Kendinizi hemen her gün mutsuz, karamsar, kederli, gergin ve ağlamaklı mı hissediyorsunuz?
*Arkadaşlarınızın hatta ailenizin sizi anlamadığını düşünüyor, onlardan uzaklaşıyor musunuz?
*Dikkatinizi ve düşüncelerinizi toparlamakta, ve karar vermekte güçlük mü çekiyorsunuz?
*Değersizlik ve suçluluk düşünceleriyle mi boğuşuyorsunuz?
*Eskiden isteyerek ve severek yaptığınız şeylere karşı ilgisiz ve isteksiz misiniz?
*Yapacağınız işleri sık sık erteliyor musunuz; gündelik işler bile altından kalkılamayacak kadar ağır mı geliyor?
*Kendinizi günün hemen her saatinde yorgun ve keyifsiz mi hissediyorsunuz?
*Cinsel isteksizlik mi yaşıyorsunuz?
*Eskisinden farklı olarak önünüze her gelen yiyeceği yeme isteği mi duyuyorsunuz? Ya da tam tersi iştahsızlık ve kilo kaybı mı yaşıyorsunuz?
*Bu gününüz veya geleceğinizle ilgili umutsuz ve karamsar düşüncelerle mi dolusunuz?
*Adet düzensizliğiniz oluyor mu?
*Bir türlü uykuya dalamıyorsunuz, dalsanız bile sık sık uykularınız bölünüyor; ya da hep uyuma isteği mi duyuyorsunuz?
*Sık sık hazımsızlık veya doktorların tanı koyamadığı, psikolojik dediği vücut ağrıları mı çekiyorsunuz?
*Eğer sevdiğiniz kişinin/kişilerin üzülmeyeceğini bilseydiniz hayatınıza son vermeyi düşünür müydünüz? Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları veya eyleminiz mi var?
Bu belirtilerden en az 5 tanesi, en az 2 haftadan beri sizin aile, iş, okul ya da arkadaşlarınızla yaşantılarınızı etkilemeye başlamış; ilişkilerinizi bozuyor, gününün büyük bir kısmını kaplıyor, kontrol edilemez ve başa çıkılamaz durumlar yaratıyorsa sorununuz depresyon olabilir. Vakit kaybetmeden bir uzmana başvurun.
Bu arada; her insanın hayatının belli bir döneminde depresyon geçirebileceği ve bunun bir güçsüzlük göstergesi olmadığı aklınızda bulunsun. Bu dönemde; çok önemli kararları hemen vermemeye çalışın ve zorlansanız bile küçük de olsa faaliyetlerde bulunun (yürüyüş, bir arkadaşla sohbet, elişi, yemek, tamirat vb.).
Kimler depresyon riskini daha çok taşır?
•Evlilik yaşamıyla ilgili çatışmalar yaşayanlar,
•Eşinden ayrılanlar ya da eşi ölenler,
•Yeni bir ortama giren, ortamla ilgili ani değişiklikler (okul ve iş değişikliği gibi) ve buna bağlı uyum sorunları yaşayanlar,
•Ağır fiziksel hastalık ya da diğer aile bireylerinde beliren hastalıklar,
• Aile bireylerinden birinin ya da beraber yaşanan kişilerin ayrılması ya da kaybı.
Birçok kişi bu tür olumsuz olaylar yaşıyorken neden yalnızca bazıları depresyona giriyor?
Bugünkü bilgimize göre, depresyondaki en önemli yatkınlık etkenini kalıtım ve bazı kişilik özellikleri oluşturuyor. Bazı durumlarda kişi hayatında onu etkileyen önemli bir sorun olmadığı halde niçin kendisini bu kadar ‘kötü’ hissettiğine anlam veremez. Bu durumlarda sorunun kaynağı diğer hastalıklarda olduğu gibi (örneğin yüksek tansiyon, şeker gibi) biyolojik sebeplerdir. Yakın akrabalarında depresyon olan kişilerin depresyona girme oranı daha yüksektir.
Kişilik özelliği açısından baktığımızda kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye çalışan; duygularını düşüncelerini çevresindekilere ‘kırılır, benden uzaklaşır’ kaygılarıyla (özellikle öfke, kırgınlık gibi olumsuz duyguları) ifade edemeyen kişiler depresif duygu ve düşüncelerle baş etmekte güçlük yaşayabilmektedirler. Ayrıca, depresyon bazı ilaçlara ya da bedensel hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Son yirmi beş yılda toplumda depresyon görülme sıklığı on ile yirmi kat arasında artmıştır. Depresyon özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşmaktadır.
