Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engelli, ayrımcılığa uğrayan sakatları ifade eder [Haftanın Konusu]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
676
Mesajlar
58,529
Reaksiyonlar
944
“Engelli, ayrımcılığa uğrayan sakatları ifade eder”

  • Dil yaşayan bir şeydir ya... Eskiden sakatlığın kendisi sorunken, daha doğrusu toplumsal algı sakatlığı sorun olarak görüp, onu düzeltmeye çalışırken, şimdi sakatlığı olan kişilere bakış değişti. Bir anamda sakatlar duruma el koyup, “bizim sorunumuz sakat olmamız değil, ayrımcılığa uğrayıp engellenmemiz”, demeye başladı. Böyle olunca, dil de ‘sakat’lıktan çıkıp, engelli kılınma/olma halini sorun yapmak için, ‘engelli’ diye dönüşmeye başladı.
    Yani evet, biz sakatız, ama sakatlığımızın bir önemi yok ve sakatlığımızın öne çıkarılmasını istemiyoruz. Çünkü bizim sorunumuz, ellerimizin-ayaklarımızın-gözlerimizin olup olmaması değil, bu farklılığı bahane eden toplumun bize karşı (bilerek ya da bilmeyerek) ayrımcı/ötekileştirici/dışlayıcı/engelleyici tutum takınmalarıdır.
    Bir anlamıyla 'engelli' demek, topluma dönüp: “birileri rahat değil!” demek. Hatta, toplumu harekete geçirmek...
Bu konu üzerinde tartışalım mı...
 
Sevgili oturanboğa;

Başlık hariç diğer yazdıklarına bütünüyle katılıyorum.Aslına bakarsan başlığa da bütünüyle karşı değilim. Çünkü bir çok anlamda engelli kişler vardır diye düşünüyorum. Engelli kelimesi sadece sakatlara yönelik kullanılmamalıdır. Düşünce engelliler yokmudur? Düşünceleri nedeniyle engellenen insanlar yokmudur? Düşünce bir suçmuş gibi ele alınıp benim gibi düşünmediğin için karşındaki insanı farklı algılayanlar yokmudur?

Ama yazının bütününe baktığım zaman kelimelerinin hepsine katıldığımı ortaya koyuyorum.
 
Evet Sevgili andante, ama ben o yanına hiç girmeyeceğim. Burada "engelli" derken, doğrudan sakatları kastediyorum.
Tartışmak istediğim şey, sakatların toplumsal algılanışlarının ve daha da önemlisi, sakatların sorun olarak neyi görüp görmediklerinin kritiğini yapmak.
Sakatlar için sakat olmak mıdır sorun, "engelli" olmak mı? Ve toplum kesik bacağı mı sorun olarak görüyor, yoksa kesik bacaklı birinin merdiven başında kalakalmasını/engellenmesini mi?
 
Bu konuda anlaştıysak dediklerin kesinlikle doğru. Gerçekten de sakatlar için önemli olan sakatlıkları değil, sakatlıkları yüzünden karşılaştığı durumlardır. Herşeye rağmen sakatlığını sorun yapan sakatlarda vardır diyerek yine de bütün bir cümleyi bözmak istemiyorum.

Ve çevremize baktığımız zaman sakat insanlarımızın bir çok engelle karşılaştığı da bir gerçek.

Topluma gelince bu konuda kesin bir kararım yok açıkcası. Konu ilerlesin o zaman daha net bir şekilde açıklarım topluma ait görüşlerimi.
 
Evet sorun sakat olmamız değil engelleniyorolmamız hatta bu anlamda sakat kelimesi yerine engellenenler kelimesinide kullanabiliriz zaten sakat insan tekerlekli sandelyesiyle sokağa cıktığında rahatca hareket etmesi için gerekli mimari düzenlemeler olsa sakatlığını ne kadar hissederki yeterki birileri tarafından engellenmesin bencede burada “Engelli, ayrımcılığa uğrayan sakatları ifade eder” sözü cok doğru.

