Bu konu çok uzun yıllardır sürekli gündeme gelen ve tam anlamıyla çözülememiş bir problem. Öyle ki bu konunun istismarı en çok bizzat engellilere tanınan hakların kısıtlanması yahut kaldırılması şeklinde sonuçlar doğurarak öncelikle engellileri mağdur etmekte. Öyle inanıyorum ki, engellilere tanınan haklar konusunda düzenleme yapan kural koyucuların engellilerin bu avantajları hak etmediklerine inanmaları sebebiyle bu haklar kısıtlanmıyor ya da kaldırılmıyor. Bu hakların kısıtlanmasına veya kaldırılmasına asıl sebep bu hakları asıl hak sahibi engellinin istifadesi için kullanmak yerine kendi istifadesi için kullanmayı seçerek istismar eden bireyler. Öyleki bu engellinin akrabası arkadaşı çevresi de olsa böyle. Kanserli fikir aynen şöyle; zaten senin böyle bir hakkın var madem sen kullanmıyorsan ben kullanayım.
Bu konuda toplumca en çok tartışılan ve en fazla gündemde olan hak istismarı şüphesiz engellilerin araç alımında tanınan kolaylıklar. Yıllar boyunca sürekli değişen ve yeni getirilen hak sınırlamalarının asıl hedefi bu istismarların önüne geçmek.
- Motor Hacmi Sınırlaması,
- Belli bir süre dolmadan aracın vergi ödenmeden satılamaması,
- Araç fiyatına getirilen kısıtlama,
- Engelli aracını herkesin kullanmasına izin verilmemesi,
- Muafiyetin özel tertibat taktırma şartına bağlanması,
v.s...
bütün bunlar tanınmış hakların istismar edilmesi neticesinde zamanla getirilmiş kısıtlamalar.
Bu konuda yeni bir bakış ve sorunun kaynağına dönük sağlam çözüm önerilerine ihtiyaç var. Çünkü istismarlar sebebiyle alınan bazı kısıtlama önlemleri gerçekten engellilerin için hak mahrumiyetine dönüşebilmekte.
Özellikle engellilerin araç alımındaki bazı kısıtlamaların ne maksatla koyulduğu ve nasıl yeniden düzenlenmesi gerektiğine ilişkin öneriler yapmak ve herkesin UYGULANABİLİR, HER AÇIDAN MAKUL önerilerini duymak istiyorum.
Eminim bu konuda yapılan düzenlemelerin içerisinde bulunan kural koyucular (siyasetçiler, bürokratlar, akademisyenler, komisyonlar, vs.) bir şekilde paylaşılan bu fikirlerden istifade edeceklerdir.
Örnek olarak şöyle başlamak istiyorum.
Engellinin KENDİNE AİT olan aracını neden bir başkasının kullanması istenmiyor? Neden 3. dereceye kadar Kan ve Hısri yakınlar kısıtlaması getiriliyor yahut Neden ilave edilen hareket ettirici tertibat ile orjinal sürüş vasıflarından bir şey kaybetmeyen bir aracı TSE den engellinin belirlediği bir sürücüye yeterlilik verilme ihtiyacı duyuluyor.
Bana kalırsa bütün bunların tek bir mantıklı gerekçesi var. ÖTV si ödenmemiş araçtan engelli dışındakilerin istifadesini zorlaştırarak bu konuda ki istismarın önüne geçmeye çalışmak.
Peki olması gereken ne?
Çok net. Engellinin kendi mülkü olan araç normal bir insanın kullanabileceği araç vasıflarını yitirmemişse (ki hiçbir tertibat aracın bu vasıfları yitirmesine sebep olmuyor). Engelli aracını sıradan herkes gibi canının istediği (tabiki ehliyet sahibi) herkese kullandırabilmeli.
Peki buna neden izin verilmiyor?
Bu da çok net, çünkü aracı herkes kısıtlamasız kullanabildiği zaman, engelli olmayan bazı insanlar engelliler üzerindeki bu hakkı kendi çıkarları için kullanıyor ve tanınan vergi indirimi hakkı engelli için kullanılmadığı gibi devletin normal insanlardan alması gereken vergi de alınmayarak devlet zarara uğratılıyor.
Şöyle sorunu anladıktan sonra sıradan bir vatandaş aklıyla öyle bir kural koysak ki; hem istismarları büyük ölçüde zorlaştırsın hem de engelliler hak mahrumiyetine uğramasın.
Atıyorum.
