Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bizim hikayemiz...

sema2001

Yeni Üye
Üyelik
16 Tem 2009
Konular
7
Mesajlar
25
Reaksiyonlar
0
BİZİM HİKÂYEMİZ!
Bir sabah kötü bir rüya ile gözlerimi açtım. Başucumda eşim, ayakta dikiliyor, bana bakıyordu. Yumuşacık sesi ile “uyandın mı?” deyip, yüzümü okşayarak “uyu, daha çok erken” dedi ve gülümsedi. Bense hala rüyanın etkisindeydim. Sinirli sinirli eşime baktım ve tekrar uyudum.
Oğlumu okula göndermek için kalktım. Kötü bir gündü. Çok gergin, halsiz ve mutsuzdum. İçimde garip bir sıkıntı vardı. Bir türlü anlam veremedim. Ayakta durmaya halim yoktu, hiçbir iş yapmadan tekrar yattım. Gözümü açtığımda saat 11.00 olmuştu. Hala sıkıntım geçmemişti. Bu arada eltilerim bize geldi. Kahvaltı faslı oldu. Sonra onlara da anlattım durumumu. Beni oyalamaya çalıştılar. Onlar a gittik, orada da duramadım. Saat 14.00 olmuştu. Eve geldim, akşam için yemek yaptım. Her şey hazırdı fakat bir eksik vardı. EŞİM. saat 15.30 olmasına rağmen hala beni aramamıştı. Oysa gün içinde muhakkak birkaç sefer arar, hatırımı sorar, bir şey lazım mı, ne yapıyorsun iyi misin der hiçbir şey bulamasa da “sesini duyayım” diye aradım der. Biraz konuşur ve kapatırdık telefonu. Eksik olan buydu.
Hemen ben aradım, açmadı. Sonra tekrar aradım kardeşi çıktı telefona. eşimi sordum, “çalışıyor” dedi.”Ekmek almasın “dedim, “olur” dedi ve kapattı. Hiç olmadı, içim rahat değildi. Biraz bekledikten sonra tekrar aradım, telefonu kapalı idi. iyice rahatsız olmuştum. Bu sefer kardeşini aradım,”abın nerde, telefonu neden kapalı?” dedim.”şarjı bitti” dedi.”nerde ver bir sesini duyayım “ dedim. Hemen lafı değiştirdi “ben abimin yanında değilim, başka yere gidiyorum” dedi. Oysa gidilecek bir yer olsa eşim gider, her işi O hallederdi. Üstelik kardeşinin şoförlüğü de yoktu. Çalıştıkları yer şehir dışındaydı. Hiç inandırıcı değildi sözleri.
Hemen eltilerimin yanına gittim.”Bizimkilerde bir iş var. Bunlar kavga falan edip karakolluk mu oldular, telefona hep kardeşi çıkıyor, herhalde bir tek o dışarıda” dedim. Eltimde hemen aradı. Artık kardeşi de telefonu kapatmıştı. 5- 10 dakika geçti. Eşimim haberi geldi. Kuzeni ile birlikte iskeleden düşmüşlerdi…

(DEVAMI GELECEK):)
 