Olaya bu acıdanda yaklaşılması konuya cok daha fazla derinlik kazandırır tartışılmaya değer bir konu gecenin bu saatinde benden bu kadar.
 
bu ısmı hıc oyle dusunmemıstım hayat sartlarının bıreyı engelledıgını dusunur engelı asmak ıcın gayret edıp bu engelı asmak ıcın savasan dıye algılarım bu kelımeyı
 
işin özü eğer ortada bir sorun varsa sorun işte budur demektense soruna çözüm aramaktır. Sorunun var olduğu bir gerçektir zaten herkes görür. Türkiyede 8.5 milyon sakat insan varsa bir o kadarda bu insanların toplumda engellenmesi sorunu vardır. bizler zaten kabulleniyoruz böyle yaşamayı yaşam biçimi haline getiriyoruz ancak bunu topluma kabullendirmek için daha ne kadar zamana ihtiyacımız var onu bilemiyorum.
Bir sakatın merdiven çıkamaması yada yoldan karşıya geçememe engeliyle karşılaşması ona herzaman sakatlığını hatırlatır. Ve işte bu noktada ayrımcılık başlar. Bunun için ülkede insana değer verip onların rahat koşullarda yaşamasını sağlayan kurallar getirilmeli. Gerçek olmak gerekirse Bence bu durum Türkiyede çok zor. 80 milyona yaklaşan nufüsta hangi bir insanın derdine çare bulunacak. Sanırım sakatların sakatlıklarını unuttukları engelsiz normal insan gibi yaşadıkları tek yer insana yatırım yapan ülkelerdir.
 
karşılaştığım her türlü toplumsal ve kamusal durumda/sorunda, insanların bizleri "özürlü" olarak tabir ettiklerine şahit oldum.
evet. bizim eksiz/yetersiz uzuvlarımız onların gözlerine çarpıyor sadece. yoksa bence engelimizin bizi başbaşa bıraktığı sorunlar onları zerre kadar ilgilendirmiyor. zaten bunu görmüyorlarda.hep dediğim gibi, bununla ilgilenmeleri için ya kendilerinin de engelli olmaları, yada yakın ailelerinde engelli bir birey olmalı. başka türlü "ben seni anlıyorum"larda çok inandırıcı gelmiyor bana. yoluma çıkan birinci engelde beni düşünüp ikinci engelde beni unutursan bunun bir inandırıcılığı kalmaz.

karşılaştığım bir basamak kenarında öylece beklerken biri çıkıpta bana, ben yardım istemeden,elini uzattığında ancak o zaman toplumun beni engelleyen fiziki altyapıyı görebildiğini söyleyebilirim...

fakat yazıkki bu bir ütopya...
 
Burada engellilerin toplumdan dışlanmışlığını yok sayılmışlığını ayrımcılık kelimesiyle ifade etmemiz konuya evrensel bir boyut getirir.

Ve olaya her şeyden önce insan hakları gözüylede bakmamızı sağlar.

engelli olmam bahane edilerek benim özgürlüğüm kısıtlanamaz bu herşeyden önce bir insan hakkı ihlalidir.

insan hakları bildirgesinin 3 maddesi şöyle diyor.

Madde de3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

Engelliler bu haktan mahrumdur demiyor. :? :?

Yani ben özgürce dolaşabilmeliyim sokaklarda kendi alışverişimi kendim yapabilmeliyim bunun için gerekli mimari düzenlemeyi yapmayan devlet bir anlamda insan haklarını ihlal ediyor
 
Burada benim takıldığım iki şey oldu.

Birisi; aslında sakatlığımızın bir önemi vardır!!

Çünkü, salt önyargılardan, farklılığın bahane edilmesinden vb. engellenmiyoruz, dışlanmıyoruz, ötekileştirilmiyoruz.. Sağlıklı insanda olmayan problemlerimiz var!

Bülentçim, örneğin senin şu meşhur kireçlenme vak'an, ya da bir yıl önce bir operasyon geçirmek durumunda kaldığın TAK problemin ne devletin, ne toplumun ne de başka birilerinin yarattığı bir problem, sırf sakat olmandan dolayı meydana geldi di mi?