Devlet engelliye vergi indirimini yaparken şöyle çok net ve anlaşılır bir taahhütname alsa. Dese ki; Ben bu indirimi engellinin hayatını kolaylaştırabilmek ve bizzat engellinin kullanımına sunulması şartıyla yapıyorum. Şayet bu hakkı "ÖNCELİKLE" engellinin kendisi değil de engelli olmayan bir başkasının istifadesi için kullanıldığını tespit edersem tanıdığım avantajı yasal faiziyle birlikte hiç affetmeden alır ve bunu istismar eden kişi yada kişileri tanıdığım bir çok haktan uzun bir süre mahrum ederim.
Tabi ki bu taahhüt sembolik ve önemli bir uyarı niteliğinde. Asıl mesele bu taahhüdün yerine getirilip getirilmediğini makul bir şekilde denetleyebilmek.
Muafiyetle alınan araç engelli hizmeti için kullanılıyorsa sorun yok peki ya engellinin adı sadece ruhsatta yazıyor ve araç gerçekte engellinin neredeyse hiç istifade etmediği bir maksatla kullanılıyorsa bunu nasıl anlayacağız?
Örneğin;
Kolluk kuvvetlerinin yaptığı rutin ve sıradan trafik denetlemelerinde yahut kontrollerinde memura şöyle bir görev verilse. Herhangi bir şekilde denetleme/kontrol yaptığın aracın ruhsatı eğer engelli aracı ise şu soruyu sor;
"Engelli araç içerisinde mi?"
Bu soruyu hemen yanlış anlamayın. Bunun bir cezai yaptırımı olmasından bahsetmiyorum. Sadece farklı bir sebeple ruhsatına bakılan aracı kullanan kişiye bu soru sorulacak. Hiç bir ceza v.s yaptırımı olmaksızın. Ve sadece verilen EVET yada HAYIR cevabını kimlik kontrolü yaparak sistemde aracın plakasıyla eşleşecek şekilde kayıt altına alacak.
Elimizdeki veri şu
..... tarihli denetimde engelli kişi araç içindemi? EVET yada HAYIR.
Trafiğin bu konuyla ilgili hiçbir ceza v.s yaptırımı olmayacak. herzaman yaptığı denetimlerde sadece bu soruyu sorarak kayıt altına alacak.
Sonra sistemde aracın plaka kaydında bir bilgi birikmeye başlayacak;
ENGELLİ ARAÇ İÇERİSİNDE Mİ?
...... tarih EVET
...... tarih HAYIR
...... tarih EVET
...... tarih HAYIR
...... tarih HAYIR
...... tarih HAYIR
zaman zaman EVET ve HAYIR ların olmasında hiçbir sorun yok. Peki bir araç son yıllarda denk geldiği son denetimlerin hemen hepsinde yada kahır ekseriyetinde üst üste 5 kez 10 kez HAYIR cevabı vermişse?
Akla şu sorunun gelmesinden daha doğal birşey yok? Hani bu araç engellinin istifadesi için kullanılıyordu, aracın içinde asıl araç sahibi olan engelliye rastlayan yok?
İşte bu durumda ne zaman düştüğünden trafik denetlemesi yapan memurun bile haberi olmadan "GİZLİCE" maliyeye bir ihbar düşecek. xxx plakalı muafiyetle alınan engelli aracı tesadüfen farklı zamanlarda yapılan denetimlerde defalarca üst üste içerisinde araç sahibi olmadan dolaşıyor. Sistemden gelen bu ihbarı alan maliye personeli yine GİZLİCE ve kimseyi rahatsız etmeden ilgili aracın gerçekten engellinin istifadesinde olup olmadığını, yahut başka bir ifadeyle ÖNCELİKLE engelli olmayan başka bir bireyin istifadesi ve insiyatifinde kullanılıp kullanılmadığını tespit edecek. Engelliden başka birinin sahipliğinde kullanılıp kullanmadığını aracın kullanıcısıyla yüz göz olmadan tespit etmek gerçekten zor değil. Bu maliye' nin belirleyeceği bazı basit metotlarla çok kolay kontrol/teftiş edilebilir.
İşte tamda bu noktada toplumun çoğunluğunun rahatsız olduğu istismar; yani Araçtan ÖNCELİKLE hak sahibi engelli değilde bir başkası faydalanıyor ve aracın sahipliği SADECE kağıt üzerinde engellide ise. Devlet hiç affetmeden sonucu araca el koymaya vardırana kadar almadığı vergiyi yasal faizi ile birlikte alıp istismarın önüne geçerek engelliye faydası olmayan bir davranışla ilgili caydırıcı yaptırım uygulayabilir.