BÖLÜM -2
Eşimin abisi, amcaları, kardeşi hepsi çok telaşlanmışlar. Eşim kısa bir süre baygın kaldıktan sonra gözlerini açmış ve “ben yaşıyor muyum” diye sormuş. Hemen kendisini hastaneye kaldırmalarını istemiş, boynundan aşağısını hissetmediğini söylemiş. Ambulansı bile beklemeden kendi arabaları ile hastaneye gelmişler.
Bizde haberi alır almaz hemen hastaneye koştuk. Eşim acilde yatıyordu. Hastahane bir anda ana baba günü olmuştu. Eşimin yanına gitmek istedim, beni engellemeye çalıştılar fakat başarılı olamadılar. İçeriye girdiğimde eşim boylu boyunca sedyede yatıyordu, boynunda boyunluk vardı. Üzerine çarşaf örtmüşler ve sonda takmışlardı. Bacaklarına gözüm kaydı, bir bacağı kırılmıştı. Başka bir şeyi yok gibi görünüyordu. Yanına yaklaştım “iyi misin, bir yerin acıyor mu?” dedim, “iyiyim, acımıyor”dedi. Bende şaşırdım.”kırık bacağında mı acımıyor?” “hayır” dedi, “hiçbir yerimi hissetmiyorum. Boynumda aşağısı benim değil sanki” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. O anki şok ile bunun sebebini anlayamadım. Dışarıya çıktım neler olduğunu öğrenmeye çalışıyordum. Herkes çok üzgün ve gergindi. Doktorların biri gelip biri gidiyordu. Herkes tanıdıklarını devreye sokup bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ben şok olmuştum. Durum çok ciddi görünüyor fakat kimse bana bir şey söylemiyordu. Amcası geldi “bir şey yok, bacağında kırık var” bende “boyunluk neden takılı ?” diye sordum “tedbir amaçlı. Boynunda bir zede var mı diye araştırıyorlar, filme götürecekler şimdi “dedi. Hiç inanmamıştım hemen ailemi arayıp eşimin bir kaza geçirdiğini söyledim, hepsi toplandılar. Çok korkuyordum. Gece yarısına yaklaşmıştık artık. Bir haber geldi. Yoğun bakıma götürüyorlardı. Hemen koştum “buradayım yanındayım, korkma sakın “ dedim. Artık ağlamaktan helak olmuştum. Gece 03.00 gibi rica ettim ve yoğun bakıma girdim. Bu arada acilde boyuna 3 kg lık serim torbaları bağlamışlardı. Beni görünce “şunları gevşet bir nefes alayım “dedi. Biraz kaldırdım “oh! Çok şükür “dedi. Eşime “ben seni bırakmadım sende beni bırakmayacaksın söz ver bana “dedim söz verdi.(oğlumuz doğduğunda bende yoğun bakımda yatmıştım. Doktorlar yüzde otuz yaşama şansı vermişlerdi.)”. Onu ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha söyledim. Gözlerinin içine baktım, gözlerindeki o korkuyu hiçbir zaman unutmayacağım. Yüzünün rengi sapsarı olmuştu, çok tedirgindi, yüzünü sevdim, elini tuttum sonra “sabret ameliyat olacaksın” dedim. Daha sonra bir görevli geldi beni dışarı çıkardı. O gece bir türlü vakit geçmedi. Ertesi gün öğleden sonra ameliyata aldılar. Ameliyata götürürlerken bana göstermek istemediler ama son anda gördüm. Neredeyse ameliyathaneye giriyormuşum “ALİM” diye bağırıp. Birinin arkamdan “nereye gidiyorsun orası ameliyathane içerimi gireceksin” dediğini duyuyordum. Önümde ise bir görevli ”giremezsin içeri” deyip iki kolunuda açmıştı. Arkamı döndüm gidecek yerim kalmamıştı. Önümde bir sürü insan dikilmiş bana bakıyordu bir şeyler söylüyorlardı. Sadece yürüdüğümü hatırlıyorum ya da yürümeye çalıştığımı “yandım” deyip yığılmışım, hemen acile kaldırmışlar. Doktora tek söylediğim “iğne istemiyorum, yaptırmam, uyumam eşimi bekleyeceğim.” di. “Tamam” dedi.”Bizde yapmayız. Adın ne senin: Sema” dedim. “Tamam, iğne yapmaya gerek yok. Ama bir hap vericem onu içmen gerek”. “Tamam” dedim. Artık ağlamaktan bitmiştim. Sesim soluğum kesilmişti. Kalktım sedyeden ameliyathanenin önüne gittim. Hala sakinleşmemiştim. Herkesin gözü bendeydi. Eşimi nasıl sevdiğimi gözünün içine baktığımı herkes biliyordu. Çok mutlu bir evliliğimiz, sekiz yaşında bir oğlumuz vardı. Huzurlu ve mutluyduk. Herkesin parmakla gösterdiği imrenerek baktığı bir aileydik. Ondan olsa gerek nasıl ayakta durabildiğime hayret ediyorlardı herhalde. Eşimden çok benim için üzülür olmuşlardı. Bir ara beni ikna edip eve getirdiler.” Operasyon uzun sürecek eve gel yine geliriz” dediler. Nasıl oldu bilmiyorum ilacında etkisiyle kim ne derse yapıyordum. Eve gelince ağlarken uyumuşum. Bir fırladım 2-3 saat geçmişti aradan. Kalktığım gibi hemen hastanenin yolunu tuttum hala ameliyat devam ediyordu. Saat gece yarısını geçmişti. Ameliyatı 11 saat sürmüştü. Servisi alınacağını düşünmüştüm fakat yoğun bakıma götürdüler. Yoğun bakım günlerimiz böylece başlamış oldu…