Ya da bencileyin, sürekli ilaç kullanmak zorunda olan bir FA'lı, belli bir süre sonra, sırf kullandığı ilaçların yan etkilerinden dolayı, doktorların bile hayaline gelmeyen dejenerasyonla, akılda olmayan problemler yaşayabiliyor..

Pek çok (demem ne kadar doğru bilemiyorum) sakatın, yine sırf sakat oluşlarından dolayı 'psikolojileri bozuk' yahu.. :p Alınganlık, agresiflik, sürekli moral bozukluğu vb. Bunları aşmış olanlar "başarı hikayeleri"nin kahramanı oluyorlar!


E.. Bütün bunlara sağlıklı insanların, günlük hayatta karşılaştıkları problemler de eklenince ortaya devasa bir "sorunlar yumağı" çıkıyor. :(



Diğeri; ayrımcılık konusu her açıldığında bir şekilde pozitif ayrımcılığı da gündeme getirmeliyiz, bence..

Çünkü, ikisi de aslında yeni yeni tartışılan ve içi doldurulmaya çalışılan kavramlar. Biri diğerinin anti-tezi.. Ve toplum bilincine yerleşmesi için, birinin olmazsa diğerinin olmasının mümkün olamayacağını somut verilerle vurgulamak gerekir.
 
Baben, elbette "sağlıklı insanda olmayan problemlerimiz var". Bunun için "sakatız" diyoruz ya. Yani sakat olmak (az ya da çok) fiziksel/ruhsal kısıtlılık demektir zaten. Bu çok açık birşey. Yadsınamaz...
"Önemsiz" demem şundan: sakat olmanın kendisi "benim derdim". Sakatlığn kendisiyle uğraşmak ayrı birşey (sağlık güvencesi konusu), sakat biri olarak herkes gibi yapmak/gitmek/etmek istediğim şeyleri (eğitim, iş, kamu hizmeti, ulaşım vb.) yapamamak/gidememek/edememek ayrı!

Sakatlık (az ya da çok) dezavantajlı olmak demektir. Bu dezavantajı olabildiğince ortadan kaldırmak bir medikal/sağlık konusudur.
Engellilik ise, yüksek kaldırımlardır, uygun olmayan toplu ulaşım araçlarıdır, erişilmez kamu hizmetleridir, asansörsüz binalardır, gidilemeyen okullardır, işyerinden dışlanmadır, sakat diye ciddiye alınmamaktır (bunların hepsi ayrımcılığa uğrama halidir). İşte bu toplumsal bir sorundur.

Eskiden, diyorum ben, sakat insanların sağlığıyla ilgilenilirdi. Al sana tekerlekli sandalye, al sana protez, al sana ortez, al sana ilaç... otur evinde!
Şimdi ise, "ben evimde oturmak istemiyorum" diyen sakatlar var! :) İşte bu istek ortaya çıkınca, "Al sana tekerlekli sandalye, al sana protez, al sana ortez, al sana ilaç..." işe yaramıyor artık!
Hala bunları demek, sakatlığa odaklanmak demektir. Oysa sakatlar okumak, çalışmak, istedikleri yere erişebilmek/ulaşabilmek, saygı görmek, herkes gibi olmak istiyorlar.
Sakatların derdi eve hapsedilmek yani! Evden dışarı adım attıklarında karşılaştıkları engeller/dışlanmalar/ayrımcılıklar sakatları 'engelli' hale getiriyor.
Yani sakatlık evde, engellilik sokakta. Ev "benim" derdim, sokak "herkesin". İkisi birbirinden farklı şeylerdir. Dil de onun için 'sakat'lık'tan 'engelli'liğe dönüştü; "dışarı"yı sorun yapmak için...
 
hiç olmaması gereken

aslında hiç olmaması gereken bir ayrımcılık bence bu kelimeler özürlü veya sakat denilmek
 