Depresyon ve intihar
Depresyonda intihar girişimlerine yönelik önlemler yaşamsal bir önem taşır. Eğer sizde veya çevrenizde depresyon belirtilerini görüyorsanız en kısa zamanda bir uzmana başvurun (psikolog, psikiyatrist)
Depresyonun Mantığı
Depresyondaki olumsuz düşünceler, hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin ürünüdür. Bu mantık sisteminin bir tarafından ne verirseniz verin, diğer taraftan mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar çıkar. Bunlar:
1. Keyfi çıkarsamalar: Yeterince kanıt olmamasına karşın, yaşanan olaylar ve içinde bulunulan koşullar hakkında olumsuz sonuçlar çıkarılır. Örneğin, bir öğrenci not ortalaması yüksek olmasına rağmen kendini yetersiz ve başarısız görebilir.
2. Seçici odaklanma: İçinde bulunulan durum ya da yaşanan deneyimlerin kötü yanları üzerinde odaklanılır.
3. Kişiselleştirme: Kişi, kendisiyle ilgili olmayan ya da çok az ilgili olan olayları üzerine alınır. Örneğin, yolda karşılaştığı ve muhtemelen onu görmemiş olan bir arkadaşının selam vermemesini, ‘Beni önemsemiyor’ veya ‘onu sıkıyorum benden kaçıyor’ biçiminde yorumlayabilir.
4. Aşırı genelleme: Tek bir olaydan genel sonuçlar çıkarılır. Üzerine yemek döken biri ‘zaten bütün aksilikler de hep beni bulur’ şeklinde yorum yapabilir.
5.Ya hep ya hiç biçiminde düşünme: Her türlü olay 'ya hep ya hiç' kuralına göre değerlendirilir. Mükemmel olmayan her şeyin berbat olduğu yargısına varılır. Bir öğrencinin üniversite sınavında istediği bölüme girebilmesine rağmen istediği üniversite olmadığı için kendisini başarısız değerlendirmesi ve mutlu olamaması gibi.
6. Küçümseme veya büyütme: Kişi başarılı olduğu işleri küçümserken, hatalarını abartır. Örneğin bir çok alanda başarılı olan bir kişi, bu başarıları küçümseyerek başarısızlık yaşadığı tek konuya odaklanabilir.
Maskeli depresyon ne demektir?
Depresyon belirtilerinin arka planda olduğu veya hiç görülmediği, kişiler arası ilişkilerde bozulmanın olmadığı depresyon çeşididir. Sıklıkla psikolojik belirtiler ve yaşamsal sorunlar inkar edilirler ya da olduğundan daha az gösterilirler. Bunlar yerine hekime; bedensel belirtiler, alkol-madde kullanımı ya da cinsel işlev bozuklukları ile başvururlar. Genellikle 35-45 yaş arası kadınlarda iki kat daha fazla görülür.
İnsan ömrü boyunca defalarca depresyona girebilir önemli olan bir kereliğine depresyonu yenmek değil, depresyonu yenebilmek için gerekli yolları öğrenerek hayat boyu bunları depresyon önleyici silahlar olarak kullanabilmektir.
En uygun depresyon tedavisi ilaç tedavisi ve psikoterapinin birlikte yürütülmesiyle olur. Toplumdaki yaygın inancın aksine depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılık yapmazlar ve uyuşturmazlar. Yan etkileri ise son derece azdır ve tehlikeli değildir. İstenildiğinde doktor önerisi ile rahatlıkla kesilebilirler. İlaç tedavisine ek olarak uygulanan psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır.
Trafik kazalarından sonra gelen en önemli ikinci ölüm nedeni olan intihar ve depresyon konusunda bilgilenmek, bu vakaları önlemek için ilk koşuldur. İntihar vakalarının son bir yılda hızla artması göz önünde bulundurulduğunda, tüm toplumun, özellikle ailelerin ve eğitimcilerin depresyonun belirtileri konusunda bilgi sahibi olmaları gerektiğinin önemi görülmektedir.