(DEVAMI GELECEK)
 
İnanamıyorum bu devirde böyle mutlu böylesine seven insanlar varmı merakla bekliyorum devamını
 
Hikayenizi okudum. Ne diyeceğimi bilemiyorum, çok üzüldüm. Devamını bekliyorum.
 
Kadın severde erkek sever mi bu şekil bilemiyorum diyecem kızacaklar bana yine..Neyse

Bende merakla bekliyorum hayat hikayenizin devamını..Arayı fazla soğutmayın lütfen Sema hanım..
 
Şimdi ben anlatmaya başlarsam konu dağılır Zahid o yüzden konunun büyüsünü ve akışını hiç bozmayalım bence..:):) Sessiz sakin bekleyelim devamını :) şii sesin çıkartma..:):)
 
Sonunun güzel noktalanması dileğiyle devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
 
bu güzel beraberliğin sonu hayırlı, güzel haberlerle bitmesi dileği ile....
 
herkes bekliyor ama
tv.lerin reklam arası gibi uzadı:)
 
BÖLÜM-3

O gece hastanede kaldım, ertesi gün nihayet görebilecektim eşimi. Saat 18.00 olmuştu, kimseyi beklemeden, kimseye sormadan girdim yanına gözünü açtı, bana baktı. Başını okşamak istedim kaşlarını kaldırdı, anladım canı yanıyordu. Benimde canım yanıyordu. Altın kalpli, melek yüzlü, canımın yarısı boylu boyunca yatıyor, elimden bir şey gelmiyordu. Dayanamadım “ben doktorla konuşayım yine gelirim” dedim. Gözlerini kırpıp “tamam” dedi. Ne doktoru, kendim doktorluk olmuştum. Görevlinin yardımı ile yoğun Bakımdan çıktım. Elimdeki eldivenleri bile titremekten çıkaramıyordum, su gibi olmuştum bir anda.Nefes alamıyordum, kalbim sanki ağzımdan çıkacaktı.Kapının yanına geldim görevli “alın bunu düşmesin” diye bağırdı.Sadece dışarı çıkarın beni diyebildim.Meğer o gördüğüm iyi halleriymiş.2-3 gün sonra tekrar yanına gittim.Gözlerime inanamadım.Bana söylenenlerin tam aksine bir görüntüyle karşılaştım.Eşim çok kötüydü, nefes alamıyordu.Kolları, boynu, bacakları ödem yapmıştı.suratı, her yeri balon gibi olmuştu.Sanki savaşı kaybediyorduk.Bana verdiği sözü hatırlattım.Benim için, oğlumuz için gayret etmesini, bizi boynu bükük bırakmamamsı için yalvardım “hadi biraz gayret et, mücadele et” diye söyledim.hafif bir tebessüm ardından gözyaşları sel oldu.Dayanamadım çıktım yine.Titremekten kendimi zapt edemiyordum.Elimi yüzümü yıkadım bir baktım başka bir hastanın ablası.O da kardeşini bekliyordu.Kurşunlamışlardı kardeşini.Kurşun ciğerini delip omuriliğine saplanmıştı.teselli etmeye çalışıyordu ama nafile.Canım içerde ben dışarıda can çekişiyorduk.Beni gören yanıma gelmeye bile cesaret edemiyordu, dayanılmaz bir acıydı.Sanki bir kerpetenle etlerimi lokma lokma koparıyorlardı.Acıdan vücudumun her zerresi titriyordu.Göz kapaklarım su toplamış gözlerimi açmakta güçlük çekiyordum.10 günde tam 10 kilo vermiştim.Ne yemek yiyor ne uyku uyuyordum.Ne zaman ki hayati tehlikeyi atlattı diye haber geldi işte ondan sonra biraz rahatladım.Hemen kurbanlar kesildi, sadakalar verildi evde bayram havası yaşandı.Tâki doktorlarla kendim konuşana dek…

(DEVAMI GELECEK)
 
tanrım inşallah sonu iyi haber olur... devamını bekliyoruz...
 
iyi bir son olması dileğiyle devamını bekliyoruz..
 