Re: [Haftanın Konusu] Engelli, ayrımcılığa uğrayan sakatları ifade eder

Bir takım yorumlardan şu sonucu çıkarıyorum.
Engelli olmak sakat olmayı kapsar. Ama sakat olmak engelli olmayı kapsamaz.
Yada başka bir ifadeyle bütün sakatlar engelli sayılmayabilirler. Ama hiç sakat olmayan biri engelli olabilir. mi?
Böyleyse;
Sakatlık insanın elinde olan bir şey değildir. Bu sebeple sakat birinin ötekileştirilmesi adil ve mantıklı değildir. Ama sakat olmayan ötekileştirilmiş bir kişinin ötekileştirilmesinde bunu hakettiği pek çok durum vardır.
İnsanlar, diğer insanlara verdikleri değere göre değer görmelidirler. Bu bağlamda insanların ötekileştirilmesi bazı durumlarda olması gerekendir.
Günümüze ve tarihe bakıyorum. Ötekileştirilmeyi hak eden toplumların, soysuzların olduğunu görüyorum.

Bence
Engelli derken sakat kişi anlaşılmalıdır. Bu engelli kavramının fazla genişletilmesini uygun bulmuyorum.
Haklardan mahrumluk derecesi baz alındığında;
Sakatlık, ötekileştirilmeyi kapsayan bir durumdur diye düşünüyorum.
 
Sitenin Adı İle Tezatlık Yokmu Sizce ? :shock:

Sitenin adına göre Buradaki her katılımcı şu veya bu şekilde engellenmişmi ki acaba? :? :roll:

Yoksa O zamanki düşünceler şimdi değiştimi?

Kafam karıştı bak şimdi :roll:
 
Engelliler.Biz kurulduğundan beri kod'unda* şu tanıtım vardır: "Sakatlık (aslında farklılık) bahane edilerek önlerine engeller konup ayrımcılığa uğrayan kişilerin, ve bu ayrımcılığa ortak olmak istemeyip eşitliği savunan herkesin, engelleri yok etmek adına biraraya geldiği; bilgilenme, bilinçlenme, paylaşma ve ortak hareket etme mekanı. İlkemiz: Her şey, her yerde, her zaman, herkes için"


* <meta name="description" content= .. ">
 
OturanBoğa' Alıntı:
Engelliler.Biz kurulduğundan beri kod'unda* şu tanıtım vardır: "Sakatlık (aslında farklılık) bahane edilerek önlerine engeller konup ayrımcılığa uğrayan kişilerin, ve bu ayrımcılığa ortak olmak istemeyip eşitliği savunan herkesin
* <meta name="description" content= .. ">

Şimdi Üç Farklı Kavramdan bahsedeceğiz sanırım.

1- Sakat

2-Engelli

3- Engelliliğe ortak olmayanlar ( Bunun bir adı yok sanırım ) :shock: :roll: yok şöle de diyebiriz biz onlara ( Eşitlikçi )

İngilazca tabiri ile ; Equality defender :)
 
:) shukufe.nin söyledikleri de kulaga hosh gelio tabe... engelliler; engellerle, hayat shartlariyla savashan insanlar/sakatlar... wow!... kahramanca... ve genel bi kabul görmüsh gibi hep savashmak beklenio zaten sakatlardan... yorulup savash(a)mayan engelliler noluo?... onlara ne dices?...

burda, almanya.da engellilik oranim özürlü kimlik kartimda %100 ile belirtilio... düshünmedim desem yalan olur; "yaw %100 biras abartili deil mi? (daha yukarisi yok ne de olsa :)) tamam, desteksiz yardimsiz yürüyemiom ama hemen her ishimi (bazilarini zorlanarak da olsa) kendim görebiliom, cogu gitmek istedigim ve gitmem gereken yerlere tek bashima gidiom" diye... ama tr.ye -özellikle de istanbul.a- geldiim zaman bu "%100" yetmio, inanin :)... sakatliim zerre kadar deishmio ama engelliligim (engellenmem), en az iki misli artio, firlio yukari, bunu gönül rahatligi ile sölebilirim :)... tabe tr.de kurulu bi hayatimin olmadigi, örnegin orda otomobilimin olmadigi (gerci bu da bazi uygulamalarla engellenior) falan da rol oynuyo, bunu gözardi etmiom (ama örn. cok kez gittigim iswicre.de de kurulu bi düzenim yok ;))... yine de rahatlikla söylebilirim ki; engelli olmak neymish, asil türkiye.ye geldiim zaman anliom, yashiom ;) (*)... hem de savashma hevesini insanin kursaginda birakacak kadar youn yashanilabilicene inaniom türkiye de engelliligin... ve savashmayanlari "suclamak" hic mi hic gelmio icimden...

