontrol grubundaki diğer farelere göre Lityum oluşan beyin hasarını yarı yarıya düşürmüştü. c Hatta yapay bir felçten sonra verildiğinde bile beyin hasarını önlemiş ve yeni bir tıbbi uygulama alanına imkan vermiştir Beyin hücrelerini koruyabilmek için lityum felçten sonra kısa sürede verilmeli- muhtemelen bir kaç saat içinde- bunun içinde acil servis çalışanları bunun için eğitilmelidir.
Chuang bu maddenin beynin striatum diye adlandırılan bölgesindeki hücrelerin ölmesine sebep olan Huntington hastalığında da kullanışlı etkileri olduğunu keşfetti. Beyin hücrelerini aşırı uyararak ölmelerine sebep olan excitotoxin'i farelere enjekte ederek, Hunnington hastalığındaki garip hareketlerin ve bilişsel problemlerin çıkmasına sebep olmuştu. When Chuang lityumu farelere ilk uygulamasında, yıpratıcı etkiye rağmen, toxin tarafından yapılan yıkıcı etki yüksek oranda düşmüştü./0}. O şu anda lityumun etkilerini genetik olarak değiştirilmiş farelerde deneyerek Huntington hastalığınında etkili olup olmadığını incelemektedir.
Haifa, Israel de bulunan Eve Topf ve National Parkinson Foundation Centers of Excellence for Neurodegenerative Diseases Research deki bir araştırma grubu 2004'te şunu keşfettiler: lityum fare modellerinde Parkinson hastalığında da benzer koruyucu etkiye sahipti. Chuang, Lou Gehrig hastalığı gibi beynin aşamalı olarak işlevlerini kaybettiği hastalıklarda da bu metalin nöron ölümünü engellediğini düşünmektedir.
Lityumun etkileri bu kadarla kalsaydı bile hala etkileyici olacaktı. Johnson & Johnson da çalışan psikiyatrist Husseini Manji'nin araştırmalarına göre lityum ayrıca hücre üremesini de sağlar görünüyor. Uzun zamandır bipolar bozukluk ile ilgili olan Manji, hastalığın nedenlerine dair yeni bir bakış açısı kazanmak için lityum içeriklerini çalışıyordu. Manji "Bizce bu ilaçlar muhtemelen belirli genleri kapatarak iş yapıyor" diyor. Önsezisi doğru çıktı ama o ve arkadaşları hangi genlerin işe karıştığını görünce şaşırdılar: Görünüşe göre lityum kanser geni denilen BC1-2 nin davranışını etkiliyordu , BCl-2, bu gen bazı lösemi türlerinde mutasyona uğrar.
Diğer araştırmacılar BC1-2 geninin mutasyonunun lösemideki aşırı hücre büyümesi ile alakalı olduğunu buldular. Manji BCl-2 geninin bipolar bozuklukta beyin hücrelerinin üremesini değiştirip değiştiremeyeceğini araştırmaya karar verdi. O bipolar bozukluğu olan ve ilaçlara iyi yanıt veremeyen bir grup gönüllüyü toplayarak ilaçlarını tamamen bıraktırdı. Sonra da onların beyinlerini, beynin anatomisini gösteren manyetik resonanz görüntüleme(MRI) ile taradı. Sonra 4 hafta boyunca lityum kullandırıp bir daha taradı.
Bipolar beyinlerin otopsi incelemeleri hastaların beyinlerinde bulunan ve yüksek bilişsel faaliyetleri kontrol eden frontal lobe unun normalden küçük olduğunu göstermektedir. Hastalık frontal lobdaki sinir hücrelerinin büzüşmesine, hüccrelerin dallanma ve uzuvlarının solmuş çiçek gibi büzüşmelerine neden olmaktadır. Fakat Manji'nin hastalar lityum aldıktan sonra yaptıkları ikinci tarama dikkat çekici. “Gri maddede artış olduğunu görünce şasırdık,” diyor Manji. Normal gönüllülerde ilaç hiç hücre büyümesi sağlamadır. “İlaç beyin hücrelerinin düzensizce büyümesini değil de hasarı düzeltmesini sağlıyor,” diyor Manji.
