Duygusal yoğunluk ve psikolojik sonuçlarının etkisi
Engelsiz sevgi neydi?
Sevgiye engel olan neydi?
Her insanın ruhunun ve yüreğinin sevgiye ihtiyacı vardır. Bazen duygularımızın altında ezilirken, bazen ise o duygularımızla yücelerek mutluluğun hazzını yaşarız. Bu iki olgu, zıt kutuplardaki duygularımızı en azami şekilde bize yaşatarak bizi ya mutlu etmektedir ya da mutsuzluğa terk etmektedir.
Tabi bütün bunların etkili olmasında yapısal olarak güçlü veya zayıf olmamızın yanı sıra belki küçük bir nebzede engelli olmamızın katkısı vardır. Belki burada engelin hiçbir etkisinin olmadığını savunarak bu durumu görmezden gelenler olabilir. Bizim buradaki savunduğumuz nokta sadece bu burumun bir etkisinin olduğudur. Ve önemli olan bir gerçekliği görmemiz yada ötelememizdir.
Engelli olmanın vermiş olduğu kaybetme güdüsünün önyargısından kurtulabilmek çok kolay değildir. Bunu başarabilen insanların sayısı oransal olarak çok azdır maalesef Aynı zaman başardığını zannederek bunu içinde bir bomba gibi taşıyan insanları da ayı bir kenara bırakarak yazıma devam ediyorum.
Duymak istediğimiz hoş sedalı sözleri duyamamak, kalbimize hükmeden gözlere bakamamak, bize mutluluk verecek sıcak bir eli tutamamak ve hatta bunları hayal etmeye bile korkmak, yaşanan durumu kırılmış bir kalbe hapsetmemize neden olmaktadır. O kırık kalple bir ömür yaşamaya kendimizi mahkum etmektir.
Kimine göre teferruattan ibaret olan engelli psikolojisi, kimine göre büyük bir handikaptır. Şartların eşit olmadığı bir yarışta, aynı kulvarda yarıştıklarımız insanlara karşı geriden gelerek kazanmak güçlü bir iradeye bağlıdır.
Yaşadığımız duygu yoğunlu bazen bir sözle yıkılırken, kimi zaman bir bakışla harabeye dönebilir. Bizim buradaki güçlü duruşumuz, bu yıkımın sadece etkisinin derecesini belirler.
Bu duyguların etkisiyle yaşamaya alışmak elbette zordur. Toplumumuzdaki sosyolojik yapının etkisiyle bu olumsuzlukları yaşamaya devam edeceğiz gibi görünmektedir. Bazı insanların yaşayan diğer insanların yaşamasına dahi tahammülünüm olmadığı bir dünyada yaşamaktayız. Bencilliğin ve umursamazlığın kol gezdiği toplumda, saygı ve sevginin değerinin olması çok uzak ihtimallerin konusudur.
Bazı olguları değiştirmeye gücümüz yetmese de değiştirmeye çalışmak için çaba sarf etmekte bu olguların düzelmesi için iyi bir örnek olsa gerek .
Engelsiz sevgi neydi?
Sevgiye engel olan neydi?
Her insanın ruhunun ve yüreğinin sevgiye ihtiyacı vardır. Bazen duygularımızın altında ezilirken, bazen ise o duygularımızla yücelerek mutluluğun hazzını yaşarız. Bu iki olgu, zıt kutuplardaki duygularımızı en azami şekilde bize yaşatarak bizi ya mutlu etmektedir ya da mutsuzluğa terk etmektedir.
Tabi bütün bunların etkili olmasında yapısal olarak güçlü veya zayıf olmamızın yanı sıra belki küçük bir nebzede engelli olmamızın katkısı vardır. Belki burada engelin hiçbir etkisinin olmadığını savunarak bu durumu görmezden gelenler olabilir. Bizim buradaki savunduğumuz nokta sadece bu burumun bir etkisinin olduğudur. Ve önemli olan bir gerçekliği görmemiz yada ötelememizdir.
Engelli olmanın vermiş olduğu kaybetme güdüsünün önyargısından kurtulabilmek çok kolay değildir. Bunu başarabilen insanların sayısı oransal olarak çok azdır maalesef Aynı zaman başardığını zannederek bunu içinde bir bomba gibi taşıyan insanları da ayı bir kenara bırakarak yazıma devam ediyorum.
Duymak istediğimiz hoş sedalı sözleri duyamamak, kalbimize hükmeden gözlere bakamamak, bize mutluluk verecek sıcak bir eli tutamamak ve hatta bunları hayal etmeye bile korkmak, yaşanan durumu kırılmış bir kalbe hapsetmemize neden olmaktadır. O kırık kalple bir ömür yaşamaya kendimizi mahkum etmektir.
Kimine göre teferruattan ibaret olan engelli psikolojisi, kimine göre büyük bir handikaptır. Şartların eşit olmadığı bir yarışta, aynı kulvarda yarıştıklarımız insanlara karşı geriden gelerek kazanmak güçlü bir iradeye bağlıdır.
Yaşadığımız duygu yoğunlu bazen bir sözle yıkılırken, kimi zaman bir bakışla harabeye dönebilir. Bizim buradaki güçlü duruşumuz, bu yıkımın sadece etkisinin derecesini belirler.
Bu duyguların etkisiyle yaşamaya alışmak elbette zordur. Toplumumuzdaki sosyolojik yapının etkisiyle bu olumsuzlukları yaşamaya devam edeceğiz gibi görünmektedir. Bazı insanların yaşayan diğer insanların yaşamasına dahi tahammülünüm olmadığı bir dünyada yaşamaktayız. Bencilliğin ve umursamazlığın kol gezdiği toplumda, saygı ve sevginin değerinin olması çok uzak ihtimallerin konusudur.
Bazı olguları değiştirmeye gücümüz yetmese de değiştirmeye çalışmak için çaba sarf etmekte bu olguların düzelmesi için iyi bir örnek olsa gerek .