bütün yük sakatin üstüne atilmasin etraftakiler de kipirdayip bu meselenin önemli bir parcasi oldugunu anlasin, fark etsin diye sakatlara farkli bi isim bulma ihtiyaci duyulmush...

"behindert", "handicapped" bilindigi gibi türkcede "engelli" sözcügünün almanca ve ingilizce karshiligi... her iki dilde de pasif bi durumu/olayi anlatio sözcükler (zustandspassiv/vorgangspassiv)...
behindern = engellemek ----> behindert = engelleme ishine ugrayan, engellenen, engellenmish...
to handicap = engellemek ----> to be handicapped = engelleme ishine ugrayan, engellenen, engellenmish...

yani aslinda "behindert"in tam karshiligi "engellenmish" ya da daha uygunu, rambo arkadashimizin dedigi gibi, "engellenen" olmali... ama degil... ve malesef diger dillerde de sakatlarin engellenmishlik durumunu güya anlaticak olan bu sözcüklerin o anlamda kullanildigina inanmiorum... daha cok türkcedeki "engelli" gibi kullaniliyo buralarda da... "engelli", yani engeli olan, engeli kendisinde bulunan, engelini hep yaninda tashiyan, engelinden hic ayrilmayan :)... belki de bashkalarini da engelleyen :)... kisacasi bütün engeller sakatliga indirgenio sanki... bütün "suc" sakatliga atilio... bi almana sorsaniz behindert (engelli) nedir, kimlerdir diye... o da büük bi ihtimalle "engellenen insanlardir" (menschen, die behindert werden) demicek, "engeli olan/engele sahip insanlardir" (menschen mit behinderung) dicektir... yani engel = sakatlik...

sahip olduum sakatligim bana engel olmuyo diyemem... oluyo tabe... olmas mi?!... örnegin koshmama engel oluo... atliyp ziplamama engel oluo... yük tashimama engel oluo vs... ama bunlar bana "engelli" denilmesine yeter mi?... engelli söscügü bunu anlatmak icin mi kullanilmaya bashlamish?... bunlari yapamadigim icin mi sakat sözcüünden ayri bi kelimeye ihtiyac duyulmush...

sakatligimin yüksek kaldirimlari cikmama engel olmasi mi topluma katilmami engellio? yoksa sürekli her yerde yüksek kaldirimlarla karshilashmam mi?... yüksek kaldirimlarin olmadigi yerde de engelli oluom mu?... "engelli", "behindert", "handicapped" söscükleri neye isharet etmek icin düshünülmüsh?... sakatligima mi yoksa shu kaldirimlari yüksek tutmaktaki bu inada mi, bu umursamazliga mi, bu görmezden gelmelere, bu hesaba kat(il)mamalara mi? :)... eger engelli kelimesi özellikle sakatligima isharet edio, onu hatirlatmak istosa, sakat olduum icin kaldirimlari tirmanamadiimi / topluma katilamadiimi ifade ediosa "sakat" sözcüünün suyu mu cikmish?! :)...