Sonu iyi biter inşallah. Geçmiş osun.
 
Allah c.c yardımcısı olsun, mucizelere inanırım, iyi haberleri bekliyorum.Geçmiş olsun, sabırlar.
 
Umarım sonu guzel biter hikayenin.. Bende merakla devamını bekleyenlerin listesindeyim..
 
BÖLÜM-4

Hala hayati tehlikesinin olduğunu, bundan sonraki hayatında solunum cihazına bağlı olarak da kalabileceğini, ayağa kalmayı bırak oturmasının bile çok zor olduğunu söylediler. Dünyam başıma yıkıldı. Onun acı çekmesine nasıl dayanacaktım. Özellikle bir doktorun söyledikleri kurşun gibi hançer gibi oturmuştu içime. İlk 10 gün tedaviye cevap vermemiş, bir türlü nefes almamıştı. Bütün doktorlar kendi aralarında “intihar mı ediyor ?” diye endişelenmişler. Bu duyunca neye uğradığımı şaşırdım, söyleyecek bir şey bulamadım. Kendimi eşimin yerine koymaya çalıştım. Onu gibi düşünmek istedim bende aynı şeyi düşünebilirdim..Ama Onun varlığı bile bana yeterdi.Nasıl olursa olsun hiç fark etmezdi.Ona ihtiyacımız vardı, Onsuz bir yaşam düşünemiyordum.Aklıma geldikçe nefesim daralıyor, boğulacak gibi oluyordum.Zaman geçiyor endişelerim artıyordu.Yatmaya bağlı rahatsızlıklar başlamıştı.28. gün yatak yaralarının olduğunu öğrendim.Yara çok önemliydi olmaması gerekiyordu.Tedavisi çok geç olacaktı.Israrla bu konunun üzerinde duruyor, araştırmalar yapıyordum.Hasta yakınları ile konuşuyor yaraları nasıl engellediklerini öğrenmeye çalışıyordum.Bir hastanın eşi bana bir yatak tavsiye etti. 2-2,5 milyarlık bir yataktı. Sonra düşündüm ve bir doktora danışma ihtiyacı hissettim. Sağ olsun Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR doktoru Murat Bey çok yardımcı oldu yatak konusunda. Bana Roho yataklarını tavsiye etti. Fakat aileme bir türlü derdimi anlatamadım yâda anlayamadılar.”Acele etme önce nefes düzelsin “ dedilerde başka bir şey demediler.Ancak büyük bir sorunumuz vardı zaten..Ekstra bir sorunu kaldıracak bir gücümüz kalmamıştı ve olmaması için çaresi vardı.Neden kendimize sorun yaratacaktık ki? Yara deyip önemsemediler, sonunu düşünemediler. Eşim uzun süre yatacak, beklide kalkamayacaktı. Bu yaraların tedavisi çok zor ve uzun zaman alıyor. FTR tedaviside yaralardan dolayı uygulanamıyor. Egzersizlerini bile yaptıramıyordu. Günden güne yaralarımız derinleşiyordu. Yoğun bakımda yaralardan dolayı enfeksiyon kapmıştı. Sürekli ateşleniyordu. Neyse ki bunu da atlatmıştık