İşte bu sağlanırsa hak mahrumiyeti haline dönüşen bir çok kısıtlamaya hiç gerek kalmaz ve asıl hak sahipleri daha özgür ve mutlu istismar edenler pişman hissederler.
Tabi ki bu söylediğim tek çıkar yol ve herşeyiyle kusursuz bir öneri olmayabilir. Ama eminim sizin fikirleriniz ile başlık zenginleşecek ve çok daha istifade edilebilir güzel öneriler çıkacaktır..
Herkese selamlar.
Bu konuda toplumca en çok tartışılan ve en fazla gündemde olan hak istismarı şüphesiz engellilerin araç alımında tanınan kolaylıklar. Yıllar boyunca sürekli değişen ve yeni getirilen hak sınırlamalarının asıl hedefi bu istismarların önüne geçmek.
- Motor Hacmi Sınırlaması,
- Belli bir süre dolmadan aracın vergi ödenmeden satılamaması,
- Araç fiyatına getirilen kısıtlama,
- Engelli aracını herkesin kullanmasına izin verilmemesi,
- Muafiyetin özel tertibat taktırma şartına bağlanması,
v.s...
bütün bunlar tanınmış hakların istismar edilmesi neticesinde zamanla getirilmiş kısıtlamalar.
Bu konuda yeni bir bakış ve sorunun kaynağına dönük sağlam çözüm önerilerine ihtiyaç var. Çünkü istismarlar sebebiyle alınan bazı kısıtlama önlemleri gerçekten engellilerin için hak mahrumiyetine dönüşebilmekte.
Özellikle engellilerin araç alımındaki bazı kısıtlamaların ne maksatla koyulduğu ve nasıl yeniden düzenlenmesi gerektiğine ilişkin öneriler yapmak ve herkesin UYGULANABİLİR, HER AÇIDAN MAKUL önerilerini duymak istiyorum.
Eminim bu konuda yapılan düzenlemelerin içerisinde bulunan kural koyucular (siyasetçiler, bürokratlar, akademisyenler, komisyonlar, vs.) bir şekilde paylaşılan bu fikirlerden istifade edeceklerdir.
Örnek olarak şöyle başlamak istiyorum.
Engellinin KENDİNE AİT olan aracını neden bir başkasının kullanması istenmiyor? Neden 3. dereceye kadar Kan ve Hısri yakınlar kısıtlaması getiriliyor yahut Neden ilave edilen hareket ettirici tertibat ile orjinal sürüş vasıflarından bir şey kaybetmeyen bir aracı TSE den engellinin belirlediği bir sürücüye yeterlilik verilme ihtiyacı duyuluyor.
Bana kalırsa bütün bunların tek bir mantıklı gerekçesi var. ÖTV si ödenmemiş araçtan engelli dışındakilerin istifadesini zorlaştırarak bu konuda ki istismarın önüne geçmeye çalışmak.
Peki olması gereken ne?
Çok net. Engellinin kendi mülkü olan araç normal bir insanın kullanabileceği araç vasıflarını yitirmemişse (ki hiçbir tertibat aracın bu vasıfları yitirmesine sebep olmuyor). Engelli aracını sıradan herkes gibi canının istediği (tabiki ehliyet sahibi) herkese kullandırabilmeli.
Peki buna neden izin verilmiyor?
Bu da çok net, çünkü aracı herkes kısıtlamasız kullanabildiği zaman, engelli olmayan bazı insanlar engelliler üzerindeki bu hakkı kendi çıkarları için kullanıyor ve tanınan vergi indirimi hakkı engelli için kullanılmadığı gibi devletin normal insanlardan alması gereken vergi de alınmayarak devlet zarara uğratılıyor.
Şöyle sorunu anladıktan sonra sıradan bir vatandaş aklıyla öyle bir kural koysak ki; hem istismarları büyük ölçüde zorlaştırsın hem de engelliler hak mahrumiyetine uğramasın.
Atıyorum.
Devlet engelliye vergi indirimini yaparken şöyle çok net ve anlaşılır bir taahhütname alsa. Dese ki; Ben bu indirimi engellinin hayatını kolaylaştırabilmek ve bizzat engellinin kullanımına sunulması şartıyla yapıyorum. Şayet bu hakkı "ÖNCELİKLE" engellinin kendisi değil de engelli olmayan bir başkasının istifadesi için kullanıldığını tespit edersem tanıdığım avantajı yasal faiziyle birlikte hiç affetmeden alır ve bunu istismar eden kişi yada kişileri tanıdığım bir çok haktan uzun bir süre mahrum ederim.