OturanBoğa' Alıntı:
Sakatlar için sakat olmak mıdır sorun, "engelli" olmak mı? Ve toplum kesik bacağı mı sorun olarak görüyor, yoksa kesik bacaklı birinin merdiven başında kalakalmasını/engellenmesini mi?

her ikisini de sorun olarak görüodur bence toplum ama merdiven bashinda kalakalmayi doorudan sakatliima baglayip kaldigi icin pek bishi degishmio... "engelli" kelimesinin anlatmak istedigi engellenmishlik/engellenme mesaji sirf sakatliima baglandigi sürece de pek bishi deishmicek gibi ... tamam, sakatliimdan dolayi merdiven cikamiom, engel oluyo bana, kabul... ama ne zaman ki merdiven bashinda kalakalip üst katlara cikamayishimin asil önemli engeli/sebebi orda bir asansörün bulunmayishi olarak kabul eden düshünceyapisi yayginlashirsa o zaman "engelli" sözcügü amacina ulashmaya bashlar, bircok shey de olumlu yönde degishir gibi gelio bana (sakat olmam üst kata cikmama engel... asansörsüzlük de ayni derecede engel... birincisi degishtirilemio, saglam olamiom... ama ikincisi pekiala degishtirilebilir, oraya bir asansör yapilabilir ----> bu yüsdendir asansörsüzlüge asil önemli engel deyishim, yoksa sakatliimi gözardi etme, yokmush gibi davranma cabasi olarak algilanmasin gene :))...

ya uzun lafin kisasi;
engelli ve sakat sözcügü eshit anlamda kullanilmasin, birbirine karishtirilmasin bu sözcükler... biri digerinin yerini almasin... her ikisi de kullanilmaya devam edilsin... ama mümkün olduu kadar yerinde kullanmaya dikkat etmeli... özellikle de engel = sakatlik olarak görülmesin, sinirlandirilmasin...



(*) yazdiklarim "almanya.daki sakatlar engelli degildir" gibi algilanmasin :)... engel mi yok... ohohohoooo :)... "her bi tarafi" ulashilabilir hale getirmekle de engeller bitmio...
 
OturanBoğa' Alıntı:

Yani sakatlık evde, engellilik sokakta. Ev "benim" derdim, sokak "herkesin". İkisi birbirinden farklı şeylerdir. Dil de onun için 'sakat'lık'tan 'engelli'liğe dönüştü; "dışarı"yı sorun yapmak için...

Tamam.. Orada anlaştık da.. Olay sadece "sokak"la bitse eyvallah.. Daha önce de tartışmıştık, meslekte kalifikasyon konusunda, bence en büyük problem işyerlerinde.. Yani söylediğin fiziksel eksikler, (yüksek kaldırımlar, asansörsüz binalar vb.) bir şekilde engellilere uygun hale getirilebilinir.. Ama konu, iş yaşamı olunca, çalışan sakat açısından -aşılamayacak gibi değil ama- aşılması çok çok zor! :(

Genelleme yapmak istemiyorum ama, emekli olduğum iş yerinden örnek vermek zorundayım. Sanırım diğer iş yerlerinde de üç aşağı beş yukarı benzer durumlar var. Tabii istisnalar da yok değil!

Çalıştığım dönemde, büro işlerinde çalışan bayanlarla erkekler arasında sayıca, aşağı yukarı, eşitlik olduğu halde gerekli nitelik olsa bile, bayanlar yükselemez, sorumluluk alamazlardı. Buna gerekçe olarak söylenen de: "Bayanlar evlenirler, çocukları olur, tam işte olmasına ihtiyacım olduğu zaman rapor alır vb." Tabii bu "söylenen" gerekçeydi.

Benzer düşünce sakatlar için de vardı. (Yani benim için de :) Personel sayımız az olduğu için, ben ve ilkokul mezunu bir arkadaş vardık sakat kadrosunda.) "İşime yarayacağı zaman elimin altında bulamam" önyargısıyla yükselmem 'engellendi.' :( İşe başladığım pozisyonda emekli oldum.. Belki haklılık payı vardı. Bu payı da yaratan benim hastalığım/sakatlığım idi! Benim "önemli" demem de o yüzden yani. Hem "benim" için, hem "onlar" için önemli..
 
Rekursion ve oturan boğa ve diğer dostlarım. şimdi ben engelli olmayan bir kimse olarak doğru anlamışmıyım acaba ?