Depresyonun tanımı, nedenleri ve belirtileri
Depresyon, belirtileri hafif, orta ve şiddetli yaşanabilen, etkili biçimde tedavi edilebilen, tedavi edilmediğinde kimi vakalarda intiharla sonuçlanabilen yaygın ve ciddi bir ruhsal rahatsızlıktır. Depresyona biyolojik, psikolojik, ekonomik, sosyal ve çevresel etkenler neden olabilir. Gençlerde depresyonun belirtileri aşağıdaki gibidir;
· mutsuzluk, karamsarlık ve umutsuzluk
· hüzünlü olma ve sık ağlama isteği
· içe kapanma, sosyal çevreden uzaklaşma ve yalnızlık duygusu
· kaygı, huzursuzluk, gerginlik ve sıkıntı
· aşırı alınganlık ve şüphecilik
· öfke, sinirlilik ve saldırganlık (veya bu duyguları ifade etmede güçlük)
· davranış bozuklukları
· suçluluk duygusu
· değersizlik ve başarısızlık duygusu
· dikkat toplamada güçlük ve unutkanlık
· okul başarısında düşme
· sorumluluk almaktan kaçınma
· karar vermede güçlük
· yaşama ve insanlara karşı ilgisizlik
· günlük aktivitelerde ve hareketlerde azalma
· uykusuzluk ve aşırı uyuma
· iştahsızlık, kilo kaybı veya kilo alma
· yorgunluk ve ağrılar
· sağlıkla ilgili kaygılar, ölüm korkusu, isteği veya düşüncesi
Depresyonda olan gençte bu belirtilerin hepsi birden görülmeyebilir; bu belirtilerden bir kısmını gözlemlediğinizde, çocuğunuzu profesyonel yardım alma konusunda ikna etmeye çalışın. Çocuğunuz profesyonel yardımı reddetse bile, siz bir uzmana danışarak ona nasıl ulaşmanız gerektiği konusunda yardım alın.
İntiharın sinyalleri
İntihar etmeyi düşünen kişiler, bu girişimlerini gerçekleştirmeden önce bazı sinyaller verir. Bu sinyaller konusunda uyanık olarak, olası intihar girişimlerini engelleyebiliriz. İntihar etmeyi düşünen kişiler aşağıdaki şekillerde davranma eğilimi gösterebilirler;
· ani davranışsal ve duygusal değişiklikler
· sürekli ölümden veya ölme isteğinden söz etme
· intihar etmeyi düşündüklerini direk söyleme
· kendilerine zarar verici davranışlarda bulunmak
· veda veya ayrılık sözleri, mektuplar
· dargınlıkları sonlandırma girişimleri
· hayatı umursamadığını ifade edecek mesajlar verme
· bir depresyon döneminde hızla iyileşme
İntihar kararını tetikleyici yaşam olayları
Gençlerde ve çocuklarda intihar etme kararını vermeyi kolaylaştırıcı bazı yaşam olayları konusunda bilgi sahibi olmak da, intiharı engelleme konusunda bize yardımcı olabilir. Aşağıdaki olaylar depresyonda olan bir çocuk veya genç için bardağı taşıran son damla olabilir, zaten yaşama isteği çok azalmış olan genç, ümitsizliğe kapılarak yaşamına sonlandırmaya karar verebilir;
· aile içi ağır bir kavga
· cinsel taciz veya fiziksel şiddet
· hakaret veya aşağılanma (özellikle başkalarının yanında)
· duygusal bir ilişkinin sona ermesi
· okul başarısızlığı (sınıfta kalma, okuldan atılma vb.)
· ağır bir haksızlığa maruz kalma
· cezalandırılma korku ve kaygısı
Daha önceden intihar girişiminde bulunan kişilerin yeniden intiharı deneme olasılıkları %75 civarındadır. Bu nedenle önceden intihar girişiminde bulunan gençlerin anne-babaları bu konuda çok dikkatli olmalıdırlar. Aileler ve eğitimciler, hastalıkların kimseye ayrıcalık tanımadığını, her gencin depresyon geçirme riski taşıdığını unutmamalı ve şüphelendikleri bir durumla karşılaştıklarında hiç zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmalılar. Bu konunun bir an önce gündemden inmesi ve bir daha bu konuda yazmak zorunda kalmamak dileğiyle...