Bu bulgular bipoların daha iyi anlaşılmasını sağlıyor: Araştırmaların ima ettiği şey, hastalığın sinir hücreleri birbirleriyle artık daha fazla etkili iletişim kuramayacak kadar küçüldükleri zaman ortaya çıktığıdır fakat büzülmenin neden mi yoksa sonuç mu olduğu henüz bilinmemektedir. Manji'nin teorisine göre lityum doğal hücre büyüme etkeni olarak davranmakta ve hasar görmüş hücrelerin yeniden bağlantılar kurması ve devreyi tekrar düzenlemesinde yardım ediyor. Diğer antidepresan sınıfı ilaçlar - aralarında Prozac ve Zoloft gibi SSRı ler de olan- beyin hücresi üremesini harekete geçirerek çalışıyor ki bu durum belki de işe yarama sebeplerini kısmen de olsa açıklıyor.
Manji'nin hücre büyümesi ile ilgili bulguları beyin hücresi ölümü gerçekleşen diğer hastalıklarda da önleyici vaye tedavi edici olarak lityumun kullanabileceğini öngörür. BCl-2 geni aynı zamanda optic sinirlerde de etkili olup hücre büyümesini etkilemekte, beyinden göze giden sinir demetlerinini etkilemektedir. Glaucoma hsatalığı retinayı bağlayan optic sinir hücresinin sonuna hasar verir, ve kısmı görüş bozukluğu yaratır. Dong Feng Chen tarafından Harvard da yapılan laboratuar deneyleri göstermektedir ki ,lityum BC1-2 geninin kullanımını arttırarak glaucoma hastalığının hasarını engelliyor ve ayrıca hasarlı hücrelerin yenilenmesinde de işe yarayarak görüşü düzeltiyor., Chen'in deneylerinde optic hücreleri hasarlı fareye lityum verildiğinde hasar duruyor ve bazı hücreleri yeniden üretiyor.
Lityumu hakkındaki yenilikçi gelişmelerle heyecanlan Melbourne de ki araştımacılar, lityumun şizofreniyi önleyip önlemediğini anlamak için test ettiler ki bu hastalık da beyin hüclerinin azalması ile tanınmaktadır. Gregor Berger bu araştımanın bir şizofreni tedavisi olmadığı hakkında uyarıyor.. “Biz lityumu colestrol düşürücü haplarla aynı şeklilde kullanmak istiyoruz- önleyici olarak.”
Şizofreni belirtilerine (hallucinations, delusions, apathy, and cognitive problems) Genellikle gençliğin sonlarına doğru ya da erken yetişkinlikte rastlanır. Bu yüzden Berger ve arkadaşları ailelerinde şizofreni hastası olan aynı zamanda hafif psikoz semptomları (adlarının seslenildiğini duyan) olan olan genç hastaları mercek altına aldılar. Onlar bu risk altındaki bu gençlere proton magnetic resonance spectroscopy taramalarınını şizofreni geliştirmeden önce ve hastalık çıktıktan sonra yaptılar. Araştırmaları muhtemelen nöron kaybından dolayı beynin hacminde açık bir düşüşü belgeliyordu. Sonraki soru ise şuydu: Lityum bu hücrelerin ölümünü, ayrıca hastalığın önlenmesini sağlayabilir miydi?
Şimdiye kadar Berger ve arkadaşları yüksek şizofreni risk faktörü altındaki 30 gence (13-19 yaş arası) lityum vermişti. “Gençlerin belirtileri azalmıştı ve lityum ile daha iyi hissediyorlardı, fakat sonuç çıkarmak için henüz erken,” diyor kendisi. Araştırması başarılı olsa bile zaten bu hastalığa sahip olanlara yardımı olamayacak. Fakat büyük soruna yol açabilecek az sayıdaki hastalarda kötüleşmeyi ve hayat boyu süren tedavisi daha zor durumları azaltmak mümkündür.