ENGELİLİK HALİ ; Sadece sakatları ilgilendiren bir olgu değil.Yani aslında sakat'a sakat demeli ancak, kendinden kaynaklanmayan olgular yüzünden toplumda, yaşam standartlarına ( Standartlar Ülkeden Ülkeye değişebilir :wink: Alamanyada işler daha farklıdır mesela,türkiyede daha farklı eee burası türkiye ) ulaşamama durumuna engellilik hali diyeceğiz.

Sanırım Bölee :)
 
Konuyla bire bir anlamda ilgisi olduğu için aşağıdaki yazıları yayınlama gereği duydum.

[size=4] Ayrımcılık ve Özürlüler

Günümüzde özürlüler hâla sosyal dışlanmışlık ve ayrımcılıkla karşılaşmaktadırlar. Çeşitli araştırmalar özürlülerin toplum içinde ayrımcılıkla yüz yüze kalmaya devam ettiklerini göstermektedir. Kişisel ve ortak çabalar da istenilen gelişmelerin uzağında kaldığı için her gün milyonlarca özürlü ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadır. Toplumun özürlülerle olan ayrımcılık problemi kaynağının, cinsiyet ve ırkçılık ayrımcılığı gibi bireysel düzeyde veya kurumsal uygulamalarla da meydana geldiği söylenebilir. Özürlülük ayrımcılığa neden değildir. Ayrımcılıkla mücadelenin amacı; eksiklikleri olan kişileri özürlü hale getiren sosyal dışlanmanın yok edilerek düzeltilmesi ve güçlendirilmesi, böylece özürlüleri sosyal politikalar ve uygulamalar açısından yetkin hale getirerek toplumsal yaşama katılmalarını ve bütünleşmelerini sağlamaktır.

Özürlü ayrımcılığının ortadan kaldırılabilmesi için başta özürlüler olmak üzere toplumun tüm kesiminin çabası gereklidir. Bu anlamda “ülkemizde evrensel anlamda var olan ayrımcılık karşıtı hareketin içinde özürlülük olgusu bulunmaz ve bunu hiçbir özürlü örgütü de temel sorun olarak görmezse de gerçekte temel sorun budur. Toplumla bütünleşme, olumlu ayrımcılık adı verilen bu düşünce kalıplarının yok edilmesi ile sağlanır. Toplumsal tarihi incelediğimizde, biyolojik ve kültürel farklılıkların, toplumsal davranışı belirleyen düşünce kalıplarında, her zaman bir ayrımcılığı beraberinde getirmiş olduğu görülür. Ayrımcılığa karşı oluşan toplumsal hareketlerde bile, bir tür ayrımcılık ideolojisi karşımıza çıkar. Bu en tipik varlığını dilsel anlatımda bulur. Dışlama-aşağılama kavramlarının, içeriksel tanımları; ırkçılık-cinsiyetçilik ideolojilerinde keskin bir görünüme sahiptir” ( www.cagridogan.com)[/size]

Mehmet Ergün
Sosyal Çalışmacı
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı

[size=3]Özürlülük
1992 Özürlü Ayrimciligi Yasasi’nda (Disability Discrimination Act 1992), özürlü bir kisinin, istihdam, egitim ve binalara erisim ile mal ve hizmetlerin saglanmasi gibi kamu yasaminin birçok alaninda özürlü olmayan bir kisiye göre ayrimci davranisa maruz kalmasinin yasalara aykiri oldugu belirtilmektedir. “Özürlülük” çok genis olarak tanimlanmakta ve bedensel ve ruhsal özürlülük yaninda, vücutta bir hastaliga neden olan organizmalarin varligi da dahil her türlü özürlülügü kapsamaktadir.