Depresyonun oluşmasında, ciddi depresyon geçirmiş anne-babaların etkisinin olduğunu kaydeden uzmanlar, nedenleri ise şöyle sıralıyor:
"İşine son verilmesi, işine son verilecek endişesi yaşaması, işine son verilmesinin oluşturduğu ekonomik yetersizlik, ailenin beklentilerini yerine getirememe, işine son verilmesiyle toplumsal saygınlığın azalması, hazır olunmayan emeklilik, eşinden boşanmak, yakınların ölümü, doğal afet, toplumsal sıkıntılar sebebiyle göç, yeni bir topluma karışma ve uyum sağlama çabası, kültürel çatışma, iflas etme, ekonomik zorluk sebebiyle aile içinde yaşanan sıkıntılar, kronik işsizlik, çocukların geleceğini planlayamama, çocukların eğitimini sağlayamama."
DEPRESYONLA SAVAŞIN
Depresyonu yenmek için Türk Psikiyatri Dergisi'nde yayınlanan Metin Başoğlu'nun tavsiyeleri ise şöyle sıralanıyor:
"Depresyon hakkında bulabildiğiniz her kaynağı okuyun, onu tanırsanız nasıl mücadele edeceğinizi de bilirsiniz. Günlük faaliyetlerinizi programlayarak, faaliyet sayınızı her geçen gün artırmaya gayret edin. Bu dönemde, sizi etkileyecek, boşvermenize sebep olabilecek her türlü düşünce ve kişiye direnmelisiniz. Düşünce tarzınızdaki olumsuzlukları tespit edin. Olumsuz düşüncelerinizi belirleyin. Bir gün içinde sizi karamsarlığa iten bütün düşüncelerinizi kaydetmekle işe başlayabilirsiniz. Bu düşünceler her şeye olumsuz bakmanıza sebep olabileceğinden depresyonunuzu besleyerek sizi güçsüz bırakırlar. Her bir olumsuz düşüncenizi tek tek irdeleyin. Düşüncenizin doğruluğunu veya yanlışlığını destekleyen kanıtlar var mıdır? Kendinizi olumlu düşünmeye sevk edin, sosyal faaliyetlere katılmaya çalışın."
Depresyonun belirtileri ise şöyle sıralanıyor:
"Günlük aktivitelere ilgiyi kaybetme, sürekli olarak kendini üzgün, yalnız ve ümitsiz hissetme, ağlama krizleri, çok fazla uyuma veya uyuyamama problemleri, artan veya azalan iştah, normal kilonun yüzde beşi miktarda açıklanamayan zayıflama veya kilo alma, vücut hareketlerinin yavaşlaması, ani ruhsal patlamalar, halsizlik, güven eksikliği, kendini değersiz hissetme, halsizlik, ölümü düşünme, konsantrasyon eksikliği, hafıza problemleri, cinsel isteğin azalması."
YAŞLILIKTA ALZHEİMER RİSKİ
Öte yandan, ağır depresyon belirtileri gösteren yaşlılarda Alzheimer riskinin artabildiği tespit edildi. Chicago, Rush Alzheimer Hastalığı Merkezi'nde, deneklerdeki yaşlılık belirtileri ile Alzheimer hastalığı arasındaki ilişki araştırıldı. 65 yaşın üzerindeki 651 denek üzerinde 7 yıl süren araştırmada, ağır depresyonun, deneklerde Alzheimer riskini önemli oranda artırdığı, bilme ve kavramayla ilgili rahatsızlığın ise hızlandığı belirlendi.
Uzmanlara göre, beslenmeye dikkat edilerek de depresyondan kurtulmak mümkün. Hazır yemeklerin içerdiği bir aminoasidin ruh sağlığını olumsuz etkilediğini belirten bilim adamları, hazır yemeklerden uzak durmayı, kahve, alkol ve tuz tüketimini azaltmayı, sebzelere, kepekli karbonhidratlara ağırlık vermeyi, et ve balık tüketimini de ihmal etmemeyi tavsiye ediyorlar.
İşte tavsiyeler:
"Çok yağlı yemekten kaçının, yağlar midede uzun kaldığı için, çok yağlı yemek, beyne, kalbe ve diğer organlara gidecek kanın midede oyalanmasına ve enerjinin azalmasına sebep oluyor. Acıktığınızda ekmeğe saldırmayın. İlk yediğiniz Protein olsun, protein uyaklığınızı sağlayan depamin üretimine yol açar. Karbonhidrat ise rahatlatıcı ve gevşetici serotonin üretimine sebep olur. Alkol ve fazla kahve kullanmayın, alkol hem uyuşukluk verir, hem de su kaybına sebep olurken, kahve kısa sürede enerji sağlar. Ancak bir süre sonra enerji seviyeniz aniden düşer."
