Bir yaz günü Nasreddin hoca köye gidiyormuş. Sıcaktan bunaldığı bir sıra biraz serinlemek için eşeğinden inip bir ceviz ağacının dibine oturmuş. Cübbesiyle kavuğunu da cıkartıp yanına koymuş. Birden gözü karşısındaki bal kabaklarına ilişmiş. Kendi kendine:
-kabaklar cok güzel görüküyor demiş. Tam o sıra kafasına ceviz düşmüş. Hocanın kafası şişmiş. Kendi kendine:
-ya kabak olsaydı demiş
Temel'e karayollarını boyama işi vermişler. Temel başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü günde 50 metre boyamış. Artık dördüncü günde 10 metre boyayınca amiri Temel'i çağırmış ve:
''Hayırdır evladım iyi çalışıyordun. Ne oldu?''
''Ben yine iyi çalışıyorum.''
''İyi ama dün 50 bugünde 10 metre boyamışsın.''
''E... haliyle, ilk günlerde boya kovasına gitmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya başladı.'
-kabaklar cok güzel görüküyor demiş. Tam o sıra kafasına ceviz düşmüş. Hocanın kafası şişmiş. Kendi kendine:
-ya kabak olsaydı demiş
Temel'e karayollarını boyama işi vermişler. Temel başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü günde 50 metre boyamış. Artık dördüncü günde 10 metre boyayınca amiri Temel'i çağırmış ve:
''Hayırdır evladım iyi çalışıyordun. Ne oldu?''
''Ben yine iyi çalışıyorum.''
''İyi ama dün 50 bugünde 10 metre boyamışsın.''
''E... haliyle, ilk günlerde boya kovasına gitmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya başladı.'