Yasa ayrica, kiside su anda ve geçmiste varolan veya gelecekte olabilecek ya da olmasinin beklendigi özürlülük durumlarini da kapsamaktadir. Bundan baska, özürlülügünüz nedeniyle yararlandiginiz gereçler, yardimcilar veya egitilmis hayvanlar da yasa kapsamindadir.[/size]
K
 
Evet Rambo, ülkemizde sakatların sorunlarına ve çözüm önerilerine dair bakış maalesef hala tekerlekli sandalyecilikle malul. Hala ayrımcılık ve insan hakları temelinde bir bakış yok. Hala dünyanın gelişmiş ülkelerinde varolan Engelli Hareketi'nin çoook çok uzağındayız.
Eksiğimiz, insan hakları ve ayrımcılık gibi kavramların henüz toplum tarafından bilinmemesi ve tabii kabul görmemesi. Biz hala bu ve benzeri kavramları "dış güçlerin dayatması" olarak algılayıp reddediyoruz. Daha doğrusu bilinç-altımızda bu var. Onun için "sakatlar ayrımcılığa uğruyor" d(iy)emediğimiz gibi, diyenler de marjinal sayılıyor :)

Ancak bilinçli insanlar (herkesin) insan haklarını bilebilir ve onlar ihlal edildiğinde bunu anında kavrayıp tepki verebilir...
 
Sakatlar yenilmiş ,küçük insanlar ..
neyin mücadelesini veriyorsunuz ki;herkesin ailesine,çevresine bir sakat birey katılana kadar hiç bir sağlıklı ,sakatlara duyarlı olmuycaktır.
Yani bu durumda,bunlara çözüm üretebilecek kişilerin ,çok sevdikleri birilerinin sakat olmalarını bekliycez.
ya da böyle bi teşkilat mı kursam ki diye bazen düşünüyorum.
Kötüyüm ben napiiim..
ne de olsa kötü şeyler hep başkalarının başına gelmiyor dimi!
 
neden eksiklik hissederiz

evet arkadaşlar canlarım büyüklerim küçüklerim neden engel---li denince üzülür kendimizde bir eksiğimiz varmış gibi hissederiz
ben şayet kendimi bu durumda iken şartlarımızı geniş tutamayan yasalara hükümete kızıyorum
haklarımızın kısıtlı olması ve bir çok hakkımızı bilmemekten kaynaklanan bilgisizliğimize
tekerlekli sandalyeli arkadaşlarımız için binalara gerekli tertibatın yapılmaması
beni çok üzere ve daha niceleri
sizlerinde yorumlarını bekliyorum teşekkürler :shock: :shock: :shock: :?:
 
Sevgili Adem, geçen yıl bu konuda bişeyler yazmıştık. Sen yeni geldin.. Konuyu yeniden açmışsın.. İyi ki de açmışsın. :) Bazen bazı konuları iki-üç kez masaya yatırmak iyi oluyor..

Orta ve büyük işletmeler, yeni bir yatırım/tadilat yapacakları zaman prodüktivite ve rantabilite (Türkçesi: Verimlilik ve kârlılık) analizi yaparlar. Yani getiri-götürü hesabı.. (Kuyucak neredesin? ;) )

Getirisi götürüsünden az oluyorsa yani zararı daha fazla oluyorsa o işlere hiç yanaşmazlar..

Yönetici bakar; engelli çalışanlar için binasında tadilat yaptırması gerekecek, asansör yaptıracak, wc'yi düzenleyecek, servis uygulaması yoksa ona geçecek vb. vb. Sonra alacağı engelli elemana bakar. Bütün bu masraflara değer mi? Yaptığım harcamaları karşılar mı? Kısa zamanda işe uyum sağlayıp, bulunduğu birimi atağa geçirir mi? vb. vb.

E.. Durum ortada! Sakatların genelinin (hatta sağlamların bile) eğitimsiz/donanımsız/kendini yetiştirmemiş/kendine yeni bir şey katmamış olduğu biliniyor.. Bu durumda sen olsan hangisini tercih edersin?

Ol sebepten; dünya üzerinde engellilik bilincinin ve hareketinin ortaya çıkmasından/şekillenmesinden/başarılar kazanmasından sonra bizim 'kopyala/yapıştır'cı zihniyetimiz/hükümetlerimiz/yöneticilerimiz, o da birilerinin iteklemeleriyle, metazori olarak/gönülsüzce alıyor, bu yeni hakları vb. :(

Olması gereken bu mudur?.. :?
 
Üst Alt