*Arkadaşlarınızın hatta ailenizin sizi anlamadığını düşünüyor, onlardan uzaklaşıyor musunuz?
*Dikkatinizi ve düşüncelerinizi toparlamakta, ve karar vermekte güçlük mü çekiyorsunuz?
*Değersizlik ve suçluluk düşünceleriyle mi boğuşuyorsunuz?
*Eskiden isteyerek ve severek yaptığınız şeylere karşı ilgisiz ve isteksiz misiniz?
*Yapacağınız işleri sık sık erteliyor musunuz; gündelik işler bile altından kalkılamayacak kadar ağır mı geliyor?
*Kendinizi günün hemen her saatinde yorgun ve keyifsiz mi hissediyorsunuz?
*Cinsel isteksizlik mi yaşıyorsunuz?
*Eskisinden farklı olarak önünüze her gelen yiyeceği yeme isteği mi duyuyorsunuz? Ya da tam tersi iştahsızlık ve kilo kaybı mı yaşıyorsunuz?
*Bu gününüz veya geleceğinizle ilgili umutsuz ve karamsar düşüncelerle mi dolusunuz?
*Adet düzensizliğiniz oluyor mu?
*Bir türlü uykuya dalamıyorsunuz, dalsanız bile sık sık uykularınız bölünüyor; ya da hep uyuma isteği mi duyuyorsunuz?
*Sık sık hazımsızlık veya doktorların tanı koyamadığı, psikolojik dediği vücut ağrıları mı çekiyorsunuz?
*Eğer sevdiğiniz kişinin/kişilerin üzülmeyeceğini bilseydiniz hayatınıza son vermeyi düşünür müydünüz? Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları veya eyleminiz mi var?
Bu belirtilerden en az 5 tanesi, en az 2 haftadan beri sizin aile, iş, okul ya da arkadaşlarınızla yaşantılarınızı etkilemeye başlamış; ilişkilerinizi bozuyor, gününün büyük bir kısmını kaplıyor, kontrol edilemez ve başa çıkılamaz durumlar yaratıyorsa sorununuz depresyon olabilir. Vakit kaybetmeden bir uzmana başvurun.
Bu arada; her insanın hayatının belli bir döneminde depresyon geçirebileceği ve bunun bir güçsüzlük göstergesi olmadığı aklınızda bulunsun. Bu dönemde; çok önemli kararları hemen vermemeye çalışın ve zorlansanız bile küçük de olsa faaliyetlerde bulunun (yürüyüş, bir arkadaşla sohbet, elişi, yemek, tamirat vb.).
Kimler depresyon riskini daha çok taşır?
•Evlilik yaşamıyla ilgili çatışmalar yaşayanlar,
•Eşinden ayrılanlar ya da eşi ölenler,
•Yeni bir ortama giren, ortamla ilgili ani değişiklikler (okul ve iş değişikliği gibi) ve buna bağlı uyum sorunları yaşayanlar,
•Ağır fiziksel hastalık ya da diğer aile bireylerinde beliren hastalıklar,
• Aile bireylerinden birinin ya da beraber yaşanan kişilerin ayrılması ya da kaybı.
Birçok kişi bu tür olumsuz olaylar yaşıyorken neden yalnızca bazıları depresyona giriyor?
Bugünkü bilgimize göre, depresyondaki en önemli yatkınlık etkenini kalıtım ve bazı kişilik özellikleri oluşturuyor. Bazı durumlarda kişi hayatında onu etkileyen önemli bir sorun olmadığı halde niçin kendisini bu kadar ‘kötü’ hissettiğine anlam veremez. Bu durumlarda sorunun kaynağı diğer hastalıklarda olduğu gibi (örneğin yüksek tansiyon, şeker gibi) biyolojik sebeplerdir. Yakın akrabalarında depresyon olan kişilerin depresyona girme oranı daha yüksektir.
Kişilik özelliği açısından baktığımızda kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye çalışan; duygularını düşüncelerini çevresindekilere ‘kırılır, benden uzaklaşır’ kaygılarıyla (özellikle öfke, kırgınlık gibi olumsuz duyguları) ifade edemeyen kişiler depresif duygu ve düşüncelerle baş etmekte güçlük yaşayabilmektedirler. Ayrıca, depresyon bazı ilaçlara ya da bedensel hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Son yirmi beş yılda toplumda depresyon görülme sıklığı on ile yirmi kat arasında artmıştır. Depresyon özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşmaktadır.