Bu arada eşim aşırı kilo kaybetmişti. Adeta bir deri bir kemik kalmıştı. Mama ile burnundan besleniyordu. Yutkunma, öksürme ve hapşırma reflekslerini kaybetmişti.40 gün sonra benimde hastanede kaldığım bir gece çok mucizevî bir şey oldu. Küçük kaynımla o gece hastanede birlikte kaldık. Kafeye bir şeyler içmeye gittik. Kaynım bana farkında olmadan karışık meyve suyu almıştı. Bakmadan açtım, tadından anladım karışık olduğunu. Boğazıma düğümlendi sanki. Eşim çok severdi karışık meyve suyunu, içemedim gözlerim doldu.Eşim 40 gündür aç susuz içeride yatıyordu. Aradan bir saat geçmedi bir anons geldi. Hemen yoğun bakımın kapısına koştuk.Görevli bir şile su ve meyve suyu istedi.Eşime içirmeyi deneyeceklerdi.Sevinçten havalara uçtuk.Ailedeki herkesi arayıp haber verdik.Çok mucizevi bir olaydı.Herhalde Allah bana acımış ve yalvarmalarımı duymuştu.Hemen mescide inip şükür namazları kıldım.Saatlerce dua ettim, ağladım, yalvardım.Eşime canıma Canversin şifa versin diye.Sabaha kadar yatmadım.Eşimin ailesi erkenden hastaneye geldiler.Bir gün bile ayrılmadılar hastaneden.Yaşlısı, genci,kadını,erkeği hepsi seferber omlulardı.Herkes kenetlenip tek vücut olmuştu.Bir çıkış kapısı arıyordu ama beklemek ve dua etmekten başka yapacak hiç bir şey yoktu.Bir gün eşimin amcasını yoğun bakım doktoru çağırıp “hastanızın yoğun bakım süreci bitti, artık çıkarabilirsiniz , bundan sonra fizik tedavi görmesi gerekiyor” dedi.Yaklaşık 45-50 gün olmuştu.Önce çok sevindik, sonra ftr doktoruyla konuştuk.Doktor “hastanın yoğun bakımda kalması gerek ftr göremez buna uygun değil.yoğun bakım taburcu etsin getirin alayım”dedi.Düşündük taşındık işin içinden çıkamadık.Eşimin bir arkadaşı hastanede çalışan mevki sahibi bir insandı eşimi de çok severdi.İlk günden beri hep yanımızda oldu, bize yol gösterdi.Ona danıştık.Tabi bu işlerle amcamız ilgileniyordu.Bende arkadan takip ediyor eksik bir şey görürsem müdahale ediyordum.Eşimin arkadaşı “kalsın Onlar ne zaman çıkartırsa o zaman kadar bekleyin. Çıkarırsak hiçbir yer almaz açıkta kalırız “dedi. Gerçektende dediği doğruydu devlet hastanesine gidip başhekim yardımcısı ile görüştüm. Aynı şeyleri söyledi.”Üniversitenin yoğun bakımından çıkan bir hastayı başka bir yer kabul etmez. Ameliyat ve sonrasındaki takip ve tedavileri Onlar biliyor. Problem olur hastayı tanımıyoruz “diye kibarca reddetti.
Artık sorunlar büyümeye, zaman geçtikçe yoğun bakım baskı yapmaya başlamıştı…