Tabi ki bu taahhüt sembolik ve önemli bir uyarı niteliğinde. Asıl mesele bu taahhüdün yerine getirilip getirilmediğini makul bir şekilde denetleyebilmek.
Muafiyetle alınan araç engelli hizmeti için kullanılıyorsa sorun yok peki ya engellinin adı sadece ruhsatta yazıyor ve araç gerçekte engellinin neredeyse hiç istifade etmediği bir maksatla kullanılıyorsa bunu nasıl anlayacağız?
Örneğin;
Kolluk kuvvetlerinin yaptığı rutin ve sıradan trafik denetlemelerinde yahut kontrollerinde memura şöyle bir görev verilse. Herhangi bir şekilde denetleme/kontrol yaptığın aracın ruhsatı eğer engelli aracı ise şu soruyu sor;
"Engelli araç içerisinde mi?"
Bu soruyu hemen yanlış anlamayın. Bunun bir cezai yaptırımı olmasından bahsetmiyorum. Sadece farklı bir sebeple ruhsatına bakılan aracı kullanan kişiye bu soru sorulacak. Hiç bir ceza v.s yaptırımı olmaksızın. Ve sadece verilen EVET yada HAYIR cevabını kimlik kontrolü yaparak sistemde aracın plakasıyla eşleşecek şekilde kayıt altına alacak.
Elimizdeki veri şu
..... tarihli denetimde engelli kişi araç içindemi? EVET yada HAYIR.
Trafiğin bu konuyla ilgili hiçbir ceza v.s yaptırımı olmayacak. herzaman yaptığı denetimlerde sadece bu soruyu sorarak kayıt altına alacak.
Sonra sistemde aracın plaka kaydında bir bilgi birikmeye başlayacak;
ENGELLİ ARAÇ İÇERİSİNDE Mİ?
...... tarih EVET
...... tarih HAYIR
...... tarih EVET
...... tarih HAYIR
...... tarih HAYIR
...... tarih HAYIR
zaman zaman EVET ve HAYIR ların olmasında hiçbir sorun yok. Peki bir araç son yıllarda denk geldiği son denetimlerin hemen hepsinde yada kahır ekseriyetinde üst üste 5 kez 10 kez HAYIR cevabı vermişse?
Akla şu sorunun gelmesinden daha doğal birşey yok? Hani bu araç engellinin istifadesi için kullanılıyordu, aracın içinde asıl araç sahibi olan engelliye rastlayan yok?
İşte bu durumda ne zaman düştüğünden trafik denetlemesi yapan memurun bile haberi olmadan "GİZLİCE" maliyeye bir ihbar düşecek. xxx plakalı muafiyetle alınan engelli aracı tesadüfen farklı zamanlarda yapılan denetimlerde defalarca üst üste içerisinde araç sahibi olmadan dolaşıyor. Sistemden gelen bu ihbarı alan maliye personeli yine GİZLİCE ve kimseyi rahatsız etmeden ilgili aracın gerçekten engellinin istifadesinde olup olmadığını, yahut başka bir ifadeyle ÖNCELİKLE engelli olmayan başka bir bireyin istifadesi ve insiyatifinde kullanılıp kullanılmadığını tespit edecek. Engelliden başka birinin sahipliğinde kullanılıp kullanmadığını aracın kullanıcısıyla yüz göz olmadan tespit etmek gerçekten zor değil. Bu maliye' nin belirleyeceği bazı basit metotlarla çok kolay kontrol/teftiş edilebilir.
İşte tamda bu noktada toplumun çoğunluğunun rahatsız olduğu istismar; yani Araçtan ÖNCELİKLE hak sahibi engelli değilde bir başkası faydalanıyor ve aracın sahipliği SADECE kağıt üzerinde engellide ise. Devlet hiç affetmeden sonucu araca el koymaya vardırana kadar almadığı vergiyi yasal faizi ile birlikte alıp istismarın önüne geçerek engelliye faydası olmayan bir davranışla ilgili caydırıcı yaptırım uygulayabilir.
İşte bu sağlanırsa hak mahrumiyeti haline dönüşen bir çok kısıtlamaya hiç gerek kalmaz ve asıl hak sahipleri daha özgür ve mutlu istismar edenler pişman hissederler.
Tabi ki bu söylediğim tek çıkar yol ve herşeyiyle kusursuz bir öneri olmayabilir. Ama eminim sizin fikirleriniz ile başlık zenginleşecek ve çok daha istifade edilebilir güzel öneriler çıkacaktır..
Herkese selamlar.