Depresyon ve intihar
Depresyonda intihar girişimlerine yönelik önlemler yaşamsal bir önem taşır. Eğer sizde veya çevrenizde depresyon belirtilerini görüyorsanız en kısa zamanda bir uzmana başvurun (psikolog, psikiyatrist)
Depresyonun Mantığı
Depresyondaki olumsuz düşünceler, hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin ürünüdür. Bu mantık sisteminin bir tarafından ne verirseniz verin, diğer taraftan mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar çıkar. Bunlar:
1. Keyfi çıkarsamalar: Yeterince kanıt olmamasına karşın, yaşanan olaylar ve içinde bulunulan koşullar hakkında olumsuz sonuçlar çıkarılır. Örneğin, bir öğrenci not ortalaması yüksek olmasına rağmen kendini yetersiz ve başarısız görebilir.
2. Seçici odaklanma: İçinde bulunulan durum ya da yaşanan deneyimlerin kötü yanları üzerinde odaklanılır.
3. Kişiselleştirme: Kişi, kendisiyle ilgili olmayan ya da çok az ilgili olan olayları üzerine alınır. Örneğin, yolda karşılaştığı ve muhtemelen onu görmemiş olan bir arkadaşının selam vermemesini, ‘Beni önemsemiyor’ veya ‘onu sıkıyorum benden kaçıyor’ biçiminde yorumlayabilir.
4. Aşırı genelleme: Tek bir olaydan genel sonuçlar çıkarılır. Üzerine yemek döken biri ‘zaten bütün aksilikler de hep beni bulur’ şeklinde yorum yapabilir.
5.Ya hep ya hiç biçiminde düşünme: Her türlü olay 'ya hep ya hiç' kuralına göre değerlendirilir. Mükemmel olmayan her şeyin berbat olduğu yargısına varılır. Bir öğrencinin üniversite sınavında istediği bölüme girebilmesine rağmen istediği üniversite olmadığı için kendisini başarısız değerlendirmesi ve mutlu olamaması gibi.
6. Küçümseme veya büyütme: Kişi başarılı olduğu işleri küçümserken, hatalarını abartır. Örneğin bir çok alanda başarılı olan bir kişi, bu başarıları küçümseyerek başarısızlık yaşadığı tek konuya odaklanabilir.
Maskeli depresyon ne demektir?
Depresyon belirtilerinin arka planda olduğu veya hiç görülmediği, kişiler arası ilişkilerde bozulmanın olmadığı depresyon çeşididir. Sıklıkla psikolojik belirtiler ve yaşamsal sorunlar inkar edilirler ya da olduğundan daha az gösterilirler. Bunlar yerine hekime; bedensel belirtiler, alkol-madde kullanımı ya da cinsel işlev bozuklukları ile başvururlar. Genellikle 35-45 yaş arası kadınlarda iki kat daha fazla görülür.
İnsan ömrü boyunca defalarca depresyona girebilir önemli olan bir kereliğine depresyonu yenmek değil, depresyonu yenebilmek için gerekli yolları öğrenerek hayat boyu bunları depresyon önleyici silahlar olarak kullanabilmektir.
En uygun depresyon tedavisi ilaç tedavisi ve psikoterapinin birlikte yürütülmesiyle olur. Toplumdaki yaygın inancın aksine depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılık yapmazlar ve uyuşturmazlar. Yan etkileri ise son derece azdır ve tehlikeli değildir. İstenildiğinde doktor önerisi ile rahatlıkla kesilebilirler. İlaç tedavisine ek olarak uygulanan psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır.
Trafik kazalarından sonra gelen en önemli ikinci ölüm nedeni olan intihar ve depresyon konusunda bilgilenmek, bu vakaları önlemek için ilk koşuldur. İntihar vakalarının son bir yılda hızla artması göz önünde bulundurulduğunda, tüm toplumun, özellikle ailelerin ve eğitimcilerin depresyonun belirtileri konusunda bilgi sahibi olmaları gerektiğinin önemi görülmektedir.