Lityumun işlevlerini araştıran Peter Klein (biyolog) diğer bir gelecek vadeden uygulamayı anlatmaktadır. O lityumun GSK-3 proteinini engellediğini keşfetti. Buluş Ona Alzheimer hastalığı ile ilgili bir bağlantıyı hemen çağrıştırdı Alzheimer’s hastalrının beyinleri iki tür sıradışı yapıyı içerir: neurofibrillary yumakları olarak şeritli fiberler ve sert, düz büyümüş bölgeler (amyloid plaques). İki anomali farklı şekillerde düzenlenmiştir, fakat GSK-3 iki duruma da etki etmiş ve ikisi de lityumun uygulanmasıyla baskılanmıştı. Klein aynı zamanda lityumun nöron koruyucu etkisinin Alzheimer hastalığında da nöron kaybını düşürdüğünü düşünmektedir. sadece bir kaç durumda Alzheimer hasları test edildi ve sonuçlar şimdilik belirsiz. Bazı araştırmacılar lityumun Alzheimerı engellemesinin zaten hasta olanlarda gelişme sağlamasından daha olası bir durum olduğunu düşünüyor.
Lityum mükemmel bir ilaç değildir. İlacın ilk kullanım yıllarında kullanımını araştıranlar ilacın dozaj aralığının oldukça dar olduğunu keşfettiler. “Pek çok ilacı normal dozunun 4 katına kadar alabilirsiniz ve fazla olmayan yan etkisinden başka kötü bir şey olmaz” diyor Manji . “Lityumda ise yüzde 30 fazlası ciddi problemlere yol açabilir.” Bunu kullanan insanların ellerinde ve parmaklarında hafif titremeler olabilir. Böbrekleri ve tiroid bezini etkileyebilir, ve yüksek dozu ölümcül olabilir. Buna rağmen dozu ayarlamayı iyi bilen bir doktor ile bu yan etkiler akıllıca düzenlenebilir.
Belki de lityumun durumundaki en büyük engel fikri mülkyettir. Hiç kimse ilacın haklarına sahip değil (patent). İlaç herkese ucuz bir şekilde ulaşabilir. Eğer Merck ya da Pfizer milyon dolarla harcayarak lityumun şizofreniye karşı etkili olduğunu kanıtlasa ya da Alzehimer'ın en kötü semptomlarını engellediğini kanıtlasa, başka bir ilaç şirketi bu araştırmadan faydalanır ve ilacı kolayca satabilir. Maji bunun büyük bir problem olduğunu söylüyor. “Bu klinik araştırmaları çok para olmadan yapmak zor. TNIH biraz para sağlayabilri ama milyon dolarları harcaması gereken ilaç şirketleridir. Şirketler ise fon sağlamayacak.” Litumla ilgili araştırmalar pek çok açıdan engellenmiştir çünkü araştırma masrafları çoktur.
Bu nedenle bazı biliminsanları lityumu anlamak için doğal deneylere dönmek zorunda kalmıştır. Yaklaşık 20 yıl önce, University of California araştımacıları sularında yüksek miktarda lityum bulunan Teksak eyaletlerinde psikoz, nevroz ve kişilik bozukluğu için akıl hastanelerine yatma oranının en düşük olduğunu keşfetmişlerdir. Diğer araştırmalar Lityumun içme suyunda olduğu alanlarda suç oranlarının en az olduğunu ileri sürmektedir. Japonya'da Oita University araştırmacıları, içme suyundaki lityum miktarı ile intihar oranları arasındaki bağıntıyı buldular.
Hiç kimse içme suyumuza mineralı koymamızı önermiyor. Fakat beyin koruma etkisi gösterdiği iddia edilen ilaç başarılı olursa, her derde deva ilaç olarak bu alçakgönüllü elementi görebiliriz.
Orijinal makale:
http://discovermagazine.com/2010/the-brain-2/27-metal-marvel-mended-brains-50-years-lithium