(DEVAMI GELECEK)
 
umarım müjdeli bir son olur.
Devamını bekliyoruz.
Tabi mutlu bir sonla.
Allah yardımcısı olsun tüm insanların.
 
BÖLÜM-5
Her an tetikte bekliyorduk.
Bu arada eşimi denemek amaçlı makineden ayırmışlardı, çok sevinmiştik. Bir hafta olmuş eşim makinesiz nefes alabilmişti sorun yok gibi görünüyordu. Haftanın sonunda eşimin akciğerleri büzüşmüştü çok üzgündük ciğerlerinin açılması için müdahalede bulunmuşlar ve tekrar makineye bağlamışlardı tabi zaman hem lehimize hem aleyhimize işliyordu. Eşimin yanına gittiğimde kokudan durumun ne kadar ciddi olduğunun farkına varmıştım. Tekrar bir enfeksiyon geçirdi. Bu seferki daha ciddi görünüyordu adeta karantinaya almışlardı. 5 metrelik bir camdan odada kapısı sürekli kapalı tutuluyordu. İçeriye girerken ayrı bir önlük giyiyor ve çıkarken de odasında çıkarıp kapalı bir bidonun içine koyup tekrar kapısını kapatıyorduk. Eşim elini kaldıramıyor, konuşamıyor hiç bir şekilde tepki veremiyordu. Sadece garip bir ses çıkarabiliyordu. Onu orda o halde bırakmak beni kahrediyordu ama çarem yoktu. Yoğun bakım doktorumuz 15 günlüğüne izine çıkmıştı tabi eşimin enfeksiyonunu iyileştirdikten sonra. Ama o yokken makineden yine ayırmışlardı. 15 gün içinde hem akciğeri hem de diyaframın sol tarafı büzüşmüştü. Zaten nefes almak için diyaframını kullanıyordu. Yine müdahalede bulunmuşlar ve tekrar makineye bağlamışlardı. Doktorumuzda gelmişti artık içimiz daha rahattı. Çok otoriter bir doktordu Nur Hoca. Eşim için canla başla uğraşıyor elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Konuşmaları güven veriyordu. Günler geçiyor endişelerimiz azalıyordu eşimin kollarında ufakta olsa hareketler başlamıştı. Artık yoğun bakımdan çıkması gerekiyordu fakat ne fizik tedavi nede beyin cerrahi doktorları eşime bakmak istemiyordu onu servislerine almamak için ellerinden geleni yapıyorlardı artık Kaçış yerleri kalmamıştı. Eşimin amcası da eşimin bakımının kendisi tarafından yapılacağına dair söz vermişti. Sadece aspire yöntemlerini ve solunum cihazını kullanmayı öğrenene kadar herhangi bir serviste kalmamıza izin vermelerini istedi ve Nur Hocanında ricasıyla 115 gün sonunda beyin cerrahi servisine aldılar. Eşim yoğun bakımdan taburcu olduğu gün Nur Hoca ya çok güzel bir çiçek alıp eşimin amcasıyla götürdük. Çok memnun oldu ve küçük bir konuşma yaptı.”Benim birçok hastam oldu hepsini çok sevdim ama senin eşin başka o çok asil bir insan ne günler geçirdi. Yüzünden bir gün bile gülümsemesi eksik olmadı. Her sabah bu gün nasılsın diye sorduğumda iyiyim deyip gülümsedi. Çok farklı, hiç isyan etmedi, problem çıkarmadı. Çok uyumlu bir hasta oldu. Sen çok şanslısın böyle asil bir eşe sahip olduğun için Onun kıymetini bil” dedi. Çok sevinmiştim. Çünkü ardından güzel dualarla devam etmişti sözlerine “Allah iki cihanda da onu güldürsün inşallah “diye çok içten bir duayla tamamlamıştı sözlerini. 20-25 günde orada kaldık ve evin yolu gözüktü. Ambulansla eşimi eve getirdik, çok gergindik hepimizin içinde korku vardı. 1 haftamızı doldurmadan 1 gün elektrikler kesildi. Korkudan kanım dondu bunların olabileceğini söylemiştim ve tedbir almaları için ailesini uyarmıştım fakat dikkate alınmamıştım. Çok kızgındım. 