Depresyonun tanımı, nedenleri ve belirtileri
Depresyon, belirtileri hafif, orta ve şiddetli yaşanabilen, etkili biçimde tedavi edilebilen, tedavi edilmediğinde kimi vakalarda intiharla sonuçlanabilen yaygın ve ciddi bir ruhsal rahatsızlıktır. Depresyona biyolojik, psikolojik, ekonomik, sosyal ve çevresel etkenler neden olabilir. Gençlerde depresyonun belirtileri aşağıdaki gibidir;
· mutsuzluk, karamsarlık ve umutsuzluk
· hüzünlü olma ve sık ağlama isteği
· içe kapanma, sosyal çevreden uzaklaşma ve yalnızlık duygusu
· kaygı, huzursuzluk, gerginlik ve sıkıntı
· aşırı alınganlık ve şüphecilik
· öfke, sinirlilik ve saldırganlık (veya bu duyguları ifade etmede güçlük)
· davranış bozuklukları
· suçluluk duygusu
· değersizlik ve başarısızlık duygusu
· dikkat toplamada güçlük ve unutkanlık
· okul başarısında düşme
· sorumluluk almaktan kaçınma
· karar vermede güçlük
· yaşama ve insanlara karşı ilgisizlik
· günlük aktivitelerde ve hareketlerde azalma
· uykusuzluk ve aşırı uyuma
· iştahsızlık, kilo kaybı veya kilo alma
· yorgunluk ve ağrılar
· sağlıkla ilgili kaygılar, ölüm korkusu, isteği veya düşüncesi
Depresyonda olan gençte bu belirtilerin hepsi birden görülmeyebilir; bu belirtilerden bir kısmını gözlemlediğinizde, çocuğunuzu profesyonel yardım alma konusunda ikna etmeye çalışın. Çocuğunuz profesyonel yardımı reddetse bile, siz bir uzmana danışarak ona nasıl ulaşmanız gerektiği konusunda yardım alın.
İntiharın sinyalleri
İntihar etmeyi düşünen kişiler, bu girişimlerini gerçekleştirmeden önce bazı sinyaller verir. Bu sinyaller konusunda uyanık olarak, olası intihar girişimlerini engelleyebiliriz. İntihar etmeyi düşünen kişiler aşağıdaki şekillerde davranma eğilimi gösterebilirler;
· ani davranışsal ve duygusal değişiklikler
· sürekli ölümden veya ölme isteğinden söz etme
· intihar etmeyi düşündüklerini direk söyleme
· kendilerine zarar verici davranışlarda bulunmak
· veda veya ayrılık sözleri, mektuplar
· dargınlıkları sonlandırma girişimleri
· hayatı umursamadığını ifade edecek mesajlar verme
· bir depresyon döneminde hızla iyileşme
İntihar kararını tetikleyici yaşam olayları
Gençlerde ve çocuklarda intihar etme kararını vermeyi kolaylaştırıcı bazı yaşam olayları konusunda bilgi sahibi olmak da, intiharı engelleme konusunda bize yardımcı olabilir. Aşağıdaki olaylar depresyonda olan bir çocuk veya genç için bardağı taşıran son damla olabilir, zaten yaşama isteği çok azalmış olan genç, ümitsizliğe kapılarak yaşamına sonlandırmaya karar verebilir;
· aile içi ağır bir kavga
· cinsel taciz veya fiziksel şiddet
· hakaret veya aşağılanma (özellikle başkalarının yanında)
· duygusal bir ilişkinin sona ermesi
· okul başarısızlığı (sınıfta kalma, okuldan atılma vb.)
· ağır bir haksızlığa maruz kalma
· cezalandırılma korku ve kaygısı
Daha önceden intihar girişiminde bulunan kişilerin yeniden intiharı deneme olasılıkları %75 civarındadır. Bu nedenle önceden intihar girişiminde bulunan gençlerin anne-babaları bu konuda çok dikkatli olmalıdırlar. Aileler ve eğitimciler, hastalıkların kimseye ayrıcalık tanımadığını, her gencin depresyon geçirme riski taşıdığını unutmamalı ve şüphelendikleri bir durumla karşılaştıklarında hiç zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmalılar. Bu konunun bir an önce gündemden inmesi ve bir daha bu konuda yazmak zorunda kalmamak dileğiyle...
Depresyonun oluşmasında, ciddi depresyon geçirmiş anne-babaların etkisinin olduğunu kaydeden uzmanlar, nedenleri ise şöyle sıralıyor:
"İşine son verilmesi, işine son verilecek endişesi yaşaması, işine son verilmesinin oluşturduğu ekonomik yetersizlik, ailenin beklentilerini yerine getirememe, işine son verilmesiyle toplumsal saygınlığın azalması, hazır olunmayan emeklilik, eşinden boşanmak, yakınların ölümü, doğal afet, toplumsal sıkıntılar sebebiyle göç, yeni bir topluma karışma ve uyum sağlama çabası, kültürel çatışma, iflas etme, ekonomik zorluk sebebiyle aile içinde yaşanan sıkıntılar, kronik işsizlik, çocukların geleceğini planlayamama, çocukların eğitimini sağlayamama."
DEPRESYONLA SAVAŞIN
Depresyonu yenmek için Türk Psikiyatri Dergisi'nde yayınlanan Metin Başoğlu'nun tavsiyeleri ise şöyle sıralanıyor:
"Depresyon hakkında bulabildiğiniz her kaynağı okuyun, onu tanırsanız nasıl mücadele edeceğinizi de bilirsiniz. Günlük faaliyetlerinizi programlayarak, faaliyet sayınızı her geçen gün artırmaya gayret edin. Bu dönemde, sizi etkileyecek, boşvermenize sebep olabilecek her türlü düşünce ve kişiye direnmelisiniz. Düşünce tarzınızdaki olumsuzlukları tespit edin. Olumsuz düşüncelerinizi belirleyin. Bir gün içinde sizi karamsarlığa iten bütün düşüncelerinizi kaydetmekle işe başlayabilirsiniz. Bu düşünceler her şeye olumsuz bakmanıza sebep olabileceğinden depresyonunuzu besleyerek sizi güçsüz bırakırlar. Her bir olumsuz düşüncenizi tek tek irdeleyin. Düşüncenizin doğruluğunu veya yanlışlığını destekleyen kanıtlar var mıdır? Kendinizi olumlu düşünmeye sevk edin, sosyal faaliyetlere katılmaya çalışın."
Depresyonun belirtileri ise şöyle sıralanıyor:
"Günlük aktivitelere ilgiyi kaybetme, sürekli olarak kendini üzgün, yalnız ve ümitsiz hissetme, ağlama krizleri, çok fazla uyuma veya uyuyamama problemleri, artan veya azalan iştah, normal kilonun yüzde beşi miktarda açıklanamayan zayıflama veya kilo alma, vücut hareketlerinin yavaşlaması, ani ruhsal patlamalar, halsizlik, güven eksikliği, kendini değersiz hissetme, halsizlik, ölümü düşünme, konsantrasyon eksikliği, hafıza problemleri, cinsel isteğin azalması."
YAŞLILIKTA ALZHEİMER RİSKİ
Öte yandan, ağır depresyon belirtileri gösteren yaşlılarda Alzheimer riskinin artabildiği tespit edildi. Chicago, Rush Alzheimer Hastalığı Merkezi'nde, deneklerdeki yaşlılık belirtileri ile Alzheimer hastalığı arasındaki ilişki araştırıldı. 65 yaşın üzerindeki 651 denek üzerinde 7 yıl süren araştırmada, ağır depresyonun, deneklerde Alzheimer riskini önemli oranda artırdığı, bilme ve kavramayla ilgili rahatsızlığın ise hızlandığı belirlendi.
Uzmanlara göre, beslenmeye dikkat edilerek de depresyondan kurtulmak mümkün. Hazır yemeklerin içerdiği bir aminoasidin ruh sağlığını olumsuz etkilediğini belirten bilim adamları, hazır yemeklerden uzak durmayı, kahve, alkol ve tuz tüketimini azaltmayı, sebzelere, kepekli karbonhidratlara ağırlık vermeyi, et ve balık tüketimini de ihmal etmemeyi tavsiye ediyorlar.
İşte tavsiyeler:
"Çok yağlı yemekten kaçının, yağlar midede uzun kaldığı için, çok yağlı yemek, beyne, kalbe ve diğer organlara gidecek kanın midede oyalanmasına ve enerjinin azalmasına sebep oluyor. Acıktığınızda ekmeğe saldırmayın. İlk yediğiniz Protein olsun, protein uyaklığınızı sağlayan depamin üretimine yol açar. Karbonhidrat ise rahatlatıcı ve gevşetici serotonin üretimine sebep olur. Alkol ve fazla kahve kullanmayın, alkol hem uyuşukluk verir, hem de su kaybına sebep olurken, kahve kısa sürede enerji sağlar. Ancak bir süre sonra enerji seviyeniz aniden düşer."