1 saat elektrikler gelmemiş, eşim oksijensiz kalmış, yorulmuş, panikleyip hızlı bir şekilde karnından nefes almaya başlamıştı. Nihayet elektrikler gelmiş derin bir ohhh çekmiştim. Hemen üstümü giyindim ve Murat Hocanın yanına gittim. Durumumuzu anlattım ve yardım etmesini istedim. O da hocasının hayır dediği bir konuda yapacak bir şeyinin olmadığını ama Derince Devlet Hastanesi nin başhekiminin çok iyi bir fizik doktoru olduğunu, kendisiyle birlikte uzun yıllar çalıştıklarını, beni geri çevirmeyeceğini kendisine selamını götürmemi söyledi ve ekledi “çok iyi bir insandır” Hemen arabaya bindiğim gibi hastanenin yolunu tuttum. Odasının önünde 3 saat bekledim. Çok yoğundu ama yinede Murat Hoca nın adını duyunca beni kabul etti. Odasında uzun uzun konuştuk çok şaşırdı “nasıl böyle bir hastayı eve gönderirler. Hastanede bile bu hastaya bakmak çok zor evde nasıl bakılır. Bu adamın tedaviye ihtiyacı var” dedi ve tedaviyi kabul etti. Ama bir ay zaman istedi çok yoğun olduğunu ancak bir ay sonra yatış yapabileceğini söyledi. Öyle böyle derken 1 ayı da evde geçirdik. Nihayet hastaneye yatabildik. Bütün hastane bir kaç gün içinde bizim için seferber oldu, bütün doktorlar geliyor muayene ediyor, tahliller filmler, ilaçlar ne gerekiyorsa fazlasıyla yapılıyordu. 1 ayda böle geçti.
Sonunda treoteskomisini kapattılar. Şuanda solunum cihazından kurtuldu, bacaklarında ufakta olsa hareket var. Yaralarımız daha iyiye gidiyor. Böbrek ve mesane durumlarımızda iyi en önemlisi artık konuşabiliyor, sesini duyuyoruz. Oğluyla telefonda konuşuyor, gülüyor büyük bir umutla ve sevinçle iyileşeceği günü sabırsızlıkla bekliyor O da bizde.
Bir gün hastaneye gitmek için hazırlandım. Eşimin abisi eczaneden ilaç alıyor hem de beni bekliyordu. Arkamdan seslendi, yanına gittim “Ali'yi yoğun bakıma aldılar” dedi. Sabah 06.00’da fenalaşmış, solunumu durmuş. Hemen yoğun bakıma almışlar. Tekrar başamı dönüyorduk. Aynı acıları yinemi yaşayacaktık. Treoteskomisi açılabilir diye bir şeyler geldi kulağıma. Sonra bir görevli çıktı dışarı. İçeriye alınmayı beklerken kötü bir haber daha geldi içeriye “kimseyi almıyoruz H1 N1 virüsü olan bir hasta var içeride” dedi. Aman Allah’ım böyle bir şey nasıl olur. Eşime bulaşırsa hiç şansı kalmaz böyle bir hastalığı asla atlatamaz derken eşimin hayati fonksiyonları yeniden düzene girdi ve servise yeniden alınacakmış diye haber geldi. Sevinelim mi üzülelim mi bilemedik galiba sevindik. Serviste en azından virüs yok diye düşündük. O gece bende kaldım orada. Yoğun bakımdan çıktığı gibi yiyecek bir şeyler istedi, karnı çok acıkmıştı. Önce karnını doyurduk sonra bir iki saat uyudu ve bütün gece su ve meyve suyu içip durdu. Zavallı adamın içi yanmıştı. Derken sabah oldu 1-2 gün oksijene bağlı kaldı. Şimdi onu da bıraktık. Yinede zaman zaman takıyoruz. Boğazıda kapanmak üzere. Doktorumuza ne kadar teşekkür etsek ne kadar dua etsek az hakkını ödeyemeyiz. Eşim için yaptıklarının bir karşılığı yok, böyle bir yardımı neyle ödeyebilirsiniz ki hastane resmen bizim için çalışıyor. Okadar iyi insanlarla karşılaştık ki anlatamam. Keşke bütün hastaneler ve çalışanları böyle olsa. Filmlerdeki gibi bir servis burası. Tabi bunlar doktorumuz ERTUNGA ÖNEY beyefendinin sayesinde oluyor.
Şuan tedavimiz devam ediyor ve her sabah Allah’a şükrediyorum. Eşimle geçirdiğim günler için. Bu hikâyenin sonu ne olursa olsun Allah ne gösterir bilinmez ama biz bir ömrü 10 senelik evliliğimize sığdırdık. Bundan sonraki günlerimiz ekstradan yaşanmış yaşanacak Günler yettimi diye soranlar vardır mutlaka 10 değil 100 senede olsa yetmez eşim gibi biriyle evliyseniz. Benim kadar, bizim kadar seviyorsanız.
Biz ebedi hayatta da beraber olacağız inşallah


DUALARINIZI BEKLİYORUZ....
 
Dualarımız sizinle Allah size çocuklarınıza ailesine ve tüm sevenlerine bağışlasın.
ALLAH yardımcınız olsun.
 
dualarım sizinle bende evliyim bizde birbirimizi seviyoruz fakat sizinkine hayran kaldım sevgin ve eşinin saglıgı daim olur işallah 5 bölüm mahvettin bizi sahlıklı günler diliyorum acil şifalar diliyorum saygılar
 
Üst Alt